Artemis yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Artemis yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Mart 2019 Cuma

Düşmüş Melekler Şehri//Cassandra Clare Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Çok yavaş kitap okuduğum için yorumlar hemen gelmeli ama ben bunu yapamıyorum. Neredeyse bu kitabı okuyalı bir ay olacak yeni yorum yazmaya başladım. Çok güzel değil mi?
Neyse...Kitabımız bilmeyenler için Ölümcül Oyuncaklar serisinin dördüncü kitabı. Seriyi yavaş yavaş bitirmeye çalışıyorum, bakalım ne zamana bitecek. :) Ama ondan önce Cehennem Makinaları serisi bitmeli. :D Cassandra Clare'yi severim, her serisi çok güzel, bu seride öyle ama kadının aşkla alıp veremediği bir şey var bence. :D Nedenini birazdan sizlerle paylaşacağım. ;) Ama seriyi okuyanlar için, gerçi bu yorumu okuyorsanız zaten serinin üç kitabını geride bırakmışsınız demektir. ;)


Aşk. Kan. İhanet. İntikam. İşler artık her zamankinden de karışık!
Ölümcül Savaş sona erdi. On altı yaşındaki Clary Fray de nihayet New York'taki evine döndü ve halinden memnun. Gölge Avcısı olmak için eğitiliyor. Annesi hayatının aşkıyla evleniyor ve Aşağı Dünyalılar'la Gölge Avcıları sonunda barış ilan etti. En önemlisi de Jace artık Clary'nin sevgilisi. Ancak her güzelliğin bir bedeli var. İşler tam yoluna girdi derken biri Gölge Avcıları'nı öldürmeye başlıyor. Şimdi, Aşağı Dünyalılar'la Gölge Avcıları arasında yeni bir savaş başlaması an meselesi. Jace de birdenbire uzaklaşmaya başlayınca Clary, büyük bir gizemin içine dalıp en korkunç kabusuyla yüzleşecek. Sevdiği her şeyi, Jace'i bile kaybetmesine yol açabilecek olaylar zincirinin başlamasının ise tek bir nedeni var. Bizzat Clary.

Bu kitapta da yine heyecan devam ediyor. Bu sefer olaylar çok farklı ama. Vampir olan Simon ise artık işlerin daha çok içinde. Her zaman ki gibi daha ilk sayfada olaylar başlıyor, Simon vampirlerin başı ile görüşmek zorunda kalıyor ama onlara katılmak için kararsız. Normalde Simon'ı sevmiyordum, çünkü Jace'e karşı tavrı sinir bozucuydu ama burada sevdim, sadece yazar bu kitapta daha çok yer vermiş kendisine. Onun ağzından olayları okuduk ve kitabın yarısı Simon ve yaşadıkları, düşünceleriyle geçti. Clary'ye gelince seri devam ettikçe kızın aklı başına daha geliyor, ilk kitaplarda beni sinir hastası yapmıştı ama şimdilerde verdiği mantıklı kararlar için onu sadece tebrik ediyorum. ;)


Bilindiği üzere seri üç kitapla sınırlıydı ama yazar devam etmek istemiş. Peki gerek var mıydı? Bu tartışılır. Bir kere kadın çok güzel yazıyor, ne yazsa okuruz diyen bir kitle var ki onlardan biri de benim. Eee seride tuttu neden devam ettirmeyeyim demiş haklı olarak. Bazı kısımlarda saçma, keşke uzatmasaydı bu kadar dedim ama daha yazmış, yeni olaylarda gündemde olduğuna göre yazması iyi olmuş, okuyoruz işte. :D


Bu seriden sonra olaylar daha farklı bir hal alacağa benziyor. Hele o son. :O Cassadra'yı severim ama neden aşka karşı bu kadar karşı anlamış değilim. Seriyi buraya kadar okuyanlar bilir, bir türlü buluşamadı bizim çift. Buluşsa da iki bölüm sonra kanlı bıçaklılar. Neden yani nedeeeeeeen!?
Şöyle ki öyle bir son yazmış ki yazar sonraki kitap için hemen devam etmeye niyetim yok.
Fazla bir şey yazmaya gerek de yok, olaylar, olaylar olaylar... Seri devam ettikçe de böyle olacak gibi, yeni karakterler gelecek, yeni olaylar. Umarım uzattığı için yazara daha fazla kızmayız, çünkü yukarıda da dediğim gibi kendisini pek bir severim.
Bu yorumu okuyorsanız eğer zaten seriye devam etme kararı almışsınız demektir, o yüzden benimle beraber okumaya devam. :D Ve ilk kitaplar kadar sinir olmayacaksınız, gerçekten! ;)




Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^

"Ama birbirlerine aşıklar," diye itiraz etti Clary. "Aşk zor zamanlarda sevdiğin kişinin yanında olmak değil miydi? Ne olursa olsun diğerine destek olman gerekmez mi?"
Luke nehre baktı. Krablık sular ay ışığının altında yavaşça akıp gidiyordu. "Bazen sadece aşk yetmez, Clary."


*****


"Vampirlerden nefret etmiyorum," dedi Kyle. "Ama onun türünü sevdiğim söylenemez." Parmağıyla Jace'i işaret etti. "Kendilerini herkesten üstün görürler."
"Hayır," dedi Jace. "Ben kendimi herkesten üstün görmüyorum, zaten öyleyim. Bunu pek çok kez ispatladım."



Yazarın diğer kitaplarına yaptığım yorumları okumak için Tık Tık!!





Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek üzere^^




Buralarda da varım^^


1 Şubat 2019 Cuma

Beni Hatırladın mı?//Sophie Kinsella Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Yeni kitap yorumum sizlerle^^ Instagram'da beni takip edenler uzun zaman önce Sophie Kinsella kitabı okuduğumu bilir. Ne zamandır okumuyordum, özlemişim. Biraz kafa dağıtmalık, hoş bir kitaptı ama sinir etmeden de bırakmadı! Yorumda bahsedeceğim neden sinir olduğumu, hatta hak vermeyebilirsiniz de ama o sırada beni çileden çıkardı. Bu tarz şeylere gelemiyorum arkadaşlar! Bunu es geçersek sevdiğim bir kitap oldu, yine akıcı, anlaşılır ve komik. Gerçi bu sefer fazla çik-lik tarzı değildi sanki, duygusallık biraz daha ağır basıyordu.


