Gençlik Romanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gençlik Romanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Eylül 2021 Salı

Son yıldız Sönene Kadar//T.Y. Mazer Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Dün gece bitirdiğim kitabın hemen yorumunu yazıyorum, ne zamana yayımlanır Allah bilir ama yazayım da sonra saatlerce yorum yazmak için uğraşmayayım. Sıcağı sıcağına her şey daha iyi oluyor. Biraz önce Gurur ve Önyargı için yorumu yeni bitirdim, öğleden beri uğraşıyorum yazmak için çünkü.
İlk olarak yazarın okuduğum ilk kitabı, çıktığı zaman yapılan lansman, tanıtımlarda  ve kapakta gözüm kalmıştı. Geçenlerde yaptığımız alışverişte ekledim, şimdide okudum. 
İlk sayfasından klişeydi, devamında da öyleydi ama sonradan olanlar oldu. Buna sonra değineceğim.
Kitabı sevdim ama beni etkileyen pek bir tarafı olmadı. Off be ne kitaptı diyemedim ama eğlendim.


Manno ve Lavin’in aşkı, sırların gölgesinden çıkmaya çalışırken mücadelesine sizi de ortak edecek...
Manno, kalbimin diğer yarısı…
Kalbinde var olmam için en ufak bir umut olduğu sürece ben buradayım.
Dünya döndüğü ve ben nefes aldığım sürece sen kalbimin sahibi olacaksın…
Âşık olmak için bir ömre ihtiyaç yoktur, bazen tek bir gün bile yeter.
Lavin ve Manno, dünyanın en romantik şehirlerinden birinde, hiç olmadık bir anda karşılaşırlar. Farklı coğrafyalarda bambaşka hayatlar yaşamalarına rağmen aralarında yeşeren aşk sınır tanımaz. Ancak hayat, genç âşıkları çok büyük bir trajediyle sınar. Bu olayla Manno benliğinden uzaklaşırken, çözülmesi güç sırların içine gömülür. Lavin ise bu sırların yarattığı fırtınanın kurbanı olur.
Lavin’in tek güne sığdırdığı aşk, bu fırtınayla baş edebilecek kadar kuvvetli midir?


Hikayemiz İtalya'da başlıyor. Ufak bir kafede göz göze geldiklerinde Lavin ve Manno o saniye birbirine vurulur ve yarındası günü beraber geçirirler.  Sonrasında Türkiye'ye dönen Lavin Manno'dan hiçbir şekilde haber alamaz. Bir gün okulda yeni haber duyulur, İtalya büyükelçisinin oğlu okula gelmiştir ve çok yakışıklıdır. Bu habere fazla ilgi duymayan Lavin'in aslında çokta ilgilenmesi gereken konudur.
Öğrendiği gerçeklerden sonra hayal kırıklığına uğrayan Lavin Manno'nun gerçek duygularını daha iyi anlayınca tekrardan beraber olurlar.
Gel zaman git zaman güzel geçen günlerden sonra yaşanan trajediden sonra hayatları mahvolur.  Manno değişmiş, sert biri olup çıkmıştır. Lavin bunun sebebini öğrenene kadar kalbi kırılmış, bununla baş etmeye çalışır ama aklını ve kalbini toparlayamaz.
Lavin karakteri normal karakterlerden biriydi. Zeki, çalışkan, arkadaş canlısı vs. Sevdim ama duygularını o kadar yoğun yaşadı ki ben depresyona girdim resmen. Bunun dışında iyiydi.
Manno'da aynı şekilde bir karakterdi. Arada kendi bakış açısından da okuduk kendisini, seviyorum her iki karakteri okumayı. Manno'yu Lavin kadar okumadığımız için duygularını tam okuyamadık ama o da az değildi hani. Hele sebebini öğrenince bir kaldım yani.


Hazır o sebebe geldik onun hakkında da yazayım. Şimdi Manno'nun duygularının bir anda tepetaklak olması, yaşadıkları zordu ama bir nedeni vardı. Bunu çoook sonra öğrendik, sonradan öğrenmemiz güzel oldu ama böyle değişik bir sebebin olması beni şaşırttı ne yalan. Ne bileyim daha farklı bir sebep olabilir miydi acaba? Tamam Manno için şarttı ama işte okuyanlar beni anladı bence. Daha zekice bir şey yazabilirdi.

Kitapta geçen bir sürü karakter vardı ama en takıldığım kişi Ayla oldu, kız anladığım kadarıyla dilsizdi ama kitapta bir ya da iki kere geçti bu olay. Şu an bile tereddüt ediyorum inanın. Yazar daha fazla üstünde durabilirdi. 
Bunlara rağmen gideri vardı kitabın, neden aldım bunu demedim. Yazarın kaleni sevdim, bakalım diğer kitapları nasıl, kısa zamanda diğer kitaplarını da okumak isterim.
Bu kitabı kesinlikle okuyun diyemem ama denk gelirse bakın derim. Sonra ki kitaplar için karar vermek istiyorum çünkü. ;)



Kitaba Puanım 5/3,5^^ 



Alıntılar^^

Bencildi, ondan kopamıyordu.
Korkaktı, yalan söylüyordu.
Ve alçaktı... Onu kanatıyordu.



*****


Bu yolculuğa onu tekrar kazanmak için çıkıyordum. Kaybetmek için değil.


*****


Onu özgür bırakmıştı.
Hayır, onu kaybetmişti.


*****


Pantheon'un arka bahçesinde, yine elimi tutup "Yarını benimle geçir," desen, bu sefer kaçıp gitmez, bugünüm de senin derdim. 







Yeni yazılarımda görüşmek üzere^^
Sevgiyle kalın^^





Buralarda da varım^^






8 Şubat 2020 Cumartesi

Isla ve Mutlu Son//Stephanie Perkins Kitap Yorumu^^

Selam^^
Bundan bir iki sene önce seriye başlamıştım, Lola ve Komşu Çocuğu pek sevememiştim. Sonra Anna ve Fransız Öpücüğü kitabı okudum ve serinin birinci kitabı olduğunu anladığım an Lola ve Komşu Çocuğu bir daha okudum. Bu sefer sevmiştim, Isla ve Mutlu Son kitabını da en kısa zamanda okurum demiştim ama sene geçti aradan. My Twin okuyunca benim de canım çekti. :D Serinin en sevilen kitabını okudum, peki ben sevdim mi? Cevaplar aşağıda! ;)

Aşk onları bir yaz günü, asla uyumayan şehrin sokaklarında yakalamıştı… ama ya ona sahip çıkmak düşündükleri kadar da kolay değilse?
Romantizme umutsuzca inanan Isla, lise birinci sınıftan beri kendini çizdiği karikatürler arasında kaybetmiş Josh'a âşıktı. Yaz tatili esnasında Manhattan'da yaşanan tesadüfi bir karşılaşma sonrasında Isla belki de aşkın o kadar da uzakta olmadığını fark etmişti. Ancak yeni okul yılının başlamasıyla Isla ve Josh, her genç çiftin karşılaştığı güçlüklerle yüz yüze gelmek zorunda kalmışlardı: ailevi sorunlar, gelecek kaygısı ve birbirlerinden ayrılmak zorunda kalabilecekleri gerçeği.


