Romantik-Komedi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Romantik-Komedi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ocak 2023 Pazartesi

Tatilde Tanıştığımız İnsanlar//Emily Henry Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Yılın son günlerinden başlayıp, yeni yılda anca bitirdiğim kitabın yorumuyla geldim. Çoğunluğu yeni yılda okuduğum için bu yıl bitirdim diye ekledim listelere.
Yani yılın ilk bitirdiğim kitabım oluyor kendisi. 
Bu tarz kitapları seviyorum, eğlenceli, kafa dağıtan kitapları hep sevmişimdir. Bu da onlardan biriydi. Genel yorumlarda ya çok sevildi ya da eh işte bulundu. Ben eh işte bulanlardanım, o yorumlardan sonra beklentimi yüksek tutmadım zaten, o yüzden hayal kırıklığı da yaşamadım. 


Poppy ve Alex, neredeyse hiçbir ortak noktası olmayan iki yakın arkadaş. Poppy çalıştığı derginin karşıladığı tatillerde dünyayı gezmekten, yeni insanlar tanımaktan büyük keyif alıyor, Alex ise evde oturup kitap okurken yeterince mutlu. Poppy ele avuca sığmaz bir gezi yazarı, Alex ise içedönük ve yardımsever bir öğretmen. Ne kadar uyumsuz olsalar da on yıldır her yaz birlikte muhteşem tatillere gidiyorlar ve çok eğleniyorlar. Ancak iki yıl önce Hırvatistan tatilinde her şeyi berbat ettiklerinde arkadaşlıklarını sürdürmeleri neredeyse imkânsız oldu. O günden beri hiç konuşmadılar. Şimdi önlerinde yepyeni bir tatil fırsatı var. Bu tatile çıkmayı başarırlarsa ikisi de hayatları boyunca kaçtıkları şeyle yüzleşecek: Aşkla! Goodreads’te romantik kurgu kategorisinde en iyi kitap ödülünü alan Tatilde Tanıştığımız İnsanlar, insanın gerçek evini aramasına ve onu bulduğunda da iki kişilik muhteşem bir dünya yapmasına dair samimi, eğlenceli, yaz tatili tadında, unutulmaz bir aşk ve arkadaşlık hikâyesi!

Poppy okul hayatında yaşadığı zorluklardan sonra kasabayı ve ailesini bırakarak iş için New York'a gider. Üniversiteye gittiği ilk senede aynı kasabada yaşadıklarını fark ettiği Alex ile çok iyi arkadaş olan Poppy üniversiteyi yarıda bırakmış olsa da her yaz Alex'le buluşup tatile gider.
Zamanla aralarındaki ilişkinin arkadaşlıktan daha fazla olduğunu hisseden Poppy gerçeklerle yüzleşebilecek midir?
Poppy'yi sevdim, yaşadıklarını üzüldüm ve onu anladım. Ailesinden sonra en sevdiği, güvendiği Alex'in onu bırakacağından korktuğu için hislerini sürekli saklamak ister. Bunu da anladım çünkü okuduğum zaman ortada cidden bir şey olmadığını ben bile anladım.
Bazı şeyleri spoiler yazmak istediğim için detaylara girmek istemiyorum.
Bazı yorumlarda Poppy'nin bencil, Alex'e yapışan biri olarak yazmışlardı. Doğrusu bunu hissetmedim. Çünkü Poppy bir yerde haklı, ya hisleri karşılıklı değilse? Bu sefer Alex'i kaybedecek.
O yüzden bencil değildi, sadece biraz geç anlıyordu. Erken anlasaydı o kadar yıl gitmezdi ama. :)
Bu arada Poppy'nin iş hayatı cidden çok güzeldi, çalıştığı şirket bütün masrafları karşılayıp Poppy'yi tatile gönderiyor ve bunu dergide yazmasını istiyorlar. On numara iş valla. :D


Alex, o kadar garip, farklı bir karakterdi ki zıt insanlar birbirini çeker derler yaa işte Poppy ile çok iyi arkadaş olmaları bu yüzdendi bence.
Poppy ne kadar eğlenceli, vurdum duymaz, sırf gerektiği için duş alan biri ama Alex tam tersi. Ağır abi kıvamında, her daim kitap okuyan, sağlıklı beslenen, günde neredeyse iki kez duş alan biri. İşte bu karakterler arkadaş.
Poppy kadar sevdim, Alex'i anlamak isterdim ama Poppy kadar üstüne durulmadığı için yaşadıklarını pek anlayamadım.
Tabii o da Poppy kadar korkuyor, o da kendince haklı ama zaten ya olurdu ya olmazdı. O kadar beklenilmesine üzüldüm cidden.
Bir de Alex'in daha küçük yaşta aile içi yaşadığı sıkıntılar vardı. Poppy kendi dertlerinin yanında Alex'in yaşadıklarını düşününce utanıyor ama her zaman derim herkese saçma gelen dertler ufacıkta olsa yaşayan insana çok büyük gelir. Aynı Poppy gibi, onun da kendine göre derdi büyük. Ama Alex için gerçekten üzüldüm ve ilerde yaşanacak olanları bu kadar düşünmesi normal.
Yine çok detaya giremiyorum, illa spoiler oluyor ya. :D

Kitabımız hem geçmiş, hem günümüzü anlatıyor. Geçmişte nasıl tanıştıkları, nerelere gittikleri, nasıl vakit geçirdiklerini anlatıyor. Günümüzde ise Poppy işinden zevk alamaz ve eski zamanları özler, o zamanlarda Alex ile olan zamanlardır. Poppy bir fırsatını buluyor ve Alex'le yıllar sonra tatile çıkıyor. Ama bu tatil ister istemez garip geçiyor. Ben günümüzü daha çok sevdim, geçmişte sürekli gittikleri şehirleri, yerleri anlatıyordu ve açıkçası çok sıkıldım. Bazı yerleri atlamış olabilirim. 
Günümüzde de o kadar aksilikler oldu ki Poppy kadar ben de üzüldüm ya.
Kitabı hem sevdim hem sevemedim. Çiftimizin uyumu vardı ama duygular o kadar hava da kaldı ki keşke yazar birazda geçmişte ki hislere yer verseydi bence kitap tadından yenmezdi.



-Spoiler başlangıcı-

Şimdi yıllardır birbirlerinden hoşlanan bir çift var ve sırf arkadaşlıkları bitmesin diye sürekli hislerini arka plana atıp başka insanlarla ilişki yaşıyorlar, hatta Poppy neredeyse hamile. Zaten ondan sonra Alex'in yaptıkları, hala Poppy'yi düşünmesi kalbimi kırdı. Poppy'de kendince haklı tabii. Poppy, Alex'e kendi hayatına devam et diyemezdi, ha evet devam eder ayrı eşleri olurdu ama bu sefer mutsuz olurlardı. Çünkü daha ilk zamandan arkadaşça değil aralarındaki, bir çekim var ortada.
İşte bunu daha çok okumak isterdim, Alex ne zaman aşık oldu, ne zaman anladı ve sırf bir şeyleri öğrenmek için varsa eğer yaptığı jestleri cidden okumak isterdim.
Buralar olmadığı için kitap havada kalmış. Duygu eksik, tabii çeviride sıkıntı vardı ama ben ona bağlamıyorum. Sürekli geçmişe gittiğimizden asıl olaya odaklanamadık. Mesela bir Hırvatistan mevzusu dönüp durdu. Dedim herhalde çizgiyi baya aştılar ama yok yani, yok. Ortada bir şey yok, bu kadar abartmaya gerek var mıydı?
O kadar iyi arkadaşsınız ama birbirinizi anlamakta acizsiniz.
Mesela Poppy ve Alex'in bazı olaylarından sonra sürekli sarılmaları, dokunmaları güzeldi. İşte bunlarla gelmeliydi yazar ve Alex'in el ele tutuşmaktan nefret etmesine rağmen sırf Poppy istiyor diye elini tutması o kadar güzeldi ki bayıldım, bayıldım.

