9 Ekim 2019 Çarşamba

İzlediğim Filmler 22//50 İlk Öpücük, Kung Fu Yoga, Ayı Paddington 1-2^^

Selam^^
Uzun zamandır film yorumu girmiyordum. Genelde tek kalınca izliyordum ama yaz boyunca pek tek kalamadım. Son zamanlarda da My Twin ile hem el işi ördük hem de film izledik. Bu yazı bir kaç aydır taslakta duruyordu, yeni film izlemediğim için 2 tane filmle kaldı öyle. Şimdi bir kaç taslak daha olduğu için daha fazla birikmeden yorumları gireyim dedim.
Burada izlediğim bütün filmleri TV+'da izledim. Netflix'de artık güzel film bulamıyorum, dün gece araştırdım TV+'da harika filmler var, Netflix üyeliğini yine yenilemeye gerek yok yani. :D
Gelelim filmlere^^


50 İlk Öpücük eski filmlerden. Belki TV'de denk gelip izlemişimdir diye pek oralı olmadım ama merak kediyi öldürür dedim izledim. Hatırladığım kadarıyla böyle bir film izlediğimi  sanmıyorum. Güzel filmdi, sevdim. En çokta en son ki fedakarlığa bayıldım. Geçen akşamlarda Murat Yıldırım'ın filmini izleyelim dedik, İlk Öpücük filmin adı. Fragmandan bir şey anlaşılmıyor ama izlediğimiz zaman bu filmin yerli versiyon olduğunu anladım. My Twin henüz izlemedim bunu, belki bugün belki yakın zamanda izleme niyetindeyiz, velhasıl kelam ben bu filmi daha çok sevdim, yerli versiyonumuz resmen ben uyarlamayım diye bağırıyordu. Daha fazla yazmayayım, yakında onundan yorumu gelir. :)
İzlemediyseniz hala öneririm. ;)





 hHer iki filmde de olaydı bu karakterler. :P




En çok güldüğüm sahne. :D







Kung Fu Yoga filmini Jackie Chan oynadı diye izlemedim, EXO'dan Lay oynadı diye izledim. :D Lay'i severim, ne kadar hakkını yemiş olsalar da çok başarılı bir sanatçı ki artık başarılı bir oyuncu olduğunuda kanıtladı.
Film güzeldi, klasik Jackie Chan filmleriydi, sadece Hint esintileri barındırıyordu. Komik çok yeri vardı, sıkmadan heyecanlı filmler istiyorsanız tavsiyemdir.







Baby Face(Bebek yüzlü) yaaa <3




LAY VE DANSI <3







 Ayı Paddington filmlerine denk geliyordum ama izlemek içimden gelmedi bir türlü, ama My Twin ile ne izlesek sorunsalı yaşarken buna karar verdik. Tek kelimeyle BA YIL DIMM.
Çok minnoş bir filmdi, çocuklarınızla tavsiye ederim ama önce ki yorumlarımı okuyorsanız aşinasınızdır. Animasyonlar vb. yapımları ilk ebeveynler siz izleyin sonra çocuklarınız izlesin diyorum, uygunsuz çok fazla sahne oluyor. :) Gerisini size bırakıyorum zaten. ;)
Bu arada yukarıda da gördüğünüz üzere iki filmini de izledik, ikisi de çok güzeldi. ;)











Buradan sonra ikinci filmden^^














Böylece yorumum daha biter, başka yazılarda görüşmek dileğiyle^^
Not: Sevdiğiniz, kesinlikle izle dediğiniz filmler varsa yorumda yazınız listeye alayım. ;)



Diğer film yorumları için TIK TIK!!




Buralarda da varım^^





6 Ekim 2019 Pazar

Tarot Falım//Büşra Köprü Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Kitap okumam yavaşladı, yorum yayınlarım ise iki kat yavaşladı. Hızlı olmam şart ama olmuyor. :/ Neyse, düzelir belki.
Kitabıma gelecek olursam yazarın Görücü Usulü kitabını okuyup, sevmiştim. Ne zamandır bu kitabı okumak istiyordum ve U Kitaptan buldum. Okumam da hemen oldu. Konusu güzel, karakterler ilginç, yazarın kalemi okunulası ama bitirmekte zorluk çektim. Nedeni birazdan sizlerle. ;)


İçinizde kaç farklı ses var?
Yalnızca bir? Belki iki?
Bu soruyu bir de Bukle Erbağ'a sorun.
Onun zihni âdeta bir bayram yeri!
Çikolatası elinden alınmış bir çocuk kadar huysuz Bukle,
Marmara'nın sularıyla tartışacak kadar öfkeli Bukle,
Bir papatyanın varlığıyla kendinden geçebilecek kadar mutlu Bukle...
Hepsinin yeri ayrı ama hepsi bir arada.



