Türk Yazar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türk Yazar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mart 2024 Pazar

İçimdeki Güneş//Betül Güçlü Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Ayın, belki de yılın en iyi kitabının yorumunu yazmaya geldim!!!
Son zamanlarda, hatta son yıllarda ilk def böyle bir cümle ile başlamışımdır bilmiyorum ama hak ediyor arkadaşlar!
Yazarının her kitabını okumuş, her kitabından ne kadar geliştiğini kendi gözlerimle okumuş biri olarak bu kitap bütün listeleri yerinden oynattı resmen.
Kasaba, köy, mahalle gibi şeyleri konu alan kitapları cidden çok seviyorum. Konusunda ilk mahalle geçsin, ne bileyim köy falan desin tamam benim kitabım diyorum.
Bu kitabı çok bekledik, Betül Güçlü genelde çıkardığı kitapları aynı zamana denk getirmeye çalışıyordum ama bu sene biraz geç kaldı. Ee baskı vs derken bir miktar yine geç kalındı ama inanın beklediğimize değdi, hem de kat be kat değdi.


Planlar dâhilinde yaşayan biri, atacağı adımları çok önceden hesaplar.
Fakat hayat, bu planların en büyük düşmanıdır.
Ela Mercan, elleriyle çizdiği güvenli bir haritanın içinde yaşarken bir kalp kırıklığı bütün planlarını dağıttığında her şeyin tepetaklak olduğunu düşünür. Sorunlarından kaçmaya çalışırken küçük bir köy okuluna öğretmen olarak atanan Ela için yeni bir şehirde, yabancı insanların ve kısıtlı imkânların içinde tutunabileceği tek şey mesleğidir.
Köy öğretmenliği ona bilmediği yeni bir hayatı deneyimleme fırsatı sunarken çocuklarla kurduğu ilişkiler hayatını değiştirecek, aşka karşı ördüğü duvarlar ise beklenmedik biri tarafından yıkılacaktır.
İçimdeki Güneş soğuk bir kış gecesinde çıtırdayan alevleri, sobanın üzerinde kuruyan portakal kabuklarının kokusunu, özlenen bütün sadelikleri hatırlatan bir hikâye.


Ela yaşadığı zor günlerden sonra ailesini arkada bırakıp bilmediği bir kasabanın köyüne atanır. Gittiği ilk günde farklı ortamlar, farklı insanlarla tanışınca nereye düştüm ben derken geri dönmeyeceğini bildiği için alışmaya çalışmak zorundadır.
Sonrasında okulunu düzenlemesi, öğrencileriyle tanışması falan derken zamanla alışmaya çalışır ama geçmişi peşini bırakmaz ve zamanla mutlu olmaya çalışsa da ister istemez yaşadığı sıkıntılar sürekli önüne çıkar. Zamanla öğrencilerine, köye ve çevresine alıştıkça kalbi iyileşmeye başlar ama tamamen iyileşecek mi onu zamanla öğrenecektir.
Ela'ya baştan ısınamadım açıkçası, ona yardım etmeye çalışanlara karşı tavrı biraz garibime gitti. Tabii yaşadıklarını ve yaşadığı yeri düşününce normal ama ne yapayım öyle bir his aldım ama zamanla onlara alışması, onlar gibi olması çok güzeldi.
Kalbinin iyileştiğini okumak, onlar gibi olmaya başlaması çok güzeldi. Tabii alışamadığı şeylerde vardı, mesela soğuk. :D O kısımları okurken diğer karakterlerin biz alışığız demesi çok tanıdık geldi.
Başlarda öyle düşünsem de alışmaya başladıktan sonra ki düşünceleri ve davranışlarını okuyunca çok sevdiğim bir karakter oldu.
Öğrencilerine davranışı, onları düşünmesi ve en önemlisi Ayşegül'e olan yakınlığı. Çok kalbe dokunan ve içimizi yumuş yumuş yapan bir karakterdi.
Soba yakma sıkıntısı yaşıyor sürekli, Ela kız gel ben sana öğretirim, gerçi öğrencilerin öğretmiştir ama olsun sdfghjkl


Tabii kitabımızda bir de erkek karakterimiz var.
Çınar. <3
Çınar'ın asaleti diğer karakterleri alır duvara çarpar çarpar atar diyorum arkadaşlar.
Çünkü bambaşka biriydi, bir de onun kısımları okuduk ki vay beee dedim vaaaay.
Bence Çınar'ı siz kitapta tanıyın yaa. Bana sürpriz oldu size de olsun. :D
Ama Çınar'ı kısımları gelince, onun yaptıklarını okuyunca hayatta ki bütün erkeklerden umudumuz kaybettik be sdfghjklşi Sorumluluğu alır mısın Betül Güçlü?? :D
Tabii yazarımız bize son kısımda bir sürpriz yapıyor.
O kısım var ya, o kısım... Hatta o paragraf bence kitaptaki en en en iyi yerdi. <3
    Neyse ben yazdıkça bir şeyler klavyemden çıkacak, o yüzden geçiyorum.
Ama spoiler yazacağım inşallah, orada döktürürüm asdfghjk
Çınar için yazacağım tek şey kitaba uygun başka bir karakter olmazmış.
Tamam ben de çok farklı bir karakter düşünmemiştim ama böylesine hem şaşırdım, hem de çooook sevdim <3


Ela'nın zamanla arkadaşlarının olması, ev sahiplerinin sahip çıkması, köydekilerin yardım etmesi ve muhtarla, eşi. Bir de yardım ettikleri insanlar...
Hangisini yazsam bilemedim, sonuçta hepsi yazılmayı hake diyor ama en çok kalbime dokunan Kevser teyze ve kardeşi, Ayşegül, sonradan gittikleri bir aile vardı onlar. Kısacası kime yardım ettilerse onların hepsi kalbime dokundu yaa. Bu kadar ince düşünülmüş, bu kadar yüreklere dokunan bir kitaptı.
O kadar nahif ki okurken her şeyi unutacak kıvama geliyorsun. Hemen okunuyor zaten, bunun dışında 
zaten o köy halkı, arkadaşlık, dostluk, yardımlaşma, çocukların şen kahkahası(gülmeyin, okurken kulağınızla duyuyorsunuz :D) hepsi birbirinden güzel ve özeldi.
Arkadaşlar, arkadaşlaaaaar beni zorlamayın ve HEMEN GİDİN ALIP, OKUYUN!!! :D

