Alıntılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Alıntılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Nisan 2023 Pazar

Yanlış Yer Yanlış Zaman//Gillian Mcallister Kitap Yorumu^^

 Selamla^^
Nasılsınız? Ramazan’ın bitmesine son beş günde yazıyorum bu yorumu, bakalım ne zaman yayımlayacağım. :D
Kitap Olimpos yayınlarının yeni çıkan kitaplarından. İlk olarak kapağı ve ismiyle ilgimi çekti ama okurken efsaneydi arkadaşlaaaaaar^^
Normalde bu tarz gerilim kitapları okumuyorum ama bu sefer konusundan dolayı okumak istedim. Normalde İkiz okuyacaktı ilk ama ben bir iki sayfa bakayım derken baktım hikayenin içindeyim. Uzun zamandır böyle güzel gerilim okumamıştım.

 
Ekimin sonları. Saat gece yarısını geçmiş. On yedi yaşındaki oğlunu bekliyorsun. Geç kaldı. Sen pencereden izlerken ortaya çıkıyor, fark ediyorsun ki yalnız değil; bir adama doğru yürüyor, üstelik silahlı. Komik, mutlu, ergen oğlunun bir yabancıyı oracıkta, evinizin önündeki sokakta öldürmesini izlerken gözlerine inanamıyorsun.

Kim, bilmiyorsun. Neden, bilmiyorsun. Tek bildiğin, oğlunun gözaltına alındığı. Geleceğinin darmadağın olduğu. O gece çaresizlik içinde uyuyakalıyorsun. Her şey bitti. Ta ki uyandığın ana kadar: Cinayetten bir gün öncesine.
Sonra tekrar uyanıyorsun... Dünden önceki güne. Her sabah bir önceki güne, cinayetten önceki bir başka güne daha uyanıyorsun. Mâni olmak için bir şansın daha oluyor. Cevap, bu suçu tetikleyen şey, geçmişin bir yerlerinde gizli. Bunu bulmaktan başka seçeneğin yok.


Jen bir gece kapılarının önünde, oğlunun işlediği cinayeti ne yapacağını şaşırmıştır. O kadar karışıklıktan sonra uyandığında tarihin, olayların bir gün öncesine gittiğini fark eder. Günlerce geri giden Jen bunun bir nedeninin olduğunun farkındadır ama bir türlü ne olduğunu bilemez.
Zamanla daha çok gün atlayan Jen oğlunun neden böyle bir suç işlediğini bulmaya çalışır ama ne yaparsa yapsın halen daha geriye gitmektedir.
Jen’in yerine kendimi koyunca korktum şahsen, düşünsenize sürekli geriye gidiyorsunuz. Teknolojide geri, yaşadığınız zorluklara tekrardan gitmeniz falan bence aşırı zor ama ve kitabı okurken gerim gerim geriliyorsunuz. O yüzden Jen’in bir şeyler yapmasına, uğraşmasına hayran kaldım.


Karakter olarak bir kişinin daha yaşadığı olayları okuduk, baştan bu karakter için ne alaka dedim ama sonradan neden böyle bölümler olduğunu anlıyoruz. Çok şaşırdım mı evet, böylesini bekliyor muydum hayır. :D
Yazar ters köşe yapmayı çok iyi bilmiş.


Başka karakterler hakkında yazamayacağım ne yazık ki, onları okuyup siz öğrenin derim. Zaten gerilim kitaplarının yorumları ne kadar uzun olabilir ki. :D
Ben çok sevdim, yazarın kalemini cidden sevdim. İlk başlarda hikaye biraz yavaştı, karakterimiz yaşadıklarını zamanla anlayıp, ne yapacağına karar veriyor çünkü. O yüzden ona aldanıp bırakmayın devam edin.
Şimdilik favori yazarım oldu, inşallah devam kitapları da böyle güzeldir.
Bu tarz seviyorsanız kesinlikle listenize almanızı öneririm^^



Kitaba puanım 5/5^^



Alıntılar^^


Hepsi yok olmuştu, geçmişe değil geleceğe emanetlerdi.


*****

Yağmurun altından ufacık arabasının içinde bekleyen Jen'in kafasına bir gerçeklik dank etti; mühim olan Andy'nin uzmanlığı değildi. Sadece telefonun ucunda sempatiyle, dikkatle onu dinliyor olmasıydı. Düşüncelerine net bir şekilde bakmasını sağlıyordu. Herkesin ihtiyaç duyduğu da bu değil miydi zaten?


*****

Hayatı tersten yaşamak ne kadar kötüydü. İlk seferinde görmediklerinizi görmek. Çevrenizde yaşandığından bihaber olduğunuz olayların korkunç ehemmiyetinin farkına varmak. 


*****

Geleceği bilmek bilmemekten beterdi değil mi?


*****

 Bir şeyler öğrenmek üzereydi. Bir kez öğrendi mi asla unutmayacağı bir şeyler.



Buralarda da varım^^


Başka yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^





13 Nisan 2023 Perşembe

Beklenmedik Koşullar//Lauren Asher Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Ramazan'ın ilk günleri, nasıl gidiyor Ramazan?(Son günlerine geldik bile) Biz yine geleneksel olarak saat beşe kadar oturuyoruz, bu sürede kitap üstüne, kitap okuyorum desem yalan olur. Şu bir kaç günde anca şu an yorumunu yazdığım kitabı bitirebildim, umarım telefonu elimden bırakırım da kitap okurum^^
Kitabımız Dreamland serisinin ikinci kitabı, bu sefer ki konuklarımız Rowan'ın abisi Declan'ın aşk hayatını anlatıyor.
Yine miras mevzusu ön planda ve onunla gelen anlaşmalı evlilik.