Bukle kendi başına yaşayan, işinden yeni ayrılmış bir genç kızdır. Arkadaş çevresini, yani kankalarını çok sever ama onlara gösterdiği toleransın yarısını kendine göstermedikleri için çok bozulur. Bir gün kendi başına gezip, restoranda yemek yedikten sonra dertlerini Marmara denizine anlatırken tanımadığı bir adam tarafından rahatsız edilir, işte o dakikadan sonra her şey değişir. Tanışmaları çok komikti,  işte kitabın ana karakteri dedim ama öyle değilmiş. Bu kısımları okurken Bukle'nin anında tanımadığı insanlara olan güveni beni şaşırttı. Okuyanlar ne demek istediğimi anlamıştır. Burada ki mantık hatası ne yazık ki göze batıyor. Bunun yanı sıra mantık hatası olsa bile yeni arkadaşları çok tatlıydı ama eskileri için bu kadar gaddar olması dikkatimi çekti. Tamam hata onlarda ama oturup konuşmadan hadi güle güle demesi değişik, bir an acaba bu kitap seri de bu da ikinci kitap da ben mi olayları kaçırıyorum dedim. Ama yazarın şu an çıkmış iki kitabı var şimdilik. Neyse. Buralar ciddi mantık hatalarıydı, bunlara fazla takılmayacağım çünkü kitap daha doğrusu yazarın kalemi güzeldi.
Bu arada demeden geçemeyeceğim Bukle ünlü bir yayınevinde editörlük yapıyor.
İşte asıl karakterimiz ile burada karşılaşıyoruz. Kim olduğu sır olsun. Diğer karakterlerden ise Devrim en iyisiydi, Gözde biraz soğuk olsa da çok sevdim ama favori çiftim Okan ve Öykü oldu^^




Kitaba başladığım zaman direk tarot falları hakkına olacak, kız falına göre hareket edecek dedim ama öyle bir olayla karşılaşmadım. Kız daha çok o gün ki falını okudu bitirdi, farklı bir şey olmadı esasen. Peki bu kitabın adı neden Tarot Falım? Merak ettiğim bir diğer soru daha. :D
Gelelim diğer mevzuya, yazarın kalemi gerçekten güzeldi, sevdim ben ama karakterin, yani Bukle'nin sürekli ağlaması, sulu göz olması beni çileden çıkardı. Erkek karakterimiz de illallah etti ama yok arkadaş bir sayfada normalde diğer sayfada ağlıyor diye okuyorsunuz. Gına geldi yani. Kitap bu, hayal gücüyle oluşturulmuş ama ne kadar severse sevsin ota, b.. her şeye ağlayan sevgiliyi kimse yanında fazla tutmaz tabi. Yengeç burcudur kesin - ki kesin geçmiştir kitapta ben unuttum- ama ben burcuma laf söyletmem tamam duygusal insanlarız ama böyle sürekli de ağlamıyoruz kimse kusura bakmasın yani.


Bir konuşmaya daha değinmek istiyorum ama erkek karakterimizi açığa çıkarır diye susuyorum. Son olaylar diyeyim okuyanlar anlasın. Normalde böyle şeyleri sevmem ama yazar bir şekil bağlamış. Başka türlü olsaydı kızardım lakin bunda güzel oldu bence. Sadece ana karakterimizin erkeklere olan düşkünlüğü biraz fazlaydı, yazar ne zaman yazdı bilmiyorum ama şu an okusa belki o da öyle düşünür.
Kitap için fazla olumsuz şey söylemiş olabilirim ama gerçekten çok sevdim, okunması kolay, eğlenceli ve kalemi güçlü yazarlardan. Yazmaya devam etmesini isterim, böylesi kalemi okumak güzel olur. Yorumumdan sonra okumak size kalmış ama okumak isterseniz yazarın ilk Görücü Usulü'nü okuyun derim. ;)



Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^


Her acı geçer, her acıyı hafifletecek bir şey muhakkak vardır, bunu biliyorum. Sadecebazı acıları atlatması daha uzun sürer. Bazı kararları uygulaması daha zordur. Bazı insanları aklınızdan çıkarmak daha isteksizce gerçekleşir.



*****


İnsanların neden işkolik olduğunu da böylece anlamaya başlıyorum. Elindeki kağıt yığınlarına gömüldüğünde, acılarını düşünemeyecek kadar sorumluluk duygusuyla doluyorsundur. 



*****


Sana seni anlatmak, beni asla yormaz.



*****



Bukle Erbağ, benim için feda ettiğin şeylere bir yenisini daha ekleyip soyadından vazgeçebilir misin?







Bir yorumda böylece biter.
Diğer yorumlarda görüşmek dileğiyle^^


Buralarda da varım^^


30 Eylül 2019 Pazartesi

Kitap Alışverişi//Okuoku^^

Herkese merhaba^^
Uzun zamandır alışverişi yazısı yazmıyordum. Kitap almadığım anlamına gelmesin bu, yığınla kitap alındı ama çoklu kitaplar olmadığı için sadece Instagram hesabımda yayınladım. Bu sefer ki alışverişimden sonra iki tane daha alışveriş yaptık. :D Yakında o da gelecek, umarık kısa zamanda olur.
Taaa bayramda aldığımız kitaplar oluyor kendileri, çok merak ettiğim yazarlar olduğu için bu siparişi vermek istedim. My Twin biraz gönülsüz oldu ama kitaplardan birini ilk o okudu. :D
Alışverişi başlıkta da gördüğünüz üzere Okuoku'dan verdik, biz memnunuz, tavsiye de edebiliriz. ;)
Gelelim kitaplara^^