Köy halkına özellikle değinmek istiyorum. Bakın ben doğma, büyüme köyde yaşıyorum. kışları şehirde yaşardık ama hayatımın çoğu köyde geçti ama ben böyle köy görmedim, duymadım, bilmiyorum ama okudum. Evet bizdendi kitap, evet hayatın ta içindendi ama böyle tatlış, yardım sever, yabancıları bile ailelerinden gören köy halkıyla tanışmadım. İlla ki vardı, sadece benim köy yanlış yerdedir belki ama sürekli bir araya toplanmaları, yabancılık göstermeden orası onun evi, burasının onu evi demeden hep beraber olup davet etmeleri, yardım etmeleri o kadar güzeldi ki. Tabii bir de baskı mevzusu var sdfghjk O kısımlar en eğlendiğim yerlerdi.
İşte bakın yine bizim köy halkıyla alakası yok, Çınar gibi biri gelse bizimle yakıştıran kimse olmaz. Nerede o çöpçatan teyzeler sdfghjkl


-Spoiler Başlangıcı-

Ela'nın yaşadığı şeyleri az çok tahmin ettim, zaten kız kardeş mevzusunu anlatınca dedim tamam kazık yemiş kardeşinden. Çoğu kitapta okuyoruz aslında eniştesine yanaşan baldız, bu kitapta da vardı ama illa ki böyle radikal bir karar için bu tarz bir şey olması gerekiyordu.
Yaşadıkları kolay değil ama kız kardeşini verselerdi elime.... neyseee.
Sonrasından mahalledeki, köydeki herkesin Çınar'la yakıştırması, bunların gözler önünde değil de genelde gizlice konuşmaları çok tatlıydı.
Ve Çınar... Ben dedim köy halkından biri olurdu ama kendisi doktor, köyün ve merkezdeki sağlık ocağının doktoru.
Çocuklar çok seviyor, insanlar çok seviyor ama Çınar Ela'yı seviyor. <3 Hatta ilk görüşme vurulmasın kaç puan veriyoruz???
Okurken eridim resmen yav <3
Böyle gözlerimden kalpler çıktı, hiç yapmadığım şey yapıp hikayemde paylaştım. Tabii spoiler olarak sdfghjkl
Kevser teyzenin olayının tatlıya bağlanması, Çınar'ın Ela'yı kıskanması, herkesin ortasından babasından yemek için istemesi.. Yaz yaz bitmiyor arkadaşlar sdfghjkl
Son bölümlere geldiğimizde Ela'ya giydirilen elbiselerden hemen dedim inşallah düğün falan yaparlar, valla öyle çıktı yaa sdfghjk
Ama Çınar'ın Ela'ya evlendik ama yine ayrılıcaz demesi.
Ve Çınar'ın başta o kadar sert gözüküp, sonradan minnoş biri çıkması. :D
Kar sahnelerine hayran kaldım, zaten bu sene doğru düzgün kar görmedik kitaptan nasibimizi aldık. :D

-Spoiler Sonu-



İşte bakın arkadaşlar ben hemen, sıcağı sıcağına yorum yazmıyorsam far görmüş tavşan gibi kala kaldım dfghjkl
Çok sevdim kitabı, çoooook ama ne yazsam bilemedim. Tıkandım kaldım iyi mi? :D
Nahif kitapları seviyorum, yavaş yavaş kalplerin iyileşmesini, yardımlaşmayı okumaya bayılıyorum.
Bu kitapta kötü karakter varsa bir ya da ikidir, o mevzuyu o kadar sevdim, o kadar memnun kaldım ki düşündükçe iyi ki yazmamış yazarımız diyorum.
Yaa kitapta pembe şemsiyeyle kızını okuldan alan baba var yaa, siz ne diyorsunuz sdfghjk
İşte öyle bir kitap kendisi, Ela'yı kabuğundan çıkaran, kalbine iyi gelen, küstüğü hayata tekrardan barışan ve dahası.
Son bölümlerden de çoook memnun kaldım ve BAYILDIMMM!!!
Yine neden, ne için söylemeyeceğim, alın OKUYUN, OKUTUN diyeceğim!!!
Her yerine post it yapıştırdığım için yine yazarımız sorumluluğu alabilir mi? :D
Bitti, post it bitti sdfghjklşi
Hem yorumu bitirmek istiyorum hem bitirmek istemiyorum, sizi daha ne kadar ikna edebilirim diye düşünüyorum. :D

Betül Güçlü'nün en sevdiğim kitabı Aşk ve Diğer İhtimaller'di ama şimdi bu kitap oldu.
Devamı olsun yaaa, tamam istediğimiz gibi bitti kitap, sonu açık bitmedi ama aynı karakterlerle, aynı köyde, okulda geçen bir kitap daha okumayalım mı?
Dur ben bunu Betül Güçlü'nün aklına sokayım dfghjklş
Ne kadar zor yazdığını takip ettiğimden biliyorum, hem o yüzden hem de bu kadar güzel yazdığı için bu kitabın yeri ayrı olacak her zaman...
Son olarak kalemine, emeğine, düşüncene sağlık Betül, daha iyisi gelene kadar (ki gelir mi sanmam, zirve bu) EN İYİSİ BU!!!
Bence bir kitabı düşündüğünüz zaman içiniz kıpır kıpır oluyorsa, kalbiniz yumuşuyorsa, okuduğunuz için kendinizi mutlu sayıyorsanız o kitap olmuştur ve unutamazsınız artık...
Bu uzuuuun son satırlardan sonra tavsiye diye başlayan bir cümle beklemeyin benden. :D




Kitaba Puanım 5/5^^



Alıntılar^^


İnsan, iyiliği için her şeyi yapacağı biri tarafından bu kadar değersizleştirilince nasıl üzülmezdi?