Declan
Ailemin medya imparatorluğunun yeni CEO’su ben olacaktım. Ama bir tek sorun vardı: Dedemin mirasındaki şart. Evlenip çocuk sahibi olmama dair son arzusunu yerine getirmek imkânsız görünüyordu, ta ki asistanım bu iş için gönüllü olana kadar. Evliliğimiz, en büyük sorunumun mükemmel çözümü olacaktı. Ama insanlara karşı birbirimize âşıkmışız gibi davrandıkça sözleşmemizden kuşku duymaya başladım. Iris’i önemsemek anlaşmanın parçası değildi. Özellikle de kalbini kırmam kaçınılmazken.
Iris
Declan’la evlenme planım teoride basitti. Evine taşın. Düğün yap. Çocuk doğur. Hiçbir sorun çıkmaması için kurallar koymuştuk. Peki ama sahte evliliğimiz gerçeğe dönüşmeye başladığında ne olacaktı? Âşık olmak gibi bir seçenek yoktu. En azından benim için.


Declan yıllarını verdiği şirkette sonunda Ceo olacaktır ama dedesinin ölümünden sonra bıraktığı mirasta eğer evlenip, çocuk sahibi olmazsa mirası iptal olacaktır, babası da sürekli aksi ataklarda bulununca hep bir şeyler çıkar.
Evlenmek için asistanı Iris'e görev verip ona uygun bir eş bulmasını ister, tam nişanlanacağı gün müstakbel nişanlısını kaçırmayı başaran Declan ne yapacağını bilemez. Sorunlarını anında halleden Iris'in çözümüne ayak uyduran Declan bu çözümü iyi mi yaptı, kötü mü onu zamanla anlayacaktır.
Declan çok tatlıydı, aynı Rowan gibi sert oynaması, çok nadir gülmesi, Iris'e olan düşkünlüğü, annesine olan bağlılığı çok güzeldi.
Tek sıkıntı sonralara doğru ilk kitaptaki Rowan gibi yaralarının düzeldiğini göremedik, okumak isterdim ne yalan.
Iris'e olan tavrı, onun sıkıntıları baştan bilmesi ama ona göre davranması çok güzeldi. Bildiği ve yaptıklarını öğrendiğimde düştüm resmen. :D


Iris yıllarca yanında çalıştığı patronunun ceo olması için elinden geleni yapmaktadır, kırk nazla bulduğu patronunun müstakbel nişanlısının kaçmasıyla bütün planları ve hazırlıklar suya düşer.
O sıra da yakın arkadaşından gelen fikirle bir anda kendini patronunun sahte nişanlısı olarak bulur.
Disleksi sorunu yüzünden zorlu süreçler geçirse de Declan'ın sert tavrıyla gaza gelip bunlarla başa çıkmaktadır.
Iris'i sevdim, tam anlamıyla kendini feda eden bir asistandı, kendince haklı isteklerinin olmasına hak verdim ama yazar bu konuya fazla değinmediği için üzüldüm. Birden biri patronundan çok çektiğini, izninin bile olmadığından bahsediyor ama bunu hissedemedim ben.
Yaşadığı hem öğrenme hem de ailesinin sorunları hayatını zorlaştırsada kendi cabalarıyla buralara gelmesi takdire şayan.
Dediğim gibi sevdim Iris'i, zaten bu tarz sorunları olan karakterleri seviyorum, yazarlar biliyor bu işi.
Aşk konusundan Declan'ın aşkı daha ön plandaydı, Iris'de sevdi ama Declan'ın hislerinden emin olması, buna direnmemesi güzeldi.

Rowan ve Zahra'da vardı kitabımızda, hatta çiftimize çok yardımcı oldular. Tabii Declan'ın davranışlarına hak veriyor muyum, belki yarı yarıya. Çünkü kendince haklı ama diğer tarafta aşk var.
Bir de babaları vardı ki tam bir kaşık suda boğmalıktı. İlk kitapta kötüydü tamam ama iş ceoluğa gelince adam zıvanadan çıktı, ilk kitapta Zahra'nın yaptığını halen daha takdir ediyorum, hak etti hem bu kitapta olanları hem de birinci kitapta olanları. :D Adamın bu kadar kötü olmasına şok oldum resmen.
Cal var bir de, Iris'in arkadaşı, Declan'ın en küçük kardeşi.  Iris'e destek çıkması çok tatlıydı ama son kısımda Declan'a olan davranışlarına kıl oldum resmen. :D Son kitapta sürünmesini dört gözle bekliyorum, umarım Declan'da onu süründürür. :D


Okumaya başladığım zaman bir kaç yorumda bu kitabı daha çok sevmişler ama ben birinci kitabı daha çok sevdim, orada dolu doluydu olaylar, şimdi bu kitaba baktığımda bir tane balayı var ama değişik bir yerde, evdeki işler veya yaşadıklarını daha çok okumak isterdim düğün hazırlığından çok. Anlaşmalı evlilik dediğin böyle olur çünkü.
Sonradan Declan'ın aşkını iliklerimize kadar hissederken Iris'in yaşadığı sıkıntılar yüzünden onu hissedemedik. Declan neler söylüyor, neler düşünüyor bir okusanız, resmen post-it'leri Declan'ın bölümlerinde kullandım.
Son bölümlerde olanlara çok kızdım, Iris haklıydı, hem de sonuna kadar ama yazarın Declan'ın üstüne gitmesi beni hem üzdü hem de sinirlendirdi. Neden böyle üstüne gidildi anlamadım, çünkü Iris'in yaptıklarına da tamam diyemiyoruz. Zaten zorlu bir süreçten geçiyor, ondan sonra her şey değişecek ama onun yerine bir anda Iris'in davranışları değişti. Neden dedim yaaa neden?

