23 Ocak 2018 Salı

İzlediğim Filmler #5 // Gece Bitmeden, Açlıktan Ölme Oyunları, Noel Prensi, Karanlık Gölgeler^^

Merhabalar^^
Uzun zaman sonra yine film yorumlarımla karşınızdayım. Bu sefer izlediğim filmleri çok sevdim ve kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum. Şimdi hazır Netflix ve Blu Tv'ye üye olmuşken biraz daha film izleyeyim, böylesini daha bulamam. :P



İlk filmimiz Gece Bitmeden^^



Uzun zamandır izlemek istediğim bir filmdi, taa fragmanları dönmesinden beri düşünün artık. Erkek oyuncuyu pek bir severim(Fazla filmini izlemesem de. :P) o yüzden izlemek istedim. Zaten fragmanı izlediğiniz zaman farklı bir tarz olduğunu anlayacaksınız. 
Film beklediğim gibi başladı ve çok güzel devam etti ama o sondan pek bir şey anlamadım desem yalan olmaz. Yine de, bunlara rağmen kesinlikle tavsiye edeceğim ve tekrardan izleyebileceğim bir film.


Konusu;
Eşiyle birlikte yaşadığı Boston'a dönmek üzere gece 1:30 trenine bileti olan Brooke Dalton (Alice Eve) New York garına giderken soyguna uğrar ve cüzdanını çaldırır. Bu sırada treni kaçırır, ancak eşi eve dönmeden eve dönmesi gerekmektedir. Durum oldukça kötü görünürken garda trompet çalan sokak müzisyeni Nick ile (Chris Evans) tanışır. İlk başta Nick'in ona kötü niyetli düşüncelerle yaklaştığını sanan Brooke, saatler geçtikçe Nick'i daha fazla tanır ve onun hakkındaki düşünceleri değişmeye başlar.

Oyuncular;
Chris Evans
Alice Eve
Emma Fitzpatrick


Filmin yönetmenliğini Chris Evans yapmış. Yani hem oynamış hem çekmiş. Bence çok iyi bir film olmuş. :)















İkinci filmimiz Açlıktan Ölme Oyunları^^




Film ararken öylesine rast geldiğimiz bir parodi filmiydi. Açlık Oyunları filmini ve serisini bilmeyen yoktur diye düşünüyorum. Parodi filmleri acayip komik oluyor. Bir Isırık Daha filmini kimse geçemez ama bu filmde güzeldi. Sırf eğlence içerikli film olsun diyorsanız izleyin derim. :)
Oyuncuların uyumları çok iyiydi ama Peeta'nin dış kapının dış mandalı gibi kalması parodide olsa olmamış. Artı Açlıktan Ölme Oyunları diyorlar ama açlıktan ölen kimse yoktu. :P Daha çok, orijinal film gibi kanlı şekilde ölenler vardı. Bunların yanı sıra ödül olarak verdikleri ve ilk kısımda Çakma Katniss'in davranışları süperdi.


Konuyu bildiğiniz için yazmıyorum, artı bulamadım zaten konuyu. :D

Oyuncular;
Maiara Walsh
Brant Daugherty
Cody Christian
Alexandria DeBerry




Anneye dikkat. :D


Oyunların sunucularıydı. Pembe saçlı adamın gülmemesi süperdi. :D


Adam Lambert'a benzemiyor mu? Ama o değil. :D Bu resimden anlayamazsınız ama filmi izlediğiniz zaman ne dediğimi anlayacaksınız. :)





Adam sürekli reklam yaptı sakalları ile. :D










Üçüncü filmimiz Netflix'in orijinal filmi Noel Prensi^^




Netflix'in güzel filmleri var. Buda onlardan biriydi. Tam yılbaşı zamanında izlenecek bir film. Ya da dışarıda kar, elinde sıcak çay, üstünden battaniye alıp izleyeceksiniz bu romantik komedi filmini. Klişe bir konuya sahip olsa da oyuncuların enerjisi ve tatlılıkları filmi bir kaç kez daha izlenebilir yapmış. Mesela benim tekrardan izlenilecekler arasında yer alıyor.^^
Kesinlikle tavsiye ediyorum.^^


Konu;
Gelecek vadeden bir genç gazeteci için yeni yıl erken gelir.
Kral olmaya hazır havalı bir prensle ilgili haber yapmak için yurtdışına gönderilir.