*****


Biraz huzur bulmak için herkesten fersahlarca uzağa kaçmıştım ama kendimden nasıl kaçacaktım ki? Düşünmek istemediğim şeyleri nasıl geride bırakacaktım? İncinmekten nasıl kurtulacaktım?


*****


Tozu silkelerdin giderdi, pisliği yıkayıp temizlerdin ama kırdığın bir kalbin telafisi öyle kolayca mümkün olmuyordu.


*****


Geçmişimi her an cebimde taşırken yeni bir hayatın farklı olmasını nasıl bekleyebilirdim ki?


*****


Fuat beni görünce kollarını iki yana açıp, "Ela hocam!" diye bağırdı. Karşıdan koşarken en ciddi tavrımı takınıp işaret parmağımı kaldırdım. "Hayır."
Kolları anında iyi yana düşerken yüzünde mızmız bir ifade belirdi. "Bir sarılsaydım ya."
"Gel bana sarıl aslanım," dedi Çınar kolunu onun omzuna atarken. "Gel şöyle."


*****

Bunlar tanıdığım hisler değildi, böylesi değildi en azından. Bu hislerin birazına bile mecalim yokken bütün bunlar nasıl gelişti bilmiyordum. Fakat uzun zaman sonra kalbim, üzüntülerine yer bulamayacak kadar dolmuş gibiydi.
Hem de en tatlı hislerle.


*****

Çınar bana bakıyordu ve ben canımı sıkan her şeyden kurtulup tatlı bir neşenin içine gömülüyordum.




"...Sana Türk kahvesi yaparım. Gerçi pek sevmiyorsun sanırım."
"Sen yaparsan severim," deyişinde binlerce itiraf saklıydı sanki.


*****


Bu memlekette baş başa kalmayı başarabilecek gibi görünmüyorduk ama bu tatlı anların içinde de mutlu mesut yaşayabileceğimi düşünüyordum.


*****


Bütün sırça aramızı yapmaya çalışırken aslında tek engelin kendileri olduğunu farkında değillerdi anlaşılan.


*****


Hayatta en çok kıymet verdiğim insanlar sınıfıma girmek üzereyken bana böyle hissettirdikleri için öğrencilerime minnettardım.


*****


"...Hayatta bazı şeylerin haykırılması gerekir Ela Hoca."








Bir yorum daha böylece biter, sevgiyle kalın^^
Hayırlı İftarlar^^



Buralarda da varım^^



25 Eylül 2023 Pazartesi

Çiçekler ve Yasemin//Sümeyye Demirkan Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Saat 22:30 ve ben yorum yazmaya başladım(01:27, daha yeni bu bitti) o kadar çok yazacak yorumum var ki inşallah bu akşam şöyle bir kaç yorumu yazmış olurum, son hazırlıkları da yapsam güzel olur ama bakacağız artık. :D
Kitap ilk çıktığında çok merak ettim, hatta hemen sepete ekleyip indirimli bulduğum an aldım. Biraz sıkıntılı oldu ama bir şekilde elime ulaştı.
Hemen okumak istemedim, yaza sakladım. Aldım elime, nasıl hevesliyim okumak için, içim kıpır kıpır ve beklentim everest dağından resmen ama büyük hayal kırıklığı oldu ve aşırı üzüldüm. Böyle beklemiyordum. Son yüz sayfayı atlayarak okuduğum doğrudur.



Yasemin Duman, ninesi ve hayatına renk veren dostlarıyla birlikte Muğla’nın küçük bir kasabasında yaşamaktadır. Yasemin’in bu tatlı dünyasına bir gün başka bir şehirden, gizemli ve en az onun kadar kendi iç dünyasında yaşamaktan keyif alan bir genç girer. Hiç ummadığı bir anda Yasemin’in hayatına dâhil olan bu genç, günden güne onun kalbine doğru bir yolculuğa çıkar.
Adımlar atılır, mesafeler çoğalır ama izler baki kalır.
“En güzel çiçek sensin,” dedi gözlerime, yüreğime dokunuyormuş hissiyle bakarken. “Yasemin… Çiçeklerin en güzeli.”
O çizdiğim resimdi ve kendini gözlerindeki sevgiyle boyadı.


Yasemin ninesiyle sessiz, sakin bir kasabada yaşamaktadır. Bahçesinden ve hayvanlarından aldığı ürünleri pazarda satan Yasemin bir anda tezgahına çarpan arkadaş grubu yüzünden ürünlerinden olunca çok kızar ama aralarındaki biri yardım edince olaylar başlar. Zamanla o arkadaşı, yani Melih'i sürekli görünce farklı biri olduğunu anlar ve ondan etkilenmeye başlar.
Yasemin karakterini sevdim, bahçesiyle ilgilenmesi, ailesine olan sevgisi çok güzeldi.
Aşk konusunda da çok iyiydi ama, aması var işte. :/


Melih arkadaşlarıyla kafasını dağıtmak için gittiği kasabada Yasemin'i görünce ilk görüşte aşık olur. Ondan sonra sürekli onunla karşılaşmak için pazara giden Melih sonunda bir şekilde Yasemin ile arkadaş olmayı başarır ve birbirlerini tanıdıkça aşk başlar.
Melih karakteri iyiydi, o da Yasemin gibi güzel sevdi.
Yaşadığı sıkıntılar üzücüydü, gerçi son kısımları atladığım için detayları bilmiyorum. Sadece aile olarak zor zamanlar geçirdiğini okudum.


