8 Mart 2015 Pazar

Tersyüz//Amy Harmon Kitap Yorumu^^

Selam^^

Herkes tarafından okunup sevilen kitabı sonunda bende okudum. Gerçekten dendiği kadar bir kitaptı, tek kelimeyle bayıldım. Gerek karakterler gerek yazarın kalemi okunasıydı. İlk kapağa baktığınız da kafanızda başka duygular belirebilir ama öyle değildi. Ön ve arka kapak yazısıyla uyumlu bir kitaptı.

Kasabanın en sevilen ve popüleri olan Ambrose Young yakışıklı yüzüyle herkesin kalbini çalar ama kendisinden bu kadar beklentiye dayanamaz ve bir gün arkadaşlarıyla savaşa gitmeye karar verir. Arkadaşlarıyla savaşa giden Ambrose döndüğünde ne arkadaşları yanında olur nede gittiği zaman ki yüzünün hali. Fern Taylor ne kadar zeki olsa da diğer popüler kızlar kadar güzel değildir ve kasabanın yakışıklısı Ambrose Young'a aşıktır. Savaştan sonra bambaşka birine dönüşen Ambrose'a yardımcı olmak için elinden geleni yapar. Ambrose bu yakınlıktan başta çekinse de Fern'nin gerçek aşkını gördükçe hayatı değişmeye başlar. 

Kitabın bütün karakterlerini sevdim. Hepsi kendine özgü hayatları vardı. Normalde bir kitapta kesin birine kızarım ama cıks burada yoktu. Sadece kötü biri vardı, o çok fenaydı ona kızmamak ise imkansız. İlk konuyu okurken Ambrose'un ergen tavırlı, kendini beğenmiş, bütün ilgi benim üstümde olsun edalarında olan birini bekliyordum ama karşıma bambaşka, düşünceli, içine azda olsa kapanık, kelime oyunu seven biriyle karşılaştım. O içine kapanıklığı ise çok tatlıydı. Şimdi diyeceksiniz neresi tatlı ama içinden geçirdikleri yok mu neyse :P Arkadaşlarına olan düşkünlüğü de kendi kadar tatlıydı,çok sevdim o yönünü de.


Fern ise Ambrose gibi içine kapanık, kendi halinde, kitapları ve kitap yazmayı seven biri. Kendisini de çok sevdim. Umutsuz gibi görünse de bazı şeyleri istiyorsak çabalamak gerektiğini öğretiyor. Ambrose'a ise belli bir nedenden ötürü mektup yazıyor orada geçen yazışmalar ve Fern'nin düşünceleri beni benden aldı. Hele tekerlekli sandalye de olan kuzenine olan düşkünlüğü ise takdire şayan. Gerçi Allah korusun öyle bir tanıdığımız olsa ve öyle bir ruh haline sahip olsa sevilmez mi? Kitapta ne kadar Ambrose ve Fern sevdim dediysem Bailey'e olan sevgim onlara olan sevgimi geçer. bir insan bu kadar mı tatlı ve açık sözlü olur arkadaş. Bu tamda onlardan biriydi, fiziksel haline bakınca ruh halini tahmin ederiz ama en sevilen karakter oldu bence. Hayata bakış açısı, sakat olsa da bunu kabullenişi ve esprili olarak dalga geçmesi harika bir karakter olmasına yeter.


Güzel-çirkin hikayelerini hepimiz biliriz, bu kitapta da tam o konuya değinilmiş ama çok, çok farklı. Acayip bir duygu yoğunluğu var kitapta. Her duyguyu tadıyorsunuz. Aşkı, sevgiyi, arkadaşlığı, kaybetmeyi ve acıyı. Kitabı okuduktan sonra az da olsa hayata bakış açısı değişiyor insanın.
Yazarın kalemini gerçekten sevdim, o kadar güzel anlatmış ki konuyu ve duyguları kendimiz de yaşıyoruz o sırada. Kitap beklentinizin üzerinde çıkıyor, sadece aşkı değil savaşı, savaştan sonra insanların bakış acısına değinmiş en ince detayıyla.

Kitabı okuduğum zaman N.ablamla kitap üzerine sürekli bir konuşma yaptık, ben ağladım dedi, doğrusu bende bekliyordum ağlamayı çünkü acı üstüne acı var kitapta. Ama ağlamadım, nedeni ise kitap fazla elimde kaldı ve tam dramın olduğu yeri öyle bir serin kanlılıkla okudum ki bunda ağlamadıysam bu kitap beni daha da ağlatmaz dedim. Doğru da çıktı hani.

