31 Ekim 2021 Pazar

Harry Potter-Ateş Kadehi//J.K. Rowling Kitap Yorumu^^

Selamlaaar^^
Harry Potter serisini yavaş yavaş bitirmeye çalışıyorum ama bu sefer ki gerçekten çooook yavaş oldu. Mayıs ayında başladığım kitabı Eylül ayının ortasında bitirebildim ve Kasım'ın birinde yayımlıyorum. :D İlk olarak düğünümüz vardı çok fazla bekledi elimde, beklettiğim içinde okumak istemedim başka kitap okudum öyle devam etti.  Ne zaman canım istedi başladım ve bitirdim. Yorum içinde işler güçler arkadaşlar, yazın ve güzün hep böyle oluyor. Bakın geçen yıllara bu aylarda doğru düzgün yorumum yok. :D 
Seride halen daha Azkaban Tutsağını seviyorum ama bu da çok güzeldi. Sadece bir kaç şey kafama takıldı, onları sonra yazacağım.


Yaz tatilinde yanlarında kaldığı Dursley'lerden bir an önce kurtulmak isteyen Harry, bir yolunu bulup arkadaşlarıyla birlikte Quidditch Dünya Kupası finalini izlemeye gidiyor. Bu yıl okuldaki en büyük yenilik ise Üçbüyücü Turnuvası. Hogwarts'ın yanı sıra iki rakip büyücülük okulunun katılımıyla gerçekleşen bu etkinlik, yüz yıldan beri ilk kez düzenleniyor.
Büyücülük dünyasında her şey her zaman olduğu gibi heyecanla, sürükleyici ve şaşırtıcı. Ancak Harry'nin alnındaki yara izinin ikide bir acıması, korkunç bir olayın yaklaşmakta olduğunun habercisi.


Harry, Ron ve Hermonie dördüncü senelerine başlıyorlar, bu sefer başlangıçları olimpiyatlar ile oluyor. Tabii burada da olaylar  peşlerini bırakmıyor ve ismi lazım değil yine Harry’yi huzursuz ediyor. Okula giden arkadaşları Büyücüler dünyasının yarışmaları olan Ateş Kadehi heyecanını yaşarlar. Kurallar bellidir, 17 yaşından aşağı öğrencilerin katılması yasak ama düşmanların planları yüzünden ateş kadehinde Harry’ninde ismi çıkıyor. Bu sebeple okulda kaos oluyor ama en kötüsü Ron’la arasının bozulmasıydı. 
Bu kitabımızdaki olaylar Ateş Kadehi ve yarışmalarından çıkıyor. Harry hem Ron’la arasındaki sorunu halletmeye çalışıyor hem de yarışmalara hazırlanıyor. Hepsi de birbirinden zor ve canını tehlikeye atacak şekilde.
Kitap altıyüz küsür sayfa, olaylar olaylar. Dolu dolu bir kitaptı, bu kadar uzun elimde kalmasına o yüzden üzülüyorum.


Harry Potter serisini bu yüzden çok seviyorum, kalın olmasına rağmen öyle akıyor ki kitap ne zaman elli, yüz sayfa okuduğunu fark edemiyorsun. Bu kitapta öyleydi ama yine de elimde kaldı, napalım. :D
Filminde Cedric karakterini vampirimiz Edwar.. ay pardon Robert Pattinson oynuyor, daha genç ama çok yakışmış. Hem kitapta hem de filmde çok sevdim Cedric karakterini.
Yarışmaların üçüde gerçekten zordu ama benim en sevdiğim göl ve deniz kızları oldu, neden olduğunu tabii ki de söylemeyeceğim. :) Ama ipucu verebilirim, Harry'nin davranışı. ;)
Her kitapta olduğu gibi burada acaba kim düşman diye son dakikaya kadar merak ettim, bilirsiniz illa yeni gelenlerden biri olacak ama ters köşede yapmış olabilirler. Ortaya çıkan kişiyi okuduğum zaman vay be dedim, bu kadarını gerçekten beklemiyordum, ve kitapta öğrenip filmde izlediğim zaman o kişinin yerleri gelince bi üzüldüm yani. :/
Sonu yine heyecanlı bitti ama artık bu kitaptan sonra her şeyin değişeceğini düşünüyorum. Bir kere o sonda yapılan şey çocuklar için uygun muydu bilemedim, tamam fantastik ötesi ve çok fazla değişik ve ölüm tarzı şeyler var ama ne bileyim ben bile okurken bir modum düştü. Devamında neler olacak merak ediyorum ama bu kadar aşırıya kaçmaz diye de umuyorum.