Bunların dışından romantik kitap dediğin böyle olmalı, seviyor muyum, sevmiyorum muyum nedir ya. Aşık olduğunu bile hemen kabullenip, yardım alması çok güzeldi. Okuyanlar bilir, genelde romantik kitaplarda iki taraftan biri illa naz edecek, burada Declan'ın hemen ben aşıkım, aşık demesine düştük resmen. <3 Jestleri de çok güzeldi, kapaktaki o seranın bir anlamı var ki sormayın gitsin. Sonrasında Iris'e olanlar yardımları, cidden çok romantikti. Tabii Iris'de çok fedakarlık gösteriyor her anlamda ama işte yazar bunun üstüne düşmemesi eksik bırakmış duyguları.
Bir de Iris karakter siyahi, bunu arada dile getirdi yazar ama inanın sürekli beyaz karakterler okuduğumuzdan hayalimde siyahi bir karakter canlanmadı ne yazık ki.
Onun için sürekli kitap için yapılan editlere baktım^^
Bu kitabı sevmemdeki bir diğer sebepte inanılmaz ama o sevmediğim şey sonunda bu kitapta yoktu, çok şükür yaaa. Bakın yazılabiliyormuş değil mi? :D


Yazarın son kısımda evli, mutlu, çocuklu mevzularını yazmasına hayranım, bir romantik kitapta aradığım bir diğer özellik, ilk özellik ise karakterlerimizin ikisini de okumak, sağ olsun yazar onu da yapıyor daha ne olsun.
Genel olarak sevsemde eksik yönleri vardı, dediğim gibi birinci kitap bana göre daha iyiydi, son kitabın nasıl olacağını merak ediyorum.
Anlaşmalı evlilik, asık suratlı patron,  dolu dizgin duyguların bol olduğu kitapları okumak istiyorsanız doğru adrestesiniz. ;)
Not: İlk kitapta oluşan çeviri sıkıntısı bunda yoktu, gerçi diğerinden de yoktu ama neyse. :D
Dipnot: Küçük Detaylar kitabına yaptığım yorum için burayı tıklayabilirsiniz. :)



Kitaba Puanım 5/4^^


Alıntılar^^


“Yapma”
“Ne yapmayayım?”
“Bu kadar…anlayışlı davranma. Tuhaf geliyor.”


*****


Iris'le yakınlaşmaya çalışmıyordum ama insanlar bizi bir araya getirmeye devam ederken ondan uzak durmak zordu.


*****

Iris'in gülümsemesi zaafım olsa bile birbirine yapışmış ıslak, kirpiklerinin kesinlikle sonum olacağını fark ettim.


*****


Onun kimseye ihtiyacı yok. Cal'in sesi kafamda tekrar tekrar yankılandı.
Belki de benden başka kimseye ihtiyacı yok.


*****


Benden uzaklaştığı her adımda göğsüm daha çok sıkışıyordu. İçimde yabani bir ot gibi filizlenip kalbime bir sarmaşık gibi dolanan bu duygudan, neredeyse Iris'in benden uzaklaştığından nefret ettiğim kadar nefret etmiştim.


*****


"Soğuk, kaba ve mesafeli olabilirim ama kör değilim. Benim işim varlıkları değerlendirmek ve görünüşe göre en değerli varlığım sensin."


*****

"Neden?" dedim boğuk bir sesle.
"Çünkü seninle birlikte bir evi yuvaya çevirmekten daha çok istediğim bir şey yok."



Yazdığım bir sürü alıntı var ama onlar hem uzun hem de tam olarak alıntı diyemeyiz. :D



Başka yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^





Buralarda da varım^^













7 Nisan 2023 Cuma

Ayasofya'da Bir Gece//Rana Demiriz Kitap Yorumu Blogları Canlandırma Projesi Mart Ayı^^

Selamlar^^
Blogların Canlandırma Projesinin Mart ayı teması Kadın Yazarlardı, bende geçen haftalarda okuduğum Ayasofya'da Bir Gece'yi okudum^^
Uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı, beklettiğime üzüldüm. İlk kapağa baktığınızda çocuk-gençlik kitabı diyebilirsiniz ama öyle değildi, herkes okuyabilir.^^


Mihrimah, Ayasofya’da çalışırken bir sırrın tam ortasına düşüyor. Üstelik bu sırrın ortakları da var. İpek ve Mehmet, kendilerini bu gizemi çözüp parçaları tamamlamaya adıyorlar. Çünkü, bu sırrı aydınlığa kavuşturmak Ayasofya'yı korumak demek.
İtalya'da başlayan bu yolculuk, Doğu’nun mistik havasında ilk rota olan Diyarbakır surlarında da onları şaşırtıyor.  
Bu macerada yalnız olmadıklarını anladıklarında her şey daha beter bir çıkmaza giriyor. Ayasofya’nın savunma mekanizması ise herkesi şaşırtıyor!

Tarihi, araştırmayı, arkeolojiyi sevenlere kesinlikle tavsiye edeceğim bir kitap. O kadar güzeldi ki, en çokta sonu muazzamdı. Böyle bir son bekliyor muydum, hayııırrrr. 🤧 Kapaktaki kedilerin bir anlamı var demiştim her gördüğümde ve okuduğumda ben şok.

Yazarın kalemi akıcı, hayal gücü çok iyi ve terimleri, geçtiği ülkeleri anlatışı emeğin büyük olduğunu gösteriyordu. Üniversitede sanat tarihi dersi almıştık, orada bir çok terim gördük, burada o terimleri görünce maziye gittim. 🤭 


Son sayfayı çevirdiğimde hani bunun devamı demiş olabilirim, hatta yazarı araştırdım ama ne yazık ki yok. Tabii araştırırken yazarın diğer kitaplarını da görüp aklıma yazdım. Onlarında hem maceralı hem gizemli olduğuna eminim^^
Detaylara girecek kadar uzun bir kitap değildi, o yüzden kısaca anlatayım dedim. 

