22 Ocak 2020 Çarşamba

Senden Vazgeçmem//Ayşegül Çiçekoğlu Kitap Yorumu^^

Selam^^
 2019'un son kitabı olur kendisi. Instagram'da Tozlu Sayfalar tur grubundan hediye gelmişti, teşekkür ederim^^ Yazarın Kendi Düşen Ağlamaz kitabını okumuş konusu olmasa da kalemini beğenmiştim. Yazarın bir kaç kitabını edindim yakından okurum onları, baya kitabı var al al bitmez. Kitabın konusu tam Türk dizi klişesi gibi, hatta öyle de. Ben konuyu okuyunca kafamdaki olaylar bambaşkaydı ama okurken tam ters oldu. Doğrusu okuyunca keşke benim düşündüklerim olsaydı, klişe zaten benimkiyle daha da klişe olabilirdi dedim. :D

Annesinin soğuk bir İstanbul akşamında kimsesiz çocuklar yurdunun kapısına bıraktığı küçük bir bebek: Nisan.
Ailesiyle çıktıkları bir yolculukta trafik kazası nedeniyle tüm ailesini yitiren küçük bir çocuk: Devrim.
Hayat onları yıllar sonra aynı evde buluşturuyor. Nisan kendine kurduğu yeni hayatta terk edilmişliğini unutmaya çalışırken Devrim geçmişin bıraktığı vicdan azabının izlerini silmeye uğraşıyor. Küçükken başlayan atışmaları, kavgaları, zamanla derin bir bağa evriliyor. Çok farklı ülkelerde yaşamaya başlasalar da aralarındaki kilometrelere aldırmaksızın birbirlerinde buluyorlar mutluluğu. Ta ki…


Konuyu okuduğunuz an klişe olduğunu anlıyorsunuz ama bundan önce yazdığım bir kitap için dediğimi burada da tekrarlamak istiyorum, klişe olsa bile yazardan yazara fark var, o güzel yazarken bu klasik yazıp bitirebilir. Yazarın yapacağı tek şey klişe olsa bile okuru şaşırtmalı ve kitabı sevdirmeli. Kitap aşırı klişeydi ama sevdim, işte fark bu. Biraz karakterlerden bahsedip yoruma öyle devam edelim.
Nisan daha 15 günlükken yetimhaneye bırakılan zeki mi zeki, güzel bir kızdır. Her şeye farklı bakan Nisan'ı yetimhaneye sık sık gelip, çocuklarla ilgilenen Asuman hanım alıp evine götürür. Gittiği evde hem soğuk hem de sıcak karşılanan Nisan en çok Devran'ın davranışlarından rahatsız olur. Evin diğer çocuklarıyla pek konuşmayan Nisan her geceyi kitaplarla dolu olan evin kütüphanesinde geçirir. Burada geceler boyunca kitap okuyan Nisan'a yarenlik yapan tek kişi Devran'dır.
Yıllar geçtikten sonra her şey düzene oturup, ev ahalisiyle daha iyi anlaşan Nisan Devran'a daha farklı bakacaktır.


Devran küçük yaşta anne, baba ve ikiz kardeşini kaybetmenin acısını yaşar ve suçu kendinde bulur. Dayısının yardımı ile kendine çeki düzen vermeye çalışan Devran'ı en çok etkileyen kişi Nisan'dır ama ona da zarar gelir düşüncesiyle uzak kalmaya çalışacaktır.
Karakterlerimiz böyle. Diğer karakterlere bakmaya gerek yok, konu genelde bu iki karakterimizin etrafında gelişiyor. Sadece Asuman hanımı ve eşini çok sevdiğimi söylemek isterim. Çok iyilerdi.
İki karakteri de sevdim. Nisan'ın fazla uzatmadan kesin kararlar alması sevdiğim özelliği oldu, diğer karakterler on sayfa düşünüp öyle karar veriyor da. :P Ama Devran'a sinir olduğumu söylemek isterim. Yaşadığı olayı kim yaşasa aynı tepkiyi verir ona bir şey demiyorum ama o sonda yaptıkları neydi öyle? Yani karşımda olsa kendine gelmesi için güzelce bir sirkelerdim. Burada yazarın fazla uzattığını, konunun gidişatı için fazla zorlama olduğu söylemek zorundayım. Haa o olmasaydı da başka bir şey olurdu, gerçi daha ilk sayfadan neler olacağını az çok anlıyor ve tahmin ediyoruz ama o olaya tepki vermesi gereken kişi kabullenip unutuyor ama Devran kafayı yiyor. Bura haricinde gerçekten iki karakteri de sevdim. Acıdan yeşeren iki karakter, sevdim ben.