Şimdiiiii gelelim asıl mevzuya. Ben okumaya başladığım zaman biraz daha böyle köy, kasaba, mahalle aşkı bekledim ama tanışmaları, buluşmaları ve birbirlerine aşık olmaları bir garipti. Tamam yavaş yavaş olacak bazı şeyler ama burada adlandırmadığım bir şey vardı. Ben daha çok böyle değişik, nefretten doğan bir aşk bekledim ama bir anda hooop bir şeyler hissediyoruz modu güzel değildi. Yani hemen aşık olmaları, olayların hızlı gelişmesini sevmedim.
Nasıl desem bilemiyorum, bu yüzden de o derinlemesine aşkı hissedemedim.
Kitap köy, kasaba değil de yabancı bir ülkenin kasabasında geçiyormuş gibi geldi. Melih Yasemin'in evine falan gidiyor, kalıyor. Nine bir şey demiyor. Gerçeklik yoktu ne yalan ki yazarı tanıyoruz, biliyoruz neden böyle oldu?
Sonra kaç senedir gelip gidiyor, o sürede hiç karşılaşmamışlar ama ikinci günde Yasemin'in kaçan koyunları Melih'lerin evine gidiyor, aşırı saçmaydı buralar. Yeni gelselerdi tamam ama kaç yazdır kalıyorlarmış hiç mi rastlamadılar? Neden böyle oldu bu kitap. :D


Daha ne yazsam bilemiyorum, işte böyle kalıyorum sevemediğim, yükselemediğim kitaplarda. 
Son yüz sayfayı atlayarak okurken üzüldüm açıkçası, yani bu kadar istekli başladığım kitabın böyle hayal kırıklığı olması cidden üzdü. Kitaptan çok beni nasıl üzdüğünü bahsediyorum ama ne yapayım.
Melih'in bir anda ortadan kaybolması, çiftimizin aralarından aşkın bir garip olması ne bileyim aklıma gelenler bunlar. Resmen kafamdan resetlemişim kitabı, neden sevmediğimden bile bahsedemiyorum. :D
Güllük, gülüstanlık kitabın içine bir de dramı eklemeleri kalp kırıcıydı. Yani neden yani, NEDEN?
Olmak zorunda değildi, böyle bir olay beklemiyordum. 



Ya işte kitabı çok beğenemedim, uzun zamandan sonra ilk defa bir kitaba üç puan vereceğim, buçuğu bile yok. :D Bilmiyorum çok mu beklentim yüksekti, ondan mı bu kadar sıkıntılı oldu ya da kafamda kurguladığım hikayenin olmaması mı üzdü beni bilmiyorum ama olmadı, olamadı.
Okumak isterseniz eğer yazar wattpad'de kitabı yayımlamış, oradan bakabilirsiniz.
Siz yine de bir şans verin, belki benden daha çok seversiniz. :)
Not: Yazarın kalemini gerçekten seviyorum, Mürekkebe Boyanan Sardunya serisi çok güzel, okumadığım son kitap kaldı. Yorumlarımı okumak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz. O yüzden de beklentim yükselmiş olabilir. Diyorum ya kalemi güzel, kurgu olmamış.
Dipnot: Bu arada kitabı çok sevemedim ama bir sürü alıntı çıkmış yaa :D



Kitaba puanım 5/3^^




Alıntı^^

"Seni birkaç gündür göremeyince..."
"Dört gündür," dedi Melih. "Dört gündür ben de seni göremiyorum, Yasemin."


*****

"Sahte heaptan bakacağım herhalde. İyi bir Stalker asla kendi hesabını kullanmaz. Bunu bilmem gerekir ama senin kendi hesabın bile manav Hüseyin amca gibi. Nerede çiçek, böcek, koyun varsa doldurdun profiline..."


*****

"Bir deniz kenarı olur belki..." diye ekledim.
"Bir akşamüzeri olur ya da..."
"Biraz çilek olur, biraz kek..."
"Biraz rüzgar olur, biraz da sen..."


*****

"Peki, çok kız var mı?"
"Var."
"Güzeller mi?"
"Bilmiyorum."
"Nasıl bilmiyorsun?"
"İlgilenmiyorum, Yasemin," derken içimi sıcacık etti.
"Melih Şahiner'in güzellik anlayış Yasemin Duman'dan ibarettir."


*****

"Gidebilirsin, söz veriyorum, küsmem... Ama diyorum ya, en azından veda et."





Başka yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^




Buralarda da varım^^





16 Mart 2022 Çarşamba

Portakal Kokulu Kız//Şennur Kasa Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Instgram aleminde sürekli gördüğüm ve okumam gerek dediğim kitaptı Portakal Kokulu Kız. Çoook merak ediyordum. Bir kaç yorumda karakterlerin nasıl olduğunu öğrenip daha çok merak etmeye başladım. Aldım, hatta ikinci el değil sıfır aldım ama, aması var işte. Nedenini birazdan yazacağım. Şimdilik diyeceğim o ki almadan önce iyi düşünün, az para vermedim ve ikizin çok gönlü yoktu. :D O yüzden sevemedim. :D


“Hak’u msk’va mot ore?”
Murat genç kıza doğru bir adım daha yaklaşmış, kelimeler dudaklarından mırıldanırcasına dökülmüştü.
Defne yavaşça yutkundu. Bu büyülü kelimelerle tüm dengesi bozuluyor, beyninin odalarında tuzlu deniz kokusu dalgalanıyordu. Ruhu ise denize nazır bir manzaranın keyfini sürüyordu.
“Bu... Bu ne demek ki…”
Aklı bu cümleden bir şey çıkaramasa da, içinden bir ses aslında her bir harfini anladığını söylüyordu. Göğüs kafesinin içinde can çekişen genç kız kalbi birazdan bir Anka Kuşu olup uçacak, ardında onu yeni bir hayatın beklediği alevlere doğru kanat çırpacaktı.
Murat çocukluğunun mutlu kış günlerini hatırlatan o keskin portakal kokusunu ciğerlerine doldurdu.
“Neden bu kadar güzelsin?”