Isla'yı Anna'den tanıyorum, çok az bahsetmişlerdi ama son kitabın konusunu okuyunca daha çok merak ettim. Isla Fransa'da amerikan okuluna gitmektedir, ilk yıldan beri uzaktan Josh'u sevmeye başlayan Isla son senesinde başına imkansız bir şey gelir. Amerika'dayken aynı kafede karşılaştığı Josh ile o geceden sonra hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanan Isla okula geldiği zaman aslında bazı şeylerin değiştiği anlar. En yakın arkadaşı Kurt ile kardeş gibi takılması çevreye başka yansıttığı için erkekler ve Josh Isla'ya yaklaşamaz. İlerleyen zamanda her şeyi anlayan Josh ve Isla sevgili olurlar ama aşkları çokta uzun sürmez. Siyaset ile ilgilenen Josh'ın babası ve annesi oğulları için farklı planlar düşünmektedir. Burada ailesi için diyeceğim çok şey var ama spoiler olur diye bir şey demiyorum. ;)

Karakterler olarak sevdim Isla'yı ama son kısımlarda yaptığı yazarın zorlaması gibi olmuş, sevemedim oraları. Josh'un aşkına bayıldım, oğlan güzel sevdi bee. Sadece yazar keşke Isla'ya olan hislerinin başlangıcından bahsetseydi, oralı okumak zevkli olurdu. Bunların yanı sıra Lola'nın, Anna'in kitapta yer almasını çok sevdim, hatta sevdiğim kısımlardan biriydi. Sonradan Josh'un Isla'ya yaptığı jest, çizimler falan çok iyiydi. Seride en sevdiğim kitap değildi ama çizimler, çiftin güzelliği için ilk bu film olsun dedim. Yoksa en sevdiğim yine Anna ve Fransız Öpücüğü.


Serinin en güzel kitabı diye geçiyordu ama ben o kadar sevemedim. Aşkları güzeldi lakin daha neyin ne olduğunu anlamadan hemen bir ayrılık girdi araya, sonradan olanlar, kızın saçma düşünceleri ve sonrasından gelişen kısımlar. Yani kısacası Josh'ın aşkı, çizimleri haricinde pekte gideri yoktu ne yalan. En güzel denilen kitap benim seride sevdiğim en son kitap oldu. Lola bile ikinci. :D Beklentimi yüksek tuttum mu evet ama bu beklentiden farklıydı. Yine de o sonlar sayesinde 4 puanı hak ediyor. :D
Sadece okumak isteyenler beklentiyi fazla yükseklerde tutmasın. ;)
Isla ve kardeşleri arasındaki ilişkiyi sevdim, Isla'da diğer karakter gibi bazı meseleleri son sayfalarda fark edenlerden ama olsun, sevdim. O gizli yer, Kurt ile arkadaşlığı hepsi güzeldi.

Genç okura hitap eden, minnoş bir seri. Okumak isteyenler deneyebilir ama bu tarz okumak istemeyenler için basit, sıradan gelebilir.
Bu arada kitap kapaklarından bahsetmek isterim ki aşırı güzel, seriyi sevmemdeki bir diğer sebepte bu olabilir, rengarenk. :)



Kitaba Puanım 5/4^^






Alıntılar^^


Josh çok güzel, dağınık, tutkulu bir sanat ederi ve ben boş bir tuvalim.



*****


Şemsiyeler çok küçük ve zavallı, onları unutmak kolay.



Alıntılara not: Alıntıları sevsemde kız burada kendini yerden yere vuruyor, şaşırıyor muyuz? Bizlere özgü değil bu kendilerini küçük görmeler. -_-





Böylece bir yorum daha biter, diğer yazılarımda görüşmek dileğiyle...
Sevgiyle ve kitaplarla kalın^^
Not: Bloguma destekte bulunmak isterseniz yan ve alt kısımdaki reklamları tıklayabilirsiniz. ;)



Buralarda da varım^^







21 Mart 2018 Çarşamba

Fangirl//Rainbow Rowell Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Uzun aralıklar sonrası kitap yorumlarım gelmeye devam ediyor. Bu yorum biraz geç gelecek ama yapacak bir şeyim yok, ilk önce Camlar Şehri yorumum var. Kitabımıza gelecek olursam, yazarın Eleanor&Park kitabına My Twin ile bayılmıştık. Zaman sonra yeni çıkan kitabı hediye olarak geldi ama nedense okumak içimden gelmedi, ilginç değil mi? Tabii sonunda okudum ve Pegasus'un ahımı tutuyor ne çıkardıkları kitapları 10 günde anca bitiriyorum.(Bknz. Bülbül.)
Kitabı sevdim ama yarıdan sonra. Bir Eleanor&Park olmaz ama yine de pek bir sevdim. ;)

Cath bir Simon Snow hayranıdır.
Öyle ya, tüm dünya Simon Snow hayranıdır...
Ancak bu Cath için bir hayat felsefesidir ve o takipçi olma konusunda çok iyidir. İkiz kız kardeşi Wren'le çocukluklarından beri Simon Snow kitaplarını defalarca okumaktan, hayran kurgusu yazmaya kadar, kendilerini seriye adamış, annelerini kaybetmelerini de ancak bu şekilde atlatabilmişlerdir. Büyüdükçe Wren'in hayranlığı azalsa da Cath'in vazgeçmeye niyeti yoktur.
Üniversiteye gidecekleri sırada Wren, onunla aynı odada kalmak istemediğini söyleyince Cath kendi rahat dünyasının tamamen dışında, bir başına kalır. Son derece utangaç olan Cath, kendini yazdığı hayran kurgusuna kaptırmıştır. Hikâyesinde her zaman ne diyeceğini gayet iyi bilmekte ve gerçek hayatta hiç tecrübe etmediği romantizmi öyküsüne yansıtabilmektedir. Wren elinden tutmadan da Cath her şeyin üstesinden gelebilecek midir? Kendi hayatına başlamaya gerçekten hazır mıdır? Ya kendi hikâyelerini yazmaya?..
En önemlisi de Simon Snow sevdasını geride bırakma pahasına yola devam etmeyi istemekte midir?