Oyuncular;
Rose McIver
Ben Lamb
Alice Krige





















Son filmimiz Karanlık Gölgeler^^



My Twin izleyip beğendiği için izledim bende. Daha doğrusu tekrardan My Twin ile beraber izledik. Filmin komedi türünden olacağını sanıp o beklentide başladım, meğer öyle değilmiş. Daha çok aile meselesi, azıcık ucundan cadılar vampirler vardı. Komik olsaydı benden 5 üstünden 5 puan alırdı ama pek öyle değildi. Yine de güzeldi, önereceğim bir film. Zaten Johnny Depp olsun yeter. :D Adamın gerçek yaşantısını bilmem ama oyunculukta harika. :D


Konusu;
1752 yılında küçük oğlu Barnabas ile birlikte Joshua ve Naomi Collins çifti yeni bir hayata başlamak için Liverpool'dan Amerika'ya taşınırlar.
Ama koca bir okyanus bile aileyi rahatsız aden gizemli kabustan kaçmak için yeterli değildir. Şehirde 20 yıl geçirirler ama köklü playboy Angelique Bouchard'un kalbini kırmışlardır.
Angelique Bouchard Barnabası vampire çevirip mezara hapsetmiştir. İki yüzyıl sonra Barnabas mezarından yanlışlıkla serbest kalmışıtr. Ve gelişmiş 1972 dünyasında tekrardan dirilir.


Oyuncular;
Johnny Depp
 Eva Green
Michelle Pfeiffer
Chloë Grace Moretz
Bella Heathcote



Gözlükler fena. :D


Adam süper yaa. :D










Bu sahneler komediydi. :D


Diğer toplu film yorumlarımı merak edenler için;













Listemdeki filmler çok güzel, hepsini beğendim. Zamanımı boşa harcayan filmler olmadı hatta tekrardan izleyeceğim filmler kendileri. Bu yıl saha çok film izleme dileğiyle.^^
Başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^



Buralarda da varım^^


20 Ocak 2018 Cumartesi

Üst Kattaki Deli Kadın//Catherine Lowell Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba
Kitap yorumları gelmeye devam ediyor ama biraz geç. Bu kitabı bitireli hafta oldu, hatta bundan sonra ki kitabımda bitti ve yorum yeni geliyor. Artık bahane falan sunmayacağım. Yakın zamanda, inşAllah bu durum düzelir diye daha çok çaba sarf edeceğim. Gelelim kitaba. Kitabı U Kitap'dan ikinci el olarak satın aldık, Arkadya Yayınları çıkardığı zaman konusu ve yorumuyla insanı merakta bırakan, yeni bir macera olarak gördüm ve en sonunda temin edip okudum. Kitap genel anlamda Bronte kardeşleri konu alıyor. Güzel konusu ve anlatımı vardı. Beğendim ama bir kaç olumsuz yorumda yazacağım. :)

Babasını trajik bir şekilde kaybeden, ünlü Brontë Kardeşlerin yaşayan son akrabası Samantha Whipple da işte böyle bir hikâyenin peşindeydi.  Edebiyat tarihindeki en ünlü kadınlardan üçüyle akraba olduğundan herkes, Samantha’ya gizli ve muazzam bir miras kaldığına inanıyordu. Fakat Samantha, tüm hayatını kitaplara ve edebiyata adayan tatlı kaçık babasının, büyük bir hazine falan saklamadığından emindi. Onun tek istediği, babasının hatıralarını sonsuza dek yaşatacak olan bir hikâye yazabilmekti.
Babasının son isteğini yerine getirmek üzere Oxford Üniversitesi’ne gittiğindeyse her şey bir anda değişti. Babasına ait kayıp kitaplar ve el yazısıyla yazılmış notlar, gizemli bir şekilde kapısında belirmeye başlamıştı. Samantha artık, yakışıklı olduğu kadar kibirli profesörü Orville’in de yardımıyla aile sırlarıyla dolu bu edebi bulmacayı çözmek zorundaydı.