Tarihe, gizemli hikayelere ilgi duyuyorsanız bence keyif alırsınız^^


BCP'de Nisan ayının teması Belirli Yazarlar ve Yönetmenler, katılmak isterseniz bekleriz^^



Kitaba Puanım 5/5


Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle^^



Buralarda da varım^^







25 Mart 2023 Cumartesi

Küçük Detaylar//Lauren Asher Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Nasılsınız, nasıl gidiyor hayat? Hayatımıza devam ediyor olsak ta yüreğimiz buruk. İnşallah böyle şeyler bir daha yaşanmaz.
Ağır romanlar okumaktan kaçınıyorum, dram zaten uzak olsun benden ama bazen okunuyor işte. Ama bu zamanda eğlenceli kitaplar şart sanki, diğer türlü olmuyor gibi.
O yüzden bir kaç tane kafa dağıtıcı kitaplar okudum, okumaya devam ediyorum.
 Bu kitabımızın da ikincisi daha yeni çıktı, öyle olunca hadi birinciyi okuyalım ki ikinciyi okuyabilelim dedim. İlk çıktığında herkes çok merak ediyordu ama çeviriden dolayı kimse almak istemedi. O yüzden bende geri planda kalmıştım ama ikinci baskı olana kadar büyük ihtimal seri tamamlanacak. :D Bekleyemem dedim ve riske girmeden ikinci el olarak aldım.
Bu arada çeviri çeviri dediler, en çok beni rahatsız ediyor çeviri hatası ama ben öyle abartılacak kadar hata görmedim, neden bu kadar abarttılar anlamışta değilim.



Rowan
Peri masalları yaratma işindeyim.
Tema parkları. Üretim şirketleri. Beş yıldızlı oteller.
Dreamland'i yenileseydim her şey benim olabilirdi.
Zahra’yı işe almak başlangıçta gayet iyi bir fikirdi ama onu öptüğümde tüm plan değişti.
Bir sahte ad kullanarak ona mesaj attığımda işler kontrolden çıktı.
Nerede hata yaptığımı anladığımda artık çok geçti.
Benim gibi insanlar mutlu sonları mahvetmek için vardır, yaşamak için değil.

Zahra
Dreamland'in en pahalı yolculuğunu sarhoş kafayla eleştiren bir teklifte bulunduktan sonra kovulmalıydım.
Bunun yerine Rowan Kane bana rüya gibi bir iş teklif etti.
Şimdiye kadar tanıştığım en zor patron için çalışmak zorunda kaldım.
Rowan kabaydı ve tamamen yasaktı ama kalbim umursamadı.
En azından sırrını keşfedene kadar.
Milyardere paranın her şeyi çözemeyeceğini öğretmenin zamanı gelmişti, özellikle de konu aşksa.

Zahra eskiden yaşadığı olaylar yüzünden güven problemi yaşamaktadır ve olduğu yerde durmak onu güvende hisseder. Bir gün çalıştığı şirket yapılanmak için öneri isteyince arkadaşının zoruyla öneri sunar ve bir anda kendini hiç ummadığı bir konumda bulur.
Zahra'yı sevdim ama bazen dik başlılığı sıkıcıydı. Sonuçta işler farklı olsa da Rowan'a sürekli bağırması vs. hoş değildi. Bu tarz karakterleri sevmiyorum, yani ne bileyim işler farklı olsa da eğer adı konmamış bir şey varsa karşındaki patronun ona göre davranılmasını isterdim.
Yaşadığı güven problemini o kadar iyi anladım ki, hatta onları o yapan kişinin yanına koyması çok sinirimi bozdu, böyle gidip ağzını burnunu kıracaksın.
Neyse, hak ettiğini yaşadı o kişilik ama bunu Zahra'nın yapmasını çok isterdim.


Dedesinin mirasını almak için şartlarını yerini getirmek için belli bir süre Dremland'da kalmak zorunda kalan Rowan tasarım için yeni fikirler arayışındayken Zahra ile tanışır. Daha ilk görüşte Zahra'dan etkilenen Rowan zamanla kişiliğinden de etkilenince işlerin gidişatından hoşlanmasa da aslında mutlu olduğu zamanların çokta uzak olmadığını fark eder.
Rowan klasik ağır abi karakterimiz, gülmez, güldürmez falan ama Zahra'dan sonra bunlar değişiyor tabii. Burada Zahra'nın sürekli işte azıcık güldü, kahkahasını ilk defa duydum olayları tatlıydı.
Sakladığı bazı şeyleri anlıyoruz ama güven sıkıntısı yaşayan Zahra'yı da anlıyoruz. Beni şaşırtan şey bunların erkenden ortaya çıkması, güzeldi. :)
Geçmişte ki hayallerine tekrardan başlaması çok hoşken, bunlardan bazı sebepler yüzünden vazgeçmesi üzücüydü. Bazı yerlerde kıskandım tabii, adam hayalleri için bazı teknoloji aletler alıyor şak diye, vay anasını dedim, Rowan bana da sponsor olur musun? :D


Kitabın yarısına kadar çok eğlenceliydi, sonrasında da güzeldi ama o ilk yarısında ki tatlı konuşmalar vs yoktu. Mesela o mesaj olayı aşırı aşırı tatlıydı, yani onları yazarken Rowan'ın mutlu olması bence kitabın en can alıcı, güzel yerleri oralardı.
O kadar zenginler ki özel uçakla gidip geliyor Rowan bey, sonradan Zahra'yı alıp bir yerlere götürmesi, sevdiği şeyleri sürpriz yapması çok tatlıydı ama izlemediğim, okumadığım halde(Fragmanlar, reelsler sağ olsun) bu kısımları grinin elli tonuna benzettim. Gerek yoktu bence, Zahra'nın da her şeyi kabullenişi şok etti beni. :D
Rowan'ın yaptığı güzel jestlere hayran kaldım, ufak kıskançlıklar, Zahra'nın kız kardeşine yaptıkları falan bence çok minnoştu.
Bu konuya değinmesi güzeldi^^