Yazarın kalemini sevdiğimi bir daha söylüyorum, her kitabı bu kadar bilgi verici ve duygusalsa hemen çıkmalı, her bir karakteri farklı ve bir o kadar sevilesi. Son zamanlar da okunması gereken kitaplar arasına giren, Çirkin ve Güzel'in modern çağını anlatan bu kitabı kesinlikle okuyun. Herkes kendinden bir şey bulur diye düşünüyorum.


Kitaba Puanım 5/5


Alıntılar^^

Seni sevmeyen birine ait olabilir misin? Fern bunun mümkün olduğuna karar vermişti, çünkü kalbi ona aitti ve o istese de istemese de fark edecek gibi görünmüyordu.

*****

"...Arabalı sinemada arka arkaya film izlemek için Seely'e gidiyoruz. Fern, katlanır sandalye ve abur cubur getirecek getirecek; ben de dünya tatlısı kendimi. Ne dersin?"

Alıntıya not: Evet dünya tatlısısın Bailey <3 <3

*****

Fern, on üç yaşından beri aşk romanları okuyordu. Yeşilin Kızı Anne'deki Gilbert Blythe'ye aşık olmuştu ve benzer bir aşkı tekrar tekrar yaşamak için yanıp tutuşuyordu. Ardından Harlequin'i keşfetti. Annesi sekizinci sınıfa gelene kadar Fern'in kaç tane yasak aşk romanı tükettiğini ve o günden bugüne milyonlarca erkek arkadaşı olduğunu bilse sürekli içtiği bitki çayına kafasını sokup boğardı onu. 



Bir yorumun sonuna daha geldik^^ 
Başka yorumlarda görüşene kadar, sevgiyle kalın^^ 


6 Mart 2015 Cuma

OKK 44.Blog Tur Göremediğimiz Tüm Işıklar//Anthony Doerr Kitap Yorumu^^


Turumuzun son gününden herkese selam!

Kitabımızın konusunu ve özel yazılarımızı okuyanlar kitabın farklı bir konuyu ele aldığını anlamıştır. Normalde o kadar da farklı bir tarz değil. Tarihi savaşları, olayları okumayı seven kişilere tavsiye edeceğimiz ve seveceklerini düşündüğümüz bir kitap. Kitabımız bir çok yerden önemli ödüller almış. Bu ödülleri bazı yönden hak etmiş ama bir yönden bakınca fazla mı ne dedirttiriyor ama Almanya ve Fransa için önemli bir kitap diyebiliriz.


Babası ile Paris'te yaşayan Marie-Laure 6 yaşına kadar görür ama 6 yaşından sonra görme yetisini kaybeder. Babası kızının onsuz bir kaç şey yapabilsin diye mahallesinin minyatürünü yapar, bu sayede görmüyor olsa bile bazı şeylere yardım olmadan ulaşabilir, ta ki kara bulut gibi ülkeye hakim olan savaşa kadar. Savaş nedeniyle babası ile büyük amcalarının yanına göç ederler.

Werner kız kardeşi ile Maden Kasabası ile adlandırılan bir kasabada yaşarlar. Anneleri ve maden kazasında ölen babaları olmaya Werner ve Kız kardeşi bir yetim hanede yaşarlar. Werner'in 15 yaşına gelince iki seçeneği vardır ya maden ocağında çalışacak yada yeteneğini konuşturacak.


Konumuz böyle. 
Arka kapak yazısına göre anlattım. Daha fazla anlatmam spoiler demek olacaktı. Savaşın vurduğu Paris'i detaylara fazla değinmeden yerinde anlatmış, bu yönü güzeldi yazarın, kalemine daha çok adapte oluyoruz. İlk olarak kısa kısa değiniliyor konulara. Yazar hem Marie-Laure hemde Werner 'ın gözünden anlaşmış olan biteni. Biri savaştan kaçarken biri de savaşa yardım eder konumda. Tabii okuyunca bazı şeyler değişiyor.