Konuyu ilk okuduğum zaman aklımda farklı bir konu belirdi ve okuduğum zaman aklımda olanlar çıkmadığı için biraz şaşırıp bocaladım. İlk olarak kitabımıza ikiz kız kardeşler var. Biri içine kapanık diğeri ise insanlarla haşır neşir olmayı baya bir seviyor. Kızlar yaşadıkları ailevi sorunlar nedeniyle kendilerini Simon Snow(Harry Potter gibi) serisine kaptırırlar. Dünyaca ünlü seri için Hayran kurgusu yazmaya başlayan kız kardeşler(Cath&Wren) Üniversite başlayıp, hayatları başka bir şehirde deva etmeye başlayınca değişir. Dışa dönük olan Wren Cath ile yurtlarının ayrı olmasını istemesiyle Cath'in bütün dünyası başına yıkılır ve tek başına ne yapacağını bilemez. Buradan sonra konu başlıyor. Cath karakterine kitap boyunca biraz ısındım, biraz ısınamadım. Değişik bir karakterdi, hem de öyle öyle değil. Bir kere dış dünyaya bütün gözlerini kapatan bir karakter için fazla cesurdu. Eğer çok kapanıksa en azından içinde biraz korku olsun, kısacası Cath korkak mıydı, yoksa çevresine rol mü yapıyordu anlamadım gitti. :/ Koskoca bir şehre okumaya gidiyorsun ve kampüsten sışarı adım atmıyor. Senin bir şeylere ihtiyacın yok mu? Az çık gez vs. gibi şeyler yap bakalım nasıl bir yermiş oralar. Bu kitapta ne yazık ki yazarın bir kaç hatası vardı. Acaba ilk kitaplarından biri mi? Gerçi Eleanor&Park'da da vardı böylesi hatalar. Bunların yanı sıra ikiz kardeşinin yaptığı hatalara karşı duruşunu sevdim, bende olsam aynısı yapardım, hatta daha beterini. Fazla geri de kalması olmadı, sonuçta kaç senelik ikizin senin. 25 senelik ikizim olduğu düşünülürse. :D



Diğer karakterler de Wren'i hem sevdim hem kendisine kızdım. Cath'in arkadaşları(Evet bir kaç arkadaş edindi, o da zorla. :P) Levi ve Reagan'ı çok sevdim. Kitap devam ettikçe daha çok sevdim hatta. En çokta Levi'yi. O dağınık sarı saçlarına ise bayıldım, artı sürekli gülmesine, karşılıksız iyilik yapmasına vs. İşte öyle karakterler gelin bize yazarlarımız. :D


Kitaptan yarıya kadar sıkıldım ne yalan. Yazar belli bir zaman hep tekrarladı, işte Cath yemekhaneye inmedi gofret yedi, ödevlerini yaptı, yattı, derslere girdi. Levi ve Reagan'la konuştu vs. Bunlar gerçekten sıkıcıydı ama yarıdan sonra olaylar farklı bir boyuta geçinde sevmeye başladım. Hatta devamında neler olacak diye baya merak ettim. Buna rağmen kitabın yarısının boşa gitmesi benden eksi puan almasına yol aştı maalesef. Yazarın kalemine ve yazığı değişik karakterlere bayılıyorum ama. Hele o sonlaaaaaar!!! Bu kitabı bitirip bıraktığım zaman vay beee, gerçekten güzel bir kitaptı dedim. Konunun sona doğru klişe olmasından değil, karakterlerin ilginç ve kendilerini sevdirmelerinden bence. Sonu hakkında değişik bir şey yazmış olsam da yazarın en az bir kitabını okuyanlar ne demek istediğimi anlamıştır. :)
Bunların yanı sıra kitapta geçen Simon Snow hikayesini sona doğru atladığım doğru. Harry Potter'ı okumadım ama okuyanlara göre çok benziyormuş ki büyü okulu denince akla ilk gelen Harry Potter olunca normal bilinmesi. Bu hikayenin sonunda neler oldu olayını yazmamış yazar, çünkü bununda ayrı bir kitabı var. Yeni çıkan Asla Vazgeçme. Kitabı beğenen çok olduğu için almayı düşünüyordum ama olayı anladığım an vazgeçtim. Spoi olmayacağı için söylüyorum. Asla Vazgeçme kitabın ana karakterleri erkek ve aralarında ilişki söz konusu. Son zamanlarda okuduğum kitaplarda bu tür olaylarla sıkça karşılaşıyorum ama yan karakterler olduğu için pek rahatsız etmiyor beni ama bu kitapta ana karakterler olunca okumak içimden gelmiyor, sevmiyorum çünkü. Herkesin kendi hür düşüncesi, tercihi ama benim de bu yönde tercihim varsa kimse beni yargılayamaz. O yüzden yazarın Sabit Hat kitabından devam etmeyi düşünüyorum. Ve Simon Snow için sonradan neler olduğunu bir şekilde öğrenebilirim. :)



Baya bir şey yazdığıma göre tavsiye kısmına geçebilirim. Kitabı gerçekten sevdim ve öneriyorum. Böyle klişe ama değişik karakterli kitaplar hoşunuza gidiyorsa şans verin derim. ;)
Son olarak bize hediye ettikleri için canlarımıza kucak dolusu teşekkürleeeeer, sevgileeeer.^^




Eleanor&Park Yorumu İçin Tık Tık!!




Kitaba Puanım 4/5^^



Alıntılar^^


"Biriyle ders çalışacağım."
"Çok geç olursa odaya yürüyerek dönme," dedi Levi.
"Ben odaya hep yürüyerek dönerim," dedi Reagan terslenerek.
"İkisi farklı," dedi Levi ona sıcak bir gülümseme sunarak. "Sen insanlarda Kırmızı Başlıklı Kız izlenimiz yaratmıyorsun. Tersine onları korkutuyorsun."



*****


Levi gülümsedi ama zaten sürekli gülümsediği için dudaklarında var olan gülümsemenin genişlediğini söylemek daha uygun olurdu.



*****


"Hiçbir şey bilmiyorsun..."
"Bilmem gerekmiyor," dedi Levi "Kalbim senden yana."



*****


Cath bakışlarını Levi'den ayrımadan muzu yedi. "Sana şu an gözkyüzündeki ayı bile verebilirim." dedi.
Gözleri mutlulukla parlayan Levi tek kaşını kaldırdı. "Peki onu benim için feda eder misin?