-Spoiler Sonu-


Kitap çeviri kurbanı olmuş resmen. Karakterler kendi aralarında espri yapıyor ama bilin bakalım ne oluyor, biz hiçbir şey anlamıyoruz. Bir de nasıl gülüyorlar anlatamam. O kadar para ver çeviri rezalet olsun. -_-
Bunlara rağmen kitabı sevmedim diyemiyorum ama sevdim de diyemiyorum. Kafa dağıtmalık için birebir, his konusu sınıfta kalmış. Bana düz mantık bir kitap lazım derseniz tam sizlik ama çiftin arasında ki o çekim, hissi okumak istiyorum derseniz başka kitapları düşünebilirsiniz.
Kitapta yine hiç hazzetmediğim saçma şeyler oldu, bir de yazar nasıl üstüne basa basa yazmış, anladık ya ve yeminle bıktık. Bu dayatmadan bıktım usandım ya, neyin kafasını yaşıyorlar anlamış değilim. Ya ciddi ciddi destek veriyorlar ya da sırf popüler olmak için böyle yapıyorlar. Kesin ikincisi ama neyseeeee.
Çok meraklıysan bırak normal çift yazmayı kendi istediğin çiftleri yaz. -_-
Yetişkinlik konusu da vardı ama abartılacak kadar değil. Bunu da bilerek okumanızı öneririm.



Kitaba Puanım 5/3,5^^






Alıntılar^^

"Resim çekinelim mi?" dedim ama içimden keşke bu anı kavanoza koyup saklayabilseydim, hep yanımda taşırdım, diye geçirdim. Her gittiğim yerde benimle olurdu ve her yerde kendim gibi olabilirdim.


*****

Birbirimize her şeyi anlatsak bile her doğru, her yerde söylenmemeliydi. Bazı şeyleri eski haline döndürmek mümkün olmazdı.


*****

"Sen benim için bir tatil veya kariyer bunalımımın ilacı değilsin ama kriz halinde, mutsuz veya hastayken yanımda olmasını en çok istediğim kişisin. Ben mutluyken de beni çok daha mutlu ediyorsun. Hala çözmem gereken çok şey var ama bildiğim tek şey, sen nerede olursan ol, ait olduğum yer orası..."


*****


Onu çok seviyordum. Onu dünkünden çok seviyordum ve yarın daha da çok sevecektim çünkü her parçası bana sevecek başka bir neden sunuyordu. 




Başka yeni yorumlarıma görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^







27 Ekim 2022 Perşembe

İspanyol Aşk Aldatmacası//Elena Armas Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Nasılsınız bakalım? Eylül bitti, Ekim'e giriş yapıldı. Ben de Eylül başında okuduğum kitabın yorumunu yeni yapıyorum iyi mi? :D Yine çok fazla yorum biriktiği için biraz geç kalmış olabilir bu yazı, yine yoğunlukta başladı tabii.
Bu sefer ki kitabımız, başlıktan d anlaşıldığı üzere çıktığı zamanda aşırı popüler olan İspanyol Aşk Aldatmacası. 
Evet yine popüler bir kitabı alıp okuduk ve yine tongaya düştüğümüz için kendimize kızdık. Doğru okudunuz, tongaya düştük çünkü şahsen övüldüğü kadar bulamadım ne yazık ki.


Bir düğün. İspanya’ya bir seyahat. Dünyanın en sinir bozucu adamı..
Ve üç gün boyunca oynanacak bir sevgililik oyunu. Yani kesinlikle işlemeyecek bir plan.
Catalina Martín’in acilen ablasının düğününe birlikte gideceği birine ihtiyacı vardı. Kalbini paramparça eden eski sevgilisinin nişan haberini aldıktan sonra İspanya’ya yalnız dönemezdi. Amerikalı bir erkek arkadaşı olduğuna dair söylediği küçük yalan da kontrolden çıkmaya başlamıştı.
Onunla Atlantik Okyanusu’nu aşıp aldatmacasına ortak olacak birini bulmak için tam dört haftası vardı. Kalabalık, gürültücü ailesini kandırmak ise hiç kolay iş değildi. Ancak insanların ona acıyan bakışlarından kurtulacağı anlamına geliyorsa her şeyi yapardı.
Yani, neredeyse her şeyi… Uzun boylu, yakışıklı, herkese tepeden bakan iş arkadaşı Aaron Blackford’un yardım teklifini kabul etmesi imkânsızdı. Sonuçta Catalina hayatında hiç bu kadar sinir bozucu, küstah ve katlanılmaz bir adamla karşılaşmamıştı.
Ama ailesinin heyecanı onu köşeye sıkıştırmıştı ve Aaron en iyi değilse bile tek seçeneğiydi. Seyahatleri ilişkilerini yeni bir boyuta taşırken, aralarındaki yanlış anlaşılmalar ortaya dökülecek ve Catalina adamın belki de sandığı kadar korkunç biri olmadığını fark edecekti.

Catalina, kendisi hakkında çok iyi şeyler söyleyemeyeceğim. Okumaya başlamadan önce kitabı övenler yanında ama kadın karakter sinir ediyor insanı dedi. Kitabımız nefretten doğan aşkı anlatıyor. O yüzden sinir olmamız doğal, yani bu tarz kitapları okuyorsanız eğer kadın karakterin illa saçma bir nedenden nefret ettiğini biliyorsunuzdur. Bu arkadaşta aşırı nefret ediyor Aaron'dan ama sebebi okuyun gülmekten karnınız ağrılar giriyor, yaptığı hareketlerden de başınıza. -_-
Ablasının düğününe İspanya'ya gitmek için hazırlanan Catalina'ya sahte bir erkek arkadaş lazımdır, o da Aaron olacaktır ama işler biraz karışık.
Catalina'yı sevmediğimi hepiniz anlamışsınız, neden biliyor musunuz? Aşırı saçma inadı yüzünden. Tamam en son kısımda kendini affettirdi diyebiliriz ama yok arkadaşlar o baştan beri saçma inadı kitabı okunmaz hale getirdi diyebiliriz, dedim bile. :D
Şu eski sevgili mevzusu hakkında kadına hak veriyorum, hatta sonradan ortaya çıkan mevki sorununa da hak veriyorum ama işte bazı yerler gereksiz uzama ve gereksiz inatlaşmayla devam etti.