Marie-Laure kitabın en sevilen karakteriydi bence. Bir o kadar Werner'de ama Marie-Laure görmeyen gözleri ile o kadar sempatik ve umutlu bir karakterdi ki ayakta alkışlanacak tarzda. Her ne kadar hayat dolu olsa da yaşadıkları çok kötüydü. Okudukça sizde bana hak vereceksiniz.
Werner'in hayatı da kolay değil, o zamanların yetim hanelerini düşünün neyse ki iyi insanlar var dedirttiriyor. Yokluk, insanların umursamaması ve hor görmesi en büyük kötülük ama Werner zekası ile bazı şeyleri değiştirir. Radyo yapmayı kendi kendine öğrenen Werner usta tamircileri bile geçer. Kader onu öyle bir hale getirir ki birde bakıyor ki bilmediği bir şehirde bilmediği bir sokakta kör bir kız. İki karakterin de yaşadıkları zorlular beni baya etkiledi ve çoğu şeye şükretmeme vesile oldu.


Kitabımız da hem Maire-Laure babasını hemde Werner'in bi asker arkadaşını çok sevdim. Maire-Laure'nin babasının kızına olan düşkünlüğü çok güzeldi. Onun için ne yapıp edip kitap alması sonrasında kendi elleriyle mahallenin minyatürünü yapması en can alıcı yerlerdi. Bu yönden bu karakteri çok sevdim, duygulandırdı beni açıkçası. Hele sona doğru daha fena. Okuyunca anlayacaksınız. Werner'in arkadaşı ise ayrı olay. Yaşadığı sıkıntılar ve bazı şeylere katlanması, fazla detay vermeyeceğim ama onun içinde üzüldüğümü bilmenizi isterim.

Kitapta sevmediğim bir kaç özellik daha oldu, bunu burada söylemek istemiyorum ama sadece yazarın bizi ters köşe yaptığını bilmenizi isterim. Merakla beklediğimiz şey zaman sonra oluyor ve bingo sadece bir kaç saat. Neyse okuyanlar bana hak verir diye düşünüyorum.

Kitabımız konu ve anlatım ile iyiydi, bu tarz savaşı ve hayatları okumak isteyenlere tavsiyemdir. Şahsen benlik bir tarz olmadığı için kitaba pek bağlanamadım. Tarihi bilmemiz gerek bunu çok iyi biliyorum ama tarihi okumaktan çok izlemeyi tercih ederim. Tarih ve savaş kokan bu kitapları sevenler yazarın kalemine hayran kalacak.


Kitaba Puanım 5/3.5


Alıntıları Kütüphanemden Kitap Manzaraları blogundan bulabilirsiniz ;)

Kitabımızı kazanmak isteyenleri  Okuyan Kızlar Kulübü Facebook sayfasına bekliyoruz ;) 

Bol Şans^^


Bir turun daha sonuna gelmiş bulunmaktayız, klasikleşmiş sözümü söyleyip yorumumu bitireyim :P Turumuzda emeği geçen herkese teşekkürler^^
Takipte kalın^^



Katkılarından Dolayı Koridor Yayınlarına Çok Teşekkürler^^




5 Mart 2015 Perşembe

OKK 44.Blog Tur Göremediğimiz Tüm Işıklar//Anthony Doerr Deniz Altında Yirmi Bin Fersah^^


Herkese merhaba^^

Bugün özel yazım ile sizlerleyim. Konumuzu okuyanlar baş karakterimizin sonradan kör olduğunu öğreniyor. Bu zaman zarfında babası kızına çok sahip çıktı ve o zaman çok ama çok pahalı olan Braille alfabesi ile yazılmış kitaplarla kızını sevindirdi. Normalde ismine bakınca kitapta pek önemli gözükmez ama bu kitapların olaylara büyük etkisi var. Jules Verne'nin iki kitabı da yer alıyor kitabımız da. İkisini de ya okumuşuzdur yada çizgi filmlerini izlemişizdir. Marie-Laure ise Braille alfabesi ile okuyor. Marie-Luren'in en sevdiği doğum günü hediyeleri. Her okuduğunda bambaşka alemlere gidiyor aynı bizimde gittiğimiz gibi. 

Şahsen çok severim bu hikayeleri, okudun mu derseniz hayır okumadım ama itinayla filmlerini izledim^^ Gençliğimin efsane hikayeleri. Kitapta görünce çok sevindim artı kızında sevmesine bayıldım, yanından ayırmak istemiyor o derece.