Sevmediğim şey illa ki oldu, mesela Zahra'nın arkadaşı. İlla koyacaklar kitaplara.
 Sonra bazı şeyler değişince işler değişiyor tabii, bu sadece kitap için değil dizilerde de işler değişince bi hoşlaşmıyorum. Yine de güzel ilerleyip bitti.
Kitabı hem Zahra'nın gözünden hem de Rowan'ın gözünden okuyoruz, en en en sevdiğim. Bence az da olsa iki karakterinde gözünden okunmalı, bakalım diğer karakterimiz ne düşünüyor diye. ;)
Yazarın kalemi akıcı, belli kesimler klişe ama okutuyor. Dreamland diyor ama bildiğimiz lunapark, korku tünelleri falan. Sadece tasarım konusunda aklıma yatmayan yerler oldu, acaba o da çeviri yüzünde mi bilemedim. :D


Okuduğum yorumlara göre ikinci kitap daha çok sevilmiş, zaten anlaşmalı evlilik falan var ki bu kitapta o karakterlerimizi az da olsa görüp, okuyoruz o saniyeden sonra cidden merak ettim ben.
Kısa zamanda ikinci kitabı da okumak istiyorum, bakalım o ne zaman olacak. Genel olarak bu tarz konuları seviyorsanız bakabilirsiniz, çeviri için gerçekten abartıldığını düşünüyorum, o yüzden bekletiyorsanız bence bekletmenize gerek yok alabilirsiniz. :)



Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^


Bu kadını ne tür orman perilerinin yetiştirdiğini resmi olarak bulmam gerekiyor çünkü onun gerçek dünyanın bir ürünü olmasına imkân yok.

*****


Zahra: Tabii değildir. Ama karanlıktan geçmezsek nasıl her sabah doğan güneşin değerini anlayacağız?



*****


Tek yapabildiğim gülümsemekti. Eğer kendime inanmak böyle bir şeyse, keşke biraz daha erken başlasaydım. Fikirlerim çalınmadan ve ruhum ezilmeden önce.


*****


Scott: Ama o filmin on yedi versiyonuna kim ihtiyaç duyar?
Ben: On sekiz tanesiyle mutlu olacak aynı insan.
Scott: Sen eşsizsin.
Ben: Eşsiz benim ikinci adım.



*****


Yüzü güneş gibi aydınlandı. O kadar parladı ki diğer her şey ona kıyasla soluk kaldı. 


*****


Scott: Bunu gördüm ve seni düşündüm.
Göğsümde hızla atan kalbim, Scott'in beni düşünmesi hakkında hissettiklerimi ele veriyordu. BuzzFeed testinden gönderdiği bağlantıyı açtım.
"Gurur ve Önyargı dizisinden En Sevdiğiniz Karakter Hangisi?" testi.
Yemin ederim bayılıp sandalyeden düşecektim.


*****

Şu ana kadar yaşadığı hayat kaygıyı teşvik eden bir hayattı. Zengin ve mutsuz olmaktansa fakir olmayı tercih ederdim.





Bir yorumun daha sonuna geldik, yeni yazılarımda görüşmek üzere^^





Buralarda da varım^^





18 Mart 2023 Cumartesi

Aşk Engel Tanımaz//Candace Camp Kitap Yorumu^^

 Selam^^
Bu geçen sürede yine kafa dağıtan bir kitap okumak istedim. Instagramda takip edenler bilir, Amazon'da historical kitaplarda büyük indirimler vardı, set kitaplar çok uyguna geliyordu. Biz de başka setleri ve bu yazarın kitapları arasından kaldık ve konularını en beğendiğimiz bu olunca aldık, hatta birinci kitabı İkiz okudu ve sevdi. Normalde historical kitapları sevmezdim ta kii Bridgerton serisinden sonra, şimdi konusu daha ilgi çekici olanları almak istiyorum. Tabii yine onaylamadığım kitaplar var ama şu anlık çıkan genç-yetişkin kitaplarına bakacak olursak bence çoğu historical normal yani. Neyse, bunlar sevip sevmeyene göre değişiyor, ona göre alabilirsiniz. ;)


Artık pek de genç sayılmayan ve evlenmeye dair bütün ümitlerini yitirmiş Constance Woodley, Londra sosyetesinin parlayan yıldızlarından birinin kendisinden hoşlanabileceğine ihtimal dahi vermezdi. Ama koruyucusunun rehberliğinde, Lord Dominic Leighton gibi yakışıklı ve çekici bir çapkının bile dikkatini çeken büyüleyici bir yaratığa dönüşmüştü.
Sosyetenin şaşkın bakışlarının arasında, bu "sıradan" kız ve hovarda vikont evlilik pazarının kalpsiz düzeninde bile, aşkın bütün bahisleri yerle bir edeceğini herkese göstereceklerdi.

