Türk Yazarlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türk Yazarlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mart 2022 Çarşamba

Portakal Kokulu Kız//Şennur Kasa Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Instgram aleminde sürekli gördüğüm ve okumam gerek dediğim kitaptı Portakal Kokulu Kız. Çoook merak ediyordum. Bir kaç yorumda karakterlerin nasıl olduğunu öğrenip daha çok merak etmeye başladım. Aldım, hatta ikinci el değil sıfır aldım ama, aması var işte. Nedenini birazdan yazacağım. Şimdilik diyeceğim o ki almadan önce iyi düşünün, az para vermedim ve ikizin çok gönlü yoktu. :D O yüzden sevemedim. :D


“Hak’u msk’va mot ore?”
Murat genç kıza doğru bir adım daha yaklaşmış, kelimeler dudaklarından mırıldanırcasına dökülmüştü.
Defne yavaşça yutkundu. Bu büyülü kelimelerle tüm dengesi bozuluyor, beyninin odalarında tuzlu deniz kokusu dalgalanıyordu. Ruhu ise denize nazır bir manzaranın keyfini sürüyordu.
“Bu... Bu ne demek ki…”
Aklı bu cümleden bir şey çıkaramasa da, içinden bir ses aslında her bir harfini anladığını söylüyordu. Göğüs kafesinin içinde can çekişen genç kız kalbi birazdan bir Anka Kuşu olup uçacak, ardında onu yeni bir hayatın beklediği alevlere doğru kanat çırpacaktı.
Murat çocukluğunun mutlu kış günlerini hatırlatan o keskin portakal kokusunu ciğerlerine doldurdu.
“Neden bu kadar güzelsin?”

 Konu yazmıyor, ben de şimdi karakterler üzerinden anlatmaya çalışacağım. Diğer türlü iki kere anlatıyor olacağım.
Defne ailesinden uzakta, İstanbul'da okuyan bir genç kızdır. Babasını kaybettikten sonra annesinin yaptıklarından sonra evinden uzağa giden Defne'yi annesi eve çağırınca geri döner. Hasta kardeşini ve en sevdiği arkadaşını görmenin mutluluğu yaşarken annesinin verdiği haberler ikilemde kalır. Şirketleri batıyordur ve paraya ihtiyaçları vardır. Annesi portakal bahçelerini satmayı düşünmektedir ve kızından, sattığı kişiyle ilgilenmesini ister.
Defne değişik bir karakterdi, yani öyle böyle değil. Hatta kitabı sevmediysem bu yüzdendir. İlk olarak üniversite öğrencisi, akıllıda ama gözünün önünde olan şeylere rağmen düşündükleri çok değişikti. Buna sonradan değineceğim. 
Karakter olarak sevemedim kısacası.


Gelelim Murat'a. Kendisi inançlarına bağlı, işinde gücünde olan bir adamdır. İş için gittiği Mersin'de ise evlenerek geri döneceğini hiç düşünmemişti. İş yapacağı şirketin kızına bir zaman tahammül edemez ama bir gece yanlış anlaşılma nedeniyle Defne ile evlenmek zorunda kalan Murat Defne'yi de alıp İstanbul'a gider. Bir senelik anlaşma yaparlar ama birbirlerini tanıdıkça aslında birbirlerini yanlış anladıklarını zamanla öğrenirler.
Murat sevdiğim karakterdi, bir yerde aşırı sert çıkan bir karakter diyorlardı ama Defne'nin bilip bilmeden düşündüklerinin yanında Murat'ın tepkileri ikisini de aynı kefeye koydu bence.