Alıntıya not: Bu sahne ve öncesi çok tatlıydııı.^^





Bir yorum daha biter. Başka ve daha hızlı gelen yorumlarda görüşmek dileğiyle.
Sevgiyle ve bol kitapla kalın.^^



 Buralarda da varım^^





27 Ocak 2018 Cumartesi

Anna Ve Fransız Öpücüğü//Stephanie Perkins Kitap Yorumu^^

Selam^^
Yine yeniden kitap yorumu ile karşınızdayım. Bu sefer ki kitabı çok sevdim. Gerek kapak, gerek içeriği kesinlikle tavsiye edeceğim bir kitaptı. Yazarın Lola ve Komşu Çocuk kitabını pek sevememiştim, bu kitaba da şüpheli yaklaştım ama tam tersi çıktı. U kitap'tan bu kitabı ve Isla Ve Mutlu Son'un 20 TL'ye aldık. İyi alışveriş oldu yani. :D Kitabı gerçekten çok sevdim, Lola ve Komşu Çocuk'ta yaşadığım hayal kırıklığını yaşarım diye korktum ama yazar beni ters köşe yaptı. :D

Anna’nın Atlanta’da iyi bir işi, en yakın arkadaşı ve sevgili olup olmadıklarından emin olmadığı hoşlandığı bir çocuk vardı. Lisenin son senesi için de sabırsızlanıyordu. Bu yüzden babası onu beklenmedik bir şekilde, Paris’teki bir yatılı okula yollamaya karar verdiğinde pek de mutlu olmamıştı, ta ki Étienne St. Clair ile tanışana kadar. Tek sorun… çocuğun bir kız arkadaşı vardı ve tabii Anna’nın da neredeyse bir erkek arkadaşı… Kıl payı kaçırılan romantik anlarla dolu bir sene, bir Fransız öpücüğü ile sonuçlanacak mıydı?

Kitabın konusu klişe gelebilir, hatta klişe de ama çok farklı bir duygusu vardı kitabın. Gençlere yönelik olsa da Paris ve onun verdiği duyguyu her yaştan kişi okuyabilir. O yüzden 'Gençler için bu kitap, ben okumam!' demeyin. :) Karakterlerimizin hepsini sevdim. Anna'nın yaşadıkları, zorla uzak bir ülkeye okumaya gönderilmesinin verdiği sıkıntılar çok iyi anlatılmıştı. Tabii gelen yardımlarda bir o kadar tatlıydı. Tabii Anna karakterinden gözüme batan bir kaç şey oldu, düzenli oluşunun ima edilmesi saçmaydı bence, her insan düzenli olabilir ki Anna'da sıradan insanların düzenine sahipti. Acaba yazara göre bu sıradanlık onun için dünyanın en büyük şeyimi. Artık bu konuda nasıl bir düşünceyle yazmış yazar bilemiyorum am değişikti. :/ Yine de bunlara rağmen sevdim, sinema sever olup, sinema hakkında söyledikleri harikaydı. Fransızların sinemaya bu kadar değer verdiklerini bilmiyordum ve bu konu nedeniyle orada yaşayabilirim. Tabii Fransızca bilmem şart. :P
Birde St. Clair'ımız var. <3 Yaa yazar bu kadar mı iyi anlatır bir karakteri. Haa öyle ahım şahım bir  şeyi yok, hatta karakterini fazla mükemmel yapmamak için boyunu çok ama çok az kısa olarak yazmış. Yine de Anna gibi sevdik kendisini, sevgilisi olsa da olmasa da. :D Burada yazarı gerçekten tebrik ediyorum, St.Clair'ın sevgilisi oluşunu sürekli gözümüze sokup, Anna'yı kötü duruma düşürmek istememiş. Belli kitaplarda bu göze sokulunca ana karakter kötü insan konumuna düşüyor. Yazar gerçekten düşünüp yazmış her satırı ve karakteri.
Bunların yanı sıra St.Clari için o kadar güzel tanımlar eklemiş ki yazar cidden bayıldım. Tam bir ergen gibi davranıyorum diyemem, okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Böyle aşklar kalmamış be Sebastian, bizde okuyup hayran kalıyoruz işte. :D 



Diğer karakterlerden Meredith, Josh ve Rashmi'yi sevdim. Josh Isla ve Mutlu Son'da yer alacak ve inanılmaz merak ediyorum. Bu kitapta çok içine kapanık ve gizemli bir karakterdi ki Isla'da az da olsa gözüküyor ve nasıl biri olduğunu hemen anlıyoruz. Gerçekten inanılmaz derecede merak ediyorum bu karakterleri, umarım hayal kırıklığı olmaz.
Şimdi bundan sonra Lola ve Komşu Çocuğu tekrardan okuyacağım. Doğrusu pek sevmemiştim o kitabı, hatta aldığım için üzüldüm ama bu kitaptan sonra Anna ve St.Clair çiftimizin de Lola'da yer alması tekrardan okuma neden oluyor. Tabii bunların yanı sıra serinin saçma bir şekilde çıkması da en büyük nedenlerden biri olabilir. :/ O yüzden en kısa zamanda Lola sonra ise serinin son kitabı Isla.^^


Kitap sıkmadan devam ediyor.Arada Paris hakkında bilgi vermesi yazarın konu hakkında iyi bilgiler edindiğini gösteriyor. Hem kültür hem aşk ve arkadaşlığı barındıran kitapları hep sevmişimdir. Bunlarla beraber okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamayacağınız bir kitap. Belki bazı yerlerine kızıp, bu ne yaa diyebilirsiniz ama bunlara rağmen okumaya devam edin derim. :) 




Yazara gelecek olursak, beni Lola'da hayal kırıklığı içinden bıraktı ama bunda çıtayı baya yükseltti. Yukarıda da dediğim gibi umarım son kitap, Isla ve Mutlu Son Anna ve Fransız öpücüğü gibidir. Kitap hakkında daha fazla şey söylemek isterdim ama iyice ergen konumuna düşmeye gerek yok. :D Ergen dedim ama yine de küçük, büyük fark etmez herkes okusun derim. Çok tatlı ve çabuk biten bu seriyi tavsiye ediyorum. Eğer beğenmezseniz sırf kapakları içinde kitaplığınızda durabilir. :)
Ve en önemli konu ise seriye başlayacak olanlar çıkış tarihlerine göre alıp, okumasınlar. İlk Anna ve Fransız Öpücüğü, sonra Lola ve Komşu Çocuk en sonda Isla ve Mutlu Son^^
Yayınevi neden böyle çıkarmış halen daha bilmiyorum ama hazır seri tamamlanmış böyle okumaya devam edin. :)


Seri sıralaması ve kapakları böyle. Yabancı Yayınları orijinal kapakları kullanmayı tercih etmiş, iyi de yapmış. :)



Kitaba Puanım 5/5^^



Alıntılar^^

"Annem Amerikalı," dedi sakince. "Babam Fransız. San Francisco'da doğdum ve Londra'da büyüdüm."