Bir sabah uyansanız ve hayatınız kusursuz olsa…?
Lexi, berbat bir trafik kazasının ardından hastanede gözlerini açıyor. Ona göre sene 2004. Kendisi yirmi beş yaşında ve çarpık dişli biri. Felaket bir aşk hayatına sahip. Ancak, her ne kadar inanamasa da, öğreniyor ki, sene aslında 2007 Lexi artık yirmi sekiz yaşında, dişleri inci gibi ve çalıştığı departmanın da patronu olmuş; üstelik de evli! Hem de yakışıklı mı yakışıklı bir milyonerle! Rüyalarındaki hayata aniden nasıl iniş yapıverdi böyle acaba?
Lexi şansına inanamıyor özellikle de nefes kesen yeni evini gördüğü zaman! Kocasını yeniden tanımaya başlayınca muhteşem bir evlilik hayatı olduğunu da öğrenecek, çok iyi biliyor. Üstelik sevgili kocası bir de 'Evlilik Kitapçığı' hazırlamış onun için.
Fakat Lexi yeni kimliği hakkında daha çok bilgi edindikçe, kusursuz hayatının yüzeyinde çatlaklar oluşmaya başlıyor. Eski dostlarının hepsi ondan nefret ediyor. İşine göz dikmiş, dişli bir rakibi var.
Bir de üstüne üstlük dağınık saçlı, seksi bir erkek çıkıp…
yeni bir bomba patlatıyor!
Yani, ne olmuş olabilir ki?
Lexi bir gün her şeyi hatırlayacak mı?
Ve hatırlarsa ne olacak?

Konusunda da okuduğunuz üzere kitabımız büyük bir kazadan sonra hafızasını kaybeden Lexi'yi konu alıyor. Hafıza kaybının ilginç bir tarafı yok ama ilginç olan bir şey var ki kazadan sonra yaşadığı hayat. Siz onun yerinde olsaydınız ne yapardınız? Sorusunu herkes kendine sormuştur diye düşünüyorum. Doğrusu ben Lexi'nin yerinde olsam şunları yapardım; ilk olarak karşımda kim varsa açık açık son 3 yıla dair zerre bir şey bilmiyorum, o yüzden beni rahat bırak der bir güzel herkesi paylar kendi işime bakar, öğrenmeye ve hafızamın gelmesi için elimden geleni yapardım. Lexi'de böyle yaptı demek isterdim ama tam tersini yaptı. Sanki suç bundaymış gibi hatırlamaması sürekli yüzüne vurulur gibi oldu, garibim ağrını açıp bir şey de demedi. Eski Lexi'yi bildiği ve olduğu için demedi, o 3 yılda değişen Lexi olsaydı kimse elinden kurtulmazdı.



Kızdığım kısımlar bunlar oldu ama geri kalanın sevdim, Lexi hayatını öğrenirken bizde onunla beraber öğrendik, ekstra sahneler veya karaktere söz hakkı verip Lexi'yi devre dışı bırakmamış. İşte bu çok güzeldi, her ne kadar merak etsek de böyle öğrenmek en iyisiydi.
Lexi'nin kocasını sevdim ama üzüldüm. Biraz daha esnek olup, kurallar koymasaydı belki arkasından işler çevrilmezdi. :D  Lexi'nin annesi ve kız kardeşi için diyeceğim bir şey yok ama ezeli rakibini bir kaşık suda boğmak istedim. -_- Ama o konuyu çok iyi bağlamış yazar, son bölümlerde adrenalin üstüne adrenalin yaşadık. ;) Sophie bu işi biliyor. :*
Ve gelelim gizemli aşka. Başta kocası arkasından işler çevirmediği halde aldatmasına çok kızdım ama karakteri ve evlilik hayatlarını anladıkça eh hadi bu sefer peki diyelim dedim.:P Ne demek istediğimi okuyunca anlayacaksınız bence.


Genel anlamda güzel, akıcı ve sizi yormayan bir kitap. Muhteşem bir kitap olarak beklemeyin, beklentiyle başlamayın yani ama çok kötü de demiyorum. Sophie'nin çok güzel kitaplarını okudum, bu onlardan biri değil. Benim için kötü olarak  halen daha zirvede Aundrey'i Bulmak var! Sophie gençlik yazmasın. :D Şimdi yeni çıkan kitabını merak ediyorum, seveni, beğeneni çok olmuş. Bir de konusu vs. ilgimi çekti ama Dex'den çıkmasına halen daha kılım. Bazı kitaplar, yazarlar bazı yayınevlerinde daha güzel duruyor.




Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^


Uff ya. Zengin insanların niye zayıf olduklarını anlıyorum şimdi: Hayvan gibi evlerinde oradan oraya gezinmekten.



*****


Nasa'dan bile karmaşık bir evde nasıl yaşanır yahu? Hem bir evin niye akıllı olması lazım ki? Hoş ve salak olsa, olmaz mı?





Bir yorumda böylece biter. Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^







22 Mayıs 2018 Salı

Lunapark (Cehennem Ekspres #1)//Ezgi Çağlar Kitap Yorumu^^

Selam^^
Dizi yorumlarından çok kitap yorumları gelmeye devam ediyor. Oysaki bir sürü dizi yorumu beklemede. :/ Neyse, yine fazla uzatmadan kitaba geçelim. Kitabımız fantastik türüne ait ve bunu yazan bir Türk. Kitabı seneler önce, ilk çıktığı zaman aldık ama okumak şimdiye kısmet oldu, neden bu kadar geç kaldık anlamış değilim, o yüzden sormayın. :D Geçmişi bilmem ama şimdi başlamam daki sebep ise serinin ikinci kitabının 9.90tl olması olabilir, en kısa zamanda indirim bitmeden almalıyım.:D
Kitabı gerçekten çok sevdim, beklentim yüksekti ve karşıladı da. Ben ki fantastik-distopya sever kitap kurduyum ilk defa melezler vs. konuda acayip başarılı bir Türk yazar okudum. Zaten fazla yok, olanların iyileri bir elin beş parmağını geçmez. :/ Şu mafya, haydut kitaplardan sıyrılıp az distopya-fantastik yazsak ne kadar güzel olur değil mi?

Melissa, arkadaşlarının doğum günü hediyesi olan biletle Cehennem'in kapısından geçtiği gün hayatının tamamen değişeceğini bilse, belki de o trene asla binmezdi. Işıklar, sesler, sihirli oyuncaklar… Cehennem bir lunaparktan çok daha fazlasıydı. Her şey öyle sıra dışıydı ki, Aslan onu sefil bir iblisten kurtardığında bile Melissa büyünün ardında saklı gerçekleri görememişti. 
Aslan, Melissa'nın bildiği her şeyden daha karanlık, daha tehlikeliydi. Hayatı, sevgilisi, arkadaşları yavaşça ellerinden kayarken Melissa'nın tutunabileceği tek bir şey kalmıştı geriye: Aşk. Ve aşk, büyüyle örülü bu dünyada ona yardım edecek son şeydi.