Aaron, Catalina'nın şirketten arkadaşı. İlk kısımdan Catalina ile İspanya'ya gitmeyi teklif ediyor ve bilin bakalım kim gitmemekte inat ediyor. :P
Aaron'u sevdim ama övüldüğü kadar aman aman bir karakter değildi. Şahsen Nefret Oyunu'ndaki erkek karakteri daha çok sevmiştim mesela, Sahte Balayı'nda da çok sevmiştim. Aaron'da iyiydi ama onlar kadar değildi. Neresini övdünüz anlamadım ya. :D
Tamam Catalina'yı güzel sevdi ama ne bileyim büyük bir farklılık göremediğim için benim için sıradan bir erkek karakterdi.

Konu olarak klasik sahte ilişki, nefretten aşka doğan aşk falan filan. Sahte aşk konusuna daha fazla değinebilirlerdi, bu kadar kalın bir kitaptan beklentim daha fazlaydı. İlk başta Aaron'un Catalina'yla neden İspanya'ya gitmek isteğini açıklıyor, anlaşma falan yapıyorlar ama burası o kadar saçma ki. Yani yazar sırf adamın neden böyle bir teklifte bulunduğunun altını doldurmak istemiş. Olmuş mu? Hayır.
Sonrasında ilk neredeyse yüz sayfanın şirkette geçmesi, boş muhabbetler falan güzel değildi. Diyorum ya kitap aslında kısa olması gerekirken fazla uzun tutulmuş.
Yazarın kalemi akıcıydı ama akışı yapamamış. Karakterleri daha iyileştirebilirdi. Başta sanki watpadd kitabı okuyor gibiydim, bunu yazanlar oldu ama benim bir kulağımdan girdi diğerinden çıktı.


Güzel yanları var mıydı, vardı ama genel olarak kitap hakkında düşüncelerim böyle. Aaron güzel sevdi, bundan yalan yok. Kadında sonradan güzel seviyor ama işte biz o kadar baş ağrısını çektikten sonra çokta olsa ne olacak asdfghjklşi
Öneri olarak ben seviyorum böyle nefret, sahte ilişkilerini diyorsanız listeye alabilirsiniz ama okurken beklentinizi yüksek tutmayın, çok fahiş fiyatlarla da almayın. Bulursanız ikinci el bile iş görür. :D



Kitaba puanım 5/3,5^^


Alıntılar^^

"Peki şimdi? Şimdi tam olarak mutlu musun, Aaron?"


******


Elimi nazikçe sıktı, parmakları benimkileri iyice sararken tenimde sıcak tenini hissediyordum. Sadece bizim için, diye güven veriyordu bana. Bunu vaddediyordu.


******


"Kalbini istiyorum, Catalina."
"Sadece kendime istiyorum, tıpkı benimkini sana verdiğim gibi."





Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^

20 Eylül 2022 Salı

Filmlerden Daha Güzel//Lynn Painter Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Nasılsınız? Hep bu soruyla başlıyorum ama genel olarak cevap verilmiyor. :D Olsun ben hal hatır sorayım öyle başlayayım yazıma. :) Yine kitap yorumu ile devam ediyorum paylaşımlarıma. Dizi konusunda bu aralar gerçekten iyi değilim, eski zamandaki gibi böyle heyecanla izleyeyim, gece vaktimi ayırayım falan yok. Ya diziler artık iyi değil ya da benim hevesim kaçtı bilemiyorum. :'( Ama üzülüyorum bu duruma. Kitapta böyle hızlı bitiremiyorum falan, bu konuyu daha sonra başka bir yazıda yazarım. :D
Kitabımız şu sıralar Instagram'da ünlü olan bir kitap, eğer azıcık gezerseniz çoğu bookstgram bu kitabı okudu. Zaten biz de bundan mütevelli aldık yaa. :D Ama konusu falan gerçekten çok güzel, işleyişi daha iyi yapsalardı tadından yenmezdi.



Liz Buxbaum, hayatı boyunca aşka inanan biri olmuştur. Aşk hayatında, umduğu heyecana sahip olamasa bile çocukluğundan beri iç içe olduğu romantik komedi filmleri sayesinde, bir gün O’nu bulacağını biliyordur. Bulmak zorundadır. Bu yüzden, çocukluk aşkı Michael Young, hayatına tekrar girince Liz’in bütün umutları yeşerir ve aklında kırk tilki dolaşmaya başlar. Böylece Liz, çocukluğundan beri en büyük düşmanı olan ve onu rezil etmeyi görev edinmiş Wesley Bennett ile aşk uğruna işbirliği yapmak zorunda kalır. Ama aşk her şeye değerdir, değil mi?
Liz, bir yandan Wes’le planlar yapıp adım adım Michael’a yaklaşmaya çalışırken öte yandan sürekli Wes’le takılmaya başlar. Bu durum, insanların dikkatini çekmeye başlayınca işlerin sarpa sarması kaçınılmaz bir hâl alır ve Liz, kendini hiç ummadığı bir yerde bulur.
Zaten söz konusu aşk olunca her şeyin planlandığı gibi gittiği nerede görülmüştür ki?


Liz annesinin ölümünden sonra hayatını romantik filmlerle devam etmeye ve hayatının aşkını bulmaya adamıştır. Bir gün, yıllar önce mahalleden ayrılan çocukluk aşkı geri gelince onun gözünde daha güzel olduğunu ve eskisi gibi olmadığını göstermek için fırsat kollar ama önünde çok engel vardır.
Bunun yanı sıra yıllardır düşmanı olan yan komşusu Wes ile de uğraşmak zorundadır ama bu uğraşlardan sonra ona muhtaç olacaktır ve iş birliği yapmak için ona teklifler sunacaktır.
Liz'i sevdim desem yalan olur sevmedim desem olmayacak, arası bir şey desem daha doğru olur. İlk olarak gözlerinin kör olması beni çileden çıkarmasının yanında bir de eski aşkının ortaya çıkması ve onun için saçmalaması, ona kafayı takması hiç hoşuma gitmedi. Sevmiyorum bu tarz şeyleri, burada da sahte ilişki olmasına rağmen kızın önündekileri görmemesi okuma şevkimi kırdı resmen.
Sonradan toparlar gibi oldu ama yok yani. Kendine hak vermedim değil ama böyle gözlerinin önüne perde inmiş gibi davranlarına artık kıl olmaya başladım. :P


Wes, Liz'in yan komşusu ve düşmanıdır. Küçük yaştan Liz'e yaptıklarından sonra Liz Wes'i hedef haline alır ama durum bambaşkadır. 
Wes'in yaptıklarına düştüm arkadaşlar, işte bu yüzden Liz'e çok kızdım. Karakterleri bu kadar saf yapmaları beni çileden çıkarıyor yaa, neden yani NEDEN?
Bu konuyu belki spoiler olarak yazabilirim ama Wes'i Liz'den daha çok sevdiğim bir gerçek. O kadar ince düşünceli, o kadar tatlıydı ki Wes bırak kör gözlü Liz'i biz seni daha iyi tanıyoruz asdfghjklşi

Buraya kadar genel yorumumu anladığınızı düşünüyorum, kitabı bu yüzden yüzde elli sevdim, yüzde elli sevmedim işte. Wes'le olan güzel sahnelerde düşerken Liz'in düşünceleri ve davranışları ile sinir stres oluyordum. Bunun yanı sıra yazarın kaleminden mi yoksa çeviriden mi bilemiyorum ilk kısımları aşırı zor anladım. Sonradan bu tarz sıkıntı yaşamama ve kitap romantik-gençlik kitabı olması rağmen ağır ilerledi. Yani oturuşta bir otuz sayfa okuyayım yoktu. Bilemiyorum bir yerde bir sıkıntı vardı ama çözemedim gitti.
Kitapta geçen filmlere bayıldım ama, o kadar bilmediğim filmler vardı ki canım romantik filmler aradığında hemen kitaba sarılacağım gibi.