Kitap yeni yayın hayatına başlayan Pika Kitap'ın yenilerinden. Kapak tasarımını, yazı puntosunu çok sevdim. Sayfalar ince olsa da kaliteli olduğu belli. Yayınevi takip edilesi bu konuda, bakalım ilerde hangi yazarları bünyesine alacak, umarım sevdiğim yazarlar olur. :)
Kitaba gelecek olursak yorumun çoğu yeniden dediğim gibi klişe ama güzel. Kısa olması, hemen okunup bitmesi artı puandı. İçerik olarak bazı yerler beni rahatsız etse de yine de okunulabilir.
Yazarın diğer kitaplarını okumaya devam edeceğim, şu an okuduğum kitaplar arasından birinci sırada bu var, ikinci ise Kendi Düşen ağlamaz. Gerçi yazarın bu zamana kadar iki kitabını okudum ama neyse. :P
Tavsiye kısmına gelecek olursak, artık özellikle tavsiye etmeyi düşünmüyorum, yorumumu okuyup, güzelmiş okuyabilirim derseniz okuyun, size kalmış bu.
 Son olarak bu kitap yazarın yazdığı ilk kitabıymış, editör yardımıyla çok iyi olmuş. Okuyan insan ilk kitap demez şahsen, ellerine sağlık. :) 


Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^

"Çocukken yaşadığın şeyler yetişkin olduğunda seni daha çok yaralı."


******


"Geceleri bu şehir olduğundan daha güzel görünüyor."
"Çünkü karanlık görünmesini istemediğin şeylerin üzerini örter, geriye kalan ışıklar içindeki aldatmacadır."






Başka yorumlarda görüşmek üzere^^



Buralarda da varım^^







19 Ocak 2020 Pazar

Blogger Mimi^^

Selam^^
2019 yılının son zamanlarından gelen mimlerden biriydi. Görüldüğü üzere yine yetişmedi. :D Daha fazla uzatmadan, araya sınav vs. girmeden yazıyı yayımlayayım. :)
Bu arada bu mim kimden geldi hatırlamıyorum, biraz araştırıp yazayım buraya. :D
Bulamadım, özür dileyerek kim beni davet ettiyse yazabilir mi? :D



1- Blog dünyasına nasıl adım attın ? Hadi anlat bize. 

O sıralar popülerdi, acaba yapabilir miyiz diye düşündük ikizle ve işte buradayız.
Çok etkili bir açılış olmadı, açalım dedik ve açtık. :D Ama ikizle beraber olur derken şu anlık sadece ben yazı yayımlıyorum. O başka blog açtı ama bu sıralar aktif değil.


2- Bloğunu kısaca tanıt desem neler söylemek istersin ? 

Kitap, Kore dizisi, yabancı ve yerli film yorumlarını görebileceğiniz bir yer. Ekstra yazdığım yazılar yok, sadece bunun gibi mimler oluyor.


3- Yazarken olmazsa olmazların nelerdir?

Bilgisayar. :D Şaka bir yana özellikle yazı yazarken şu olsun, bu olsun demiyorum. 


4- Ne sıklıkta yayın giriyorsun ?

Elimden gelse her gün yazı girmek isterim ama hem vaktim olmuyor hem de her gün yazı girsem önceki yazılar okunmaz, o yüzden 2 günde bir yayımlamak iyi. Gerçi ben yeri geliyor ayda iki-üç yazıyla kapatıyorum, yeri geliyor beş-altı yazı yayınlamışım. Belli olmuyor yani. :)


5- Değiştirebilme imkanın olsaydı Blogger da neyi değiştirirdin ?

Değiştirmek değildi telefonlar için uygulamasının olmasını çok isterdim. Yazı yaz kaydet vs. fotoğraf ekle. Bunun olmasını isterdim, değiştireceğim bir şey yok gibi. :)


6- Yazıların içinde en fayda sağlayan yazın ya da yazıların nelerdir ?

Diziler. :D En popüler yayınlarım onlar çünkü. :D Kitaplara nedense pek bakılmıyor. :/ Bir de OKK zamanında turlarda yazdığım farklı yazılar. :)


7- Senin sevdiğin blog türleri hangileri ?

Kitap, dizi, film. Ama dizi, filmlerde görsellik ararım. Beş olur, on olur fark etmez ama bir tane olsa bile yeter. :)


8- Bloğunla ilgili içine sinmeyen yada değiştirmek istediğin bir şeyler var mı?

Var, eski yazılarımın hataları. Bir gün sırf onlara zaman ayıracağım. Şimdi ki yazılarıma bakınca nasıl da gelişmişim diyorum. :D


9- Bloğunla ilgili hedefin nedir ?