Konu gereken şeyleri anlatmış, benim üstüne ek yapmama gerek var mı bilemiyorum ama karakterleri tanıttıkça bir kaç şey yazarım artık. :D 
Melissa sade hayatında sevgilisi ve arkadaşları ile yoluna devam etmektedir. Doğum günü sürprizi amaçlı arkadaşlarının götürdüğü Lunapark'dan sonra hayatı istemediği kadar değişir ve kendini bir anda melezler, iblisler ve yalanların arasında bulur. Melissa karakterinin sevdim, normalde bu tarz konularda kız karakterler saçma salak şeyler yapıp bizi sinir eder ama yazarımız bizi duymuş gibi tam istediğim gibi bir karakter yazmış. Minnettarım.



Aslan, genç ve melez olması yanı sıra sıradan bir üniversite de öğrencidir. Babasının kirli işleri ve dünyanın tehlikede olması önemli kararlar almasına ön ayak olur. Lunapark'ı sık sık ziyaret eden Aslan bir gün zorda kalan bir kıza yardım eder ve kendisi, çevresi ve hayatı tamamen değişir. Savaş kapıdadır, aşk ise ondan önce hayatına girmiştir bile. Bundan sonra seçimler yapmak zorunda kalan Aslan'ı zor zamanlar bekler.
Ana erkek karakterimiz, Melissa gibi sevdim kendisini ama şu sigara içme olayına kıl oldum. Bir de boş bulduğu anda içiyor da içiyor. :D Melezsin anladık ama bi dur artık. :D Onun dışında azıcık dikkatsiz oluşu başına belalar aldırıyor ama elindeki güce bayıldım. Okuyunca anlayacaksınız. 
Diğer karakterlerde Emre'ye acayip sinir oldum. Saçma salak bir karakter deyip durdum başlarda, bir de her işe burnunu sokuyordu ya bir ara atlayacaktım o kısımları ama meğer amaç başkaymış. :P Yine de yazarın Emre için yazdığı sahnelerden pek tatmin olmadığımı söylemek isterim.^^
Ana karakterler böyle, diğer karakterlerde güvenmediklerim oldu. Haklı çıktım mı? Onlar kitapta saklı.

Gelelim kitabın genel anlamda ki güzelliğine. Bir kere böyle melez topluluğu okumadım. Tabii melez olunca Melek, şeytan baş rolde ama burada melezlerin güçleri, savaş olanakları ve yaşadıkları sorunlar çok çok farklıydı. Bu kısımları gerçekten sevdim, hatta kitapta en beğendiğim yerler fantastik unsurlardı. Başta biraz kendini tekrarladı ama sıkıcı değildi, bu iş nereye varacak diye merak ediyor insan. Sonra kitap bir açıldı, hızlandı ve heyecanlandı işte o zaman kitap atak yaptı ve o hızla devam etti. İkinci kitabı acayip merak ediyorum. Yazarın kalemi ise çok güzel ve akıcıydı. Başta birazcık amatörlük vardı ne yalan ama sonradan ciddi anlamda değişimi hissettim. Okuyunca sizler ne düşüneceksiniz çok merak ediyorum. Yazarın bu tarz yazmasını destekliyorum, şu an seri bitti mi, devam edecek mi bilmiyorum ama eğer bitmiş ise en kısa zamanda yeni fantastik, hatta distopya ile bizi ödüllendirsin diye düşünüyorum. :)


Bu yorumdan sonra kesinlikle tavsiyemdir. Fantastik severler şans verin derim, böylesini yazarlarımız arasında zor bulursunuz. Son olarak kitaba haksızlık ettiğim bir konuya değinmek istiyorum. Son yıllarda elimde en uzun kalan kitap oldu kendisi. Kötülüğünden olmadığını yorumdan anlamışsınızdır, zamansızlık deyip işin içinden sıyrılmak istiyorum. :D Kitaba başladın mı akıcı şekilde devam ediyor ama ben gerçekten çok büyük haksızlık yapıp hemen bitiremedim. O yüzden en kısa zamanda ikinci alıp, hemen okuyup, hemen bitirmeliyim. Anca öyle telafi ederim diye düşünüyorum. :D Bunu da yazdığıma göre alıntılara geçebilirim. ;)

Not: Kapak tasarımı güzel olsa da kalitesizliğinden gözlerim kanadı ki kesin ikinci kitapta öyle. Artemis'e yakışmamış bence. -_-
Dipnot: Yazarı çok tatlı^^ Instagram'da kendisini takibe alın derim. :*



Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^


Düşündükçe Melissa birinin ona yardım ettiğine daha çok emin oluyordu. Fakat meleği her imse giderken yüzünü Melissa'nın anılarından silmişti.



*****


İnsan bile diyemeyeceği tehlikeli bir varlığa tüm yasaklara rağmen bağlanmıştı. Kurtulamıyordu.



*****

Melissa daha önce hiçbir tehlike atlatmamıştı. Oysa şimdi, kitaplarda okumaktan zevk alacağı türden bir maceranın içindeydi ve maalesef ilk ölmesini istediği, ezik bir kızı canlandırıyordu.


*****


Yaralı melezler cansız solucanların ortasında umutla ona bakıyordu. Aslan'a... Onların bu savaşın içine sürükleyen adama... Peki ya o adamın devam etme umudu kalmadıysa?...






Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^



 Buralarda da varım^^






14 Mart 2018 Çarşamba

Camlar Şehri (Ölümcül Oyuncaklar #3)//Cassandra Clare Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba
Ölümcül Oyuncaklar serisini tamamladıktan sonra hemen bitirmeyi düşüyordum ama düşündüğüm şeyi bir türlü gerçekleştiremedim. :D Daha yeni serinin üçüncü kitabını okudum ve daha var 3 kitap, yan kitapları saymıyorlar bile. Buna rağmen Cassandra, canım benim öyle akıcı ve heyecanlı yazıyor ki 600 küsur sayfalık kitabı işim olmasına rağmen 4-5 günde bitirdim. Seviyorum seni Cassandra. :)

Vampirler, kurtadamlar, periler ve gerçek aşk. Solugunuzu kesecek bir gerilim ve heyecan. "Ölümcül Oyuncaklar"da aksiyon tam gaz!  Clary, annesinin ölümüne sebep olan iksirin peşindeydi ve ona ulaşmak için de bir an önce Camlar Şehri'ne gitmesi gerekiyordu. Kendisini sağlam bir ölüm kalım savaşının içinde bulmasıysa an meselesiydi. Kurtadamlar, vampirler ve periler, ortalığı birbirine katmak için Camlar Şehri'nde biraraya gelmişti. Clary'nin tek bir kozu vardı. Sahip olduğu güçler! Fakat bu aynı zamanda büyük bir risk ve sorumluluk demekti. Çünkü ya herkesi kurtaracak ya da her şeyi yok edecekti. 