*****


St. Clair kendi kendine gülümsedi. "Sarı perçemini sevdim," dedi sonunda. Öne uzandı ve hafifçe saçıma dokundu. "Saçın mükemmel."


*****

Paris'i özlüyordum ama ev değildi. Daha ziyade...bunu özlüyordum. Telefonun öbür ucundan gelen sıcaklığı. Evin bir yer değil de insan olması mümkün müydü? Eskiden Bridgette evimdi. Belki de St.Clair yeni evimdir.


*****

Onu inceledim. Serçeparmağının tırnağını kemiriyordu. Okuduğu kitap güzel olmalıydı. Serçeparmağı heyecanlı ya da mutlu demekti, başparmak ise düşünceli ya da endişeli. Bu hareketlerin anlamlarını biliyor olmama şaşırdım. Onu ne kadar yakından incelemiştim ki?





Bir yorum daha biter, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^



 Buralarda da varım^^










12 Nisan 2017 Çarşamba

Ruh Öküzüm//Lauren Morrill Kitap yorumu^^

Herkese merhaba^^
Artık internetsizlik isyan ettirecek raddeye geldi. Türk Telekom nasıl bir şirketse artık adamlar doğru düzgün iş yapamıyor. Bu zaman kadar herkesin Türk Telekom(TTNET) için sıkıntıları oldu ama bizim bu sıkıntımız boyut atladı resmen. Kitap yorumu diye başlık attım ama yazdıklarıma bakın. Ama bütün işlerinizi internetle halleden biriyseniz bir kaç hafta bile dayanamazsınız ki biz 6 aydır dayanmaya çalışıyoruz. İnanır mısınız blogum da yazı yazmak bile içimden gelmiyordu, yine de tekrardan blogumu ihmal ettiğim kafama dank etti ve bir şekilde işte karşınızdayım. 
Gelelim kitabımıza. Instagram'da takip ediyorsanız kitabı okuyalı uzun zaman oldu ama yeni yorumu giriyorum. Bundan sonra bir tane daha kitap var yorumlanacak. O yüzden her iki kitaba da yorum yapıp fazla bekletmeyi düşünmüyorum. Kitabımız bize hediye olarak geldi. Uzun zamandır kitaplıkta okunmayı bekliyordu. Başta yetişkin kişileri konu aldığını sandığımdan uzak durdum ama konuyu dikkatli okuyunca aslında gençlik romanı olduğunu fark ettim. Konu daha fazla ilgimi çekince daha fazla bekletmeden kitabı elime aldım. Çok sevdiğim bir kitap oldu. Bitirdikten sonra bekletmekle çokta iyi yapmamışım dedim. Daha fazla yorumdan önce konuyu ekleyip detaylara geçeyim.^^

Ruh ikizini bulmak ya da bulmamak… İşte bütün mesele bu!
Yere dökülmüş fındıklı kahve birikintisine düşüp sırılsıklam olmak ve -inanmazsınız ama!- yanlış adama sırılsıklam âşık olmak tamamen farklı mevzulardır. Lisesinin en başarılı öğrencilerinden Julia biraz sakardır ama kurallara uymak ve her şeye hazırlıklı olmak konusunda ondan iyisi yoktur. Zaten bu yüzden çantasında bir kalemtıraş ve cebinde de Shakespeare'in -doğal olarak- cep kitabı vardır. Çocukluk aşkı Mark Bixford'ı da aynı nedenle Rİ'si (Ruh İkizi) seçmiştir.
Ancak bu sömestri tatilinde Londra'ya düzenlenen okul gezisinde ezelî düşmanı, sınıfın soytarısı Jason'la eşleştirildiğinde Julia'nın kuralları çorbaya dönecektir. Katıldıkları çılgın bir partiden sonra Julia bilinmeyen bir numaradan romantik mesajlar almaya başlar! Jason, birkaç kuralı yıkmayı kabul ederse ona gizemli talibinin kimliğini öğrenmesinde yardımcı olacağına dair söz verir. Londra'nın tarih ve kültür dolu sokaklarında beyhude (edebiyat sınavında çıkarsa, anlamı: yararsız; boşuna) bir arayışa giriştiklerinde Julia attığı her adımda çok büyük bir sürprize yaklaşacaktır: Gerçek aşka.


Konusunu okuyunca eğlenceli bir kitaba benziyor diyorsunuz, ee haliyle kitap sizi yanıltmıyor. Julia okulun en sakin, bütün ödevlerini, projelerini yapan bir öğrenci. Öğretmenlerinin ilgisine ve sevgisine alışan Julia okulda skandalı da çıkmadığı sürece hayatını bu düzen çerçevesinden geçirir. Ta ki Sömestri tatilinde gittikleri Londra'da okulun en çapkın, ele avuca sığmayan Jason ile eşleşene kadar. Daha ilk saniye de bütün planları alt üst olan Julia ne yapacağını başta bilemez ama macera ve aşkı bulma umuduyla bütün tabularını yıkar.
Julia sevdiğim bir karakter oldu ama o kadar zeki olmasına rağmen bazı şeyler anlamamak için diretmesine sinir oldum. Gerçekler apaçık ortadaydı ama Julia, üç maymunu oynuyor derler yaa aynen o şekil de davranıp durdu. Yoksa komik ve sevecen bir karakterdi. 


Jason zeki ama uçarı kaçarı, kurallı yıkan, geçmiş acısını kalbine gömen bir genç. Okulun popüler çocuğu Jason ne yapsa olay oluyor ve skandallarda arkasından geliyor. Arkasından yapılan dedikodulara bir de okulun sessiz sedasız, çalışkan kızı dahil olunca işler çıkmaza giriyor. Tabii Başta Jason için eğlence olsa da sonradan olanlar aklı hayaline sığmayacak şeyler ve bunları fark eden Jason ne yapacağını şaşırıp çıkmaz sokağa girer. Julia'ya olan başta ki davranışlarını yadırgamadım, konuya uygun dedim ama sonradan Julia'ya olan davranışlarının neden değiştiğini anlamadım. Yazar bunun için de bir şey söylememiş, yani kısacası bazı şeyler hava da kalmış. :D. Tabii sonda bazı şeyler ortaya çıktı ama beklediğim gibi değildi. Yine de Jason karakterini de sevdim. Julia'ya yaptığı iyilikler, zorbalıklar ve sonradan gelen mükafat on numara beş yıldızdı.^^ En çokta şarkı söylediği kısım. Okuyanlar ne demek istediğimi anlamışlar ama okumayanlar için o kısım en romantik ve en sevdiğim yer oldu^^