Constance babasının hastalı yüzünden balolara gitmemiş, bu yüzden de ilan edilmemiş, sosyeteye girememiştir. Babası vefat edince mirası alan amcasının ve yengesinin evinde sığıntı olarak yaşamaya başlar. Zorluk çıkarmamış olsalar da çokta iyi davrandıkları söylenemez.
Bir gün gittikleri baloda kuzenlerine yaverlik yaparken sosyetenin en ünlü kadını Francesca onu fark eder ve arkadaş olurlar. Bir anda kuzenlerine yaverlik yaparken bir anda da baloların en çok aranan ve dansa kaldırılan kızı olup çıkar. Bundan memnundur ama zamanı geçtiği için hiçte evlenme gibi bir düşünceye sahip değildir. Tabii aklı öyle dese de kalbi şans eseri tanıştığı ve onun deyimiyle çok büyük iyilik yaptığı Dominic'tedir.
Bu tarz karakterleri seviyorum ve çokta üzülüyorum. Çünkü o zaman gerçekte de mirasın kıza değil de erkek birine kalması o kadar saçma ki, tamam bari belli bir miktar ya da ev kalsın. Babasının mirası direkt tanımadığı adama kalıyor ve o tanınmayan adamda direkt üstüne atlıyor falan filan. Avrupa ne kadar medeni olsa da geçmişten beri çok fazla saçmalıkları var. 
Neyseeee
Amcası ve yengesinin yaptıklarına çok kızdım ama Constance'in sonradan şakır şakır cevap vermesini ayakta alkışladım, bu tarz insanlarla anca böyle başa çıkılır ;)
Karakter olarak sevdim ama klasik son ve mantıksız hareketler sonucunun verdiği saçmalıklarla karşılaştık yine. Son sayfalar kalmış, kız böyle böyle yapıyor. Bu ne dedim, bu neeeee!
Buna rağmen sevdim kendisini^^


Dominic'ten önce yardımcı karakterimiz Francesca'dan bahsetmek istiyorum.
Seride kendisinin bir kitabı var ve şu anlık en merak ettiğim kitap o. Yine de bekleyeceğim, çünkü o kitaba gelene kadar kim bilir neler olacak neler.
Çok tatlı bir karakterdi, o kadar anlayışlı ve yardım severdi ki o yüzden kitabını merak ediyorum. Tabii bir de yaşadıklarını okumak isterim, eski aşklara zaafım var aa dostlar.

Ve Dominic, ilk olarak kitapta Dominic'in gözünden de okumak isterdim. O yüzden kitap biraz yavan kalmış. Ya da başkasıyla konuşmasını okumak güzel olabilirdi. Tek bir yerde Francesca'yla konuşuyor ki orası da çok iyiydi devam etmesini isterdim.
Sonradan Constance'ye söyledikleri falan tam bir centilmendi. Bayıldım, bayıldımmmm <3
    

Çiftimizin tanışmaları diğer kitaplara göre çok güzeldi. Daha ilk sayfada düşman olunan karakterlere alışmıştık ama burada daha ilk dakikalarda tatlı sözler, bakışmalar havada uçuştu.
Yazarın kalemini bu yüzden sevdim ve devam ettikçe güzelleşeceğini inanıyorum. Zaten akıcı oluşu kitabı üç günden bitirmeme neden oldu, konuda merak edilesi derken şimdilik sevdim. Tabii böyle vay bee bir kitap değildi, bir kaç eksiklikler vardı, tam olarak adını koyamıyorum. Belki Dominic'in hislerinin eksikliği mi bilemiyorum ama aklımı kurcalayan şeyler olduğundan tam anlamıyla bayıldım diyemiyorum, yine de sevdim.
Bu tarz kitaplar hoşunuza gidiyor ve akıcı olsun benim olsun diyorsanız doğru kitabın yorumunu okuyorsunuz demektir. ;)
 


Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^

"İnsan, pek az ortak yönü olan kişilerle mutlu bir hayat sürmeyi bekleyemez..."


*****

    "Sizi geçen geceden önce neden görmediğimi anlayamıyorum," dedi Leighton.
"Şehre yeni mi geldiniz mi?"
"Üç haftadır buradayız."
"Sizi görüp de fark etmemiş olmam mümkün değil."


Alıntıya not: Çiftimizin ilk tanışmasında kavga gürültü olmadığından çok seviştim^^





Bir yorumun daha sonundayız, başka yeni yorumlarımda görüşmek üzere^^
Sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^


15 Mart 2023 Çarşamba

Hayatımın Aşkı//Ekin Atalar Kitap Yorumu^^

Selamlar^^
Nasılsınız, nasıl gidiyor? Daha iyi misiniz? Artık yavaş yavaş paylaşımlara dönüyorum. Henüz bunu ne zaman paylaşırım bilmiyorum, Allah kerim. 
Olaylardan önce İkiz  Tam Adres sitesinden Artemis yayınlarına indirim yapıldığını görünce almış, olaylar sırasında geldi ama şu an hiçbir yerde göstermedim, onunda zamanı var inşallah. Şu olaylar bir düzelmeye başlasın, insanlar yavaş yavaş kendine gelsin hallolur inşallah.
Geldiği zaman psikolojik olarak iyi değildim, kafamı bir şekilde dağılması gerekti. Okumaya karar verdikten sonra iyi bir tercih olduğunu anladım. Aslında almak aklımızda hiç yoktu ucuz olunca aldık ve gelince çok şaşırdık. Normal kitap boyundan farklı, dergi gibi. Bu özelliğini sevdim ve bazı kitapların böyle olmasını isterim^^



Meşhur aktör Sinan'a kavuşmak söz konusu oldu mu, Sema'nın sınırı yok. Yok böyle bi sevda. Sema loves Sinannn!
İşte karşınızda camlarda beklediğimiz o ekin atalar komedisi!
Siz, yıllardır aşık olduğunuz adamı elde etmek umuduyla neleri göze alabilirsiniz? Ya, bu adam çok ünlü bir oyuncuysa? Etrafında milyonlarca kız varsa? Bir gece kulübünü yakabilir misiniz mesela? Adamın ailesiyle gizlice tanışıp evlerinde yatıya kalabilir misiniz? Annesine anne, babasına baba diyebilir misiniz? Sema, hepsini ve fazlasını başardı.
Sinan'la tanışmayı ise asla başaramadı. Tabii sadece şimdilik!