İlk olarak klasikler^^
Türk Klasikleri İş Bankası yayınlarından çıkmaya başladı, Dünya değil ama Türk klasiklerini toplamaya çalışacağız, bakalım ne zamana toplanır. :D



Hüseyin Rahmi Gürpınar sevdiğimiz yazarlardan oldu, komik ve sıra dışı dili okunmaya değer. Eğer okumadıysanız tüylerinizi diken diken edecek Gulyabaniyi okuyun derim. :) Bunu da merak ediyorum, kapak çok müstehcen ama ne yapalım. :/



Deniz Erbulak çok sevdiğimiz yazarlardan, çıkardığı serileri takip ediyoruz. My Twin Yansıma serisini, ben ise Derindekiler serisine devam ediyorum. Şimdilik 3 kitaptan oluşan seriyi tamamladık gibi. Halen daha yazar ile tanışmadıysanız çok şey kaybediyorsunuz derim. ;)



Instagram'da takip ettiğim bir sayfa kitabı çok övünce merak ettim, U Kitap'da biraz gezindim olmadı orada, bizde satın alalım dedik. Ucuz olduğu için sepete ekledik, umarım hayal kırıklığı olmaz yoksa My Twin beni nerelere kovalar. :D
Not: Kapak çok tatlı ama. <3



İşte My Twin'in benden önce okuduğu kitap.
Merak ettiklerim arasından bu da vardı, fiyatı düşünce hemen sepete ekledik. :) My Twin sevdi, ben de severim diye düşünüyorum ama bakalım. :D



Bir diğer merak edip, fiyatı düşütüğü an aldığımız kitap.
Bir önceki kitap gibi çok övüldü, konusu da çok değişikti. Bu da diğerleri gibi hayal kırıklığı olmaz umarım. Hepsinde aynı dilekde bulundum ama olursa çok üzülürüm. :/




Bu iki kitap My Twin'in isteği ile alındı. Seriyi çok seviyor, ısrarla oku diyor ama nedense bir çekingenliğim var, belki yakın zamanda ikisine de başlarım. Karanlığın içinden son kitap mı bilemiyorum, umarım son kitaptır. Saray Yıldızı ise 3. ve son kitap değil. Bu beni üzüyor çünkü Pegasus zamlardan sonra daha da coştu. -_-




Son olarak U kitap ganimetleri^^
Bakınız yine Sophie Kinsella var. Normalde takip ederim ama bu kitabının çıktığını U kitapta gördüm. :O Konusu biraz orta taşlı insanları ilgilendiriyor ama merakta ediyorum, sonuçta komedi türünden yazıyor kadın. :D





İşte kitaplarımız böyle, okunacak çok kitap var ama okuyan yok. 2 haftadır Mai ve Siyah'ı okuyorum(Bitti). Birazcık ilerleyip sonuna gelebilsem keşke. :/
Başka yazılarda görüşmek dileğiyle, sevgiyle ve bolca kitaplarla kalın^^




Buralarda da varım^^








27 Eylül 2019 Cuma

Mükemmel Olmayan Hayatım//Sophie Kinsella Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Yeni kitap yorumu ile karşınızdayım. Sophie Kinsella okumayalı baya olmuştu. Kalemini sevdiğim yazarlardan biri, komedi türünde, hayattan dersler çıkarmamızı sağlayan kalemine bayılıyorum. Ha her kitabı mükemmel değil ama çok sivri zekaya sahip kendisi. :)


Milyonların kalbini Alışverikolik serisi ile kazanan New York Times Çoksatan yazarı Sophie Kinsella’dan yepyeni bir aşk hikâyesi Katie Brenner’ın mükemmel bir hayatı vardı; rüya gibi bir işi, Londra’nın merkezinde muhteşem bir dairesi ve çok havalı Instagram fotoğrafları. Oysa gerçekler bambaşkaydı... 
Gardırobunun bile sığmadığı minicik bir dairede kalıyordu, ofisin en alt kademesinde çalışıyordu ve koyduğu Instagram fotoğrafları ona ait değildi. Ama hayaller, eğer onlardan vazgeçmezsek, bir gün gerçek olurdu değil mi?.. Tabii, sizin de patronunuz Demeter gibi biri değilse. Katie bir gün işten çıkarılıp babasının çiftliğine geri döner ve Demeter’den intikam alma planları yapmaya başlar... A, tabii bir de Alex var ama o sürpriz!
Hey bu arada, mükemmel olmamanın nesi kötü ki?