Doğrusu serinin ilk iki kitabını okumaya arkadaşlar konuyu dahi okumasın derim. Konuda spoi yok ama olsundu. :D İkinci kitapta heyecan hız kesmeden devam etti ama üçüncü kitap, yani bu kitap biraz durağandı. Seri kitapların böyle olmasına alıştım, o yüzden pek sıkıntı olduğunu söylenemez. Olaylar kaldığı yerden ama başka bir şehirde devam etti. Bütün Gölge Avcılarının şehri olan Idris'de konsey toplanıp Clary ve onun babası hakkında yapacaklarını planlamaları gerekmektedir. En iyi şekilde korundukları yer olduğu için herkes rahat davranır ama işler umdukları gibi gitmez ve Valentine Idris'e girmeyi başarıp planladığı sonu gerçekleştirmeye odaklanır. Gölge Avcıları ve Aşağı Dünyalılar ise bu beladan kurtulmak için anlaşma yolundadır ama işler umdukları gibi gitmez.
Aşağı Dünyalıları ön safhalarda görmek çok iyiydi, aralarından ki anlaşmazlıklar vs. Her iki taraf içinde zor olduğunu düşündü ki yazar bir şeyleri yoluna koymak istedi. Peki başardı mı? Okuyup öğrenin derim. ;)


Clary'ye ikinci kitapta az çok kızmıştım ama bu kitapta beni şaşırtarak uslu uslu oturdu, hatta bazen kızım sen belaya koşar adım giden kişisin, neden tam tersini yapıp oturuyorsun yerinde dediğim oldu. :D Ama dediğim gibi sakin bir kitaptı bu sefer ki, Clary'de nasibini almış tabii. Jace var birde. Canımsın, yine isyanlarda kendisi ama üzülüyorum. Yaşadıkları kolay değildi ama ikinci kitabın sonunda yapıtlarına çok kızmıştım, bu kitapta ise kalbimi tekrardan kazandı. Dördüncü kitapta neler olacak merak konusu, çünkü konusunu okudum. -_- Simon'u bu kitapta daha çok sevdim, aklı başına gelmiş bu sefer. Magnus ve Alec. Yaa ben bunları başka türlü düşünmek istemiyorum, neden böyle yazmak istemiş Cassandra anlamıyorum. 😖😖😖 Isabella şu 3 kitapta en sevdiğim kişi, öyle de devam edecek gibi. Diğer karakterlerden Luke ve yeni karakterler devamında olacak ama bellide olmaz. Yine de bir kişiden acayip şüpheleniyorum, kesin onda bir şey var. Yani öğrendik ne olduğunu, yine de başka bir şeyler var. İsmi bende kalsın o kişinin, gerçi siz anlamışsınızdır. 😎😎 Bunların yanı sıra birde Cassandra bizi derinden yaralayacak bir şey yapıyor.




 Çok üzdü beni, neyse ki fazla uzatmadı. Yine de üzdün bizi Cassandra. :/
Seri bu kitapla bitecek diye yazmış yazar ama bakmış baya tutuldu yeni konularla devam edeyim demiş. Gerçekten seri sonu gibi bitti, hatta bu ne böyle devamında ne olacak dedim ama Cassandra'nın aklı zehir gibi çalışmış ki 3 kitap daha ve en kalınından yazmayı başarmış. Merakla okumayı bekliyoruz o zaman. :P
Bu seriye bayılıyorum, arada Clary beni deli etse de Ölümcül Oyuncaklar favorimmm. Cehennem Makinelerini az sevmemem deki sebebi az çok tahmin ediyorsunuzdur, son kitapta neler olacak diye merak ettiğimden en kısa zamanda bitireceğim.
Bu kadar yorumdan sonra kesinlikle SERİYİ tavsiye ediyorum. Sizi fazla yormadan, akıcı, seveceğiniz kitaplardan oluşan bu seriyi kesinlikle okuyun. Cassandra Clare'yi sizde benim kadar seveceksiniz bence. ;)



Seri yorumları;

Kemikler Şehri için Tık Tık!!
Küller Şehri için Tık Tık!!




Kitaba Puanım 4/5^^



Alıntılar^^

"..., Alec ve Jace'den de ama bir kız var. Jace'in kız kardeşi."
Samuel cevap verdiğinde, sesi ilk kez keyifli gibiydi. "Her zaman bir kız yok mudur?"


*****


Sonuçta, seni rahatlatacak kimse yokken ağlamanın ne anlamı var ki? Daha da kötüsü, kendini teselli edemezken.



*****


"Yedi yüz yaşında mısın?"
"Şey,"dedi Magnus, "aslında sekiz yüz ama göstermiyorum. Her neyse, konuyu saptırma. Konu şu ki..."



******


"İnsanlar iyi ya da kötü olarak doğmaz. Belki her iki yönde de eğilimlerle doğabilir ama önemli olan hayatını nasıl yaşadığını ve tanıdığın insanlar..."



******



"Rol filan yok," dedi Jace, mutlak bir netlikle. "Seni seviyorum ve ölene kadar seveceğim. Ölümden sonra varlığım devam edecekse, o zaman da seveceğim."



******


"Yeter, ikiniz de!" dedi Clary. "Sonsuza kadar didişemezsiniz."
"Teknik olarak," dedi Simon, "ben bunu yapabilirim."




Bir yorumundan daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^


 Buralarda da varım^^





6 Ocak 2018 Cumartesi

Deliryum//Lauren Oliver Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^
14 günde bitirebildiğim Deliryum kitabı ile karşınızdayım. Evet yanlış okumadınız, kitabı 14 günden anca bitirdim. Suçu kitaba atmıyorum, şahsi fikrim olarak çok ama çok sevdim, olay benim vakitsizliğimden kaynaklı. Nedenini önce ki yazılarımda belirtmiştim. Bu sebeple ne kitap okumaya ne de blog da yorum yapmaya vakit bulabiliyorum. Bunların yanı sıra kitabı çok sevdim, ilginç ve okunulası bir kitaptı. Zaten ilk My Twin okuyup çok sevdi, hatta kısa zamanda ikinciyi bile okudu ve şu an üçüncü kitabı okusun diye kendisine baskı yapmaya başladım ki bakalım seri tamamen nasıl bir şey. :D Zeki ben. :P





Aşk tedavisinden sonar sonsuza dek mutlu ve güvende olacağımı söylediler. Ve ben, onlara hep inandım. Şimdiye dek. Şimdi artık her şey değişti. Artık, bir yalanın baskısı altında yüzyıl yaşamaktansa, aşk hastalığıyla geçireceğim kısacık bir ömrü tercih ederim.