 Konu yazmıyor, ben de şimdi karakterler üzerinden anlatmaya çalışacağım. Diğer türlü iki kere anlatıyor olacağım.
Defne ailesinden uzakta, İstanbul'da okuyan bir genç kızdır. Babasını kaybettikten sonra annesinin yaptıklarından sonra evinden uzağa giden Defne'yi annesi eve çağırınca geri döner. Hasta kardeşini ve en sevdiği arkadaşını görmenin mutluluğu yaşarken annesinin verdiği haberler ikilemde kalır. Şirketleri batıyordur ve paraya ihtiyaçları vardır. Annesi portakal bahçelerini satmayı düşünmektedir ve kızından, sattığı kişiyle ilgilenmesini ister.
Defne değişik bir karakterdi, yani öyle böyle değil. Hatta kitabı sevmediysem bu yüzdendir. İlk olarak üniversite öğrencisi, akıllıda ama gözünün önünde olan şeylere rağmen düşündükleri çok değişikti. Buna sonradan değineceğim. 
Karakter olarak sevemedim kısacası.


Gelelim Murat'a. Kendisi inançlarına bağlı, işinde gücünde olan bir adamdır. İş için gittiği Mersin'de ise evlenerek geri döneceğini hiç düşünmemişti. İş yapacağı şirketin kızına bir zaman tahammül edemez ama bir gece yanlış anlaşılma nedeniyle Defne ile evlenmek zorunda kalan Murat Defne'yi de alıp İstanbul'a gider. Bir senelik anlaşma yaparlar ama birbirlerini tanıdıkça aslında birbirlerini yanlış anladıklarını zamanla öğrenirler.
Murat sevdiğim karakterdi, bir yerde aşırı sert çıkan bir karakter diyorlardı ama Defne'nin bilip bilmeden düşündüklerinin yanında Murat'ın tepkileri ikisini de aynı kefeye koydu bence.

Şimdi karakterlerden sonra kitabın genel yorumunu yapacağım. İlk olarak yarıya kadar normal şekilde okudum, devamını merak ediyordum sinir olsam da ama kitaba bi soğudum. Birincisi beklentim yüksekti, iki karakterleri de sevmemem kitaba karşı soğumama sebep oldu. Hatta öyle ki yarım bıraktım iki tane başka kitap okudum. Geri dönmek zor oldu. :D
Zaten sonrada ya bırakacaktım ya da atlaya atlaya okuyacaktım. Baktım ki o kadar okumuşum bari ayıp olmasın hepsini okumasam da göz gezdirerek bitireyim dedim. İyi ki öyle yapmışım, güzeldi ama sarmazdı daha. :/


Yukarıda sevmediğim yerlere değinecek olursam, ilk olarak Defne Murat'ın kendisine yanaşmamasını başka türlü yorumluyor. Hadi baştan anlarız ama adam namaz kılıyor ya, inançlarına bağlı ve bunu sürekli dile getiriyor, yani o aklın kavrayamıyor mu? Bir de Müslümanım ama gereğince yapmıyorum diyor Defne, offf çıldırdım yaaa. Tamam yapmıyorsun ama az araştır, bu adam neden benimle ilgilenmiyor de sor ya da. Gerçekten çok sinir oldum ve sürekli bunu düşünmesi beni çıldırttı. Camiye götürüyor, namaz kılışını izliyorsun sonra da adam acaba gay mi diyorsun, yaaa sabııııır. Yazarken bile sinir oldum. Sevmiyorum bu olayları, bununla ilgili benim aksime yorum yaparsanız da silerim kimse kusura bakmasın. Yazarın imam hatipli olması ve sürekli bunu dile getirmesi kitapta cidden soğuttu. Yani ilk seferde düşünmesine bir şey diyemem ama saçma şekilde sürekli böyle söyleyip adama aşık olması da saçmalık yani, öyle olduğunu düşündüğün an adama ilgin olmaz be. 

Aklıma gelenler bunlar, kitap devam ediyormuş. Yazar yayıneviyle anlaşamadı herhalde devamını wattpad'de yayımlıyor. Ne olacak diye bakarım, sonu pek iyi bittiği söylenemez. :D
Kısacası beklediğimi bulamadım, yazarın kalemi akıcıydı ama konu üzerinde daha ço k çalışmalı ve tekrarlama yapmaktan kaçınmalı. Daha güzel kitaplar yazacağına inanıyorum yine de. ;)



Kitaba Puanım 5/3^^




Alıntılar^^


"Aslında büyük sıkıntılar güzel günlerin doğum sancısıdır. Ve güneş gecenin en karanlık anında doğmaya başlar. Belki de gördüğün siyahlık ondandır."


*****

O anlatırken gökyüzü de kızıl kadife örtüsünü giymeye başlamıştı yavaş yavaş. Gün kızıla, Defne'nin yüreği Murat'a çalıyordu o dakikalarda.




Başka yeni yazılarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^




30 Aralık 2021 Perşembe

Yıldız Haritası//Betül Güçlü Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Bir buçuk yıl sonra Betül Güçlü'nün kitabını sonunda okudum arkadaşlaaaaar. Özlemişim resmen, sevdiğimiz kalemlerin kitapları neden bu kadar geç çıkıyor ya. -_- Hâlâ çıkmasını beklediğim kitaplar var ve yeni yıl yaklaşıyor. Denilene göre zam kapıdaymış, bakacağız artık, inşAllah sırf kitaplar satılsın diye yapılan yalan bir haberdir. :D Tamam şu zamanda zam zam ama bu kitap zam olayı aylar önce çıkmıştı.
Neyse efenim alıyoruz işte bir şekil indirimli falan, Allah alamayanlara yardım etsin.
Çıktığından beri her kitabını okuduğum nadir yazarlardır biri Betül Güçlü, öyle ki kaleminin gelişimi an be an okudum desem abartmam. İlk kitapları da çok güzeldi ama gelişimi o kadar güzel ki bu kitabını
 okurken aşırı gurur duydum. 😍


Öykü onu karanlığa çeken her şeyden uzaklaşıp yeni bir başlangıç için yola çıktığında atacağı adımları hesaplamıştı. Geçmişte onu yıpratan tüm ilişkilerden uzaklaşacak, kimseyle yakınlık kurmadan mutlu olacağına inandığı yalnız ama huzurlu bir hayat için savaşacaktı. Güçlü ve sarsılmaz görünüşünün altındaki kırılgan kızı herkesten saklarken güvende olacağına inandığı tek yer kilitli kapıların ardıydı.
Oysa hiçbir kilit aşılmaz değildir.