Marie-Laure'in babası ilk olarak Braille alfabesini öğretiyor ve sonradan ilk olarak bu kitabı, 80 Günde Devr-i Alem kitabını alıyor. Bir çok olaya kitabın karakteri  Bay Phileas Fogg'dan harika alıntılar yapıyor. Bunları burada yazmak isterdim ama okuyup öğrenin derim :)

Bir çok yayıncıdan çıkmış bu kitap en tanıdığımız Epsilon Yayınları;


Tabii gerek çizgi filmi ve gerek gerçek filmi karşımıza çıktı. Bu yaşta çizgi filmi izlerdim ama gerçeğini tercih derim :D 



Bir kaç kere izlediğim bir film. Jackie Chan oynuyor, adamın oyunculuğunu hepimiz biliyoruz burada da filme renk katmış. Sonradan 1989 yılında Pierce Brosnan ile can bulmuş Bay Phileas Fogg karakteri. Bunu izlemedim ama bakmak isterim. 



Sonrasında Deniz Altında 20.000 Fersah kitabımız var. Marie-Laure bu seriye sonradan yine doğum gününde kavuşuyor ve okuya okuya artık ezberliyor. Her iki kitabımızı da 20- 30 kere okusa bıkmaz gibi o kadar çok seviyor bu yazarın kitaplarını.


Bir çok yayıncıdan belli sayfa sayısıyla kitaplarımız çıkmış. İlk olarak bildiğimiz Arunas Yayınları.


İkinci bir kitabı Timaş'dan çıkma. Bunu da ilki gibi okumadım ama izlemişliğim var.  Marie-Laure bu kitabı okuduktan sonra denize karşı ilgisi olur. Göremese de o ses ve denizden gelen her şeye ilgi duyuyor. Tabii Marie-Laure bu kitaptan da alıntı yapar, bu da diğeri gibi yerine cuk diye oturan tarzda.

Filmlerine bakacak olursak;


Disney tarafından 1997 yılında senaryoya alınmış. Hiç görmedim şimdi öğrendim :D Acaba güzel çektiler mi? Sonuçta denizin altı :P


Bu film biraz daha yeni zamanda çekilmiş gibi. 


Maceranın kol gezdiği ve harika yazan Jules Verne sadece bizleri değil yazarı da etkileyen kitaplar yazmış belli ki. Kitaplarımız da önümüze çıkan güzel detaylar arasında. 
Bu konudan yola çıkarak şunu merak ettim acaba ülkemizde de Braille alfabesiyle yazılan bu tarz kitaplar var mı? Olsa ne güzel olur. Gerçi en son sesli hikaye dönemine girildi ama bunun yerini tutuyor mu ki? 

Araştırmam sonucunda BU SİTEDEN sınırlı sayıda Braille kitapları var. Keşke daha çok olsa :(


Bu konu hakkında yazabileceğim yazı bu kadar. Belki bu yazı ile gençliğinize döndünüz veya çocuğunuz varsa ona izletmek isteyeceksiniz. Süper olur, gençliğimiz de neler, neler izlediğimiz görürler :) Güzel film ve hikayelerdi.


Bundan sonra Takvimimize bakalım^^

 Pudra Tozu - Gün Işığım Sönerse - Yeni Hayat.
Kitap Tutkusu – Göremediğimiz Tüm Işıklar Kitabının Aldığı Ödüller.
Fighting!! – Deniz Altında Yirmi Bin Fersah.


06.03.2015

Yorumlar


ÇEKİLİŞ^^

4 kişiye hediye ettiğimiz kitabımızı kazanmak isteyenleri Okuyan Kızlar Kulübü Facebook sayfasına bekliyoruz ;) 

Bol Şans^^


Turumuzun son gününde yani yorumumuz da görüşmek üzere^^






4 Mart 2015 Çarşamba

OKK 44.Blog Tur Göremediğimiz Tüm Işıklar//Anthony Doerr Kitap Tanıtımı^^


Herkese merhaba!
OKK’nın 44. blog turunun konuğu Koridor Yayınları’ndan çıkan Anthony Doerr’in yazmış olduğu Göremediğimiz Tüm Işıklar romanı!