Katie Londra'da kendi başına yaşayan ki ev arkadaşları var, işinden memnun ki eski moda anketleri halleden, her gün işe gittiği her andan nefret eden yine de hatasından memnun biridir. Küçüklüğünden beri Londra'da yaşamak, çalışmak hayalidir ve gerçekleşir. Küçük bir pozisyonda çalışsa da işinden memnundur ta ki bir gün hiç ummadığı anda sevmediği, uyuz olduğu patronu tarafından kovulana kadar. Bu sırada şirkete gelen, kendi halinde biriyle tanışır ve aralarında bir şeyler olacağına inansa da öğrendiği dedikodulardan sonra bütün dünyası başına yıkılarak kasabasına, babasının yanına geri döner. Bu dönüş kısa süreli olacağına inanır ve yıllarca doğru düzgün bir işte başarı sağlayamayan babasına yardımcı olur. Yeni fikirleri sayesinde işlerinde iyiye giden Katie'nin ayağına öyle bir fırsat gelir ki intikamını almak için her şeyi yapar. Ama yaptıklarından sonra aslında her şeyin farklı olduğunu anlayacaktır.

Katie karakterlerini sevdim, Londra sevdasını pek sevemedim, pislikte kalacak neredeyse ama hayalinden vazgeçemiyor. Ne olursa olsun hayalinden vazgeçme diyorlar ama pislikte yaşanmaz ki. Biraz dinlen, kendine çeki düzen ver sonra hayalini gerçekleştirmek için atağa geç. Neyse bu kısmı okuyanlar değerlendirsin, onun dışından gerçekten çok sevdim. Diğer karakterlerden de sevdiklerim oldu ama söylersem spoiler olur o yüzden susuyorum. :D


Kitabı gerçekten çok beğendim, günümüz sıkıntılarını birebir kağıda dökmüş yazar. Son zamanlarda sosyal medyada olan gerçek hayatı yansıtmayan çok fotoğraflar dönüyor. Herkes mutlu, huzurlu vs vs. Ama işin gerçeği o değil. Anladınız siz, işte kitabımız bunu konu alıyor. Şu zamana o kadar uygun ki anlatamam, işte böyle güzel bir kitaptı, bence herkes okumalı.

Sophie Kinsella en sevdiğim yazarlardan biri, çoğu kitabını okudum. Bu kitabı yeni çıktı ve Sır Tutabilir misin? kitabıyla kapışır bence ama ilk olduğu için Sır Tutabilir misin? hep birinci. Her neyse :D Daha fazla yazmama gerek yok, okuyup siz tanıyın Katie'yi.
Sonu tahmin edilebilir, güzel eğlenceli kitaplardan biri, Sophie Kinsella kitabı hiç okumamışlara kesinlikle tavsiye ediyorum. Katie'nin hayatını, hayallerini, başarma isteğini okurken hem kitabı hem Katie'yi çok seveceksiniz.

Not: Sophie Kinsella kitapları Artemis Yayınlarından çıkıyordu ama bundan sonra Dex Kitap'dan çıkacak. Çok kalbimi kırdı bu, ben Artemis Yayınlarını seviyorum. Dex'in kitabına yorum yaparken bunu yazmam çok komik ama bilin istedim. :D




Kitaba Puanım 5/5^^





Alıntılar^^


Neyse, babam böyleydi işte. Tam göründüğü gibi değildi. Sonra tam bunu kavradığınız sırada, bir bakardınız, aynı göründüğü gibiydi. :D



******



Güzel. Yine o kelime. Bu kelimeyi iki avucumun içine almak, bir kavanoza koyup sonsuza dek saklamak istiyordum.



******



Çünkü imkansız şeyleri umut etmek insan doğasında vardır.



******



Birisinin parlak ve pırıl pırıl bir yanını her gördüğünüzde şunu hatırlayın: Onların da sefil gerçekleri vardır. Tabii ki var. Sonra kendi sefil gerçeğinizi her gördüğünüzde ve kendinizi ümitsiz hissettiğinizde şöyle düşünün, Bu benim hayatım mı ve hatırlayın: Değil. Bazen bulması zor olsa da, herkesin bir parlak ve pırıl pırıl yanı vardır.



Bir yorum daha biter, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^


Buralarda da varım^^






11 Eylül 2019 Çarşamba

Yolcu//Alexandra Bracken Kitap Yorumu^^

Selam^^
Elimde uzun süre kalan kitapların hemen yorumunu yapayım da sonra sorun olmasın. :D Evet kitabı tamı tamına 20 günde okumuşum. Bir alkışınızı alırız artık. :P Kitabı alalı yıllar oldu, ilk çıktığı senesi aldık diye hatırlıyorum ya da hediye de gelmiş olabilir. :D Unuttum, neyse. :D Şimdi okumam bir yerden iyi oldu, ikinci kitap elimize yeni geçti ki bu kısa zamanda ikinci kitabı okumam için büyük bir etken. Tamam hemen okuyamıyorum ama biliyorum ki serinin devam kitabı kitaplığımda var, unutmadan okuyabilirim rahatlığı oluyor insanda. Bir takıntı oldu bu, eskiden yoktu. :/ 


Etta, bir sabah kendini 1776 yılında, Atlantik'in ortasında buluverir. 
Neler olduğunu anlamaya çalışırken o güne dek bildiği ve yaşadığı hayatın 
bir yalandan ibaret olduğunu öğrenir. 
Annesi ondan çok önemli bir şeyi gizlemiştir: 
Zamanda yolculuk edebildiğini… İkinci Dünya Savaşı Londra'sından 1599 yılına, Şam'a dek uzanan
bu zaman yolculuğunda Etta, tüm insanlığın geleceğiyle 
annesinin hayatı arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır.
Ve kesin olan tek bir şey vardır: 
Yüzyıllar ve kıtalar arasında yaptığı bu yolculuk 
sandığından çok daha tehlikelidir!