Şimdi karakterlerden sonra kitabın genel yorumunu yapacağım. İlk olarak yarıya kadar normal şekilde okudum, devamını merak ediyordum sinir olsam da ama kitaba bi soğudum. Birincisi beklentim yüksekti, iki karakterleri de sevmemem kitaba karşı soğumama sebep oldu. Hatta öyle ki yarım bıraktım iki tane başka kitap okudum. Geri dönmek zor oldu. :D
Zaten sonrada ya bırakacaktım ya da atlaya atlaya okuyacaktım. Baktım ki o kadar okumuşum bari ayıp olmasın hepsini okumasam da göz gezdirerek bitireyim dedim. İyi ki öyle yapmışım, güzeldi ama sarmazdı daha. :/


Yukarıda sevmediğim yerlere değinecek olursam, ilk olarak Defne Murat'ın kendisine yanaşmamasını başka türlü yorumluyor. Hadi baştan anlarız ama adam namaz kılıyor ya, inançlarına bağlı ve bunu sürekli dile getiriyor, yani o aklın kavrayamıyor mu? Bir de Müslümanım ama gereğince yapmıyorum diyor Defne, offf çıldırdım yaaa. Tamam yapmıyorsun ama az araştır, bu adam neden benimle ilgilenmiyor de sor ya da. Gerçekten çok sinir oldum ve sürekli bunu düşünmesi beni çıldırttı. Camiye götürüyor, namaz kılışını izliyorsun sonra da adam acaba gay mi diyorsun, yaaa sabııııır. Yazarken bile sinir oldum. Sevmiyorum bu olayları, bununla ilgili benim aksime yorum yaparsanız da silerim kimse kusura bakmasın. Yazarın imam hatipli olması ve sürekli bunu dile getirmesi kitapta cidden soğuttu. Yani ilk seferde düşünmesine bir şey diyemem ama saçma şekilde sürekli böyle söyleyip adama aşık olması da saçmalık yani, öyle olduğunu düşündüğün an adama ilgin olmaz be. 

Aklıma gelenler bunlar, kitap devam ediyormuş. Yazar yayıneviyle anlaşamadı herhalde devamını wattpad'de yayımlıyor. Ne olacak diye bakarım, sonu pek iyi bittiği söylenemez. :D
Kısacası beklediğimi bulamadım, yazarın kalemi akıcıydı ama konu üzerinde daha ço k çalışmalı ve tekrarlama yapmaktan kaçınmalı. Daha güzel kitaplar yazacağına inanıyorum yine de. ;)



Kitaba Puanım 5/3^^




Alıntılar^^


"Aslında büyük sıkıntılar güzel günlerin doğum sancısıdır. Ve güneş gecenin en karanlık anında doğmaya başlar. Belki de gördüğün siyahlık ondandır."


*****

O anlatırken gökyüzü de kızıl kadife örtüsünü giymeye başlamıştı yavaş yavaş. Gün kızıla, Defne'nin yüreği Murat'a çalıyordu o dakikalarda.




Başka yeni yazılarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^




28 Mart 2021 Pazar

Başıbozuk Sevdalar//Canan Tan Kitap yorumu-(Blogları Canlandırma Projesi)^^

 Selamlar^^
Mart ayı Blogları Canlandırma Projesi'nde bu ay Kadınları konu alan kitap, film ya da dizi izleyecektik. Ben bu ay kitap ve filmden yana kullandım oyumu. Dizi uzun olduğu için bundan sonra çok nadir dizi izlerim gibime geliyor. Yorumuma geçmeden önce BCJ hakkında bilgi almak için Buraya tıklayabilirsiniz. ;)
En son ne zaman Canan Tan okudum hatırlamıyorum, şu anlık yeni çıkan ama almadığımız bir iki kitabı var ama ilk okuduğum kitaplar gibi olmadığı için pek alma taraftarı olamıyorum. Bu kitabı ne zaman aldık onu bile hatırlamıyorum, kitaplıkta denk gelince yerinde kalmasın daha fazla deyip başladım. Özlemişim, gerçekten özlemişim Canan Tan'ın kalemini. Kitabında ise Şiir'in başından geçen sevdaları konu alıyor. 