Kitabımızı Tanıyalım^^


Marie-Laure, bir müzede kilit ustası olan babasıyla birlikte Paris'te yaşamaktadır. Gözleri gün geçtikçe daha az görmeye başlayan Marie-Laure, altı yaşına geldiğinde kör olur. Babası ona yaşadıkları mahallenin mükemmel bir minyatürünü yapar, böylece her yeri parmaklarıyla ezberler ve artık dışarı çıktığında evinin yolunu bulabilecektir. Fakat bir sabah savaşın kara bulutları şehrin üzerine çökünce, yanlarında müzeye ait içi sırlarla dolu bir taş ile, Saint-Malo'da deniz kenarında bir evde yaşayan, yirmi yıldır dışarı adım atmamış olan amcalarının yanına gitmek zorunda kalırlar.
Almanya'da bir maden kasabasında kız kardeşi ile birlikte bir yetimhanede büyüyen Werner'in önündeki tek seçenek, on beş yaşına geldiğinde babasının öldüğü madende çalışmaktır. Işık kadar beyaz saçları ve sonsuz merak içinde yüzen zihni ile Werner özel bir çocuktur. Bir gün şans eseri eski bir radyo bulup onu çalışır hale getirince ve karşılaştığı her elektronik aleti dakikalar içinde tamir edince, bir subay tarafından keşfedilir ve sonradan bir katil ordusu olduğunu öğreneceği özel bir okula gitme fırsatı elde eder. Orada dâhi olmasının bedelini ödeyip, hayatın acı taraflarına tanıklık ederken, kendisini Marie-Laure ile kaderlerinin kesişeceği Saint-Malo'da bulur.
Göremediğimiz Tüm Işıklar, okuyanların birbirlerine tavsiyesiyle kısa sürede bir milyondan fazla sattı, yılın en çok konuşulan kitabı oldu.



Tur Takvimimiz^^

04.03.2015

Tanıtım
05.03.2015

Pudra Tozu - Gün Işığım Sönerse - Yeni Hayat.
Kitap Tutkusu – Göremediğimiz Tüm Işıklar Kitabının Aldığı Ödüller.
Fighting!! – Yirmi Bin Fersah.


06.03.2015

Yorumlar


4 kişiye hediye ettiğimiz kitabımızı kazanmak isteyenleri Okuyan Kızlar Kulübü Facebook sayfasına bekliyoruz ;) 

Bol Şans^^



Katkılarından Dolayı Koridor Yayınlarına Çok Teşekkürler^^





1 Mart 2015 Pazar

Mim, Kitap Tag^^

Herkese merhaba^^
Yine bir mim ile birlikteyiz. Bu sefer bu mim çok farklı çünkü mim'e beni etiketleyen Kitap Tutkusu'nun sahibesi B. ablamm^^ B.Ablamın cevaplarını merak edenler için link BURADA! Linke baktığınız zaman bana bir gönderme var, ablamm buradan da sesleniyorum istediğin her şeyi alabilirsin, bütün renkli yazılarım sana feda olsun :* 
Mim çok güzel, ilk olarak sorulara bittim, tam benlik sorular ;) Uzatmadan sorulara başlayayım.




1- Kitap okumak için evde belli bir yerin var mı?
Hayır, boş bulduğum yere oturur, kulaklıklarımı takar kitap okurum. Ama en sevdiğim yerim yatağım^^


2- Ayraç mı yoksa rastgele bir kağıt parçası mı?
Ayraç tabii ki de ama duruma göre her şey olabiliyor ;) Kumandanın dahi olmuşluğu var :D


3- Kitap okumayı belirli bir zamanda mı durdurursun yoksa belirli bir bölümde ya da bölüm başında mı durdurursun? 
Müsaitsem okumaya kesinlikle bölüm sonunda bitiririm ama yeri gelince bölüm ortası da oluyor.


4- Okurken yemek yemek mi bir şeyler içmek mi?
Yemek yiyemem, belki çikolata yerim, içecek olarak da kahve, çay ama kitaba kendimi o kadar kaptırırım ki içeceğim soğur :P



5- Kitap okurken televizyon seyretmek mi müzik dinlemek mi?
Doğrusu her ikisini de yapabiliyorum :P Tabii Tv izleyince kitap kalıyor ama müzik dinlemek favorim <3 


6- Tek seferde bir kitap mı yoksa birden fazla kitap mı?
Duruma göre değişiyor, bazen okumam gerekirse iki kitap birden okuyorum :)


7- Okurken evde mi yoksa her yerde mi okumayı tercih edersin?
Her yerde okurum, yeter ki okumaya müsait olayım.


8- Kitabın, kafanın içinde yüksek sesle okunması mı yoksa sessizce okunması mı?
Sessizce okunması.