Daha çok yazı paylaşıp, daha çok etkileşim almak. Eskiden bloglar daha ünlüydü, şimdi eskisi gibi değil. Gerçi kalan sağlar bizimdir, bir heves niyetine gelenler belli oldu. Ama şimdi de o eski tat yok gibi, umarım el birliğiyle bunu düzeltiriz. :)







Güzel soruların cevapları bitti. Az çok blogumu tanımış oldunuz.^^
Kim davet ettiyse ya da ben kimden aldıysam teşekkür ederim. :)
Yapmak isteyen herkesi beklerim^^
Sevgiyle kalın...



Buralarda da varım^^





11 Ocak 2020 Cumartesi

Are You Human//Kore Dizi Yorumu^^

Selam^^
Geçen yıl dizi konusundan gerçekten berbattım, daha çok eski dizilere yöneldiğim için izlemeye başladığım diziler hep ziyan oldu. Aynı bu dizide olduğu gibi. Başlarken çok heyecanlıydım, sevdiğim oyuncular da vardı, sonra konu güzeldi diye diye heyecan ve merakla belli bir bölüme geldim, sonra ne olduysa bir gün izlemedim, ikinci gün izlemedim unuttum gitti diziyi. Yeri geldi kahvaltıda izledim, yeri geldi öyle bir bakayım dedim. Son bölümler elimde süründü resmen. Bunun sebebini anlayabiliyorum. Sebeplerinden biri Kore dizileri belli bölüme kadar vur patlasın çal oynasın havasından giderken son bölümler hep dram, hem duygusal. Tamam bu dizi taa başından dram olduğunu söyledi ama, yine de yeni tanışmalar, sırlar, aşklar daha heyecanlıydı. Kısacası 16-20 bölüm yapsalar bile son kısımlar hep hüsran.



Konusu;

Dizi, bir insanmış gibi davranan bir robot (Seo Kang-Joon) ile onun bir insan olduğunu sanan koruması (Kong Seung-Yeon) etrafında dönmektedir.

Güney Kore Sineması'ndan alıntıdır. 


Kısacası konu böyle, aşırı ilginç bir dizi, düşünsenize sizin aynınızdan başka bir tane daha var ve bu robot. :O İşte hakiki Nam Shin bu olayın tam ortasında kaldı. 



Seo Kang Joon//Nam Shin-Nam Shin III^^
Annesinden küçük yaşta ayrılan Nam Shin dedesinin yanında büyür. Çocuğunu göremeyen Oh Ro Ra ise mesleğinin getirdiği bilgi ile oğlunun küçüklüğünden başlayıp robot halini yapar. Üçüncü haliyle tanışan Nam Shin'in yerine Nam Shin III geçmek zorunda kalır. Nam Shin III ise annesinin yaptıklarından sonra gerçek Nam Shin'den çok daha iyi biri olur. Ağlandığı zaman sarılma, sürekli iyi niyet vs. vs. Dizinin hepsini Nam Shin III üstlendi desem yeridir. Her olay onun etrafından gelişti, Nam Shin ortaya çıktığı zaman ise olaylar daha da karmaşık bir hal aldı.
Burada Seo Kang Joon'a bir alkış istiyorum, iki rolü birden oynadı ve ikisi de birbirinden farklı karakterlerdi. Düşünün sadece duruşundan bile Nam Shin III ve Nam Shin olarak anlıyorduk. Bence en iyi oyuncu ödülünü almalı, sonuna kadar hak ediyor. ;)
Kendisini severim zaten, şimdi Park Min Young ile dizi çekecek, kadın biraz büyük olsa da uyumlu olacaklarını düşünüyor ve merakla bekliyorum. :)



Gong Seung Yeon//Kang So Bong^^
Kadın boks şampiyonu olma yolunda ilerlerken yaşadığı kaza sonucu ayağı sakatlanır, aldığı dövüş eğitimi boşa gitmesin diye korumalık yapar. Arkadaşı yardımıyla Nam Shin'in koruması olan So Bong'u ilginç olaylar bekler. 
Kendisini mini bir dizi de izlemiştim, oyunculuğunu beğeniyorum. Burada da sevdim ama aşk hayatı biraz değişikti. İzleyenler ne demek istediğimi anladı. :D Yani sizce nasıl olur? Gerçekten ilginç. :D