“Suç bende! Acılarımı dışa vursam sorun yok. Ama olabildiğince acılaşmış sözcükleri ortalığa saçacağıma yutuyorum. Pervasızca zehirliyorlar beni...” diyor Şiir. “Kardeşlik zorunlu arkadaşlık, arkadaşlıksa seçilmiş kardeşliktir” dedirten bir can dost, Eda var yanında. Ve Şiir’in hayatına dokunan üç erkek... “Bugüne kadar duyduğum, okuduğum, dinlediğim ya da seslendirdiğim bütün şiirlerden daha güzelsin!” diyen Ezel. “Aşkın yaşı yoktur, mantığı da” tezini savunan Baran. Ve hikâyesi, “Seni herkesten kıskanıyorum” ile “Nereden sevdim o zalim kadını” arasında sıkışıp kalmış bir Recep. Şiir’in ruh hali ise karmakarışık. Şöyle ifade ediyor kendini: “Bütün renkler çekip gitmiş hayatımdan Siyaha, beyaza razıyım da... Kapkara bir kuytunun derinine itivermişler beni Gözlerim gökkuşağının yedi rengine hasret Dokunsalar tel tel dağılacak yüreğim Beynimse çoktan yükünü almış Darmadağın...”

Şiir anne ve babası ayrıldıktan sonra anneannesiyle yaşayan, aile sevgisine hasret büyüyen biri. Bunlara rağmen okulunu okuyup üniversitesini devam eden Şiir dostum, kardeşi dediği Eda ile tatil köyüne staj yapmaya gider. Hem zorlu hem de eğlenceli geçen stajları Şiir'in hayatına giren Ezel'le değişir. Ezel'in tavırları, ona olan düşkünlüğü Şiir'inde aklını çeler. Yazın bitmesiyle okula dönen Şiir'le beraber gelen Ezel'le önemli kararlar alırlar ama Şiir'in öğrendiği şeylerden sonra hayatı alt üst olacaktır.
İkinci kısımda ise karşımıza Baran çıkıyor. Ezelden sonra hayatını düzene sokmaya çalışan Şiir mezun olmuş, işe girmiş, Eda ise evlenmiştir. Eda'larla müptela oldukları restorana sürekli giden Şiir'e sevdalanan Baran'ın davranışları hoşuna gider. Yaşı kendinden büyük olsa da düşünce yapısını beğenen Şiir Baran'la denemek ister ama onunda söylemedikleri vardır. Ortaya çıkan gerçeklerden sonra Şiir Baran'dan da ayrılır. Recep hakkında bir şey söylemek istemiyorum, onu okuyup öyle öğrenin derim.

29 Nisan 2020 Çarşamba

Yaklaşma//Elif Yıkılmaz Kitap Yorumu^^

Selam^^
Nasılsınız?
Virüs hala devam etmekte, umarım sağlıcakla evinizde kalıyorsunuzdur, işe gitmek zorunda olanlara kolay gelsin, dikkatli olun...
Kitabım bundan haftalar önce başladığım, okumam gereken kitaplar olduğu için yarım bırakıp, ikiz okuyup bitirdikten sonra okuduğum kitap oldu. Baya olaylı okuma oldu anlayacağınız. :D
Insta'da sürekli önüme çıkınca ve konusunu beğenince neden olmasın dedim. O zaman aldığım bütün kitaplardan memnun kaldım. :D Bu kitabı da sevdim, konusu, karakterleri ve yazarın kalemi. Hepsi birbirinden güzeldi.