Konu ne bir eksik, ne bir fazla. Aynı kitapta geçen şeyler. Bronte kardeşlerin soyundan gelen Samantha babasının acayip yaşantısı ve trajedik ölümünden sonra hayatına devam etmeye çalışıp, Oxford'da okumaya başlar. Okulda, yatılı alana dahil olan ve terk edilmiş gibi duran kulede kalan Sam'e babasıyla yandığına inandığı Bronte kardeşlerin kitapları gelir. Bu kitaplardan sonra babasının da ona özel bir miras bıraktığını bildiğinden her şeyi araştırmaya başlar. 
Bu kısımda genç, çok sert ve yakışıklı profesörü de dahil olunca işler, her anlamda birbirine girer.
İlk olarak Sam gibi bir karakter beklemiyordum, gerçi şimdi düşününce kitaptan ne gibi bir beklentim vardı onuda kestiremiyorum ama bu kadar ilginç, sanki tarihi zamanda yazılmış günümüz eseri olacağını da cidden beklemiyordum. Sıralama yaparsak, babasının bu kadar geri kafalı oluşu, okulun bu kadar sıkı olması, koskoca okulda Sam'e saçma bir kule verilmesi ve bunu sorgulamaması biraz absürt geldi bana. Yine de buna rağmen Sam karakterinin azmini(azıcık saçmalasa da) takdir ettim.
Diğer karakterlerden babayı pek sevemedim, bir baba değilde öğrenci yetiştirir gibi yaklaşmış kızına. Peki sonu ne oldu? Sonrasında Rebecca var, o ayrı olaydı ama Sam bu konuda iyiydi. Ve son olarak Profesör. Yazar öğrenci-öğretmen ilişkisini farklı bir boyutta anlatmış. Yani öyle ki bazı kesimler var -ki içim fesat değil :P- bu ne böyle efendimli falan kelimeler. Doğrusu beni başka düşüncelere sevk etti ne yalan. :D Efendim yerine profesör diyebilirdi. Yazar burada neyi amaçlamış çok merak ettim. Uzun lafın kısası Öğrenci-öğretmen ilişkisini ne manada yazıldığını anlamadığım bir kitap oldu.



Geri kalan olaylarda Sam'in(Sam diyorum, çok samimiyiz çünkü :P) Bronte kardeşlerin kitapları için olan saplantılı nefreti amaçsızdı. Neden derseniz ortada hiçbir sebep yokken -ki acaba ben mi kaçırdım bilmiyorum- bu kadar nefret etmesi beni sinir etti, okudukça ayy yeter içim baydı dedim. Kitap hakkında olumsuz yorumlarım bu kadardı, geri kalan kısımlarda Bronte kardeşlere yapılan göndermeler, beni şaşırtan gerçekler vs. bunlar inanılmaz güzeldi. Gerçekten böyle şeyler olmuş mu dedim ve Uğultulu Tepeler için söylenenler sadece yazarın kendi kafasında planladığı bir şey mi gerçekten merak ettim. Okuyan arkadaşlar bile merak etmiştir bence. Bu konu hakkında hem araştırıp hem de bir kaç kişiye sormam gerekiyor. :)



Yazarın kalemini sevdim ama kendini biraz daha geliştirmeli diye düşünüyorum. Konu bakımından ne demek istediğini böyle sır gibi saklaması pek okunulası değildi ne yalan. "Acaba şurada ne demek istedi ki?" dediğim yerler oldu. Bunları sonradan daha sade bir dille açıklasaymış muazzam bir kitap olurmuş. ^^
Bronte kardeşlerin kitaplarını seven herkese ama herkese tavsiye ediyorum. Bu kitapta sonra Uğultulu Tepeleri merak ettim ama en çok Anna Bronte'nin kitabını merak ettim. Acaba Türkçe'ye çevrilmiş mi? :/ Geri kalan arkadaşlara tek tavsiyem okuyun ama Bronte kardeşlerin bütün kitaplarını okuduktan sonra, en çokta Jane Eyre'yi. Ben okudum diye çok mutlu oldum valla. :D