Kitabımız zaman yolculuğunu konu alıyor. En son Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer'de okumuştum sonra kaldı. Aslında zaman yolculuğunu konu alan kitapları seviyorum, önerisi olan varsa yazabilir. :)
Yine hiçbir şeyden haberi olmayan bir karakterimiz var, annesi bazı sebepler neticesinden kaçıyor ve izini kaybettiriyor. Etta annesiyle çok içli dışlı değil, daha çok onu büyüten, keman hocası olan Alice'i daha çok seviyor. Bir gün çok önemli bir gösteri öncesi başına gelenlerden sonra hem çok sevdiği kişiye kaybetme açısı yaşar hem de birden bilmediği bir yüzyılda, bilmediği bir gemide kendini bulur. Olayları öğrendikçe annesinin neleri gizlediğini öğrenir ve dayatmalar sonucundan annesinin hayatı için zaman yolculuğuna çıkar.
Bu zaman zarfından korsan olan Nick ile tanışır. O da Etta gibi Zamanda yolculuk yapar ama onun durumu çok farklıdır ve kendini bazı sebepler yüzünden denizlere vurur ama Etta'dan sonra her şey değişir.

Konu ve karakterler böyle. Diğer karakterlerden sevdiklerim var ama isim vermeyi düşünmüyorum, siz okuyup öğrenin derim.
Etta ve Nick karakterlerini sevdim, açık sözlü oluşları, birbirlerini kollamaları güzeldi ki olması gerekende bu değil mi zaten? :D Yazar güzel karakterler yazmış ama konuyu için öyle diyemeyeceğim.



İlk olarak yazarın ilk okuduğum kitabıydı. My Twin diğer serisini çok seviyor, daha yeni kitabını aldık ve seri bitiyor gibime geliyor. :D İlk okumama rağmen yazarın araştırma ruhuna bayıldımbaşta onu söylemek istiyorum. Tek kelime yazıp google da bulacağınız bilgilerde olsa yazarın araştırıp kitaba yazması güzeldi. Akıcı olması ayrı bir güzel özelliği ama anlamada zorluk çektiğim çok yerler oldu. Bir kaç kere okudum aynı yeri ve anladıysam eğer ne mutlu bana. Mesela bu zaman yolculuğu olaylarını yaşadıkça anladım, diğerlerinde anlatıldığı zaman hemen anlaşılıyor ama burada yaşadıkça oldu. Hatta bazı yerleri halen daha kafam basmıyor. :D Bu konu dışından sevdim, yakın zamanda seriye devam ederim ama, umuyorum ki seri bu kadardır. Çünkü daha ortada üçüncü kitap yok. Yıllarca beklemek istemem. :/

Aşırı derecede övülen bir kitaptı ama öyle çok ahım şahım bir taraf göremedim, yani aldığı övgüleri hak edecek kadar ilginç bir olay yoktu ortada yine de bunlara rağmen sevdim. Zaten çok heyecanlı bir yerde bitti, bakalım neler olacak. :) Zaman yolculuğu konularını seviyorsanız tavsiye ederim ama ben olayları hemen anlamak istiyorum diyorsanız biraz uzak durun kitaptan. Belki bende sıkıntı vardır bilemiyorum ama hissettiğim bu. ;)



Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^

Seslendiği kişi dönüp kendisine bakmayınca insanın kendini böylesine zavallı gibi hissetmesi ne tuhaftı.


*****


Tarih boyunca savaşın yükü her zaman gençlerin üzerine yıkılmıştı.



*****


"Bir dağla nasıl savaşırsın? Bir Küreğin bile yokken onu yerinden nasıl oynatırsın ki?"
"Belki de yerinden oynatman gerekmiyordur,"
"Belki de ona tırmanman gerekiyordur."



******


"Açgözlülük insanı yiyip bitirirken onur ne işe yarar ki?"




Bir yorum daha böylece biter, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.:)




Buralarda da varım^^





10 Eylül 2019 Salı

Kitap Mimi^^

Merhabalar^^
Aylar, belkide seneler sonra tekrardan mim yazıyorum. Mim yazmayı çok seviyorum, hele kitap mimlerine bayılıyorum, dizilerde güzel oluyor ama neyse. :)  Mimi Sade ve Derin'den aldım ama orada bulamadım, asıl mim Konumuz Kitap'da.  Bu güzel mim için teşekkürler. :)
Gelelim sorulara^^



1. Kitap size ne kattı?
Çok şey kattı. Ne yazsam az, bazen acaba okumasaydım ne olurdu diye düşünmüyor değilim. Okul okumamdan, yeni arkadaş tanımama, buralara gelmeme kadar çok şeyi kitaplara borçluyum. Geç değil okumak isteyen herkes kitap okusun, nelerin değişeceğini göreceksiniz. 