Öykü küçük yaştan üniversiteye gelene kadar zor zamanlar geçirir, o kadar ki hayata küsmüş, insanlardan uzak yaşamayı kafaya koymuştur. Suratına bakan bakışlarından korkup kaçıyor, yanına yaklaştırmıyor. Üniversite için gittiği şehirde hem yatacak hem de çalışacak yer bulunca hayatı kendine göre düzene girer, istediği gibi korkularından uzak yaşamaya başlar ama geçmişte ki acılar hiçbir zaman yakasını bırakmaz. Taşındığı evde yaşayan ev arkadaşlarından başta kaçsa da yaşanan olaylardan sonra aralarına bir sıcaklık girer, lakin bu hiçte kolay olmayacaktır.
Öykü'nün yaşadığı sevgisizlik ve korku onu bu hale getirmiş, ama ne korkusu? Zaten çoğu kötülüğün altında sevgisizlik yok mu? Öykü'nün insanları kendinden uzaklaştırıp okuluna, yaşamına devam etmesini çok iyi anlıyorum ama psikolojik olarak gerçekte de anlamadığımız, yaşamadığımız olaylar için düşünmek gerçekten zor. Burada da Öykü'nün yaptığı şeylere bazen çok kızdım, yeter falan dedim ama dediğim gibi yaşamadıkça(Allah göstermesin)bilmiyor, anlamıyor insan.
Bence böylesi bir karakter yazmak bile yürek, cesaret ve yetenek ister. Öykü'nün yaşadıklarını okumak gerçekten kolay değildi ama, aması var. Onu okuyunca anlayacaksınız. ;)


Yağız, bu ismi unutmayın arkadaşlar çünkü Selim ve Meriç'ten sonra çok duyacaksınız. O kadar güzel bir karakterdi ki bayıldık, BAYILDIKKK...
Öykü'ye o kadar iyi geldi ki biz mutlu olduk... 😍 Bulmaz mı böylesi bizi acaba. 😔😭 Böylesi şartlarda bulmasın tabii ki. :D
Davranışları, sürprizleri, Öykü'yü anlaması hepsi çok iyiydi. Öykü'ye çok iyi geldi.

Sıla ve Derya, her kitapta olduğu gibi en yakın arkadaşlar. Sıla şen şakrak, Derya ise yerine göre davranan biri, daha düşünceli, daha uyumlu. İkisini de sevdim, Derya'nın yerinde ve zamanında söyledikleri o kadar iyiydi ki okudukça ben de hak verdim, kendi üstüme de aldım. Yağız gibi Sıla ve Derya'da Öykü'ye ilaç gibi geldi.

Bu kitap hakkında ne desem az, okudukça okuyası geliyor insanın, bırakamıyorsunuz elinizden. Zaten yazarımın kalemi akıcı, güzel ve karakter, yaşananlar hepsi çok etkileyici. Okudukça Öykü gibi üzülüp, onunla sinirleniyorsunuz. Detaylara girmek istemiyorum, girsem neler neler yazarım.


Son satırlara gelecek olursak, bekleyişime değen bir kitap oldu, çok sevdim. Böyle farklı karakterleri okumak o kadar iyi geldi ki sen her zaman yaz böylesini Betülcüğüm, çok beklesek de dediğim gibi değiyor beklemek. Kitabın bana kattığı güzel şeyler oldu, güzel şarkılar. Düş Sokağı Sakinleri//Hüzün Kovan Kuşu o kadar güzel ki, şarkının geçtiği yer o kadar anlamlıydı ki ağlıyoruz...😭😭
Yeni kitap için ne kadar bekleriz bilmiyorum ama inşAllah çok beklemeyiz. :D O zamana kadar Süper Dadı'dan okumaya devam. :)
Betül Güçlü'nün diğer kitaplarına yaptığım yorumları okumak isterseniz buradan bakabilirsiniz. :)


Kitaba Puanım 5/5^^



Alıntılar^^


Hayat her zaman isteklerimizi önümüze altın tabakta sunmuyordu belki ama bazen bize çıkış kapıları gösteriyordu.


*****

Küçük bir kutunun içinde yaşarken dünyam birden koca bir şehre dönüşmüştü.


*****

Bir çukurdan çıktığınızda yokuşlar sizi korkutmuyordu. Gökyüzünü görebildiğiniz hiçbir yol, korkunç değildir.


*****

En üzgün insanları bile mutlu eden şeyler vardı bu hayatta.


*****

Dünya, önüne her şeyi serseniz de mutlu olmayan çocuklarla doluydu. Aynı dünyada bazı çocuklar çift ayakkabı aldığı için hayatının en güzel gününü yaşıyordu.


*****


Kalbimdeki tıkırtılar sonunda bir şarkıya dönüştüğünde, önüme tertemiz bir sayfa açıldığını biliyordum. Bu kez o sayfayı en güzel şarkılarla ve yıldız tozlarıyla süsleyecektim.




Alıntıların güzelliklerine bakar mısınız?
Sevdiysek böyle severiz. <3
Yeni yazılarımda görüşmek duasıyla, sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^







2 Temmuz 2019 Salı

Liseden Arkadaşlar//Selçuk Aydemir Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Bir Ramazan'ı ve bayramı da arkamızda bıraktık. Bu zaman zarfında ne umduğum gibi kitap okudum ne de bloga yorum girdim. Çok çok yoğun geçen bir Ramazandı ve şu an bayram biter bitmez bilgisayarın başına oturdum. Artık ne zaman yayınlanır bilinmez ama ne zaman oturduğumu bilin istedim. Bundan önce 2 kitap yorumu 2 film yorumu 1 dizi yorumu bulunmakta. Bana 7/24 saat yetmiyor. Çok Güzel Hareketler Bunlar 2'de dediği gibi dizi çekme süreleri uzadığı için zamanımız yetmiyor biz de 8/25'e çıkardık günümüzü diyordu. Aynı o ben. :D 