9- Önündeki sayfaları okur musun yoksa sayfaları atlar mısın?
Yeri gelince atlarım ama atlamayı pek sevmiyorum :/


10- Ciltli kitap mı karton kitap mı?
Ne kadar pahalı olsa da ciltli diyorum^^


11- Kitap yazıyor musun?
Yazmam, okumayı tercih ediyorum ;)




Mim'in sonuna gelmiş bulunmaktayım. Kitaplar hakkındaki düşüncelerimi az çok bu mim de söyledim :) Böyle mim'leri seviyorum ama ne yalan Kore mim'lerine hastayım <3 <3

Bu mim'i isteyen yapabilir ;) Benim etiketlemeyeceğim kimse kalmadı, sağ olsun B.ablam Mim kankimi de benden önce etiketlemiş :D Şaka bir yana isteyen kitap sever arkadaşları davet ediyorum :*

Sevgiyle kalın canlar^^




Haftanın Şarkıları #2^^

Haftanın son gününden ve Mart'ın ilk gününden herkese merhaba^^

Geçen hafta Haftanın Şarkıları ile karşınıza geldim, blogumun yeni yazısı. Fırsat buldukça ve unutmadıkça her hafta böyle bir yazı yazacağım^^ O hafta hangi şarkıları kafaya takmışsam hepsi burada olacak canlar^^ İster yeni ister eski. Lafı uzatmadan şarkılarıma geçeyim^^
Keyifli dinlemeler^^

İlk olarak feci takıldığım, yeni keşfettiğim T-Ara//Number Nine Şarkısı^^


Secret Love dizisinden duydum ve sevdiğim sayılı bayan gruplardan olduğu için hemen tanıdım^^
Not: Başlangıç çok güzel ve hemen telefonumun zil sesi yaptım.



İkinci şarkımız bir Ost. Secret Love oluyor kendisi, diziyi şu an izliyorum ve bayıldım^^ Bitirir bitirmez yorumum burada olacak inşAllah^^



Tek sıkıntı bu şarkıda Rap olması. Şahsen Rap'i hiç sevmem :/



Üçüncü ve son şarkımız Suju'dan tabii ki de <3 <3 
İki duygusal şarkıdan sonra biraz da coşalım^^ Bu şarkıyı albümdeki versiyonuyla da seviyorum ama burada bambaşka <3 



Suju candır^^


Bu haftada ki şarkılar bunlar^^ Gelecek hafta Haftanın Şarkıları'nda görüşmek üzere^^




28 Şubat 2015 Cumartesi

Kar Tanelerinin Bir Bildiği Var//Debbie Macomber Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^

Yılbaşında okuyacağım kitabı yılbaşından neredeyse 2 ay sonra okuyabildim. Ne kadar hızlıyım değil mi canlar? Neyse geç olsun güç olmasın demişler, uzun zamandan sonra Debbie okudum. En son Bahçemde Yeşeren Düşler'i okumuştum sonra alıp okuyamadım. Her zaman seriye devam etmeyi planlıyorum ama bir türlü kısmet olmadı. Bu sefer yazarın çıkan son kitabını okudum, yılbaşına özel. Ne yalan Debbie'yi özlemişim.



Katherine O'Connor kısaca K.O yeni yıl mektupları yazan biridir. O sırada da sürekli bir iş aramaktadır. Blossom Sokağında ki kafe de zamanını geçiren K.O kardeşini, eniştesini ve ikiz yeğenlerini değiştiren kitabı yazan yazarı hiç sevemez çünkü noel hakkında atıp tutmaktadır. Zaman sonra kafede sürekli takıldıklarını fark eden K.O Wynn Jeffries'le güzel! bir konuşma yapmak ister ama K.O Wynn'i tanıdıkça bazı şeyler değişip, nefret yerini aşk bırakacaktır.




Konu böyle. 
Kitabımız kısacık bir şey çerezlik de diyebiliriz, işiniz yoksa bir günde oturup bitireceğiniz kitaplar arasında. Ben bir günde bitiremedim, okul nedeniyle ama bir oturuşta baya yol katettiğimi biliyorum :D Kitabı sevdim, aşk yumağı gibi ama bazı eksiklikleri vardı sanki. Debbie çok mu hızlı yazmış yada kısa olsun diye mi böyle yapmış bilmiyorum ama bazı şeyler çok oldu bittiye gelmiş, olaylar o kadar hızlı gelişti ki bir an ne oluyoruz dedim. Kafam karıştı açıkçası ama yine de iki faklı insanın farklı düşünüp aşık olabileceğini öğretiyor bize kitap.