Diğer karakterlere de değinmeme gerek yok çünkü kitap yüzde doksan iki karakter etrafında gerçekleşti. Tabii sinir olduğum bir kaç karakter olmuştur ama bunu da yazar halletmiş. Kitabın sonunda bazıları için şok olabilirsiniz. Ben şok üstüne şok yaşadım. :P Bu kadar abartmaya gerek yok kanımca ama şok olduğum gerçek.
Konu da Londra'nın Tarih ve Kültür dolu sokaklarında... diye başlayan cümle de Londra'nın bilmediğim yerlerini öğreneceğim diye düşünmüştüm ama tek farklı yer Shakespear'ın doğduğu, yaşadığı yerdi ve orada ki tarihi güzellikleri de okuduk diyemem. Yani konu da böyle bir yazı geçince hem eğlenceli hemde tarih ve kültürü öğreten bir kitap beklerken bu yönüyle beni hayal kırıklığına uğrattı. Yine de bu kısımları atlarsak gerçekten sevdiğim, yazarın kalemine hayran olduğum bir kitap oldu. Ve bu kitapla anladım ki ben gençlik romanlarını gerçekten çok seviyormuşum ve bu tarzı daha çok Pegasus çıkarıyormuş. Gençlik romanlarını sevdiğimi anlamama çok sevindim ama bu tür kitapları daha çok Pegasus'un çıkarmasını fark etmem üzülmeme neden oldu.

Kısacası kitabı çok sevdim. Pek umudum yoktu ama beni ters köşe yaptı. Bütün kurallarını macera ve aşk için yıkan karakterleri ve bunları eğlenceli bir şekilde anlatan yazarın kalemini çok sevdim. Bir de Julia tam bir kitap kurdu olunca bana en yakın karakter oldu çıktı. Jason ise anı yaşayan ve çevresini de düşünen biri olması ile kalbime taht kurdu. Uzun lafın kısası yazar çok güzel bir kitap yazmış. Elimde uzun süre tutamadım, çünkü yazar öyle akıcı bir şekilde yazmış ki 2 günden okuyup bitirdim, sıkıldığım her bir sayfa dahi olmadı.

Adını çok güzel yansıtan bu kitabı okumanızı öneririm. Ama benden geçti bu gençlik kitapları diyorsanız size hitap etmeyeceğini şimdiden söylemek isterim. Daha çok benim gibi gençlik kitaplarına ilgi duyan, okuyunca sıkılmayan kişilere tavsiye ederim. Sizler de okursanız pişman olmayacaksınız, inanın bana.^^ Yazarın diğer kitabını merak ediyorum, listeye aldım. Bir kaç yorum okuyunca ikinci kitabı daha çok sevilmiş. İkinci kitap derken bu kitap seri değil, yazarın ülkemizde çıkmış ikinci kitabını kastediyorum.^^

Gelelim kitabımızın kapağına^^
Başta neden kitabı uzun süre kitaplıkta beklettiğimden bahsetmiştim, kitabın yetişkin tarzı olduğunu varsayıp elime almadığımı. Buna sebep olan konudan ziyade kitabın kapağıydı. Kapakta iki liseli gençten çok 30'lu yaşlarda olan bir çifti andıran kişileri koymuşlar. Bu sebeple yetişkin tarzı sanıp, böylesi bir yanılgıya düştün. Bir de böyle rengarenk bir kitap için böylesi figüranların olduğunu görmek kapağa eksi vermeme sebep oldu, mesela yazarın diğer kitap kapağı daha güzel^^


İşte kitap kapakları^^ Sizce hangisi daha güzel??
Not: yukarıda dediğim gibi seri değil, iki kitapta da ayrı kişilerden bahsediyor. Ve ikinci kitapta geçen karakterleri ilk kitapta ne duydum ne okudum. :D




Kitaba Puanım 5/5^^



Alıntılar^^


Benim de bir e-kitap okuyucum vardı ama neredeyse hiç kullanmıyordum. Mutlaka sayfaları kıvırmalı ve kenarlarına notlar yapıştırmalıyım. Kitapları sadece okumamalı, onları yaşamalıydım. 


*****

Mark, Chris ve Jason arasıdan sürekli hata yapıyordum. Mark bir hayaldi, Chris bir gizemdi ve Jason bir hataydı... Artık anlayamıyordum.



*****


Alıntıya Not: Julia tam kitap kurdu ama mesajlarında ki bu kısaltmalar nedir? En sevmediğim şeydir kelimelerin ünlülerini alıp dımdızlak bırakmak. Ne kadar gençlik kitabı olsa da yazarın böyle şekilde yazmasını istemezdim. Rahatsız oldum doğrusu. Bunun yanı sıra şu yazının doğruluğuna bakın. Demek sadece ülkemizde yaşanan bir olay veya düşünce değilmiş, uzak diyarlarda da böyle muamele gören kitap kurtları varmış. :D

Not: Ne kadar güzel bir kitap olsa da fazla alıntı olacak bir bir cümle çıkmadı. :D

Bir yorumun daha sonun geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^


Buralarda da varım^^

31 Ocak 2017 Salı

Çevrimiçi Kız//Zoe Sugg Kitap Yorumu^^

Herkese merhabalar^^
Bugün sizlerle bir ilkimi paylaşacağım. E kitap zor okuduğumu bir kaç yorumumda bahsetmiştim. Halen daha normal kitap kadar hevesli değilim bu duruma ama bazı yayıncılar! sağ olsun buna bizi kendi elleriyle itiyorlar. Evet tahmin ettiğiniz ve kitabın isminden de anlaşıldığı üzere yayınevimiz Pegasus oluyor. Kendisi Yayınevleri arasında ne çok pahalıya kitap satan yayınevidir. Ciltli-ciltsiz fark etmez kitap fiyatları dudak uçuruyor. Arada istisna oluyor tabii, sevdiğimiz ve gözümüzü diktiğimiz kitaplar oluyor, alıyoruz ama hepsi de iyi değil sonuçta. Bu sebeple bir kaç yorumda kendisine güvenemediğim Çevrimiçi Kız'ı e-kitap olarak okudum. Bitirme süresini göz önüne alırsak kitapların yerini tutmadı tabii ki, ama o kadar parayı hayal kırıklığına uğrayacağım bir kitaba da vermek istemedim. Buna ne yüreğim ne de cebim dayanırdı. Hayal kırıklılığı yaşadım mı sorusunu da birazdan açıklayacağım :) 