Kitabın konusu gerçekten ilginç, düşünsenize yeni yasaya göre aşk hastalık ve reşit olduğunuz an sınavlara giriyor, ilerde evleneceğiniz adam belirleniyor ve tedavi olup bütün duygulardan arınıyorsunuz. Diğer distopya kitaplardan çok farklıydı kısacası. Çoğu kez böylesi farklı kitaplar okumuşuzdur ama en güzel duygunun bu tarz, farklı bir şekilde okumak gerçekten sıra dışıydı. Okuyanlar anladı bence, okumayan arkadaşlar ise en kısa zamanda okumanızı öneriyorum. Karakterlerin çoğunu sevdim ve yazarın karakterleri bu kadar çaresiz yazması hem okunulası hem de çok kötüydü, inanın yerlerinde olmak istemezsiniz. Hazır karakter demişken ana karakterlere bakacak olursak; Lina klasik kendi halinde, bir zamana kadar çevresinde olanlardan bir haber, kaderinin başına getirecekleri bekleyen genç bir kızdır. Annesi hazin bir şekilde öldükten sonra teyzesinin ve eniştesinin yanında kalan Lina ve ablası normal hayatlarına devam etmeye çalışırlar. Ablası tedavi olduktan sonra yanından ayrılınca tek kalan Lina'ya en çok destek veren arkadaşı Hana olur. Bir zaman sonra Hana'nın düşünceleri ve yeni tanıdıkları esrarengiz kişiden sonra Lina'nın hayatı tamamen değişir. Lina'yı sevdim, normalde bu karakterler saçma olurdu ama Lina mantıklı bir karakterdi. Lina'nın teyzeleri ve eniştesi iyiydi. Gerçi kitapta kötü bir karakter yoktu ama zaman zaman kitapta var olan düzenleyiciler çok fenaydı. Her halde canavarın vücut(Karakter) bulmuş haliydi. O kısımları okudukça şok üstüne şok yaşadım.


Okuyunca sizler anlayın bu kadar detaya girmeye gerek yok bence, sonra sürprizi kaçar. :D Diğer karakterlerden Hana'yı çok sevdim ama bu yazarlar beni hep tetikte bekleyen bir okur yapıp çıktılar. Ana karakterler hariç diğer bütün karakterlerden şüphelenir oldum. :O
İkinci ve üçüncü kitaplarda görmek istediğim bir karakter, umarım olur. 
Bir tanede başka bir karakter vardı ki vay anasını dedim ama ne yalan ondan da şüphelendim. YAPAMAYIN BÖYLE YAZARLAR! :D Aşk konusunda çok iyiydi. Okuyanlar kim olduğunu anladı bence, haa işte o karakter var yaa, süperdi. Devam kitaplarından neler olacak çok merak ediyorum.
Bu karakteri Lina'dan daha çok sevdiğim gerçeğini de şuraya yazayım.


Kitabı gerçekten sevdim, bu kadar geç okumam bu kitaba yakışmadı. Yazarın kalemi akıcı, konu merak edilesi ve hemen bitecek bir kitabı 14 günde okumak, cıks olmadı. Umarım diğer iki kitabı kısa zamanda okurum. Karakterlerin bazı yerlerde fazla cesaretli oluşuna hayret ettim, iyi ki sonu fena bitmedi dedim -ki zaten bu bir kitap- ama bu son mantık hatası doğurdu bu sefer. Belki okuyan arkadaşlar için olmayabilir ama ben çok dikkatliyim herhalde. :D Yine de bunları göz önünden atarsak gerçekten tavsiye edeceğim bir seri. Bence distopya severler hayran kalacak. Yazarın, bir insanda merhameti, sevgiyi ve en önemlisi aşkı alın bakın ne oluyor der gibi bir kitap yazmış. Bence insanı insan yapan derinden etkilendiğimiz duygular. Buna nefret ve kötülük dahil değil, her zaman bu kadar kötü olan duygulara ihtiyacımız yok ama yeri geliyor bunları hak eden insanlarda çıkıyor. Neyse, felsefe yapmaya gerek yok bence. :D Kitabın amacını anladığımıza göre tekrardan sevdiğimi de açık yüreklilikle söyleyebilirim. Heyecanlı bir şekilde bitti ve ikinci kitapta neler olacak diye çok merak ediyorum.
Bu arada diğer distopya kitaplar gibi bol aksiyon beklemeyin. Kendi halinde, aksiyonu normal düzeyde olan bir seri. Bu okudum, sordum, tescillettim. :D

Bu kadar yorumdan sonra tabii ki tavsiye ediyorum, umuyorum Okuoku'da halen daha 9.90'lık kampanyadadır. Bence o fiyatla bu kitapları kaçırmayın üzülürsünüz. Çünkü kitaplar ciltli olmamasına karşın indirimli haliyle 20 TL. Benim gibi distopya sevenler içinse kesinlikle kitaplıkta olması gereken bir seri. Bunu da yazıyor ve yorumumu bitiriyorum. :)







Kitap tasarımı hakkında diyeceğim pek bir şey yok. Güzel kapaklar ama bu kapakları kullansalardı daha güzel olmaz mıydı?
Yine de ben Artemis yayınlarının kapaklarına ve kaliteli(pahalı da olsa) kapak&ciltlerine bayılıyorum.



Kitaba puanım 5/5^^



Alıntılar^^




Öldürücü şeylerin öldürücüsü: Aşk, ona sahip olduğunuzda da, olmadığınızda da sizi öldürür.

*****


İkisi de tedavi olmuş ve şimdi daha mutlu olup olmadıklarını sorduğumda ... omuz silkerek "Acıyı da özlüyorlar,"diyor.



*****


O anda yalanların ne kadar derin ve karmaşık olduğunu, Portland'da kanalizasyon sistemi gibi nasıl dolaştığı, nasıl tıkadığı, şehri nasıl leş gibi bir kokuyla doldurduğu kafama gerçekten dank ediyor. Bütün şehir dört bir yandan bir yalan çitiyle kuşatılmış. 



*****


Aşk...İncecik, tek bir kelime; bir bıçak sırtından daha uzun olmayan bir kelime. Kendisi de tam olarak bu zaten. Bir bıçak sırtı, bir jilet. Hayatınızın merkezin giriyor, her şeyi ikiye bölüyor. Önce ve sonra. Dünyanın geri kalanı, iki taraftan birinde kalıyor.