Ne demiş büyüklerimiz en büyük aşklar nefretle başlar. Burada da öyle bir tanışma yaşadılar ki çiftimiz bunun sonu fena dedim. K.O'nın yazdığı mektuplar ise süper ötesi, böyle işler gerçekten var mı merak ettim yaa, düşünsenize gidiyorsunuz hayatınızda bazı şeyleri anlatıyorsunuz sizin adınıza mektup yazılıyor, değişik. K.O'yu sevdim ama bazı şeyleri fazla büyüttü sanki ama yazar bunu amaçlamış belli ki. Wynn masum tatlı şey ama onda da bazı şeyler eksik gibiydi aman ne bileyim eksiklikler vardı ama kitap gerçek anlamda güzeldi. 

Kitabımız da geçen diğer karakterlerde K.O. ve Wynn kadar komikler ve sevimliler. Psişik güçlere sahip, kedi sever yakın arkadaş, inat mı inat kardeş ve köpekleri çok sevip de onları halden hale sokan ikiz yeğenler. K.O.'nun ikizleri ayırt etmesini ayakta alkışladım, vay be dedim, gerçekte böyle olmuyor, bilirim ben :P K.O. biraz abartmış dedim ama hak veriyorum hani, öyle bir kitap dünyada fenomen olsa o çocukların hallerini düşünemiyorum. Konumuz yazarımızın diğer kitap karakterlerinin barındırdığı Blossom Sokağında geçiyor, Bir Yumak Mutluluk da var ve bir çok karakter. Anılar tazelendi anlayacağınız, bu anılar tekrardan silinmeden seriyi toplayayım ;)


Kitabı tavsiye ederim, yazarın kalemini sevenler kesin bunu da sever. Bazı eksiklikleri var ama bunu da yukarıda belirttim. Debbie bir süreliğine unuttuğum içinde kendime kızıyorum oysa ki ne güzel yazıyor. Arkadaşlık, dostluk, aile bağları, aşk ve sevgiyi en ince ayrıntısına kadar güzel yazan bu yazarı kitaplığımızdan eksik etmeyelim, etmeyeyim :) 


Kitaba Puanım 5/4


Alıntılar^^

"Hemen dönerim. Dişlerimi fırçalamam gerek."
K.O. odadan çıkarken komşusu kuşkuyla ona bakıyordu. K.O. elinde üstü macun dolu diş fırçasıyla banyodan çıkarak, "Acıktığım zaman yaptığım bir numara,"diye açıkladı. "Ne zaman acıksam, dişlerimi fırçalarım."
"Ne yaparsın?"
"Dişlerimi fırçalarım."
Arkadaşı dikkatle onu süzdü. "Bugün kaç kere dişlerini fırçaladın?"
"Dört...hayır, beş kere....

******

K.O. tekrar esneyip kapıyı kapattı. "Saat kaç?" Erken olduğunu biliyordu, çünkü gözleri yanıyordu ve pencereden içeri gün ışığı sızdığına dair bir işaret yoktu.
"Yediyi yirmi geçiyor. Uyandırmadım, değil mi?"
"Hayır, zaten kapıya bakacaktım." Arkadaşı kahve hazırlamakla o kadar meşguldü ki espriyi kaçırdı.

******
Ah, elbette programına uydururdu. Kesinlikle bir yolunu bulurdu. Wynn'i görmek uğruna K.O. Rainier Dağı'na bile tırmanırdı. 


Evet alıntılarımızda bu kadar, yorumumuz da bitti. Başka yorumlar da görüşmek üzere canlar, sevgi ve saygıyla kalın^^



24 Şubat 2015 Salı

OKK 43.Blog Tur Deniz Feneri Koyu//Kimberley Freeman Kitap Yorumu^^


Herkese merhaba^^
43.turumuzun kitabı Deniz Feneri Yolu yorumuna başlamış bulunmaktayım. Yazarın okuduğum ikinci kitabı. Tarzı tam Sarah Jio gibi. Eski, yeni çiftler, gizemli kayıtlar vs. Haa bundan anlamayın ki Sarah Jio'nun aynısı, cıks aynı değiller ama ikisinin de tarzı bir. Yazarın dilinin akıcı olup, olayların gizemli olması kitaba nasıl başlayıp, nasıl bittiğinin farkına vardırmıyor. 