Lee Joon Hyuk//Ji Young Hoon^^
Nam Shin'in her işini yapan abisi desek tam olur. Şirketin bursuyla büyüyen Young Hoon'un tek amacı Nam Shin'i ve şirketi korumaktır.
Bu adamı neden ikinci plana attınız senaristler? Tamam her bölüm ön plandaydı ama ne bileyim adam tam baş rollük, böyle dizilerde harcanıyor. :D
Karakter olarak çok sevdim, çok sadık ve zeki biriydi. Daha çok dizilerde görmek dileğiyle.^^



Kim Sung Ryoung//Oh Ro Ra^^
Nam Shin'lerin annesidir. Kocasını hazin bir şekilde kaybeden Ro Ra oğlunu da kaybedince umulmadık şeyler yapar.
Çok tatlı bir kadın, fiziğine, oyunculuğuna hayran kaldım ama karakter olarak bazı yerlerde sinir etti beni. The Heirs'de çok fenaydı ama komik, sevilesi karakterdi. :D



Park Young Gyu//Nam Gun Ho^^
Nam Shin'in dedesi, adam çok kötü, başka diyeceğim bir şey yok. -_-



Park Hwan He//Seo Ye Na^^
Nam Shin'in nişanlısı. Nam Shin sevmedi, hatta istemedi de ama kız onun için canını verecek kadar sevdi. Babasının yaptıklarının bedelini ödemeye hazır olan Ye Na Nam Shin'e çok yardım edecektir.



Yu Oh Seong//Seo Jong Gil^^
İkinci kötü adam, dede ne ki bu daha kötü. Seo Ye Na'nın da babasıdır.



Kim Woo Hae//Kang Jae Şik^^
Kang So Bong'un babasıdır. Diğer dizilerdeki gibi tam bir çatlak. Son zamanlarda kendisini çok izler oldum. :D Güzel oynuyor baba rolünü. :)




Resimler^^


Nam Shin III


Hakiki Nam Shin. Duruşlarından bile belli.



Gerçek Nam Shin'in aksine çok güler yüzlüydü. :D




Bu sahnede her iki Nam Shin'e çok üzülmüştüm.



Şu sahne var ya belki de dizide en sevdiğim yerdi. <3 <3









Seo Kang Joon bu dizide resmen görsel şölendi. Diziyi salla, otur Seo Kang Joon'u izle. :D





Kıza hak veriyorum, benim de yanımda böylesi dursa dünyayı unuturum. :D




Gifler^^




Robot olduğu için her özellik var paşada :D Mesela biri yalan söylüyorsa elini tutuyor ve anında yalan söylediği ortaya çıkıyor. Bu göz kırpma da ona sebep. :D Göz kırpıyorsa bilin ki orta da bir yalan var. :D 




Böylesi robot gelse karşıma ben de böyle kontrol ederdim. :D




Şapşik yaaa <3






Ost^^

LYn(린), HANHAE(한해)- LOVE^^


2BIC (투빅) - Heart^^


Gilgu Bonggu (GB9) (길구봉구) - For The First Time^^







Son^^

Geldik yazımızın en son ki satırlarına. Diziyi sevdim, ilginç olmasının yanında oyuncularda çok iyiydi. Kötüler yine kötü, iyiler ise bildiğiniz gibi fazlaca iyi. Böyle bir senaryoyu yazmak kimin aklına geldi bilmiyorum ama eğer sıra dışı bir şey yapmak istiyordun o zaman daha çok bilimsel bir dizi olsaydı. Ne bileyim robotun peşinden olsalardı ki tamam onundan peşine düştüler ama olay çok farklıydı. Yine köklü bir ailenin, şirketin kötü ellere geçmemesi için verilen mücadeleyi izledik. 
Haa bu da kötü müydü hayır ama artık daha farklı konularla gelseler ya. Bu miras, şirket mevzularından sıkıldığım için geç bitirmiş olabilirim. Ama diğer türlü Nam Shin'lerin arasında geçenler heyecanlıydı. 
Sonu hakkında bir şey demeyeceğim. İzlemek isterseniz oradan öğrenin derim.^^






Yeni yılın ilk dizi yorumu da böylece bitmiş oldu.
Başka yazılarımda görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^






9 Ocak 2020 Perşembe

Aşk Kapıyı İki Kere Çalar// Kim Gruenenfelder Kitap Yorumu^^

Selam^^
Çik-lit okumayı seviyorum, kafa dağıtmalık kitaplar benim tarzım. Sophie Kinsella favorim mesela, bu yazarda ondan sonra geliyor-du! İlk okuduğum kitabı Boş Yere Süslenme çok iyiydi, tavsiyemdir ama sonra okuduğum kitaplarından aynı zevki alamadım. Çik-lit tarzından çıkmış, daha sakin kitaplar yazmaya başlamış. Okuduğum bu kitapta hiç gülmedim mesela, hatta bırakmak istedim.
Bu arada yıllar önce okuduğum Küçük Düşer Büyük Umutlar serisinin ikinci kitabıymış. Okuyalı yıllar olduğundan unutmuşum, yorumunu da bulamıyorum. :D Biraz daha bakayım en iyisi. 