Penny, Çevrimiçi Kız rumuzuyla arkadaşlık, erkekler, çılgın ailesi ve hayatını ele geçirmeye başlayan panik ataklarla ilgili hislerini blogunda paylaşmaktadır. İşler iyice sarpa sarınca, ailesi hava değişiminin Penny'ye iyi geleceğini düşünerek onu hemen New York'a götürür. Burada, muhteşem yakışıklı gitarist Noah'ya ilk görüşte âşık olan Penny, aralarında geçen her şeyi blogunda anlatmaya başlar. Ancak Noah'nın da bir sırrı vardır; Penny'nin herkesten gizlediği blogger kimliğini ve en yakın arkadaşıyla ilişkisini tehdit edecek kadar büyük bir sır…


Kitabımız tam bize itham edilmiş gibi. Blog'u olan blogger bir arkadaş ana karakterimiz. Lakin bizim gibi kendini ifşa etmiyor. İçinde yaşadığı zorlukları Çevrimiçi Kız adı altında blogunda paylaşıyor. Blogda yazar olarak herkes kendisini sevsem de gerçek hayatta öyle değil ve içe kapanık, hemen her yerde atak geçirecek bir hali var. Tabii sakarlıkları da ona yardımcı olmuyor. Neler çekti kız. Hele o son yaşananlar çok fenaydı. Onları da geçtim arkadaşım dediğin kişinin seni en ummadığın yerden vurunca hayat daha da zor oluyor.
Annesinin işleri nedeniyle New York'a bir kaç günlüğüne gitmeye karar veren Penny oraya gittiğinde her şeyden uzaklaşır ve bambaşka bir serüvene adım atar.
Yaşadığı sıkıntılardan sonra böylesi Penny'ye iyi geldi ama yazarın birden bire her şeyi gerçekleştirmesi beni pek etkilemedi hatta düşündürdü. Ve eksiyi(-) benden aldı. Kitabı Eylül ayından başlayıp Ocak ayının başlarında bitirdim. Çok uzun bir ara değil mi? İşte bu yüzden e kitap okumayı sevmiyorum. Sadece e kitap okumak bana göre olmadığı için yanında kitapta okuyorum. Eee haliyle hangisini okusam acaba soruları oluyor ve ben kitaptan yana hakkımı kullanıyorum.



Bunları geçecek olursak karakterleri sevdim. Penny'nin yan komşusu, çocukluk ve tek dostu olan arkadaşı Elliot'ı daha çok sevdim. Tabii bir ara Penny'nin yaptıkların sinir olsam da ve yazarın Elliot'u farklı bir kişilikle karşı çıkarmasına sinir olsam da kitapta en sevdiğim karakter oldu diyebilirim.
Birde Noah var. Kendisinin kitaba dahil olması biraz zaman aldı ama girdiği anda da çıkmak bilmedi. :P Çıkmaması normal çünkü erkek karakterimiz :P Espri yaptım, gülün :P Şaka bir yana burada bir dokundurma yaptım. Noah'ın birden bire ortaya çıkması, Penny'nin hemen onunla sıkı fıkı olması beni olumsuz yönde etkiledi. Gidişatı güzel olan bir kitap için hayal kırıklığı oldu. 
Yine de sevdim kendisini, Penny her anlamda şanslı kız oldu çıktı ortaya. 

Kitabı konular ve işleyiş açısından sevdim ama alacak kadar değil. Eğer normal bir fiyat düzeyinde olsaydı kesinlikle kitaplığımda bulundururdum(My Twin okusun diye) ama bu fiyatla olmaz. Yoksa yazarın kalemini sevdim. Mantık hataları dışından okunulası. Tam bir çerezlik kitap. Benim gibi bir kaç aya değil 2 güne bitirebileceğiniz bir kitap. Penny'nin yaşadıkları, bloga gelen yorumlar. Yaşanan her olayın altından kalkabileceğimizi anlatan bir kitap. Gerçi daha çok liseli arkadaşlara hitap ediyor ama neyse :D Ben de o kadar yaşlanmış değilim yani :P Yine seviyorum böylesini ve okuyorum :D İkinci kitabı yakın zamanda yine e kitap! olarak okumayı planlıyorum. Macera devam ediyor ama bu sefer daha farklı.
Bu konu hakkında bahsetmeyeceğim çünkü spoi olur. Ve önemli bir uyarı, sakın ikinci kitabın konusunu okumayın, çoook büyük bir spoi yersiniz haberiniz olsun :)



Kitap çerezlik, çabuk biten bir kitap. Benim gibi almak veya almamakta kararsızsanız e kitap olarak bir göz atın derim. Ya da ucuz veya güvendiğiniz takas, ikinci el yeri varsa soruşturun derim. Bu arada bunları da düşündüm ama bir daha okumayacağım bir kitabın kitaplığımda durmasına gerek olmadığını düşündüğüm için böyle alma yöntemini de aklımdan çıkardım. 
Bu tarzları seviyorum, kendimi bu kzıın yerinde görüyorum diyorsanız o zaman da alın derim :D Belki sizin favori ve tekrar tekrar okumak isteyeceğiniz bir kitap olur :)



Kitabı Puanım 5/4


Alıntılar^^


Sonunda oda servisine sipariş verdik çünkü Elliot, "Vermemek kabalık olur, ne de ols onlar içat etmiş,dedi.


*****

Elliot'a baktım ve sırıttım. Tam onu kucaklamaya hazırlanıyorken, evin içinde bir gonk sesi yankılandı.
"Aman Tanrım! Aman Tanrım!" Elliot ayağı fırladı ve ailesini neşeyle çırptı. "Aile toplantısı!"





Bir yorumun daha sonuna geldik, böyle e kitaplara alışır mıyım bilmiyorum ama ara sıra, büyük ihtimal böyle yorumlar ile geleceğim gibi :) 
Sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^



26 Ocak 2016 Salı

Audrey'yi Bulmak//Sophie Kinsella Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^

Ocak sonu olmuş ben halen daha topu, topu 3 yorum yayınlamışım! Olmadı şimdi, ama yapacak bir şey yok, gerçi şu an için bir kaç yazılacak yorumlar var ama Ocak bitmeden yazar mıyım muamma :P Neyse yorumu dönersek Sophie'nin okumadığım bir çok kitabı var ama en son çıkardığı kitap çok ilgimizi çekti ve hemen aldık. Bir çok olumlu yorum geldi ve duydum ama okuduğum zaman aslında Sophie'nin diğer kitaplarından çok farklı bir şeyler olduğunu anladım. Bu sefer daha çok bilimsel ve gençlik üzerine yazılmış bir kitap olmuş. Peki Sophie böyle yazmaya devam etsin mi? Tabii ki de hayır :P

Audrey evden çıkamıyor. Hatta, evin içinde güneş gözlüklerini bile çıkaramıyor. Şey... Göz göze gelmek ve bazı başka şeylerle ilgili "minik" sıkıntıları var da!