Isabella eşiyle beraber Londra sınırlarında çıkıp çok kıymetli bir eşya ile Avustralya'ya gemi ile yol alırlar. Isabella ne kadar acı çekse de bu seyahati gerçekleştirmek zorundadır. Gemide geçen günlerinde çok düşünür ve hayatına başka türlü devam etmek ister ama fırtına gelip gemiyi vurana kadar. Gemi kazasından sağ kurtulan Isabella ıssız bir adaya düşer, tam her şeyin bittiğini sandığı anda ise ufukta gördüğü Deniz Feneri ışığından sonra hayatı bambaşka bir hal alır. Libby hayatını ve uzun yıllar boyunca sevdiği adamı kaybedince yıllar önce üzücü olaylar nedeniyle ayrıldığı Deniz Feneri Yolu'na geri döner ama döndüğünde acı gerçekle yüzleşir ve hayatını devam etmek için elinden geleni yapar. O sırada bulduğu bazı eski günlükler ile geçmişin sırrını çözmeye çalışır.

Konumuz böyle. İki hayat, umutsuzluk ve zorluklara karşı mücadele. Hepsini kitapta okuyoruz. Aşkı, sevgiyi, ihaneti ve en önemlisi ailenin ne demek olduğunu. Isabella'nın hayatı en başından beri zorluk ve umutsuzluk barındırıyor. Geçmişte yaşadıkları gerçekten kötü. Hele o ıssız adaya düşmesi ve sonradan yaşadığı hayat mücadelesi çok fena. 


Libby'nin hayatı ise Isabella'nın hayatından daha karmaşık. İlk olarak yıllar boyunca aileden uzak yaşıyor ve yaşadığı acı nedeniyle tekrardan dönmesi ve kabul edilmemesi. Bu kitapta sevdiğim karakter oldu Libby. Isabella'nın ne kadar acı çektiğini okusak da ona da kızdım Libby'nin kardeşi Juliet'e de. Kabul ikisinin de acısı ve kızgınlığı kabul edilebilir ama bazı düşünceler cıks beni delirtti.
Kitapta geçen bütün karakterlerimizin geçmişte yaşadığı sıkıntılar, üzüntüler ve acılar var. Biraz önce yazdığım yerde Juliet'e kızdım dedim ama en çok üzüldüğüm ise o oldu. Isabella ise bambaşka. 


Yazarın taa 1901 yılları anlatması çok güzeldi, o zamanın çay partileri, baloları falan güzeldi tabi az anlatmış olsa da ben sevdim. Deniz Feneri Yolu'nu anlatım şekli ise süper ötesiydi. Bir kere denizi görmeyen, duymayan ben bile sanki oradayım da duyuyormuşum gibi hissettim. Öyle güzel bir yerde yaşamak isterdim, deniz kenarı falan. Ayrıca çok aksiyonlu geçti kitabımız, sona doğru ne demek istediğimi anlayacaksınız ;) Yazarın okuduğum ikinci kitabı ve gerçekten yazarın kalemi okunulası. 

Kitap akıcı ve yazarın kurgusu, kalemi çok güzel ama benim kitabı bir kaç günde okuyamamam kitaba adapte edemedi. Bu kitaplar başladıktan sonra hemen bitirilecek tarzda. Bir kere o anları yaşayıp kendinizi onun yerine koyuyorsunuz ama uzun süreli bırakıp alınması kopukluk yapıyor :/
Yazarın ilk kitabı Kır Çiçeği Tepesi'ni okuduysanız bunu da okumak isteyeceksiniz, hiç okumayıp deniz seven biriyseniz buram buram deniz kokusu ve dalgaları hissedeceğiniz bu kitabı öneririm ;) Aile-dram severler ayrıca size sesleniyorum, kaçırmayın bu kitabı ;)

Normalde okuduğum yabancı kitabın yurt dışı kapağını çok merak ederim ve hemen bakarım ama nedense bunda hemen bakamadım anca bugün bakabildim ve şok oldum desem yeridir. Tamam güzel, kitaba yakışır bir kapak ama bizim kapağı tek geçerim, Arkadya Yayınları bu işi biliyor.  


Sizce de bizimki güzel değil mi?? Mavi, mavi içimizi açıyor <3 

Kitaba puanım 5/4


Alıntı yapmayacağım ama sizi alıntıların paylaşıldığı Kitap Tutkusu bloguna davet ediyorum ;)

Not: Yazarın Kır Çiçeği Tepesi yorumumu merak edenler işte Link; TIK TIK!!

Bir turun daha sonuna geldik, emeği geçen herkese çok teşekkürler^^ En çokta Arkaya Yayınlarına. Kitaplar ile gönderdikleri özel kesecik kitaplığımın en güzel yerinde yerini aldı^^



Başka turlarda görüşmek üzere canlar^^



Katkılarından Dolayı Arkadya Yayınlarına Çok Teşekkürler^^