Önce ve sonra ve aşk anı, bir bıçağın sırtından daha büyük, daha uzun olmayan bir anı.



*****


O kısa boylu, belirgin bir özelliği olmayan kızın içinde ateş gibi yanan bir sır var.






Bir kitap yorumunun daha sonuna geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^



 Buralarda da varım^^




26 Aralık 2017 Salı

Aşk Tatili//Ekin Atalar Kitap yorumu^^

Merhabalar^^
Geçen Aşk Tatili kitabını bitirdim ve hemen yorumunu yazmaya karar verdim. Normalde son zamanlarda 10 güne anca yorumu giriyorum. :/ Bu zaman zarfında ise kitabı unutuyorum. Aşk Tatili kitabını yazın almıştık ama okumak şimdi kısmet oldu. Kışın ortasında yaz kitabı. İçerik olarak pek yazı hissettiren bir kitap değildi ama yazarın kalemi iyiydi. Tabii bir kaç hatası vardı, kim kusursuz ki zaten.

Hiç mi yüzü gülmeyecek bu kızın? Talihi hiç mi dönmeyecek? Hiç mi umut yok, doktor bey? Olmaz mı?! Tabii ki de var. Çok sevdiği anneannesi ne güne duruyor? Onun sayesinde Azra gemiyle Yunan Adaları’nı gezecek.
Tatil gibi tatil be! Tek sorun, gemideki yolcuların yaş ortalamasının seksen civarında olması. Neyse ki henüz üç dakikadır tanıdığı bir Yunan teyzenin lafına inanıp da gemiden inebilecek şuursuzlukta biri değil Azra. Hayatta yapmaz öyle şeyler. Yoksa yapar mı?
Belki de elinde bir telefon numarasıyla Selanik’te gemiden iner ve hayatının aşkıyla karşılaşır kim bilir? 

Azra isminin anlamından muzdarip bir Türk kızıdır. 29.5 yaşından olmasına rağmen evlenmemiş ve sevgilisi bile yoktur. İsmini değiştirip talihini değiştirmeye kafaya koyan Azra bir gün Anneannesinin ayağını kırmasıyla gemi gezisine gider ve oradan hayatının en büyük heyecanını yaşamak istediği için Selanik'te gemiden iner. Konu buradan sonra başlıyor. İlk başlarda ki anne ve kız kardeşler arasındaki anlaşmazlıklar, konuşmalar çok komikti. Ana karakterimiz Azra zaten olaydı. Sevdim kendisini. Ne çok kızacak ne de alıp bağrıma basacak bir karakterdi ama yine de sevdim kendisini. Kumar mevzusu olaydı, Azra isminden dolayı evlenmemiş olabilir ama kumarda iyi para kazanıyor. O kısmı okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız. ;)




Diğer karakterlerden Yunan aileyi çok sevdim ama kim kimin ablası, kuzeni kardeşi vs. onları anlamadım gitti. Okuduğum zaman ismi okuyup geçtim, o derece pek dikkat etmedim gerisini siz düşünün. :D Azra'nın anne ve kardeşleri zaten olay. Bu tarz kitaplarda bu kadar absürt olayların olması olağan ama bazıları çok saçma. Mesela kız kardeşinin hamilelik olayı vs. Yani hiç mi mantıklı bir karakter olmaz. Acaba yazar şunu mu demek istiyor; karakterin çatlak olması ailesinden geliyor falan ama zaten karakteri normal aile ile de çatlak yapabilirsiniz. Neyse. İşin sırrı belki de budur, bilemiyoruz. 
Kitap güzeldi, zaten kalemini sevdiğim bir yazar ama böyle güzel bir konuyu bu kadar sadeleştirmesi olmamış. Yazar kalemi konuşturmuş ama konuyu sadeleştirip konuşturamamış. Mantıksız bir cümle oldu ama düşününce iyi uydu bence. Ülkemizin yerli sophie Kinsella'sı diyebilirim ama bu kitabı biraz hayal kırıklığı yaşattı bana. Konuyu biraz daha uzatıp, bizi daha fazla güldürebilirdi. Çok eksiği var ama bence bu kitabın devamı olur, olmalı da zaten. Sonradan neler olacağını çok merak ettim. Düşününce mesela iki ailenin yan yana gelmeleri vs. :D Süper olmaz mı? 
Aşk konusuna gelecek olursak o da çok fazla dışarıda kalmış, aşk tatili değil de Delice Kaçış, Aile Tatili, Büyük Kaçış :P gibi isimler olabilirdi. :D Yunanistan hakkında bir kaç bilgi ediniyoruz, bunları okuyunca yazarın kitap için ne kadar çalıştığını görüyoruz ama, bence konunun bir tık daha fazla üstünde durmalıydı.



Kitap çerezlik olarak çok iyiydi. Konu üzerinde biraz daha uğraşsaydı yılın kitabı da seçilebilirdi ama benim için biraz vasat bir kitaptı. Yine de yazarın kalemine hayranım, son çıkan kitabı haricinde diğer çıkan kitaplarını alır, eskiden çıkanları da listeye alır en kısa zamanda alıp, okurum. Ama Ekin Atalar ile tanışmak istiyorsanız ilk olarak Selindrella kitabı okuyun derim. :) Ama ben Ekin Atalar'ın bir kitabı okudum bunu merak ediyorum derseniz öneririm. Bir günde bitecek, akıcı olarak kesinlikle tavsiyemdir.



Kitaba Puanım 4/5^^



Alıntılar^^

"Azracığım," diyor anneannem asansörü beklerken, "Seninle biraz yalnız kalmak istedim."
Ayla dese daha iyi olurdu ama neyse, şimdi düzeltmeyeyim, ayıp olur. Hastaneden çıkınca kafasına kakarım nasıl olsa.


*****


Ben daha farklı bir şey istiyorum. Enteresan bir tanışma. Taksim Beşiktaş otobüsünde biriyle tanışmak pek de enteresan değil yani şimdi. Adamın biri beni dürtüp "Fazla biletiniz var mı?" diyecek sonra da şahane bir aşk mı yaşayacağız? Ayol adam otobüse biniyor, otobüse! Parası olsa niye binsin?


*****


"Vallahi hakime hanım..." diyor annem içini çekerek.
"Ay rica ederim lütfen Müjde deyin bana..."
"Ay o zaman siz de Nesrin deyin bana..."
"Ay o zaman ikiniz de Ayla deyin bana," diyorum hemen araya girerken.