Sema liseden beri hayranı olduğu oyuncuyla hiç tanışmamıştır, hatta öyle bir girişimde bile bulunmamıştır ama bunların aksine hakkında her şeyi bilmektedir. Kaç kardeş, annesi babası, sevdiği yiyecekler, sevdiği müzikler vs. Bir gün arkadaşıyla iddiaya girer ve bir ay içinde Sinan ile konuşup, tanışmak zorundadır.
İlk olarak türkü sevdiği için bağlama kursuna giden Sema kapısının önünde çalmak ister ama işler bambaşka yerlere gider.
Sonrasında oyun oynamayı sevdiği için bir sürü paralar bayarak oyun konsolu alıp saatlerce oynayanda Sema.
Ve bence en vurucu olanı tek başına saatlerce yol giderek tanımadığı insanlara misafir olması.
Çok çatlak bir karakterdi Sema, mantık aramayın bulamazsınız. :D
Yani olaylar açık açık göz önünde halen daha jeton düşmüyor, kabullenmek istemiyor herhalde diyorum okurken. :D Bunların dışında komikti, sonunu düşünmeden işlere girmesi ise trajikomikti ama bunlara rağmen rahat oluşu. :D
Zaten bu tarz kitapların karakteri anca böyle olur zaten. :D


Sinan'dan bahsetmek isterdim tabii okumuş olsaydık. :D Ama Sinan'ı okumak çok isterdim, eski bir kitap olduğu için devamıda olamayacak belli ki ama devam etmesi şart kitaptı bence. :D
Diğer karakteri Sema'nın ev arkadaşı. Sema'nın tam tersi, sağlıklı beslenen, spor, yoga yapan biri, sadece atasözlerini tam olarak kullanamayan biri. Buradaki imaları çok komikti, sürekli Sema'nın atasözleri kitabı alsam kırılır mı imaları çok yerinde ve eğlenceliydi. :D

Geri kalanlar olarak çok fazla karakterimiz yok zaten, olayalar aşırı hızlı başlıyor. Akıcı olması da kitabı hemen bitirmenizi sağlıyor. O yüzdendir okuduğumda elli, yüz sayfa akıp gidiyordu.
Genel olarak cik-lit olduğundan öyle ahım şahım bir şey beklemeyin ama bence güzeldi. Mantıksız olaylar illa vardı ama zaten kitabın tarzı da bu yani. Dediğim gibi kitabın devamının olmasını çok isterim.
Sema Sinan ila tanıştı mı? İddiayı kazandı mı? Kar elde eder diye satın aldığı ürünler yüzünden borç içine giren Sema bunlara da kurtulabilecek mi? Yoksa her şeyi bırakıp anne-babasının yanına bodruma geri mi tanışacak? Cevapların hepsi kitapta, eğer bu tarz hızlı ve kolay okunan, bir yandan da güldüren kitapları seviyorsanız doğru adrestesiniz. ;)




Kitaba Puanım 5/4^^


Buralarda da varım^^

Yeni yorumlarımda görüşmek üzere^^





12 Mart 2023 Pazar

Anlaşma//Elle Kennedy Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Nasılsınız bakalım, görüşmeyeli iyisinizdir inşallah^^
Bilin bakalım ben ne yaptım? Yine çoook övülen kitabı aldım ve yine hayal kırıklığı, yine boşa giden para, yine boşa giden vakit..
Daha yazsam buradan nerelere yol olur. :/
Bu sefer ki kitap seneler önce çıktı ama yayınevi kapaklarını değiştirerek bir daha bastı. Önce ki kitapların kapakları hiçte alınacak gibi değildi ama onlara rağmen çok övüldüğü için tabii ki aldım.
Sonra ne oldu biliyor musunuz, sonu yeşilçama benzeyen bir kitap okudum. :D
Sadece o değil çiftin arasındaki ilişkide hiç geçmedi bana.


Okulun kötü çocuğuyla anlaşmak üzereydi ve işler fena hâlde karışacaktı… Hannah Wells sonunda onu etkileyen birini bulmuştu. Hayatının her alanında son derece özgüvenli olmasına rağmen, konu seks ve flört olduğunda beceriksizin tekiydi. Fakat hoşlandığı adamın dikkatini çekmek istiyorsa bu durum değişmeliydi. İşe sinir bozucu, çocuksu ve kendini beğenmiş hokey takımı kaptanının özel ders isteğini kabul ederek başlayacaktı. Tabii bir şartla. Garrett Graham’ın tek istediği mezun olduktan sonra profesyonel hokey oyuncusu olmaktı ancak düşen ortalaması, uğruna çabaladığı her şeyi tehlikeye atıyordu. Eğer alaycı bir esmer güzelinin başka bir adamı kıskandırmasına yardım etmek takımdaki pozisyonunu garanti altına alacaksa buna katlanacaktı. Fakat beklenmedik bir öpücük her ikisini de daha önce deneyimlemedikleri duygulara sürüklediğinde, Garrett numara yapmanın hiçbir işe yaramayacağını anlamıştı. Hannah’yı aradığı adamın tam karşısında durduğuna ikna etmek zorundaydı. 