2. Kitap arkadaş mıdır sizce?
Hem de en iyisinden. Bazen başkalarının yanında bulamadığımız huzuru kitaplarda buluyoruz.^^


3. Neden kitap okuyorsunuz?
Sevdiğim için, yeni maceralara atılmak için, güzel şeyler öğrenmek için, bazen de huzur  bulmak için. 



4. Kitabı ne sıklıkla okuyorsunuz?
Çok yorgun değilsem her gün okumak için elimden geleni yapıyorum, okumadığım zaman ise eksik hissediyorum. 


5. Hangi tür kitapları okuyorsunuz?
Şiir, kişisel gelişim, epik fantastik ve historical dışında çoğu türü okuyorum. 



6. Kitap yazmayı düşündünüz mü?
Düşünmem mi, her okuyanın aklından geçen bir şey. Yazdığım bir kaç şey var hatta ama hiç devam etmedim. :D



7. En sevdiğiniz yazar kim?
Bu soruya nasıl cevap vereyim, her türden sevdiğim yazarlar var deyip bırakmalıyım. 



8. Kitapları ciltler misiniz?
Hayır, hiç sevmem. 



9. Gezi kitaplarını sever misiniz?
Sadece resimli olanları.


10. Kitap alırken kapağına göre mi seçersin?
Kapak önemli ama konu ve yorumlar ilk sırada benim için. Sırf kapak için aldığım olmadı diye hatırlıyorum ama almış olabilirim. :D





Sorular bu kadar, eğlenceliydi. Yaparken gerçekten özlediğimi fark ettim.^^ Yapmak isteyen herkes alabilir. Bu, şu arkadaş deneyeceğim çünkü. :) Umarım bundan sonra daha çok mim yazıları yazarım.
Sevgiyle kalın^^ <3







Buralarda da varım^^








24 Ağustos 2019 Cumartesi

Aşk Nerede?//Ayşe Ayhan Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Yeni yorumlar gelmeye devame diyor. Şimdi daha hızlı olmam lazım, insta hesabımda yeni düzenleme yaptım onu bozmadan devam etmeliyim, o yüzden buradaki yazılarımı hemen yazmam gerekiyor.
Lafı uzatmadan kitabımıza bakalım. Ayşe Ayhan'ın ilk Üç Yapraklı Yonca kitabı okuyup sevmiştim, U kitap sağ olsun oradan da ilk çıkan kitabı Aşk Nerede?'yi aldım ve kitabı bu vesileyle okudum. İki kitap arasından tercih yapacak olursam Üç Yapraklı Yonca açık ara birinci olur.


Hande, kreatif direktörlük yaptığı reklam şirketinde hiç beklemediği bir terfi alır ve hayatı altüst (evet, evet, terfiden dolayı) olur. Şehir değiştirmesi gerekecektir ve bunun nasıl olacağını düşünürken, kendini birden bambaşka bir ülkede (evet, evet, başka bir ülkede) bulur. Giderken yanında bir dolu hayal kırıklığı ve planlar götürür.
Elbette bu hikâye için bize bir de yakışıklı erkek lazımdır. Hani şöyle yakışıklı, kaslı, güçlü, kuvvetli...Eric de bu rol için biçilmiş kaftandır. Ancak her yakışıklının CEO ve centilmenlik abidesi olması da beklenemez, değil mi? 
Bu dağ adamı ve deli kızın yolları kesişecek. O dakikadan sonra Hande'ye çok gülecek, Eric'e çok kızacaksınız, ama bu masum aşk arayışını da çok seveceksiniz. Ve soracaksınız; eee, Aşk Nerede?



Konumuz böyle, yine bir klişe örneği ama bu bir tık daha iyi ama yine de kitabı eh işte buldum.
Hande platonik olarak patronun aşıktır ve onun için canını dişine takar ve şirkette gece gündüz çalışır. Tam hayallerinin gerçek olacağını düşündüğü günden büyük hayal kırıklığı yaşar ve yarındası gün kendini İsviçre'e bulur. Aslında bu kaçış değil, şirket olarak gidiyorlar. Hande İsviçre'ye gider ama kırk tilkiyle Hande'yi başka yere yollarlar. Buradan gitme imkanı olmayan Hande konakladığı yerin sahiplerini sevince bir kaç gün kalmaya karar verir. İşte olanlar burada oluyor. Hande'nin aklı başına geliyor ve aslında ne kadar çok boşa yaşadığını öğrenir.
Hande'yi sevdim, sıradan bir karakterdi. Platonik aşkın ve diğer düşüncelerinden sabırla kurtulmasına sevindim sonrası biraz sıkıntılıydı ama o sonra patronuna yaptığı süper ötesiydi. 