Bir gün uyandığınızda erkeklere karşı fobiniz olduğunu fark etseniz ne hissederdiniz?
Tuba bu sorunun cevabını çok iyi biliyor çünkü tam olarak bunu yaşıyor.Başına gelen korkunç olaylardan sonra erkeklerden korkmaya başladı, artık evinden dışarı bile çıkamıyor. Yine de her şeye rağmen kendini toparlayıp fobisini yenmek zorunda. Bunu yapabilmek için ona bir erkeğin yardım etmesi gerek. Önünde tek bir şansı var: Hiç tanımadığı, hayatını bildiği gibi şekillendirmek için uğraşmış, başına buyruk bir adam; Ege Tekin.  Peki işler Tuba'nın düşündüğü gibi yolunda gidecek mi? Yoksa geçmişte kalan sırlar bir bir açığa çıkarken korkularına yenileri mi eklenecek? Başlarına gelen bütün, kötülüklere rağmen birbirlerinden güç alarak beraber yürüyen Tuba'yla Ege'nin heyecanlı ve sürükleyici hikâyesi... 

Tuba ve Ege, birbirine zıt iki karakteri bir eve koyduğunuz zaman oturup neler olacağını izleyin, ya da okuyun. İlk olarak Tuba'nın neden böyle yaptığını merak ediyorsunuz. Öğrendiğim zaman hak verdim kendisine ve üzüldüm. Ayrıca yazar oraları aşırı gerçekçi yazmış, normalde az biraz daha yumuşak yazılır ama buradaki kötü karakterler aşırı kötüydü. Onun dışından Tuba'nın hal ve tavırlarını sevdim, tabii klasik trip atmalar, nazlar falan oldu ama onları da görmeyi vereceğiz artık. :D
Ege, belki de kitaptaki en sevdiğim karakterdi. Aşırı çatlak ama bir o kadar tatlı biriydi. Bir de Tuba'nın gözüyle okuyun, sevmemek elde değil. :D
Okurken kesin geçmişte yaşananlardan dolayı çiftimize bir şeyler olacak, gerçekler ortaya çıkıp ayrılacaklar dedim ama olmadı. Bu, sevdiğim bir diğer yöndü.
İlk karşılaşma, Tuba'nın hakkıyla verdiği tepkiler, Ege'nin yine de geri gelmesi sevilesi kısımlardı. Sonra Murat, Naz, Ege'nin ablası ve diğerleri. Onları da çok sevdim ve Murat&Naz ikilisinin kitabını bekliyorum. Biterken muamma kaldı, tabii Ege'nin ablası içinde, onun olayı da değişikti. Altından bir şeyler çıkacak ama bakalım, yazar devam ederse anlarız. Şu sıralar devam ediyor mu, bu karakterlerinde kitapları çıkacak mı hiç bilinmiyor.(Yorumu düzenliyorum, yıl 2022 tekrardan okudum ve hala bir tane kitap dahi gelmedi :'( )


Tuba'nın yaşadığı paniği gerçek hayatta yaşayan çok kişi vardır, okurken ne kadar zor olduğunu hissediyor insan. Cidden zor, yazar bu konuda da alkışımı aldı. Mesela anından iyileştirip kızı normal hayatına döndürebilirdi ama son sayfaya kadar sıkıntılarını okuyoruz. Bir anda kızın düzelmesi kitaptan soğumama neden olabilirdi, panik atak olmasa bile aksiyetesi olan çok insan var, hatta bilmeden panik atak bile geçiriyordur insanlar, bir de şu zamanda daha kötü. Kim bilir kaç kişi aslında aksiyete ya da panik atak hastasıdır da bu zamanda farkına varacaklar. Umarım aklıselim atlatırız bu zamanları. Yazar başta bu kitapta olanların kurgudan ibaret olduğunu, gerçekle alakası olmadığı, doktor kontrolünde tedavi olunmasını söylemiş, bunu sevdim. En azından insanlar inanıp bak böyle iyi olabilirim deyip bu yöntemi kullanmayacak. Ama böylesi de olsa hoş olurdu hani. :P