Hannah kendince zeki, çalışkan, tek isteği burs alıp okulu bitirmektir. Bunların yanında bir de hoşlandığı çocuk vardır ama onun da ilgisini çekemez. Bir gün okulun popüler hokey oyuncusu ondan yardım isteyince başta istemese de sonradan işi düşünce bir haftalığına özel hocası olur. Bu bir haftalık özel hocalıktan sonra hoşlandığı çocuğun ilgisini çekmek için Garrett ile takılıyormuş! gibi yaparlar ama iş umdukları gibi gitmez.
Hannah'yı sevdim, aklı başında, zeki, ailesini düşünen bir karakterdi. Güzelde sevdi ama o zekiliği sonunda kullanamadı. Keşke o aklını son kısımda da kullansaydı diyeceğim ama o zamanda öyle bir son olmazdı. :P

Garrett ise kuralları olan bir okulda okuduğu için hokeyde devam etmesi için derslerinden geçmek zorundadır. En zor olan dersten de Hannah sayesinde geçme ihtimali vardır ama onu ikna edemez, ta ki Hannah'nın açığını bulana kadar. O açığı kendine göre uyduran Garrett zamanla Hannah'ya kapılmaktan kendini alamaz. 
Garrett hakkında ne yazsam bilemiyorum, inanın sevmediğim çoğu özellik kendisinde. Her kıza sulanıyor(bu yumuşatılmış hali) ve sonradan ben iyi erkeğim diyor, yersen.
Hokey oyuncususun, yakışıklısın, kaslısın ama beyinsizsin kalıbını bununla kırıyor Garrett ama sürekli ben öyle değilim demeye getiriyor, yeter yani anladık.
Yine de sevmediğim şeyleri yaptığı için ben sevemedim kendisini. Zaten arkadaşları da öyle, hatta onlar daha kötüymüş bunu kendisi de dile getiriyor. Bunlara rağmen nasıl devam edebilirim yani.


Konu olarak bildiğimiz anlaşmalı sevgililik ve ondan sonra çiftimizin gerçekten aşık olması bla bla bla. Ama burada öyle şak diye oldu ki, hatta her şey tam tersi oldu ki ıyyy dedim. Konuya bak be, yazar başkalarından farklı olayım diye değişik şeyler denemiş. Olmuş mu? Sevene olmuştur ama bana ters.
Hiç hoşuma gitmedi, belli yere kadar tamam ama sonrası. :/
İşte bundan dolayı ne zaman aşık oldular, ne zaman anladılar oralar olmadı tabii. Bir anda oğlan kız arkadaş istemezken bir anda yaa ben kız arkadaşla olabilir, sıkıntı yok falan diyor.
Tabii karakter gelişiminde ki o değişimleri gördük, onlar güzeldi ama biraz daha ağırdan gidilebilir miydi? Evet.

Kitapta küfür yoktu ama argo çok fazlaydı. Belden aşağı konuşmalar, imalar aşırı derecede vardı. Neyse ki kız biraz edepliydi de yapılanları gördükten sonra bir utanmalar, bir bu ne be demeler falan. En azında o da benim gibi burada neler oluyor diyor çok şükür.
Biraz önce de dediğim gibi duygu geçişlerini çok beğenmedim. Biraz daha o duyguyu verebilirlerdi. Mesela oğlanın ailesiyle ilgili sıkıntıları var ve büyük bir çelişkinin içinde. O sırada oğlan bunalıma girmesi gerekirken iş başka yerlere gitti. Yav bir durun, olayı, sıkıntıları hem karakterler hem de biz sindirelim ama neredeeee. Yok yani yazar bir garip. Tamam sen yine istediğin gibi yaz ama böyle değil yaa. En azından biraz daha duygu yüklü sahneler ekle falan.
Neyse bunlardan ağzım yandığı için yoğurdu üfleyerek yemeyi düşünüyorum ve seriyi burada bırakıyorum. Bakın o kadar övüldü ki ben okumadan serinin devamını almayı düşünüyorum, hatta sepete eklemiştim ama henüz almamıştım. İyi ki de almamışım. Büyük ihtimal okumaz satardım ya da bir bakardım. Şimdi eğer, belki o da belkiiiii devam etmek istersem pdf'den okumayı düşünüyorum ama yine de o kadar güzel kitaplardan sonra yok yani dönüp bakacağımı düşünmüyorum. :/


Şimdi ismi lazım biriyle :D ismini söylemeyeceğim bu konu hakkında bana yazdı, hani ben sevdim, güzeldi ama eskiden okudum şimdi okusam sever miyim bilemiyorum dedi. Sonra baya konuştuktan sonra ben senin zevkine değil başkalarının okuduğu, sevdiği şeyleri neden eleştiriyorsun dedi. Ben de eleştirmeyi seviyorum dedim asdfghjklş
Bundan sonra dikkat edelim de sadece kendimi eleştireyim neden bu tarz kitaplar alıyorum diye asdfghjk

Kitabı okurken gerçek anlamda beklentim yüksek değildi ama yorumu yazarken fark ettim ki baya beklentim yüksekmiş. Kapak, konusu falan dikkatimi çekmişti zaten. Bir de gerçekten seveni çoktu. Şimdi böyle olunca nasıl düz mantık, beklentisiz başlayayım? Eee haliyle böyle durumlarda kalıyorum sonra. Çerezlik olarak kolay okunan bir kitap, mantık, zeka, duygu arıyorsanız yanlış yerdesiniz ama tam tersini istiyorsanız aradığınız kitap. Hele yeşilçam tarzı kitaplar hastaysanız durmayın alın asdfghjklşi


Kitaba Puanım 5/3^^


Alıntılar^^


    "Sanırım onu reddeden tek kız olabilirsin."
"Keşke kadın nüfusunun geri kalanı benim kadar akıllı olsa."


*****

    "Demek en sevdiğim renk siyah, ha? Bunu düşünmene ne sebep oldu?"
"Çünkü sahip olduğun betün tişörtler siyah." Süveterime anlamlı bir bakış attı. 
"Belki siyah her şeyle gittiğindendir. Bunu hiç düşündün mü?" diyerek sırıttım.
"Bu en sevdiğim renk olduğu anlamına gelmez."
"Pekala, yemini yutacağım. En sevdiğin renk ne o zaman?"
İç çekti. "Siyah."


*****

"Oraya tek başıma gidemem, Hannah. Benimle gelir misin?"
Sesi son kelimede çatırdamıştı, benim kalbim de öyle. Titrek bir nefes vererek konuştum.
"Elbette gelirim."



Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle^^


Buralarda da varım^^