   

Kitaptaki arkadaş mevzuları güzeldi, Liz'in içe kapanması, yalan söylemek zorunda kalması ama bunun sebebinin acı olması üzdü beni. Bir de üvey anne mevzusu vardı, Liz'i anlıyorum az çok ama önündeki duvarları yıkması bu kadar zor olmamalıydı. Davranışlarındaki değişiklikler beni bile mutlu diyordu diyeyim siz anlayın.
Yazarı bir şeyde takdir ettim ama. Şimdi hem yeni hem de gençlik kitaplarda genelde şu benim sevmediğim şeyler oluyor ya bunda olmamasına hayret ettim. Bismillah, çok şükür dedim. Yani herkesin sevdiğini söylemek doğru olmaz, dini farklı olanlar bile buna karşı. Neyse mevzu o değil ama okumamak gerçekten çok güzeldi.
Kitapta unutamadığım sahnelerden biri Liz'in yaralanması, piyano çalma isteği ve yağmur yağdığı akşam. Cidden çok güzeldi buralar, diyorum ya Wes'e düştük düştük kalktık. Bu kadar düşmeye rağmen yazarın son kısımları kısa tutması beni aşırı sinirlendirdi. Kardeşim neredeyse üç yüz sayfa okuduk bize layık gördüğün sahneler bu mu dedim. Oyyy çok dertliyim arkadaşlar, o yüzden alıp almamak, okumak size kalmış benim yorumum böyle. Yazarın kalemi de aman aman değil, kitabın işleyişi de böyle ama benim için sıkıntı yok, yeter ki sahte ilişki olsun ben her türlü okurum derseniz listeye alabilirsiniz. ;)
Yukarıda spoiler yazarım dedim ama bence buna gerek kalmadı gibi. Çok yazacak bir şeyde kalmadı açıkçası.



Kitaba Puanım 5/3,5^^




Alıntılar^^


Dürüst olmak gerekirse, romantik komedilerdeki baştan aşağı yenilenme bölümünü seven tarafımın, biraz kafası karışıktı.
Ama kendimi seviyordum. Kıyafetlerimi seviyordum.


*****


Tabii tek fark, Wes'in başrol olmaması ve benim de ona aşık olmamamdı.
Alıntıya not: İşte demek istediğim bu! -_-



*****

"Balo, sanki hayatındaki en büyük hatanın, giyinip süslenip karşında başkasıyla gösteri yapması gibiydi."


*****


"Bazen ne istediğimize dair fikirlerimize öyle kapılıyoruz ki aslında elde edebileceğimiz şeyin harikalığını kaçırıyoruz."
Alınıtıya not: Bu söz en başta söylenmeliydi. :P




Yeni yazılarımda görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^


4 Ağustos 2022 Perşembe

Sahte Balayı-Christina Lauren//Blogları Canlandırma Projesi Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Yaz aylarında okunan yaz kitaplarını, aşk kitaplarını seviyorum. Bu da onlardan biriydi. Yaz ayları dedim ama ben her mevsim bu tarz kitapları çok seviyorum. Kışın mesela yaz kitapları okuyunca içim kıpır kıpır oluyor. Bu kitapta onlardan biriydi, içimi kıpır kıpır etti.
Yazarların okuduğum ikinci kitabı, ilk kitapları Josh ve Hazel'ın Sevgili Olmama Rehberi kitabıydı. Onu da sevmiştim ama Sahte Balayı bana göre bir tık daha iyiydi.



İki düşman kendilerini romantik bir balayında bulunca her şey olabilir – aşk bile…
Olive Torres ikizlerin şanssız olanıydı. Kardeşi Ami ise daima kazanırdı ve hatta hayallerinin erkeğiyle evleneceği düğününü, gelinliğini, balayını bile bedavaya getirmeyi başarmıştı. Evini ve işini kaybedip dibe vurmuş Olive ise tüm düğünü sağdıç (ve en büyük düşmanı) Ethan Thomas'la geçirmek zorundaydı.
Fakat düğündeki herkes –Olive ve Ethan hariç– korkunç bir gıda zehirlenmesi yüzünden hastanelik olunca Hawaii'de her şey dahil (bedava) balayı tatilini kaçırmamak için ateşkes imzaladılar. On gün boyunca birbirlerini olabildiği kadar az görmeye kararlılardı ama Olive her zamanki şanssızlığıyla müstakbel patronuyla karşılaşınca tüm planları altüst oldu.
Yeni evli numarası yapmak onları fazlasıyla yakınlaştıracak ve düşmanlıklarının ardındaki nedenler birer birer ortaya çıkacaktı.

Olive ikiz kardeşlerinin en bahtsız olanıdır, ikiz kardeşi ne kadar çok şanslıysa kendisi o kadar şansızdır ve başına bin türlü iş gelmektedir.
İkizinin düğününde açık büfeden yiyen herkesin zehirlenip, balıklara alerjisi olduğundan zehirlenmeden yırtar ama onun yanında damadın abisi Ethan'da büfeden yememiştir ve o da zehirlenmeyen bir diğer kişidir.
İkizinin baskıları sonucunda sevmediği, hatta nefret ettiği Ethan'la balayına gitmek zorunda kalan Olive bir de yeni patronuyla otelde karşılaşınca işler daha da karışır. Nefret ettiği Ethan'la evliymiş rolü yapmak zorunda kalır.
Olive klasik bir karakter diyemem, çünkü sürekli kara bahtından bahsediyor ve gerçekten başına gelenlere baktığımızda yok artık diyecek şeyler, çünkü ikizi bütün çekilişleri, kuponları kazanan biri ve Olive işinden olmuştur, evden atılabilir ve patronuyla bedava tatilinde karşılaşmıştır.
Tabii okuduğunuzda ne ki bunlar, insanların başlarına neler neler geliyor diyebilirsiniz ama Olive kafayı şansızlıkla bozduğundan onun için her kötü şey hep kötü.
Neyse efenim, sevdiğim bir karakter oldu. İnanılmaz değildi ama sevdim. 


Şimdi sıra Ethan'da. Olive'e göre daha çok sevdim çünkü, arkadaşlar hem gamzesi var, hem Olive'den önceden hoşlanıyor olabilir(ihtimal, çünkü spoiler olabilir :D) hem de utanınca yanakları kızarıyor. :D
Şöyle ki Olive'in gözünden okuduğumuz için Ethan'ın duygularına fazla adapte olamıyoruz. Daha çok o ne söylerse, yaparsa kendisini tanıdık, buna rağmen yaptıkları falan aşırı tatlıydı. <3
O yüzden Olive'den daha çok sevdim. Olive'e yardım etmesi, onunla dertleşmesi aşırı güzeldi ama kardeşine olan bağlılığı ve onun arkasından durması sıkıntıydı. Tamam onu savunman güzel ama ihtimalleri de göz önüne al, ortada bir yalan var. Bazı kısımlarda Olive'e olan davranışlarında resmen kalbimi bıraktım, ağlamışta olabilirim. :/
Neyse, bunları geçelim spoiler olmasın.
Ethan'ı gerçekten sevdim, zaten böyle sert gözüken ama yanakları kızaran erkekleri seviyorum, çok minnoş olmuyorlar mı?