Yazarın kalemini sevdim, takip ediyorum ve çıkacak kitaplarını okurum gibi. Son zamanlarda yeni tanıştığım Türk yazarların -istisnalar hariç- beğenmediğim olmadı, bu sevindirici haber bence. Güzel kitaplar okuyoruz ohh mis. :D Bu arada yorumuma devam ediyorum ama şu yorumda içime sinmeyen bir şeyler var, tekrardan silip yazmam ama eklemeler yaparım gibi. Sanki bir şeyleri eksik yazıyorum, bilemiyorum. :D 
Eğer bu cümleden sonra yorumu ciddiye almazsanız eğer sadece şunu söylüyorum, bu tarz okumaları seviyorsanız tavsiye ederim. Güzel, kafa dağıtmalık, kolay okunan kitaplardan. ;)



Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^


Başkalarının içinde olduğu durumlar hakkında ne de kolay yargıya varılıyor, tahminlerde bulunuluyordu. Bahsettikleri küçük şeylermişçesine nasıl da önemsemiyorlardı.


*****


Kelimerin kadim sırrı buydu işte; söyleyenin elinde bir ilaç da oluyordu, bir silah da...


*****


"Baharat kattım. Baharat yemeğin süsüdür."
"O zaman düğünde gelinin kardeşi gibi olmuş bu. Fazla süsten aslını göremiyoruz."
 :D





Böylece bir yorum daha biter, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^
Aşkla kalın^^



Buralarda da varım^^







17 Mart 2020 Salı

Aşk ve Diğer İhtimaller//Betül Güçlü Kitap Yorumu^^

Selam^^
Aşırı güzel, sevilesi, minnoş bir kitapla geldim. Okumak için geciktiğim bir kitaptı kendisi, yazarın Yalancı Aşklar Sokağı'ndan sonra alıp baya kitaplıkta beklettim. Hatta serinin üçüncü kitabı çıktı ben hala okumadım. Şimdi ise dördüncü kitap çıkmaya hazırlanıyor, Emre'nin kitabı. O yüzden Aşk ve Diğer İhtimal'leri okudum. Hiç üzülmüyorum geciktiğim için, eğer erkenden okusaydım bekle bekle dur. Bir de bazı kitapların zamanı vardır, bence ben tam zamanında okudum.
Kitabımız diğer kitaplardan çok çok farklı. Yazar Instagram hesabından 'Kitabım için romantik kitap diyorsunuz ama benim kitabım öyle değil, daha farklı demişti.' Aynen öyle, kitap romantik değil arkadaşlar, evet aşk var ama yazarımız daha çok insanların psikolojik yönüne değinmiş.
Bunun nedenini birazdan açıklayacağım. ;)


Onunla tanıştığımda renklerini kaybettiğini düşünen, mutsuz ve sessiz biriydi.
Ona Bayan Renk dedim çünkü sandığının aksine siyah ve griyi değil, gökkuşağının tüm renklerini içinde taşıdığına inandım.
Birlikte gökkuşağını bulmaya çalışırken renklerin anlamlarını bambaşka bir bakış açısıyla öğreneceğimi tahmin etmemiştim.

Konudan çok kısa bahsedilmiş, o yüzden ben karakterleri anlatırken az buçuk konuya da değineceğim.
İlk olarak Sinan'dan bahsetmek istiyorum. Zaten kitabı onun gözünden okuyoruz, kendisi psikologtur. İşte burada neden insan psikolojisine değinmiş dediğimi anlamışsınızdır. Bir gün hastane çatısına çıktığı anda gördüğü manzarayla donup kalır, ufak tefek bir kız kendini aşağı atmaya yelteniyordur. Hemen dikkatlice yanına giderek onunla iletişime geçer. Kızın farklı kişiliğini daha o anda anlayan Sinan hayatına kıymaması için elinden geleni yapmak ister, çünkü o Sinan Ertekin'dir. Herkese kucak açan, üzüldüğünü gördüğü kişiyle hemen ilgilenen, dertlerine çözüm bulmaya çalışan Sinan Ertekin. Çatlak ama bir o kadar sevilesi biridir. Çevredeki herkes onun nasıl biri olduğunu bildiğinden yaptıklarını hiçbir zaman yadırgamazlar.
Bayan Renk ile anlaşma yapan Sinan bir ay içinden bütün renklerin güzelliklerini Bayan Renkle bulacaktır. Bulmazsa yine çatıya çıkmakla anlaşan bu değişik ikili yarın ve diğer günler için sözleşir.
Sinan hayata tutunması için elinden gelenin hepsini yapmaya hazırdır ama karşısında hiçbir şeye tepki vermeyen, bütün renklerini kaybetmiş Bayan Renk vardır, adının da Mor olduğunu iddia ediyor.
Sinan aşırı zorlanır, böyle bir bünyeye sahip Sinan bile çıldırma aşamasına gelmiştir ama bir hayat söz konusudur ve Sinan hemen pes eden biri değildir. Yavaş yavaş değişimleri gördüğünde ise o kadar mutlu olur ki bizde onunla mutlu oluyoruz. 
Bu kısımda söz hakkımı kullanmak istiyorum, valla Sinan iyi sabırlıydı, ay ben dayanamazdım herhalde, bir de başkasını değil Sinan'ı çıldırtması beni üzdü, kalbimi kırdı. :/
Neyse hepsine geleceğiz. :D