Eric Hande'nin kaldığı pansiyonun sahibinin oğlu. Amerikadan gelen Eric'i hayat şartları İsviçre'de kalmasını sağlar. Başta Hande'nin de dediği gibi dağ adamı gibi davransa da sonradan tatlı bir dağ adamına dönüşüyor. Burada sevdiğim özellik yazarın baştan sonuna kadar Eric'i dağ adamı gibi göstermesi. Bazı kitaplarda baştaki adamla son satırdaki adam çok çok farklı oluyor, sanki o o değil gibi. :P
Eric iyiydi hoştu, Hande gibi ikilemde kalmadı en azından o yüzden sevdim ama aman aman diyeceğim bir karakter değildi ne yazık ki. Sadece bir kaç yerde sergilediği ince davranışı sevdiğimi söylemek isterim. :D


Diğer karakterlerde Neşe dışından geri yabancı diye okuduk ama neresi yabancıydı çok merak ediyorum. Doğrusu kitap İsviçre'de geçmesine, karakterlerin çoğunun yabancı olmasını sadece isimlerinden anladım. Bana çok ilginç bir tarafı gelmedi hani, ülkemizin nadide güzellikte olan, saklı kalmış bir yerinden geçseydi bu olay yine farklı olacağını sanmıyorum. Mesela arada Handa Eric'in yabancı oluşundan dolayı babaannem ne der deyip durdu ama onun üstünden bile durmadı, eğer öyle bir şey olsaydı belki biraz heyecan gelirdi kitaba ama olmadı. O yüzden ben pek bir değişiklik görmedim. Belki kitap kuytu köşelerde değilde tam İsviçre'nin içinden geçseydi, yazar ülke hakkında güzel hikayeler anlatıp, tanıtsaydı daha hoş olabilirdi. Benim beklentim bu yöndeydi açıkçası.
Bunlar dışından ilgimi çeken hiçbir şey olmadı, bu yüzdendir Üç Yapraklı Yonca daha güzeldi. 
Yazarın kalemine diyeceğim yok ama,çok akıcı okunulası bir kalemi var. Daha güzel kitaplar çıkaracağı düşüncesine sahibim, o yüzden yazarı takibe aldım çıkan kitaplarını okumayı düşünüyorum.

Yorumum bu yönde, okumak isterseniz siz bilirsiniz. Güzel, akıcı, bir günden bitireceğiniz, kafa dağıtıcı kitaplardan biri. Bu tarz arayıp da bulamıyorsanız size tavsiye ederim. :) Ama ben bu konulardan hassasım diyorsanız sadece okumuş olursunuz diye baştan söyleyeyim. 
Şöyle ki yazarı n emeğine saygım sonsuz ama birkaç detay ile kitabı daha güzel yapabilirdi, hatta bu imkan her saniye elindeydi ama olmamış, o yüzden yorumum bu yönde. :)




Kitaba puanım 5/3,5^^





Alıntılar^^


Biter her şey insanda biraz iz bırakıyordu, ama ertesi sabah yine, yeni bir gün başlıyordu.



*****



Gerçek aşkın aynı kitapalrdaki gibi olduğunu bilen, ama bunu yaşamayan insanların hayata pozitif şekilde devam etmesi için, aşk kitapalrının salak olduğunu söyleyen insanlar topluluğu. Anlayamadınız mı? Bir kez daha okuyun. :)



*****


Güzellik, dış görünüş, aynalar, kişiler, hepsi size öyle kalay yalan söyler ki. Kendinizi, nasıl göründüğünüzü, nasıl hissettiğinizi, gerçek yüzünüzü görmek istiyorsanız sevdiğiniz insana, onun gözlerine bakın. Çünkü onun bakışları, sizin yüreğinizin yansımasıdır.





Bir yorumda ilk defa hemen bitiyor, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^



Buralarda da varım^^








17 Ağustos 2019 Cumartesi

Mekanik Prenses//Cassandra Clare(Cehennem Makineleri #3) KitapYorumu^^

Herkese merhaba
Yeni yorumla karşınızdayım^^ Bu sefer ki yorumum seri sonu kitabı. 
Not: İlk iki kitabı okumayan arkadaşlar spoiler yememek için devam etmemelerini öneririm. :)
Çok severek okuduğum Cehennem Makineleri 'nin Son kitabı. Cehennem Makinelerini Ölümcül Oyuncaklardan daha çok seviyorum ama kitapta olan olan aşk üçlemesi nedeniyle yazara sevgilerimi gönderdiğim çok oldu. Yani neden? Cassandra, canım benim bu aşk olaylarından alıp veremediğin nedir? Jace ve Clare içinde hep saçmalıyorsun. Burada da çok yüzümü güldüğü söylenemez, güzelim kitabı saçma sapan aşk üçlemesi nedeniyle mahvettin be Cassandra. -_-


Gölge Avcıları yok olmanın eşiğine sürüklenirken tehlike ve ihanet, sır ve cazibe, aşk ve ölüm birbirine karışıyor!
Tessa Gray mutlu olmalıydı. Ne de olsa bütün gelinler mutludur, öyle değil mi? Ancak Tessa, Jem Carstairs’la evlenmeye hazırlanırken Londra Enstitüsü’ndeki Gölge Avcıları’nın başları büyük beladaydı. Mortmain, acımasız otomatlardan oluşan Cehennem Makineleri ordusunu, Gölge Avcıları’nı yok etmek için kullanmayı planlıyordu. Planını tamamlamak için de son bir şeye ihtiyacı vardı: Tessa Gray’e.