İkiz kardeşine kıl oldum, zaten düğün zamanında kardeşten ziyada iş yapmak zorunda olan biri gibi davranması, sonrasında söyledikleri falan çok hoşuma gitmedi. Bir de karışık aile mevzusu, aile arasında ki bağı ta baştan anlatsalarmış yazarlar daha güzel olurmuş. Sonradan söylenen aile içi destek çok geçmedi bana.
Bunun dışında patronuyla olan duruma aşırı şaşırdım, okuyanlar benim gibi olmuştur kesin.
Sonrasında birbirlerinden nefret etmiş olsalar da kötü bir durumda kaldıklarında destek olmaları güzeldi. Sadece Olive'in Ethan'a karşı tutumu biraz daha iyi olabilirdi, gerçi olaylar farklı olduğunda da olabilir.


Spoiler yazmamak için kendimi zor tutuyorum. Yazarların kalemi akıcı, hala nasıl iki yazar birden yazıp tek yazar yazmış gibi okuyoruz aklım almıyor. Kim neyi yazıyor ya da düşünüyor onu bilmek isterim.
Son bölümü Ethan'ın gözünden okuyoruz. Ethan'ı ne kadar sevsem de ilk defa bir erkeğin gözünden okumak çokta sevindirmedi beni. Yani beklediğim bir kaç şey olmaması biraz hayal kırıklığı yaşatmış olabilirim, bilirsiniz ben iki tarafı da okumayı seviyorum beklentim yüksekti.

Kitabın akıcı oluşu, sahte aşk, ufak tefek hayal kırıklıkları kitabı güzel yapan taraflardı. Yaz aylarında okuyacak kitap arıyorsanız bakabilirsiniz. Kitapta ne ararsanız var, sahte aşkın yanında bir de nefretten doğan bir aşk.
Öyle ahım şahım diyemem ama kafa dağıtmalık kitaplardan biriydi. Zaten bu tarz kitaplar çok nadir unutulmaz oluyor, geneli çerezlik kitaplar. Bu da onlardan biriydi, fazla beklentiye girmeden okursanız eğlenirsiniz. :)



BCP'de Temmuz'da bitti, en sevdiğim ay hemen bitti sanki... :'(
Ağustos ay temamız ise Latin Amerika ya da Seçkin Yazarlar ve Yönetmenler^^
Katılmak isterseniz bekleriz^^



Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^ 


"Kendini şanssız olarak tanımlayan birine göre, evrenden çok fazla iyilik bekliyorsun."



*****


"Senden hala nefret ediyorum," dedim alnına düşen bir tutam saçı geriye doğru iterken.
Başını salladı. "Biliyorum."



*****


"Bir ikizin olması nasıl bir şey?"
"Bir ikizinin olmaması nasıl bir şey?" diye yanıtladım ve kahkahayı patlattı.
"Şah mat."





Başka yorumlarımda görüşmek dileğiyle^^




Buralarda da varım^^









14 Temmuz 2022 Perşembe

Aşık Erkekler Kitap Kulübü//Lyssa Kay Adams Kitap Yorumu^^

 Selam^^
Yine ve yeniden bir kitap yorumuyla daha karşınızdayım. Bu tarz romantik kitapları seviyorum, son bir kaç senedir çok fazla bu tarz tercih etmesem de özlediğimi fark ettim. Normalde Türk yazarları daha çok tercih ediyordum ama yabancıların ki her zaman farklı oluyormuş onu anladım, o yüzden son zamanlarda yaptığımız siparişlerimizde genelde bu tarz kitapları ekliyoruz.
Aşık Erkekler Kitap Kulübü bir kere konusundan, sonrasında adıyla okurların ilgisini çekiyor. Düşünsenize yakışıklı bir grup erkeğin sadece kadınların tercih ettiğini düşündükleri kitapları okuyorlar. :D Gerçekte var mıdır bilemem ama varsa eğer gizli kalmasın böyle bir topluluk. :D


Kitap kulübünün İlk kuralı:
Kitap kulübünden kimseye söz etme.
Yıldız beyzbol oyuncusu Gavin Scott’ın evliliği büyük çıkmazdadır. Karısı Thea’yla ettiği büyük bir kavganın ardından kendini kaybeder. Bu, zaten sorunlu olan evliliklerinde bardağı taşıran son damladır. Thea boşanmak isteyince gözleri açılan Gavin, gururu ile korkusuna yenik düştüğünü fark eder.
Âşık Erkekler Kitap Kulübü’ne hoş geldiniz.
Çaresizce evden ayrılmak zorunda kalan Gavin, yardımı hiç beklemediği bir yerde bulur: Şehrin önde gelen erkeklerinin toplanıp aşk romanları okuduğu gizli bir kitap kulübü. Genç adam kulübün seçtiği Kontesin Âşığı kitabının ve arkadaşlarının yardımıyla evliliğini kurtarma yolunda ilk adımı atar. Fakat bu bahtsız Romeo’nun, içindeki kahramanı ortaya çıkarıp karısının güvenini yeniden kazanabilmesi için süslü sözcükler ve jestlerden çok daha fazlasına ihtiyacı olacaktır.


Kitabımızın daha ilk girişinde karısından ayrılıp, bitik bir halde kalan Gavin'i okuyoruz. Karısıyla yaşadığı sıkıntı yüzünden karısı evden ayrılmasını istediğinde  çok düşünmeden evden ayrılır ama hata yaptığını anladığında iş işten geçmiştir, ta ki arkadaşları imdadına yetişene kadar. Evliliğini kurtarmak için çok gizli bir kulübe üye olmak zorundadır, Historical romanlar okuyan erkekler kulübüne.
Baştan istemese de okuduğu kitapla kendi yaşadıkları örtüşünce kitaptan yardım almaya başlayacaktır, yaptığı jestler, sözler karısıyla arasındakileri birazda olsa düzeltmeye başlayınca kitaba devam eder ama yaşadıklarına bakınca aslında evliğindeki çatlaklar yeni değildir.
Gavin karakteri sevdim, kitaptaki bütün karakterler kendisine cephe alsa da çok fazla suçu olduğunu(Az da olsa var tabii) düşünmüyorum, hatta eşinin çok abarttığını düşünüyorum. Birazdan bu konuya da değineceğim tabii ki. Tek sıkıntısı ailesini geçindirmek için işine sıkı sıkıya bağlı olması ve bu bahanenin ardına sığınıp yaşananları görmemesi.