Böyle böyle değişime uğrayan Bayan Renk her renkle tanıştığında Sinan'dan güzel renkli bileklikler alır. Ay oralar en sevdiğim kısımlardı, hele Sinan'ın söyledikleri. İşte bu aşk değil arkadaşlar, bu başka bir şey. Adını tam koyamıyorsunuz ama yine de çok seviyorsunuz. Böyle böyle tek tek renkleri buluyorlar ama başka şeylerinde farkına varıyorlar.
Mesela inanmakta direnen, sürekli laf atan aşk'la tanışacaktır Sinan.
Konu hakkından daha fazla yazmama gerek var mı acaba diye düşünüyorum, daha fazla yazarsam tüyo vermiş olurum. O yüzden Bayan Renk'den de bahsedip diğer konulara geçelim. Az buçuk kendisini tanıdınız ya da tanımadınız, çünkü Sinan öğrenene kadar sizde Bayan Renk'in nasıl biri olduğunu bilmiyorsunuz, neden bu halde, neden kendine zarar vermek istemiş ve en önemlisi ismini, hayatını merak ediyorsunuz. İlk olarak ismini söylediği zaman yine Sinan gibi çok mutlu oluyorsunuz, değişik bir histi ne yalan, yazarın kalemini bu yüzden seviyorum, ta içinize işliyor karakterler, yaşananlar.
Bayan Renk sıra dışı bir karakterdi ama aslından ta içimizden biriydi. Onun hakkında daha fazla bilgiyi kitaptan okuyup öğrenin derim. Sizde Sinan gibi bu kimdir, nedir, necidir diye çok merak edip, onun için endişeleneceksiniz.


Çoook uzun yazdım ama hak ediyorlar ee dostlar, çok sevdim ne yapayım. <3
Karakterlerini tanıtırken bile nasıl sevdiğimi gördüğünüz, gerçekten çok tatlı, içten, sevilesi bir kitaptı. Yalancı Aşklar Sokağı'nı okuyanlar Sinan'ın nasıl biri olduğunu bilir, sevdiğim bir karakterdi ve tam dost olunacak biri. Böyle dostunuz olsun sırtınız yere gelmez ama Sinan'ın çevresi öyle değil. :D Mesela Emre, mesela Ecrin, mesela Mısra. :D Çok fenalardı ama onları tekrardan görmek çok güzeldi. Bir de Muzlu Pastam'dan Destan ve kızı vardı. Çok tatlı değil mi? Yazar özlediğimizi fark etmiş gibi onları da eklemiş kitaba. <3 Tabii çok sevdiğim Ali Bulut'u da görmek isterdim. :D
Kitabı ilk okuduğum zaman elime fazla alamadığım için biraz çekimser kaldım, o yüzden azıcık ama azıcık elimde kalmış olabilir ama işler değişip, daha merak edilesi olunca hemen okuyup bitirdim. <3
Bir de kitabı Sinan anlattığı için tam erkek kafasıyla okuyorsunuz, sonlara doğru birazda Bayan Renk'in ağzından okuyoruz, işte o kısımda nasıl fark var anlıyorsunuz. Yazarı yine tebrik ediyorum, çok iyi ve profesyonelce yazmış. <3