******


"Dünyada dört şey geri dönmüyor. Yaşadığın zamanlar, yaptığın şeyler, söylediğin sözler ve kaybettiğin şanslar,"




Bir yorumun daha sonuna geldik. Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^



 Buralarda da varım^^








20 Kasım 2017 Pazartesi

Solgun//Lauren Destefano Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Blogumla uzun süredir doğru düzgün ilgilenemiyorum. Oysaki ne yorumlar var elimde şu an.^^ Bugün kitap yorumlarımı girmeye çalışacağım. Kitapları okuyup, bitirelim epeyi oldu, umarım aklımda yazacak bir kaç şey kalmıştır. :P
Kimyasal Bahçe üçlemesinin ilk kitabı Solgun'a yorum geliyor bugün. Artemis Yayınları ilk duyurduğu zaman acayip merak ettim. Bir de 3 kitabı birden yayınlaması daha bir ilgimizi çekti. İlk zamanlar almayıp sonradan Okuoku'da 9.90 TL olunca, çok istediğimizi bilen Kankamız da sağ olsun bize aldı.^^ Evet bu kitaplar bir nevi hediye.^^ Biraz emri vaki oldu ama neyse. :D
Kapaklarına hayran kaldığım bir seriydi ve ne ümitlerle başlamıştım. Kötü müydü? Hayır, ama beklediğimi bulamadım desem yalan olmaz.


Ya Ne Zaman Öleceğini Bilseydin?
Modern bilim, dünyayı değiştirdi. Erkekler yalnızca yirmi beş, kadınlar da yirmi yaşına dek yaşıyor. Bu yeni ve kasvetli dünyada insanlığın devamı için genç kızlar kaçırılıp çok eşli evliliklere zorlanıyor.  On altı yaşındaki Rhine Ellery, Toplayıcılar tarafından kaçırıldığında, ayrıcalıklı bir dünyaya adım atacak. Kocası Linden’ın aşkına ve kardeş eşler arasındaki şüpheli dayanışmaya rağmen, Rhine’ın tek bir amacı var: Kaçmak. Evine dönmek ve ikiz kardeşini bulmak.  Ama Rhine’ın tek mücadelesi, kaybettiği özgürlüğü değil. Linden’ın kaçık babası, oğlunu elinden alacak virüsün panzehrini bulmakta kararlı. Öyle ki bu uğurda kadavra toplamayı bile göze alıyor. Rhine zamana karşı yarışarak kaçma planları yapıyor. Ya başaracak ya da kısıtlı ömrünü bir tutsak olarak geçirecek.

Konunun güzelliğini görenler el kaldırsın. Konu gerçekten iyi. Düşünsenize 20 yaşınıza geldiğiniz an öleceksiniz ve öyle birden ölüm değil, hastalıkla. Şahsen ben birden hop ölecek sanmıştım. :D Zaten kısa ömürleri var birde hastalanarak ölmeleri haksızlık dedim ama yazarın da bir bildiği var deyip konuyu kapatıyorum. 
Rhine zorla kaçırılıp zengin bir aileye gelin olarak verilir. Birde yanından 2 tane kardeş eşleri olarak.(Burada kuma denmemiş, çünkü yazar kuma yerine -ki bilmiyordur büyük ihtimal.- kardeş olarak yaşamalarını daha uygun görmiş. Bu konuya da el atacağım.) Rhine geldiği evin hapishaneden farklı olmadığını görünce çıldırır ama kaçması için elindne geleni yapacaktır. Kaçmak için zamanı bekleyen Rhine bu zaman zarfında kardeş eşleriyle güzel vakitler geçirip, evde olan esrarengiz olayları sezecektir, çözüm yolu bulmak isteyecektir.  
Rhine karakterini sevmedim. Açık ve net. Bir karakter saçma şeyler yapsa -da yine de sempati duyarsın- ama bu karakter için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bir kere yaptığı hataları başkaların yıkması ve anlamadan dinlemeden iş yapması beni çileden çıkardı. Hele o son.-_- Bu kadar kolay olmamalıydı. Kardeşinin nasihatlarına rağmen kendi bildiğini okuyup sonra işte bunlar haksız, beni neden böyle yerde tutuyorlar diye nutuk atamaz, artı karşı tarafı da suçlu bulamaz. Haa haklılar mı? Asla! Ama böyle bir karakterin saçma sekil de kin tutması mantıksız, keşke yazar kaçırılma olayında daha mantıklı bir sebep sunsaydı.


Diğer karakterlerde Jenna ve 3 kardeş eşlerinin kocası olan Linden'ı sevdim. Kayınpeder ve en küçük kardeş eş Cecily pek favorim değildi. Gabriel için de bir şey söylemek istemiyorum.
Bu tarz kitaplarda bazı karakterleri yazar şüphede bırakacak gibi yazıyor. Jenna içinde ben acaba deyip durdum. Tamam Rhine çok güveniyor ama ben yazarlara pek güvenemiyorum. Sonucunda ne olacak bilemezsiniz ama ben Jenna'yı Rhine'den daha çok sevdim.

Genel anlamda yazarın kalemini ve konuyu çok sevdim, bir kaç hata dışımda güzeldi ama ne yazık ki hayal kırıklığı oldu. Beklentimi gerçekten yüksek tuttum ama bu kadar dibi göreceğimi bilmiyordum. Kitabın sonuna kadar olaylar ya sakin ya da heyecanlı bir şekilde devam etti. Sakin geçen zamanlarda sıkılmadım, heyecanın az olması da ilk kitap için ideal. Şimdilik 2. ve 3.kitaplarda neler olacak merak ediyorum. Belli ki olaylar durulmuyor ve Rhine yine zor durumda. Umuyorum bu sefer saçma şeyler olmazda 2. ve 3. kitaplar güzel geçip, seri bende iyi bir izlenim bırakır. 
İlk kitap için kesin bir şey söylemediğim için tavsiye ederim. Belki benim düşüncelerimle sizin düşünceniz aynı değildir ve siz daha çok seveceksiniz. Serinin son 2 kitabını hemen okumayı düşünüyorum. Normalde 3 kitabı da aynı anda okumalıyım dedim ama ilk kitabın böyle oluşu bu durumu etkiledi ve biraz zamana ihtiyacım var dedirtti. 


Kitabın kapaklarına hayran aldığı belirtmiştim. En güzeli ise kapakların verdiği mesaj.
Orijinal kapakları kullanan Artemis Yayınlarına teşekkür ediyorum, sevdiğim bir yayınevi olup, çizgisinden(Her anlamda!) çıkmayan tek yayınevi.