Thea, Gavin'i evden kovan eşi. Karakteri hakkında yazacak bir şeyim yok, sadece bana hissettiklerini yazmak istiyorum. İlk olarak doğru düzgün bir aile hayatı yaşamamış Thea, babasının sürekli evlenmesi, annesinin çocuklarını düşünmemesi onu ve kız kardeşini kırmış ama Thea, canımcım senin ebeveynler boşanınca neler yaşandı gördün, ortada çok büyük bir neden yokken kendi çocuklarını ailesiz bırakmak sence mantıklı mı?
Ne bileyim Gavin aldatsaydı, sana ve çocuklarına ilgisiz olsaydı o zaman kapı dışarı et, ben de destek olurum ama o sergilediğin tavır ne?
Yani kız kardeşiyle beraber olup Gavin'i yerden yere vurmaları o kadar saçmaydı ki, Thea'ye hak vermek istemiş olsam da bu tavırdan dolayı aşırı kızdım. Yani adam aldatmış gibi konuşmaları, davranmaları kimi sinirlendirmez ki? Çocuklar baba baba diyor, o kadar yaşanmışlığa rağmen Thea'nin sürekli alışmak zorundalar demesi kitaptan soğuttu resmen.
Bir de aralarında ki rol mevzusu var ki dağlara taşlara, bize ne sizin özel hayatınızdan deyip sarsmak istedim ikisini de asdfghjkl
Hazır oraya geldik bence ikisi de hem haklı hem de haksız. Ama, yani çatlağı büyüten olayın bunun olması aşırı saçmaydı.
Uzun lafın kısası Gavin'i sevdim, Thea'e de çok kızdım. Aralarında ki sorun gerçekten anlamsızdı, verdikleri tepki anlamsızdı, sonra yaşananlar anlamsızdı.


Tabii bunların yanında kitap kulübü harikaydı, üyelerin Gavin'in hatasından sonra onu azarlaması, yaptığı güzel şeyler yüzünden verdikleri tepkiler çok tatlıydı, kitabın hepsi onlar olsaydı sıkılmazdım açıkçası. :D
Gavin ve Thea'nin ikiz çocuklarını okurken verdikleri tepkilere hem üzüldüm hem de kızdım. Thea'nin ağzının yandığı sütten sonra yoğurdu üflemesi gerektiğini anlamaması gerçekten garip.
Kızlarının verdiği tepkilerin üzücü olmasına rağmen takmaması beni gerçekten yordu.
Bir de şu kız kardeş var, onu ikinci kitapta göreceği ama burada ablasına destek değil de köstek olması beni aşırı sinirlendirdi. Sana ne yaa sana ne deyip durdum sürekli okurken, tam tokat manyağı yapmalık karakter yazmışlar. Yani ablana destek ol tabii ama enişteni de al yerden yer vur da yapma. Bu adam kaç senelik enişten hiç mi sevmedin, hiç mi anlaşamadınız? Hele o sonda yaptığı neydi öyle?
Bir de sona gelelim tabii ki, Gavin yalvar yakar olurken bir anda tamam be ne olacaksa olsun demesi sadece bana garip gelmemiştir umarım, Thea davranışı ise tam bir skandal. Daha iki sayfa önce ne diyordum şimdi süt dökmüş kedi oldun, hayırdır?

İşte  bu tutarsız karakterleri okudum ben arkadaşlar, romantik kitap olarak güzeldi, çoğu yerlerde çokça da eğlendiğim doğrudur. Aralarında ki yanlış anlamalar, kitaplar sayesinde işlerin yoluna girmesi bence kitabı güzel yapan taraflardı ama yukarda anlattıklarım bir tık daha ağır basıyor sanki. Okuyanlar fazla abarttın diyebilir ama bu tarz kitapları okurken eğlenmek isterim, beni sinirlendirsin diye okumuyorum yani. :D Yazarın kalemi akıcı, bu konuda iyi ama karakter seçimleri için biraz daha çalışması gerek.
Kitabın içinde ara ara Gavin'in okuduğu kitaptan kesitlerde okuduk, bence güzeldi. Kitap içinde kitap.^_^
Serinin devam kitabı var, devam eder miyim bilmiyorum. Seveni olduğu kadar sevmeyeni de çok. Bu zamanda o kadar para verilir mi bilemiyorum. :D O yüzden denk gelirse belki okurum, yoksa şimdilik kalsın. Bir de buradaki kız kardeş var ki onunla uzun bir zaman görüşmesek de olur. :D
Bu yorumumdan sonra almak size kalmış. Eğlendiğim yerler oldu ama şu anki fiyatını hak eden bir kitap olduğunu düşünmüyorum. Bir yerden denk gelirse okuyun derim ama bu tarz daha güzel kitaplar olduğuna inanıyorum. :)




Kitaba Puanım 5/3,5^^



Alıntılar^^


"... Kitabın kahramanının geçmişte yaşadığı şeyler, kitapta geçen olaylara verdiği tepkileri belirler."




Buralarda da varım^^






9 Haziran 2022 Perşembe

Selindrella//Ekin Atalar Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Nasılsınız? Okumalar ya da izlemeler nasıl gidiyor? Ben Ramazan'da zar zor bir iki kitap okudum, sonlara doğru da bu kitaba başladım. Araya bayram girdi, sıkıldım bıraktım ve araya iki başka kitap aldım ve sonunda yarım bırakmamak için tekrardan başladım. Seneler önce, belki 7-8 yıl oldu okuyalı bu kitabı. Ekin Atalar şu an Baba dizisinin senaristliğini yapıyor, İkiz söyleyince kitapları aklıma geldi ve ikinci kitabı okumadığımı hatırladım. Biraz ikinci el sitelere bakınca Nadir'de çok çok uyguna buldum ama kargo ücretleri ile biraz tuzluya geldi, gerçi şu zamanda kitaplara servet ödüyoruz ya neyse.
İlk okuduğum zamandan çok az şeyler hatırlıyorum ama o kadar çok şeyi unutmuşum ki kitabı yeni okuyorum gibi oldum.


Paçozluk geçici, rutin boğucu, aşk komşu, stil muhtemel olabilir!
Hayatın daha çok sürprizi var, çoook!
Selinin hayatında her şey yolunda gidiyordu. Küçük bir evi, şirin bir köpeği ve neredeyse iyi giden bir ilişkisi vardı. Gerçi sevgilisinin annesi ondan nefret ediyordu ama olsun. Ayrıca uzun zamandır işsizdi. En yakın kız arkadaşının evlenmesine bir aydan az kalmıştı ve bütün angarya işler bizzat üstüne yıkılmıştı. Tamam, aslında hayatında iyi giden pek bir şey yoktu. Neyse ki köpeği Zıpzıp olaya müdahale edip evden kaçtı ve üst kata sığınıverdi. Komşu beyle tanıştıktan sonra Selinin hayatında yepyeni bir sayfa açıldı. Tabii bir de beş kapılı muhteşem bir gardırobun kapakları. Hayatında ilk kez her şeyin yolunda gittiğini farkettiğinde saatler henüz gece yarısını göstermiyordu ve bir anda, Selindrella'ya dönüşüverdi.