Daha ne yazayım bilemedim, kafamda o kadar çok şey var ki yazsam bir dert yazmasam ayrı bir dert. :D En iyisi toparlayıp, son satırlarımı yazıp, yorumumu bitireyim. 
Okurken keyif aldığım bir Betül Güçlü kitabı oldu, genelde kitapları romantik, komedi olsa da bu çok farklı olduğu için herkese öneririm. Serinin ikinci kitabı ama böyle aşırı derece de seriye bağımlı bir kitap değil, tek olarak okuyabilirsiniz, yine de ben seriye baştan başlayarak okumanızı tavsiye ederim.


Bir sürü alıntı aldığım, Sinan'ın bilmiş cümlelerine bayıldığım, dostluklarına imrendiğim, yaşadıklarına üzüldüğüm, desteklerini kıskandığım, sonuna hayran olduğum harika bir kitaptı. Kapağına ayrıca bayıldığımı söylemek isterim, Emre ve Defne'den az birazcık değinmesini de pek bir sevdim. Şimdi sırada Sevgili Limon Çiçeği var, ilk bir kaç bölümü okudum. Yine bizi kendine aşık edecek, karakterlerini çokça seveceğimiz kitap bekliyor. Şu an indirimde diye alıyoruz, hem daha bekleyemem arkadaşlar, o kitap benim olmalı. :P Müptela'nın kalitesizliği beni bitirse de gülünü seven dikenine katlanır sözüne güvenerek dayanacağız artık. Ama şöyle güzel bir haberde vereyim, yazarımız yayınevini değiştirdi, umarım parasına göre kaliteli bir kitaplar çıkar. ;)



Kitabı Puanım 5/5^^



Alıntılar^^


"...Seninle ilgili her şeyi dikkate alıyorum Bayan Renk."
"Nedenini anlamıyorum."
"Çünkü ben Batman'im"
"Batman ne zamandan beri kafayı yiyenlerle uğraşıyor?"
"Kostümünü çaldığımdan beri."


*****


"Ben güzel değilim,"
"Evet, güzel değilsin." Duru bir sesle konuştuğumda başını çeviriyor.
"Güzel değilsin," diyorum tekrardan. Gözlerinin içine bakarak tüm samimiyetimle devam ediyorum.
"Sen güzel olan her şeysin."


*****


Bazen tüm sıkıntılarımızın ve güvensizliğimizin tek nedeni sırtımızı yaslayacağımız biri olmadığını düşünmemizdir. Ve öyle birini bulduğumuzda daha cesur oluruz.


*****


Parmaklarımı parmaklarının arasından geçirip gülümsüyorum. Öyle samimi bir dokunuş ki bu. Aşık değil, arkadaşça da değil. Sadece iki insanın birbirine duyduğu sevginin yansıması. Bir kalıba girmek zorunda değil çünkü ne açıdan bakarsanız bakın anlamı değişmeyecek bir dokunuş. Minnettar bir dokunuş.


*****


Yaşam alanınızı temizlemekten ve masadan tabağınızı kaldırıp makineye koymaktan gocunmayın ki hayatta ufak çaplı başarılarınız olsun.


*****

Belki biz iki iyi arkadaştan fazlası olmayız.
Belki de iki iyi arkadaştan çok daha fazlası oluruz.







Daha bir sürü alıntı var, onları da ara ara Instagram hesabımdan paylaşırım. ;)
Böylece bir yorum daha biter, başka yazılarda, yorumlarda görüşmek dileğiyle^^
Sevgiyle, sağlıkla kalın. :*






Buralarda da varım^^