Sıradaki kitap Zümrüdüanka Yoldaşlığı, kalın ama isminden ve kapağından dolayı aşırı merak ediyorum. Sizler bitirdiniz mi seriyi? Bu arada acaba daha küçük yaşta okusaydım farklı mı olurdu diye de düşünmüyor değilim. Sizce?
Okumayanlar için bir şey diyemeyeceğim, her kitap sever gibi merak edilen serilerden biri, illa ki okursunuz yani. Eğlenceli, kendini sevdiren ve heyecanıyla yine severek bitirdik, darısı diğer kitaplarının başına. Otuz olmadan bitiririm inşAllah seriyi. :D 
Bu süre zarfında filmini izledim, birebir olduğu için yine çok beğendim. ;)


Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^

Eğer Hogwarts Cadılık ve Büyücülük okulu'na devam ediyorsanız ve belaları üstünüze çekme konusunda hünerliyseniz, bu kaçınılmaz bir durumdu zaten.


Hedwig ona son derece incinmiş bir bakış attı ve açık pencereden dışarı uçtu. Uçarken kanadıyla Harry'nin kafasına bir tane çakmayı da ihmal etmedi.


*****

"...Bu parayı istemiyorum, ihtiyacım da yok. Ama birkaç kahkahaya ihtiyacım var. Hepimizin birkaç kahkahaya ihtiyacı var. Ve sanırım ki, çok geçmeden daha da fazla ihtiyacımız olacak."





Diğer yazılarımda görüşmek dileğiyle^^
Seviyle, sağlıkla kalın^^


Buralarda da varım^^


16 Ekim 2021 Cumartesi

Nefret Oyunu//Sally Thorne Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Sonunda o meşhur kitabı okudum arkadaşlar. Nefret Oyunu herkes tarafından okundu sayılır, ben çok geç kaldım ama çok bir şeyde kaybettiğim söylenemez. Konusunu ilk okuduğumda sevmiştim ve çokta ilgimi çekmişti. Patronu Koru filmini de sevmiştim mesela, onun gibi değildi kitap ama, zaten öyle de beklemedim ama çok fazla tahminlerim vardı ve çoğu olmadı. Bu beni üzdü ve beklentim çok yüksek olduğu için büyük hayal kırıklığı yaşadım.
Bütün Nefret Oyunu severleri linçlemeye geliyor kaçınnnn
😁😁😁😁



Lucy Hutton ve Joshua Templeman birbirlerinden nefret ediyordu. Bu sadece hoşlanmamak ve birbirlerine katlanmak zorunda kalmak da değildi. Gerçekten nefret ediyorlardı. Ortak iki CEO’nun asistanları olarak karşılıklı çalışırken, duygularını pasif agresif yollarla birbirlerine göstermekten de hiç çekinmiyorlardı. Lucy, Joshua’nın işine neşesiz, sıkıntılı ve titiz yaklaşımını anlamıyor, Joshua ise Lucy’nin parlak elbiselerinden, acayipliklerinden ve iyimser tavrından dolayı hayrete düşüyordu.
Şimdi, aynı terfi için çabalarken çekişmeleri doruk noktasına ulaşmış ve Lucy, bu son oyunları neredeyse onu işinden edecek olmasına rağmen geri adım atmayı reddetmişti. Fakat Joshua ve Lucy arasındaki gerilim kaynama noktasına gelecek ve Lucy, belki de Joshua’dan nefret etmediğini fark etmeye başlayacaktı. Hatta belki de Joshua’nın da ondan nefret etmediğini. Yoksa bu sadece başka bir oyun muydu?


İki karakteri de aynı zamanda anlatacağım. Lucy şirketin en sevileni, en güvenilir olanı ama Joshua tam tersi, sert tavrı ile bütün şirket çalışanları ondan korkuyor. Patronunun işini yapan, patronunu hiç sevmeyen Joshua, yine tam tersi patronunu çok seven, onunla iş yapığı için mutlu olan Lucy. Öyle ki ondan ayrılma söz konusu olunca çok üzülüyor. Çok farklı karakterler ve ikisi de birbirinin zıttı.
Lucy ve Joshua'nın arasında sürekli bir oyun var, bakışma oyunu gibi. Şu an diğer oyunlar aklıma gelmiyor ama hem eğlenmek hem de kazanma hırsı oyunu daha da çekilir kılıyor. Tabii çiftimizin arasındaki romantik olaylardan sonra oyunlarda değişiyor.
Kitabı Lucy'nin bakış açısından okuduk ama bir kaç bölüm Joshue'dan da okumak isterdim. Gerçi yazar son bölümlerde bu zahmetten bizi kurtarıyor ama hoş olmuyor, sizce de her iki karakterden de aynı zamanları okumak hoş olmaz mıydı?