Selin erkek arkadaşının annesinden, işsizliğinden, kilolarından muzdariptir. Müstakbel kayınvalidesinin hakarete dayanan sözlerinin karşısında sevgilisinin hiçbir şey söylememesi ise onu çileden çıkartmaktadır. Evinde köpeği Zıpzıp'la yaşayan Selin ayrı evde yaşasa da ailesinden bir miktar ücret alarak hayatına devam etmektedir. Bunların yanında bir de evlenme kararı aldıktan sonra değişen en yakın arkadaşı vardır. Evliliğin başına vurduğunu düşünen Selin düğün olana kadar idare etmeyi kafasına koymuştur tabii delirmezse.
Selin karakterini çok az sevdim gibi. Böyle kendini salmış, hiçbir şeyden memnun olmayan biriydi. Çalışması gereken adam buna çok iyi davranırken kendisinin of pof demesi o kadar iticiydi ki. Adam ne yaptı sana yaa, bu sinir, stres nedir? Yani bu kısımları okurken çok sıkıldığımı söyleyebilirim.
Sonrasında marka takıntısı, o kadar çok marka ismi söyledi ki yeter deyip sürekli atladım. Bakın bunu önceden okuduğumda da aynı şekilde hissetmiştim. Sophie Kinsella'yı çok severim, kitapta da aşırı geçti ismi, Selin bayılıyor zaten ama Sophie'nin kitaplarında çok nadir gördüm böyle sürekli marka ismi geçirmesini. Biraz abartı vardı bu konuda.
Selin'in başına çok şey geldi ama sona doğru biraz şansı döndü gibi ama, aması var işte. :D


Şimdi esas erkeğin ismini verirsem spoiler olur o yüzden isim vermeden yazacağım. :D Selin ilk başta çok yanlış tanıyor onu, hatta öyle komik bir şekilde tanışıyorlar ki sonradan onun yerine ben utandım. :D Selin'in baştan yanlış anlaması komikti ama anladığı şey çok hoşuma gittiği söylenemez. Acaba yazar şu an bunları yazdığı için pişman mıdır? Çünkü takip ettiğim kadarıyla kendisinin düşünceleri çok değişmiş, çok sevindim buna ama işte gerçekten bu kitaplar hakkında şu an ne düşündüğünü öğrenmek çok isterdim. Okuyanlar beni kesin anladı. :)

Selin'in arkadaşından ben bile illallah ettim inanın. Yani tamam evleniyorsun ama yeter yani YETER! :P Sürekli saçma şeyleri istemesi, düğüne kalmış bir hafta hala konsept diyor ya. Bir de sürekli telefonu suratına kapatması asdfghj Bakın yine çok sinirlendim. :D
Son kısımda yaptığı o kadar saçmaydı ki yeni kitapta neler olacak bakacağız. Hatta yeni kitapta Selin'in başı büyük yanacak bence. :D Emre hakkında da iki kalem etmek istiyorum, Selin iyi dayanmış cidden ama mailler sayesinden ortaya çıkanlardan sonra gerçekten böyle bir şey var mı merak ettim. Hesap sorsaydın yaa Selin!!! :P Ve annesinin kuzusu olup ses çıkarmaması -_-



Geri kalan karakterlerde güldüğüm kişiler oldu ama isim vermeyeceğim, sevmediğim şeyleri kapsadıkları için. :P
O yüzden buraları geçelim ve son satırlara geçelim. ;)

Komikti, eğlenceliydi, sinir stres yaptı biraz ama Türk yazar olarak bence kalemi çok güzel. Çoğu kişi burun kıvırıyor ama şu an ki yazarlarımız çok güzel işler başarıyor. Zaten Ekin Atalar senarist, normal böyle güzel kitaplar yazması.
Devamında gerçekten ne olacak merak ediyorum, en sonda ismini vermek istemediğim karakter bomba gibi bir olayın ortasına attı kızı. :D
Devamını kısa zamanda okurum diye umuyorum, aradan bir on sene geçmeden mesela. :D



Kitaba Puanım 5/3,5^^




Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^










20 Nisan 2022 Çarşamba

Bin Bela Bir Karanfil//Kübra Nur Kitap Yorumu^^

 Merhabalaaar^^
Şu an dün gece bitirdiğim kitabın yorumunu yazıyorum ve nasıl üzgün olduğumu anlatamam. Çünkü, NEDEN BİTTİ Kİİİİ??? Yazarın bundan önce Üç Yapraklı Ahududu ve Bir İstanbul Gecesi kitaplarını okumuştum. Bir İstanbul Gecesi'nde dört kuzeni, arkadaşları anlatan seri gibi bir şey. İşte ilk kitabın sonunda yazar bizi merakta bırakıp geri kalan üç karakterimizin hikayelerinden bahsetmişti. İşte orada Nehar ve Ateş'ten az biraz bahsedip alın bu bilgiyle ne kadar bekliyorsanız bekleyin demiş, bekledik hem de NE heyecanla! Konusu, kapağı ve karakterleri ile beklediğimize değen bir kitaptı. Bitirirken vaaay be dedim.


İnadım, merakım ve birtakım tasvip edilmeyen huylarım yüzünden şu fani dünyada başıma gelmeyen yalnızca birkaç şey kaldığını size kıvançla bildirmek isterim sevgili pencere önü çiçeklerim. Başıma ne işler açtığımı size tek tek anlatacağım fakat aramızda kalacağına dair bana söz vermek zorundasınız. Çünkü babam, peşime bir avuç tarihi eser kaçakçısını taktığımı ve onlardan köşe bucak saklanırken Ateş Arıkan’ı da bu işe dâhil ettiğimi öğrenirse beni bir kuleye kapatır. Hem de bir prenses olduğum ve korunmaya ihtiyaç duyduğum için değil, aksine etrafımdaki zavallı insanları benden ve benim belalı başımdan korumak için.
Ben Nehar Erarslan. Tarihe ve Ateş’e ezelden beridir sevdalı, her iki sevdası yüzünden de olmadık işlere bulaşan, insanlara tuhaf isimlerle seslenen ve her nasılsa kendini sürekli akıl almaz olayların ortasında bulan Nehar Erarslan.
Bu da benim tarihi eserlerle, kovalamacalarla ve içimdeki yanardağdan taşan aşkla dolu hikâyem. Eğer sırrımı tutacaksan ve bütün bu karmaşaya hazırsan, başlayalım mı?