Başta da dediğim gibi seri çok güzel ama Cassandra okuyucularını hiç düşünmüyor arkadaşlar. Ya böylesi güzel, eski zamanda geçen kitabın içine neden aşk üçgeni koyulur ki yani. İlk kitabı çok çok sevmiştim, ikinci kitabın sonuna doğru harika gidiyordu ama o son ve bu kitap beni kitaptan soğuttu. Bu kitabı okumamdaki tek sebep son kitap olması ve Will'di. Jem'ide seviyorum hatta yazarın onun için böyle yazması yüreğime dokunuyordu ama neden aşk üçgeni? Neyse bunlar dışında kitap güzeldi ama ilk kitapta aldığım heyecan duygusunu bundan alamdım, çok dönük geçti. O kadar saldırı, o kadar savaş sadece iki-üç dakika için miydi? Tessa'nın nasıl biri olduğunu öğrenmemiz güzeldi, yazarın zekasına hayran kalıyorum bu zamanlarda.



Kitapta yeni tanıdığımız karakterlerden Gideon ve Gabriel'i sevdim, gerçi Gideon'u biliyorduk, Sophie vs. ama bu kitapta okumamız güzel oldu. Ama Gabriel ve Cecily 'in hikayelerini daha çok okumak isterdim. Acaba yazar onlar için ayrıca bir kitap yazar mı merak içerisindeyim. :) Ya da yazmıştır, bir yerde bahsetmişti ben hatırlamadığım için atlamışımdır bilemiyorum. :) Yine daa daha çok yer verebilirdi.
Bir anda şok edici olaylar yaşandı ama sonrasının tatlıya bağlanmasına sevindim yoksa Cassandra benden çok ama çok çekerdi. :P Bu detaylar dışından bahsedeceğim pek bir şey yok. Şimdi okumayanlar için Spoiler yazacağım, çünkü yazmazsam olmaz. -_-


Spoiler Başlangıcı!!!

Okuyanlar toplanın bakalım. :D Evet ilk olarak serisinin sonundan memnun musunuz? Doğrusu ben
m için yarı buruk bir son oldu. Neden Will dedim? Yukarıda Cassandra'nın aşkla bir sorunu var demiştim, haa işte bu sondan daha çok anlıyoruz sorunu olduğunu. Jem'ın ölmediğini, sonsuz yaşayacağını öğrendiğim zamana çok sevdim, birazda üzüldüm açıkçası öyle bir hatayı olmamalıydı ama yazarımızı bizi fazla üzmedi ve bomba! Tamam seneler, hatta asırlar sonra günümüz dünyasından tekrardan karşılaşan Tessa ve Jem çok iyi oldu ama sanki Will hiç var olmamış gibi, hiç tessa onunla evlenmemiş, hiçbir şey yaşamamış gibi yaa benim kalbim iki kişide sevebilir deyip Jem'e koşmasını nedir arkadaşlar? Tamam seneler, asırlar geçti ama biz bir kaç sayfa sonra bunları okuduk, aynı dakikalar diliminde. Cassandara çok kalbimizi kırdın, zaten adam akıllı aşklarını yaşayamadılar sonran ne oldu Tessa Jem'e koşun ve mutlu mesut yaşasınlar! Bu son beni hiç ama hiç mutlu etmedi! Jem hariç. :/



Spoiler Sonu!!!


Evet çimi çook güzel döktüğüme göre son satırları yazıp yorumumu bitirebilirim. Seriyi sevdiğim aşikar, sizde merak ettim okumak isterim derseniz öneririm. 3 kitaplık, heyecanlı, tarihi kitaplar hoşunuza gidiyorsa okuyun ama aşk üçgeni tarzı şeylerden nefret ediyorsanız elinize daha almayın derim, sinir, stres hak getire olur. :D
Yine de Will, Jem, Tessa, Charlotte, Henry, Gabriel, Gideon, Cecily, Sophie ve dahasını okumak çok eğlenceliydi. Tabii unutmamak olmaz Margus. Yazar onun için saçma bir tercih şeysi yapsa da seviyoruz kendisini. :D




Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^

"Hakikaten, içlerinden biri ölse ne fark eder? Senin hep gayet güzel bir ikinci seçeneğin olacak."

Alıntıya not: İşte bu cümle kitabı özetliyor. -_- Aşk üçgeni. -_-



*****


"Ölümden çok daha kötü şeyler vardır," dedi Will. "Sevilmemek  ya da sevememek, bu daha kötüdür."



*****


Hayat bir kitaptır ve henüz okumadığım yüzlerde sayfa var. Ölmeden önce, okuyabildiğim kadarını seninle okumak istiyorum..."






Cassandra Clare'nin diğer kitaplarına yaptığım yorumları okumak için Tık Tık!!


Bir yorum daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^





Buralarda da varım^^