Üniversiteden beri hiç ayrılmayan üç kız arkadaş: Mel, Nic ve Seema…
Seema üç gün içinde büyük aşkı Scott ile evlenecektir. Nic doğuma günler kalmış olan karnı burnunda bir anne adayıdır. Ve Mel… Aşkı arayan, ve üç gün sonra grubun tek bekârı olarak kalacak olan umutsuz bir kadın…
Gelin pastasından çekilecek olan 'gelecek kartları'nda oluşan bir karışıklık, Mel'i yanlış bir ilişkiye sürüklemektedir. Üniversitede hayran olduğu, Seema'nın erkek kardeşi Jay, Mel'in gerçekten yıllardan beri beklediği ve aradığı gerçek aşk mıdır?
Mel, kaderinin orada olduğunu bilmeden bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk onu mutluluğa ve gerçek aşka götürecek midir?
Ve aşk, gerçekten kapıyı iki kere mi çalar?


Kitap ilk olarak Seema'nın düğününden başlıyor, bu kısımda spoi olmadığı için söylüyorum damat düğünden kaçıyor ee dostlar! :D Tabii gelin ve nedimeleri Mel ve hamile Nic ne yapacaklarını bilemezler. Tam damat geliyor mu diye diğer sayfaya geçtiğimiz anda bir hafta geriye gidiyoruz. Bu sırada Fransa'dan gelen Seema'nın kardeşi Jay ve Mel'in arasında geçenleri okuyoruz. Burada olaylar, olaylar. Ve sonunda düğüne geri dönüyoruz. Damat kaçtı mı, geldi mi onu söylemem. :) Düğünden sonra Mel'le devam ediyoruz. Fransa'ya geri dönen Jay'in peşinden tatil amaçlı giden Mel hayatındaki olumsuz gidişata dur demek için kafa patlatıyor ve üniversiteden arkadaşı! olan Jeff'in desteğini alarak avrupayı geziyor ve sonradan Jeff'in yanına, Havai'ye gidiyor. Mel'in dönüm noktası burada oluyor.
Bu arada bir de düğün pastamız var, ilk kitabı okuyanlar bilir -ki ben unuttuğum için bu ne ya dedim. (İkinci kitap olduğunu yarıya geldikten sonra öğrendim de. :D) Mel değişik bir kart seçer ve onu aramaya koyulur. 


Bu kısımda Mel'in çok düşünmesine kıl oldum, belki ben düz mantık düşünüyorum bilemiyorum ama sürekli ikilemde kalıp tam istediği şeyi bilmemesi okuma isteğimi alıp götürdü. Daha fazla yazacağım şey var ama spoiler olur diye burada bırakıyorum.
Seema'nın hikayesi üçüncü kitap mı yoksa ben üçüncü kitabı mı okudum bir araştırma yapmam lazım. :D Bari bakıp geleyim.
Öğrendim, seri şimdilik iki kitaptan oluşuyor, Seema'nın hikayesi sadece bu iki kitapta geçiyor.

Kitaba başladığım zaman ümitliydim, daha güzel eğleneceğim kitap olur diye başlamıştım ama beklediğimi bulamadım. Sonundan bir heyecan, bir merak derken nasıl merakla okuyorum ama o da ters köşe olunca yine bir hayal kırıklığı oldu. Lafı fazla uzatmadan diyeceğim şu ki sevemedim. Bunu Instagram hesabımda paylaştım, yazar yorum olarak sevmemen üzdü beni demiş. Oysa ki severim kendisi, öyle yazmasına üzüldüm. Sırf tatlılığından diğer kitaplarına şans vermek isterim. :) 
Yazarı tavsiye ederim, mesela Boş Yere Süslenme ve Dertler Şarabı Sever'i öneririm. Bu seriden hayal kırıklığı olmuş olabilir ama diğerleri tam tersi olabilir. Şans vermek lazım. ;)



Kitaba Puanım 5/3^^




Alıntılar^^


Normal bir düğünden olmanın nasıl bir şey olacağını merak ettim? Ciddi olarak, yeni arkadaşlar bulmayı düşünmeliyim.





Bu yıl bu tarz kitaplar okumama dileğiyle^^
Yeni yazılarda görüşmek üzere, sevgiler...



Buralarda da varım^^