Kitaba puanım 5/4^^



Alıntılar^^



İnsanoğlu, heyecana ve karmaşaya muhtaçtır; eğer bulamazsa onu kendi elleriyle yaratır.



*****


"Bütün bu kitaplar sizin mi?"
"Tabii ki hepsi benim." Çocuklarıyla övünen bir baba gibi çenesi yukarı kalktı.


*****


İyi bir kitap onu okuyan kişide asla silemeyeceği bir iz bırakır.


*****


Dikkatli okusanız kitap size, bazen içindeki karakterler, bazen de kendi yazarı hakkında türlü sırlar açıklayabilirdi.





Bir kitap yorumunun daha sonuna geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^


 Buralarda da varım^^





19 Ocak 2018 Cuma

Mim: Geriye Bakış 2017^^

Selam^^
Uzuuuuun bir zamandan sonra ilk defa mim yazıyorum. Blog keşfinde gezerken Devrik Cümleler 'in paylaştığı mim'e hemen damladım ve üstüme aldım. İlk olarak yazdığı yorum ve beni etiketlediği için teşekkür ederim. Herkese tekrardan hayırlı, mutlu, huzurlu ve en önemlisi sağlıklı bir yıl diliyorum.^^







Gelelim mim'e^^


Okunan Kitap Sayısı: 49^^

Geçen sene ki okunan kitap sayım yerlerdeydi. 2016 yılından da pek iyi değil bu sayı ama 2018 yılından ümidim var. 70 hedef koydum kendime ve şu an Ocağın 18'i ve ben 4.kitabımı okuyorum. Azmedersem neden olmasın. :D 



İzlenen Dizi Sayısı: 15
2017 yılında diğer yıllara göre gelişme vardı, harika güzel diziler izledim hatta bunun üzerine yılın En'leri yazısını yazdım.
Okumak için Tık Tık!!
2018'de daha çok dizi izlenmesi dileğiyle.^^




İzlenen Film Sayısı: 28
Çok film izleyen biri değilim, sevmediğimden değil, dizi izlediğim için filmlere zaman bulamıyorum ama 28 filmde az değil hani, tabii Devrik Cümleler ile kıyaslarsak yerlerdeyim bunda da. :D İzlenecek film listem var, umarım bu sene azalır o liste.^^




Blogda Paylaşılan Yazı Sayısı: 97^^
97 yazı iyiymiş. Normalde daha az bekliyordum ama yarısı kitap yorumu, yarısı dizi-film yorumu oldu mu zaten yazı sayısı da tavan yapmıyor. :D Umarım bu sene 97'de kalmam da 100 yaparım. :)




Instagramda Paylaşılan Fotoğraf Sayısı: 188^^
Okuduğum kitaptı, yazdığım yazıydı derken 188 paylaşım yapmışım Fighting Blog'da, kişisel hesabımda ise 180 fotoğraf paylaşmışım. :D İyi paylaşım, toplamda 368 fotoğraf bırakmışım Instagram'a. :D İyi sayı. :P Son zamanlarda birde Amigurumi sayfası açtık, şimdi o da başladı. Sizleri de bekleriz sayfamıza^^ İkizler Amigurumi(Reklam da yaptım, ohh misss) :D




Çok eğlenceli ve bilgi veren bir mim oldu. İsteyen herkes ama herkes yapabilir. Etiketlemeyi düşünmüyorum, bu hepimizin mim'i bence. Yapın, bakalım sizler bu geçen sene neler yaptınız. :*


Başka yazılarda görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın.^^
Ve mutlu yıllar!!! <3




 Buralarda da varım^^