Mahalle kültürünün son demlerinin yaşandığı yıllar… İlk arkadaşlıkların okuldan değil de apartmandan kurulduğu, bakkala diye evden çıkıp arkadaşlarla sokaklarda oynanan zamanlar… Küçükçekmece’nin küçük bir mahallesinde büyüyen ve artık gerçekten büyüdüğüne inanan Selçuk, çetecilik işlerini bırakıp gideceği “süper” lise ile hayatında başka bir sayfa açma hayalleri kurarken evdeki hesap çarşıya uymuyor. Selçuk ne kadar beladan uzak durmak istese de arkadaşları Mete, İsmet ve Serkan’ın da farkında olmadan yaptıklarının katkısıyla belanın tam ortasında buluyor kendini.
Çalgı Çengi, Düğün Dernek, Kardeş Payı ve İşler Güçler gibi dizi ve filmlerin senarist ve yönetmeni Selçuk Aydemir, 15 yaşındaki bir ergenin gözünden ilk aşkları, arkadaşlıkları, hayalleri, aileyi ve mahalle yaşamını anlatıyor. Fonda da Selçuk ve arkadaşlarının okulun en belalı adamına karşı giriştikleri mücadelenin mizah dolu hikayesi var.
Beden dersinin olduğu gün formasının altına eşofman giyenler, siyah-beyaz tüplü televizyona Commodore 64 bağlayan dedeler, sevdiği kıza açılırken ölecekmiş gibi olup da ölmeyenler, kolay çarpılıyor diye Pi’yi 3 değil de 5 alanlar, mahallenin mavi tikli official ulakları yani dırdırcı teyzeler ve arkadaşlık yeminini tamamlamaya kararlı bir grup ergen başrolde Liseden Arkadaşlar’da…
Selçuk Aydemir’den lise sıralarını hatırlatacak, sıcacık, bol kahkaha vaat eden bir kitap…



İlk olarak birinci kitap Mahalleden Arkadaşlar yorumunu okuyun sonra bu yoruma devam edebilirsiniz. ;)
Bu seriye bayıldım arkadaşlar. Tam içimizden olan, eğlenceli, şaşırtıcı ve komik olan bir seri. İlk kitap bu kitaptan çok iyiydi ama bu kitabı da yabana atamam. Veli toplantıları, Selçuk'un yine başının belaya girmesi, anne ve babasından sonra dedesinin eve gelmesi ve bir dargın bir barışık takılmaları. Yeni arkadaşlar ve son kitapta bize sinyalini veren Selçuk'un ilk aşkı. Hepsi çok çok iyiydi, en unutulmaz ise Selçuk'un hıçkırıkları. Okuyanlar anlamıştır.
Selçuk bu sefer rahat duracaktır ama çocuğu sürekli rahatsız edenler var ve baş düşmanı ve en sevdiği düşmanı İsmet'i çakalların eline de bırakamaz. O saatten sonra iki düşman arasından kalan Selçuk büyük taşların altına elini koyar ve çok büyük ders alır. Üzüldüm yaa yazık çocuklara bir plan yapalım derken bu kadara mı ters teper. :D Kitaba yeni dahil olan dedeyi çok sevdim, toruna torun gibi davranmayıp arkadaşı gibi davranması çok komikti. Böyle cana yakın arkadaş gibi düşünmeyin, yeri gelip trip atıyordu torununa dede. :D Selçuk'un ilk aşkı da kitapta ama büyük darbeler yiyor bu konuda. O kısmı anlamış değilim Selçuk'un en son ki kararı neydi pek anlayamadım. Devam kitap olursa orada çözeriz artık olayı. :)


Daha fazla detaya girmeyi düşünmüyorum. Zaten yorumlarımı toparlayamıyorum okuyalı çok olduğu için. Arayı çok fazla açıyorum ve bu yorumlarıma yansıyor. Mesela bundan sonra diğer kitabın yorumunu yazmam gerekiyor yoksa kalır. :/
Genel anlamda sevdim kitabı ama birinci kitap mı, ikinci kitap mı diye sorarsanız birinci derim. Burada yaşından dolayı ağzı da bozulmuş Selçuk'un ve bundan rahatsız olduğumu söylemek istiyorum. Hatta sadece Selçuk değil babasının ve diğer karakterlerin de. Umarım diğer kitaplarında olmaz. :D
Bu arada hazır lise falan olmuşken Üniversite de olsun tam olsun ama lütfen çete olayları değil daha çok hayatın içinden olsun. Mesela bizimkilerin aşk hayatı, okul hayatı vs.


Seriyi tavsiye ediyorum, gülmek garanti. Böyle eski zamandan gelen, eski anıları hatırlatan aynı zamanda güldüren kitapları seviyorsanız kesinlikle okuyun. Hatta sevmiyorsanız bile okuyun, Selçuk'un ve çetesinin hayatı gerçekten çok ilginç. :D



Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^



Biri seni haddinden fazla eleştiriyorsa gizli hayranlığından, haddinden fazla övüyorsa gizli hainliğindendir.


*****


"Evet Selçuk, tahmin et bakalım. Ben seni niye çağırmış olabilirim?"

"Hocam beni neden çağırdığınızı unuttunuz değil mi? Vay arkadaş bunu da gördüm yaşadım ya. Bir de bana tahmin ettirmeye çalışmanız takdire şayan, tebrik ederi."


"Teşekkür ederim. Sulandırma lan unutmuş olabilirim ne var bunda? Evet yorma beni, bir halt yediysen söyle konuşalım. Sonra hatırlarsam daha çok kızarım."


*****


Piyon bile kendini şah zannetsin, şah zaten şah olduğunu ilk günden biliyor, piyon olmayı yediremeyenin gönlü hoş olsun, çünkü o şaha lazım."