Aslında... Ağabeyinin dev ışıklı, çok derinlikli arkadaşı Linus, o kapkara güneş gözlüğü camlarının ardından Audrey'nin hayatına sızmayı başarana kadar "vardı" diyelim. Zira Linus, aynen bir portakal dilimini andıran içten gülümsemesi, samimiyeti ve sırf Audrey ile iletişim kurabilmek için yazdığı komik notlarla genç kızı evden çıkarmayı başarıyor. Yani, Starbucks da bir başlangıçtır sonuçta! Tatlı Audrey, anlayışlı ve şefkatli Linus'un yanındayken en korktuğu şeyleri bile yapabileceğini hissediyor. Hem, kim bilir? Belki de o kara camların ardında güzel bir dünya vardır gerçekten de!

Kıssadan hisse... Kendinizi yok olmuş hissettiğinizde bile gerçek aşk sizi bulabilir ve hayat, bir nedenle her mücadeleye değer bir şeye dönüşebilir. Zaten bu işler her zaman bir bakış açısı meselesidir. Audrey ile birlikte gülmeye, hayal kurmaya ve umut etmeye hazır olun…


Evet Audrey evinde dahi gözlüklerle yaşayan, ailesine dahi bakamayan biri ama bunun bir sebebi var. Olayı tam olarak öğrenemiyoruz, doğrusu Sophie biraz sır perdesi yapmış Audey'yin başından geçenleri. Keşke daha sonradan açıklasaymış dedim, meraklı insanım ben olmamış bu, baştan alalım :P Şaka bir yana gençlik romanı olduğu için fazla detaya inmemiş olabilir Sophie. Audrey bu olaylardan önce en iyi arkadaş, çocuk, öğrenci ve kız kardeştir ama o günden sonra yaşadığı sıkıntılar bütün aileyi ve kendisini çok zorluklara sokar. Uzun süren terapiler, depresyon vs. Ta ki abisinin arkadaşı Linus gelene kadar. Başta geri çekilse de Linus'in ona olan davranışın da farklılık sezen Audrey Linus'e şans vermeye başlar.


Audrey'yin değimiyle portakal dilimli, içten gülüşlü Linus Audrey'yin abisinin oyun arkadaşıdır ve sürekli evlerine gelip gitmeye başlar. Bu süre zarfında Audrey'ye olanları öğrenir ve yardım etmek ister. Yardım eder de. Bu kadar tatlı bir çocuk. Kitapta sevdiğim çok karakter oldu ama Linus bir başkaydı. Audrey'ye olan yaklaşımı, ona inanması ve desteği gerçekten çok güzeldi ;) Sonralar da yaptığı şeye kızmıyoruz bile, gerçi orta da kızacak bir şeyde yok ama neyse :P
 Linus tatlı, düşünceli. 
Audrey'ye çok yardım ediyor. 
Linus iyi biri.
Linus gibi olun :P 
Der diğer karakter yorumlarına geçebilirim :P


Bir kere Audrey'yin annesine bittim, hele babasıyla olan diyalogları yok mu komedi. Sıradan bir aile ve karı-kocalar ama işin içine bilgisayar bağımlısı bir çocuk, evde bile güneş gözlüğü takan bir kız ve her şeyden bihaber en küçük kardeş olunca gelsin de bu aile normal olsun. Anne aileleri doğru yola yönlendiren ki iyice çocukları sinir eden bir dergi bağımlısı olup o dergi ne derse onu uygulayan biridir. Baba ise eşi ne derse o, tabii onun da sözü geçiyor ama anne dururken babaya söz düşmez :P Annenin fevri davranışları acayip komediydi, hele Audrey'yin abisine yaptıkları süperdi :D Abisi ve küçük kardeş ise başka bir alem ama abisinin Audrey'ye yaptıkları da takdire şayan ;)


Kitabın konusunu ilk okuduğum zaman Sophie psişik güçleri olan bir karakter mi yazdı acaba dedim ve heyecanlandım. Ama öyle değilmiş. Daha farklı ve düşündürücü bir konuyu ele almış. Sophie'nin bir kitabını dahi okuyan biri kaleminin nasıl olduğunu bilir. Evet yine aynı kalem ama bu sefer konu farklı. Yine komik ve ilginç bir kitaptı ama Sophie bu tarz yazmasın yaa, tamam devam edebilir ama Sophie romantik, komedi yazsın ;) Haa burada da Audrey ve Linus'un aşkı süperdi, aşkın nelere kadir olduğunu göstermek istemiş bize yazar ama cıks, yok sen devam et öncesine ;) Tabii bu benim şahsi görüşüm, kötü müydü katiyen, bunu da sevdim ama siz anladınız beni değil mi Sophie'ciler ;)


Kitabımız da geçen bir video çekme olayı var, o bölümler en sevdiğim yerlerdi, herkes kamerayı görünce şok, tabii olur olmadık yerde çekilince normal yani :P Sophie'nin farklı bir tarzda yazdığı bu kitabı okumak isteyenlere tavsiye etmekteyim :) Daha çok genç psikolojisinin üzerine yoğunlaştığı, bazı şeylerin aşk ve dayanışma ile nasıl düzeleceğini harika bir detayla anlattığı bu kitabı sizlerin de okumasını isterim, ama yok ben komik tarzını seviyorum diyorsanız başka kitaplarına yönelin derim ;) 


Kitaba puanım 5/4



Alıntılar^^

Baba
Hayır, bu akşam dışarı çıkamazsın.
Cezalısın genç adam.

Baba boş yüz ifadelerine bakar ve durumu yanlış anladığını fark eder.


Baba

Yani, hım, bulaşık makinesini boşalt.
(Tekrar dener)
Kirlileri sepete at.
(tekrar dener)
Annen ne diyorsa o!

Alıntıya Not:İşte bu video'da bir kesit :P


******


Evdeki teknoloji ve ekran karşısında geçirilen zaman ve sosyal medyada harcanan saatler gibi şeylerden onlar sorumlu ama sonra bilgisayarında ufak bir terslik oluyor ve bebek gibi sızlanmaya başlıyorlar. "Word dosyama ne oldu?" "Facebook'u açamıyorum." "Nasıl fotoğraf yükleyeceğim? Nereye çift tıklayacağım? O ne demek?"
Sonra sorunu bizim çözmemiz gerekiyor.


*****

Eğer ben Aşırı Tepkiler Kraliçesi'ysem annem kesinlikle Aşırı Tepkiler İmparatoriçesi.



Bir yorumun daha sonuna gelmiş bulunmaktayız, başka yorumlarda görüşmek üzere^^


Buralarda da varım^^