Nehar ilk kitapta İzmir'e gideceğini Ateş söylediğinde başına bunların geleceğini bilseydi ağzını dikerdi de söylemezdi. Yüksek Lisans için gittiği İzmir'den kaçarcasına İstanbul'a dönünce bu çıkmazı kazasız belasız atlatmak zorundadır ama nasıl? İstemeden de Ateş,'i, en yakın arkadaşları Azra ve Feza'yı bu işe bulaştırır. İlk olarak araştırma yaptıktan sonra gittikleri İzmir'de bir sürü maceraya atlarlar. Hem korku hem de heyecanla geçen bu sürede ise Nehar'ı kendinden geçiren Ateş'te hep yanındadır. Ateş'i her gördüğünde eli ayağına dolanmasına rağmen çoğu olayları tereyağından kıl çeker gibi halletti.
Nehar, ele avuca sığmaz bir karakterdi. Tabii daha fenalarını okudum, onların yanından çok geçmiyor ama diğer sakin arkadaşları ve kuzenlerinin yanında sürekli başını belaya sokan sadece kendisi olunca göze batıyor.
Ateş'e olan sevdasına BA YIL DIMMMM!!
O kadar güzel yazmış ki yazar kaç para ulan bir Ateş diyesimizi geliyor sayın Fighting dostlarım. Off be yaşar mıyız ki böyle :'(
Neyse, akan göz yaşlarımızla yorumumuza devam edelim..:'(
Ateş'in sürekli beladan onu kurtarması huy olduğundan bu macerada da yan yana olurlar ama gelin bunu bir de Nehar'a sorun. Bir gün gülüyorsa ikinci gün aşkından ağladı kız, yerlerde süründü(mecazi anlamda :P). Bu kısımları okuyana kadar Ateş'in davranışlarını biz bile anlamıyoruz, tabii güzel jestler var ortada ama Nehar her zaman böyle şeyleri bildiği için çokta üstünden durmuyor. Aslında böylesi daha iyiydi, Nehar'ın sürekli niye öyle yaptı, niye böyle dedi demesi sıkardı. Bir de anlamaz bu jestleri falan toptan beni sinir ederdi. Yaşadım yakın zamanda, biliyorum, hiç hoş değil -_-


Ateş, ismi gibi ele avuca sığmayan, her yeri ateşe veren biridir diye düşünebilirsiniz ama isminin aksine, sessiz sedasız, kendi işine bakan, etliye sütlüye karışmayan bir kimsedir. Sadece söz konusu Nehar olunca onun yaptıklarına, yapacaklarına karışmada özgürdür çünkü her zaman birbirlerini anlayan ikili olmuşlardır. Nehar'ın bulaştığı olaydan hemen kurtulması için elinden geleni yapan Ateş bu olaydan sonra neler olacağını merak etmektedir.
Ateş hakkında yazacak O KADAR ÇOK ŞEY var ki ama spoiler olur arkadaşlar, çok söversiniz bana asdfghjkl o yüzden fazla uzatmıyorum burayı. :'(

Feza ve Azra, muhteşem ikizler. İkisi de aşırı çatlak, Feza'nın asilzade davranışları, Azra'nın başına Nehar'la sürekli iş birliği yapması bunlar eğlenceliydi.
Kitabımız il dışında olduğu için kuzenlerle bir araya gelemiyor bizimkiler. O yüzden fazla bir karakter yok kitapta.


Kitabı aşırı, aşırı, aşırııııı sevdim. Beklediğime değdi, hatta onun on katı kadar beni beni memnun etti. Nehar'ın platonik aşkı, Ateş'in Nehar'a kırılacak cam vazoymuş gibi dikkatli, incitmeden davranması, onu koruyup, kollaması kitaptaki en güzel yerlerdi. Macera dolu Amerikaaa şarkısını, macera dolu İzmiiiiir diye değiştirebiliriz. :) Yaptıkları planlar, olaylar eğlenceliydi ama daha çok aksiyon beklerdim ne yalan. :D Böyle Nehar neredeyse bela orada iddiasının altının daha çok dolmasını isterdim. Tabii cani değiliz, karakterimiz az soluklansın ama macera adlı romana göre biraz sakin geçmiş olabilir. Bunun dışında biz razıyız bu kitaptan arkadaşlar. :D

Hele yazarın bize kıyak geçtiği, Ateş'in ağzından anlattı yerler... Düşüyoruuuuuuz, tutan yok muuuuu??????
Kitapta belki de en sevdiğim yer oldu, zirvedeydi, resmen arşa çıkardı desem yeridir. Ve, üzümlü kekim Ateş, kuzum sen neler çektin? Ahh bee, yazarcığım kalbimizden vurdun bizi. Okurken aşırı duygusala bağladım, işte budur dedim. Yani, şu an o kısımlar hakkında HİÇBİR ŞEY yazamıyorum ama bana göre kitabın can damarı oydu. 
Off be yazsam neler neler dökerim şuraya ama, ama yapamam, olmazzzzz...


Her sayfasıyla beni tatmin eden, üçüncü kitabı merak ettiren, eğlendiğim, heyecanlandığım, üzüldüm, ne aşklar var bee dediğim, biz de yaşar mıyız diye iç çektiğim nadide eserlerden biriydi. Ben bakar bakar güzelliğine ağlarım be. 
Şimdi şu güzelim yorumdan sonra okuyup sevemedim diyen olursa kırılmam, üzülmem. Sonuçta herkesin bir kitaptan beklentisi farklı. Mesela Ben İmkansız Aşklar İçin Yaratılmış şarkısını kendime armağan edebilirim, çünkü öyle. Nerede imkansız aşk var oradayım, acı çekmeyi seviyorsam demek ki. :P Tabii bir kesin ayılıp bayılırken, bir kesim bu mu be diyebiliyor haliyle. Yaşadım yakın zamanda mesela. :D Kısacası tercih meselesi, ben beklediğim ama olmayan bir kaç şey haricinde çok iyi buldum, bulamadıklarım da nazarlık olsun be. :D
O yüzden ilk olarak yazarın bundan önce çıkan kitaplarını okumanızı tavsiye ederim. Seri olduğundan değil, hatta yukarda da dediğim gibi diğer karakterler sadece olması gereken yerlerde vardı, diğer türlü varla yok arası bir şeydi. Birbirinden bağımsız kitaplar ve olaylar mevcut. O yüzden gönül rahatlığıyla okuyun derim ama, yine diyorum eğer beklentim senin gibi olsun diyorsanız ilk kitabı okuyup, buna devam edin derim.


Tahminimce sıradaki kitap Nehar'ın ablası Bahar'ın hikayesi olacak gibi, o olsun, onu istiyoruz be hacılaaaaar asdfghjklşi
Ve kapak. <3 Arkadaşlar şu kapağa bakıp düşmeyen varsa güzellikten anlamıyor derim. Tasarımı Arife Şeyma Gök'e ait, maşallah diyelim de nazarlara gelmesi, yok böyle güzellik çünkü. Kitabı sevmeseydim bile sırf kapak yüzünden kitaplığımda tutabilirdim. :)
Son olarak kitabın en arkasında geçen müzik listesi. Okurken en çok Göksel'den Baksana Talihe ve Levent Yüksel'den Zalim şarkılarını dinledim. Bu kadar mı uyumlu olur yaaaa bu kadar mııı :D



Kitaba Puanım 5/5^^





Alıntılar^^

Ben Ateş'e bakarken sadece bakışımla ona serenatlar yapıyordum. O ise dümdüz bakıyordu işte. Diğer tüm insanlar bana bakıyorsa öyle. 


*****


Hayatta imkansız olan bazı şeyler vardır; insanlar uçamaz, filler zıplayamaz, zürafalar ses çıkaramaz. Ece Nehar Erarslan da Ateş Arıkan'ın ona uzattığı eli geri çeviremezdi.


*****

Ateş için ağlarken Ateş'le beraber midye yemeye gidiyordum.


*****

"... Eğer ben dünyaysam sen ancak güneş olabilirsin. Işığınla bana yaşam veriyorsun."


*****

"Seninkinden ayrı bir hikayem yok benim. Hiç olmadı."






Buraya kadar okuduysanız cansınız beeee, Çoook kalp^^
O zaman başka yorumlarda görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^