Böylece bir yorum daha biter. Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^




Buralarda da varım^^





29 Mayıs 2019 Çarşamba

Üç Yapraklı Yonca//Ayşe Ayhan Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^
Yeni kitap yorumu sizlerle olacak inşallah. :) Bu sefer ki kitabım yine Türk yazar, uzun zamandır nedense Türk yazar okumak istiyor ruh halim. Sıkıldım yabancılardan her halde ama hepside aynı olmuyor, bunlardan da sıkılıyorum. :D 
Bu kitabı ise instada görüp çok merak ettim, bir kere kapağı ve ismi çok tatlı, konusu da klişe ama okuduktan sonra değişen şeyler vardı. 

Yonca.
Nam-ı diğer Üç Yapraklı Yonca.
Dördüncü yaprağını kim bilir nerede kaybetmiş? Şanssızlıklar kraliçesi
‘Hayat yeni başlıyor,’ dergisinin masasız editörü...
Hiç şansım dönmeyecek mi diye düşünürken, şirkete yeni gelen Müdür Alp'i gördüğü an şansının değiştiğine inanan Yonca. Ezeli rakibi Nejat'ı alt etmek için hiç olmadığı kadar
hırslı olmak zorundadır.
Hem işte hem de aşkta talihini döndürmeye karar verir. Ama bakalım işler onun istediği gibi olacak mıdır?

Başta da dediğim gibi konu Klişe, ondan yola çıkarak kitaba bakmamazlık yapmayınız. Çok fark yok ama çok klişe de yok. Yonca bahtsız bedevi resmen, sevgilisinden bile mantıklı şekilde ayrılamayan şanssız bir kız kendine göre, yaşlılar için basılan derginin editörlüğünü yapan Yonca'nın burada bile şansı yaver gitmiyordur. Dergisi çok satılmadığı için de küçük bir alanı vardır ve masa yerine de sehpa kullanır ki bu biraz abartı değil mi sayın okuyucular? Yani satılmamış olabilir ama sen editörsün, sekreterin olmayabilir ama sehpa nedir ya? Neyse, Şirketin müdürü değişince hem işleri yoluna girer hem de aşkta bir şansı olduğunu anlar. Ama işlerinin daha da yoluna girmesi için baş düşmanı Nejat'tan uzak durması lazım ama eğer büyük bir masa, oda ve sekreter istiyorsa Nejat'la aynı alanı ve aynı işi paylaşmak zorundadır.
İşte kısaca konu böyle.

Yonca değişik desem değil, klişe desem eh biraz ama şansızlık konusunda mastır yapmış bir karakter. Yine de şans bu ya dönünce dönüyor, hem de nasıl. Kıskanmadık tabii ki. :P
Alp'i sevdim ama Nejat'ı daha çok sevdim. Aralarındaki atışmalar çok komikti mesela ama daha fazla okumak isterdim Nejat'ı. Alp'ide bir o kadar. Çok yüzeysel tutulmuş bu ikili. 
Sonrasında Yonca'nın en yakın arkadaşları, iyiydi hoştu ama ne bileyim pek öyle ahım şahım bulamadım. Daha farklı olay yazabilirdi o arkadaşlar için. ;)
Kitapta çok acayibime gidin ve beni birazcıkta olsa sinir eden karakterler anne ve teyze oldu. Yazar komik ve klasik anne, teyze yazmak istemiş ama Yonca'ya bazen o kadar sert ya da vurdum duymaz davranıyorlar ki sinirim bozuldu yani. Bir anne ve teyze hiç mi destek olmaz dedim. Arada biraz daha yumuşak yazabilirdi bu karakterleri. Ama aralarındaki geçen konuşmalar komikti bunu es geçemeyeceğim.
Şirket çalışanı o kadar çoktu ki isimleri karıştırıp yaa Yonca bunu sevmiyordu ne zaman bu kadar iyi oldular dedim. Bazen az karakter öz karakter olmalı.
Karakter analizi olarak böyle, hepsi tatlıydı ama kararındaydı, bu kadar övülmeye daha ilginç karakterler görmek isterdim. 



Yazarın kalemini sevdim, konu seçimi de güzeldi. Tahmin edilebilir tarafı vardı. Bunun için konuyu daha farklı yapsaydı, yani şu an düşündüğüm gibi yapsaydı okuru ters köşe yapar, daha çok sevilmesini sağlayabilirdi. Aklımdan geçeni yazardım ama spoiler olmasına gerek yok, okuyanlar merak ederse Instagram sayfama beklerim üzerinde konuşuruz. ;)
Okumamın üstünden baya zaman geçtiği için şu an toparlayıp yorum yazamıyorum, o yüzden aklımda olan bir kaç şeyi daha yazıp bitirmeyi düşünüyorum.
İlk olarak sonu tatmin etti mi beni diye sorarsanız doğrusu ikinci kitabı olduğunu bildiğimden pek olumsuz etkilediğini söyleyemem. Eğer ikinci kitap olmasaydı bu kitaba vereceğim puan 1 olurdu ki 1 bile fazlaydı ama ikinci kitabın olduğunu öğrendiğim için sıkıntı yok. Umarım ikinci kitaptan daha çok tatmin olurum. Yine de bu kitabı da sevdim okumak isteyenlere tavsiye ederim, yazarın diğer kitabı Aşk Nerede? kitabı uygun fiyata ya da takas yoluyla bulursam almayı düşünüyorum, dediğim gibi kalemi güzel, okunulası. ;)



Kitaba Puanım 5/4^^





Alıntılar^^

Bütün o masallar bizi sla gerçek olmayan, yaşamayacağımız bir hayata hazırlamıyor muydu? Hem Sabahattin Ali ne diyordu kitabında.
Deli gibi değil gayet aklı başında olarak seviyorum seni.



*****


"... nereli olduğunuzu hala söylemediniz?"
"Ne yapacaksınız nereli olduğumu Gbt'me mi bakacaksınız?"
"Ne münasebet. Bakarsınız uzaktab akraba çıkarız. Belki birinin düğününde aynı halayda buluşmuşuzdur da farkında değilizdir."






Bir yorumda böylece biter, darısı diğerlerini başına. Umarım tez zamanda onlara da yorum yazarım.
Sevgiyle kalın^^




Buralarda da varım^^