Kitaba Puanım 5/3.5^^



Alıntılar^^


Benim hikayem bu. Benim geçmişim. Solup gitmelerine izin vermeyeceğim. Onlara yeniden kavuşmanın bir yolunu bulacağım.


*****

İçinde bulunduğum güzel ev, beyaz zakkum çiçekleri kadar zehirli.


*****

Kendim olmak istiyorum, evet. Rine Ellery. Kız kardeş, evlat. Ama bazen bu çok acı veriyor.





Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^


 Buralarda da varım^^






19 Ekim 2017 Perşembe

Mekanik Prens//Cassandra Clare(Cehennem Makineleri #2) KitapYorumu^^

Herkese merhaba^^
İlk olarak yorumu okurken bu ŞARKIYI dinlemenizi öneririm. Şarkıyı bilenler ne demek istediğimi anlatacaktır. *_*
Ölümcül Oyuncaklar sersinin yan dalı olan Cehennem Makineleri serisine geçen kış başlamıştım ve Ölümcül Oyuncaklardan daha çok sevdiğimi söylemiştim o zaman ama bu kitapta o serisi daha çok sevdiğimi fark ettim. Yine de iyi güzel bir kitaptı, sevdim. 3 kitaplık bir seri olduğu için ikinci kitabın bu kadar vasat olmasını beklemem gerekiyordu. Nedenleri yorumun devamında.

Londra Enstitüsü'ndeki dengeler hiç bu kadar hassas olmamıştı. Konsey, Charlotte'ın gücünü elinden almak ve bu gücü, ahlak değerlerinden yoksun, gözünü iktidar hırsı bürümüş Benedict Lightwood'a vermek istiyordu.
Will, Jem ve Tessa, Enstitü'yü ve Charlotte'ı kurtarma umuduyla Mortmain'in geçmişiyle ilgili sırları araştırmaya karar verdi. Ancak tek keşfettikleri düşmanın amacı değildi. Aynı zamanda Tessa'yla ilgili huzursuz edici Gölge Avcısı bağlantısını da öğrendiler. Zaten Will ve Jem'in ilgisi arasında kalan Tessa, kendisinin bizzat bir "canavar"a dönüşmesine Gölge Avcıları'nın yardım ettiğini öğrenince başka bir seçimle daha yüz yüze gelecekti.

Tessa, Will, Jem karakterleri hakkında birinci kitap yorumundan bilgi alabilirsiniz. Yorum için Tık Tık^^ Bu kitapta yine aynı karakterler ama hayatlarınd çok değişik şeyler oluyor. Tessa bilinmez bir güce sahip ve çok sevdiği abisinden yediği kazığı unutamaz. Gölde Avcılarına sığınan Tessa onları ailesi gibi görmeye başlar. Charlotte'un koltuğu tehlikeye girince elinden geleni yapmaya mecburdur. Bunun yanı sıra birde Will'le uğraşmak zorundadır. Her gördüğünde aklı allak bullak ilan Tessa teselliyi Jem'de bulur. Evet burada noktayı koyabiliriz. Tessa'ya bu kitapta daha çok sinir oldum. İlk kitapta abisine ölümüne güvenmesi, burada ise saçma salak hareketlerini kendinden nefret ettirdi. Hele o son. ( Göz devirme emojisi.) Okuyan okurlar ne demek istediğimi anlamıştır.



Will. Kusura bakma Jem sende iyisin ama benim asi kişilere karşı başka bir ilgim var. :P Şaka bir yana cidden bu kitapta Will'i daha çok seviyorsunuz. Onun o çaresiz halleri, aşkı ve ailesi için yaptıkları yüreğinize öküz otutturuyor. Jem ise yine kibar, sevgi dolu Jem. Değişen bir şey yok, sadece Tessa'ya karşı davranışları daha bir gelişiyor. Okuyanlar anlamıştır. :/ 
Diğerleri ise Charlotte ve Henry'nin arasındaki o konuşmayı çok sevdim, ahh şu yanlış anlamalar. ^_^
Sophie var birde. Son kitapta başına bir şeyler gelmez diye umuyorum. Güvenmediğim bir kaç karakter varda. Umarım yazar beni şaşırtır. :)

Karakterlere az da olsa değindim. Başta dediğim gibi Tessa'ya sinir oldum. Tamam haklı yönlerin vardı ama az daha dikkatli baksan olaylara neler olduğunu anlayacaksın ama... :/ Birde yazarın aşkla arası yok bence. Her iki serisinde de saçma salak ilişkiler yazıyor. Gel de sinir olma, yine de Ölümcül Oyuncaklar buna bin basar. Nokta. Yine de erken karara varmamak gerek, neler olacak son kitapta daha iyi anlarız. Kitaba yeni karakterler katılıyor ve yazar öyle yazmış ki her yeni gelen karaktere şüpheli gözüyle bakıyorum. Hele birde bir karakter var ki umuyorum sağ gösterip sol vurmaz. Birde kitap bazı yerler de çok vasat gerçi. Başta dediğim gibi serinin 2.kitabı olması buna yol açmış olabilir. Daha heyecanlı bir kitap beklerken biraz sakin geçmesi beni şaşırttı. Çünkü yazarımız koskoca Ölümcül Oyuncakları yazmış ve tek bir kitabı fire vermemiş.(Okuyanların yalancısıyım.:D)


Bunları es geçersek yazarın kalemine hastayım. O konusu, yazış sekli. 600 sayfalık bir kitap olsa da hemen biten bir kitap yazmasına hayranım. Sen yaz CCassandra'cım biz okuruz.^^ 
Son kitabı en kısa zamanda okuyup Ölümcül Oyuncaklara dönmek istiyorum. Bir deyişe göre Camlar Şehri kitabından önce bu seri bitmeliymiş yoksa akıllara zarar spoi yiye bilirmişiz. 
Seriyi ve yazarın kalemini kesinlikle tavsiye ediyorum. Karakterlere kızmış olabilirim ama tam tersi bu olayları seven, Time Jem diyen bir sürü okur var. 


Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^

Jessamine kızardı. "Bu doğru değil. Yani ben... Uf, Charlotte, Will çok canımı sıkıyor."
"Ve güneşte de doğudan doğuyor," dedi Jem ortaya konuşarak. 


*****


Sana kimse değer vermezse gerçekten var olabilir misin?


*****


Yalanlar ve sırlar Tessa kanser gibidir. İyi olanı yiyip bitirir ve geride sadece yıkım bırakır.



Not: 600 sayfalık kitaptan bu kadar alıntı çıkmasına şaşırabilirsiniz ama yazacağım diğer alıntılar spoi barındırdığı için bu kadarıyla yetinmek durumunda kaldım. :)



Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^


 Buralarda da varım^^