Düşman olmalarının ilk sebebi Joshua'ın ilk işe gelişi ve çiftimizin karşılaşması. Lucy o günde, o zaman yaşananlardan hep pişman ama Joshua en sonunda neler olduğunu anlatana kadar. O kısma Lucy, okuyucular ve ben düştük net! Lucy'nin gözünü hırs öyle bürümüş ki çevresinde olanlardan bihaber. Daha ilk satırlarda Joshua'ın davranışlarından ne olduğunu anladım ben ama işte o ilk karşılaşma sonucunda olaylar buraya geliyor.
Lucy'nin iç sesleri, oyunları çok güzel olduğu kadar Joshua'ın kıskanç halleri de çok iyiydi. Çaktırmadan sorular sorması, Lucy'nin ağzını araması sahnelerini okurken çok eğlendim. Kitaptan en beğendiğim detay Joshua'ın odasının rengi, biz okurlar tam olarak çakmıyoruz, Lucy ne zaman ki anlıyor biz de öyle anlıyoruz, çünkü sağ olsun yazarın kalemi çok değişik. Ona birazdan geleceğim.
Kitap gerçekten güzeldi, romantik komedi severler beğenir. Okurken eğlendim ama beklentim yüksek olduğu için biraz hayal kırıklığı yaşamış olabilirim. Bitirirken bu kadar mı demiş olabilirim. Bir kere ben biraz ekşın bekledim ama nerede, ufak bir kıskançlıktan başka pek bir şey olmadı. Sevenleri beni linçleyebilir ki linçlendim instagramda asdfghj yine de yazacağım. :D Birazcık yanlış anlamalar, kızın sürekli bahsettiği aile evine gitmesi, oraya Joshua'ın gitmesi, özürler, konuşmalar falan olsaydı güzel olmaz mıydı? Mesela Lucy'nın ailesi Joshua'ı nasıl karşılardı? Bunları merak ettim açıkçası. Eğer yazar devam kitabını yazarsa hayır demem. Şu an ülkemizde yazarın çıkan üç kitabı var, bu haricinde diğerlerini seven yok, o yüzden bundan başka kitabını alacağımı sanmıyor. Eğer bu mükemmel, onlar kötüyse kalsın. ;)


Yazara gelecek olursam, o kadar değişik bir kalemi var ki anlamadım gitti. İlk olarak karakter analizleri(öyle mi deniliyor bilemedim :D) hiç iyi değildi. Yani kitabın ilk satırından, son satırına kadar Lucy karakteri kafamda tam oturtamadım. Bir bölümde şöyleyken diğer bölümde çok değişik bir stili vardı. O yüzdendir ki Joshua'ın oda rengi bize sürpriz oldu asdfghjk
Bu kadar yorumdan sonra okuyup okumamak size kalmış, eğlenceli, romantik komedi bir kitap istiyorsanız birebir, sonuna kadar sizi sıkmaz, okurken çokça kafanız dağılır ama beklentiyi yüksek tutmayın aman ha.



Kitaba Puanım 5/3,5^^






Alıntı hiç yok asdfghjk


Diğer yorumlarımda görüşmek üzere^^
Sevgiyle kalın^^




Buralarda da varım^^






15 Ekim 2021 Cuma

Toprağın Sonu//Elisa Kova(Hava Uyanıyor #3) Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Nasılsınız? Hem yoğun günler geçiyor, hem de buralarla ilgilenmeye çalışıyorum. Sürekli yazılar birikiyor ve ben hiç ilerleme katedemiyorum. Bir tane yazı yayımlıyorsam, beş tane yazı üstüne geliyor. Kimler benim gibi?
Yine klavyem(Çenem)açıldı. :D Gelelim kitaba. Çok sevilen Hava Uyanıyor serisinin üçüncü kitabını bitirdim. Bu seri gittikçe yarı güzelleşiyor, yarı kötüleşiyor. İkinci kitabın sonunda olanlardan sonra çok heyecanlı başladı kitap, sonra durağan ama entrikalı yerlere geldik ve o son bomba. Okuyanlar anladı. 😓



Havanın gücüyle uyanmış bir kadın, ateşle terbiye edilmiş bir asker, kandan doğmuş bir silah.
Vhalla Yarl, Kuzey’deki cepheye ulaşmıştı. Kan ve ateşle imtihanından sonra Solaris İmparatorluğu’nun vereceği bu son savaşta kendini her şeye hazırlamıştı. Artık karşısındaki seçenekler kölelik ya da özgürlük değildi. İmparator hâlâ Vhalla’nın kaderini demir yumruğunda tutuyor ve Havagüdücü’nün hayatta kaybedebileceği her şeyi, her an bırakmak üzere uçurumun üstünde sallandırıyordu.
Vhalla’nın, hayatına yön veren her şeyden uzaklaşması ve tamamen kendine ve gücüne odaklanması gerekecek fakat bu hiç de kolay olmayacaktı.

Vhalla yine aynıydı ama beni sinir etti arkadaşlar. İkinci kitabı okuyanlar buraya geleceği için rahat rahat yazacağım. Şimdiden uyarıyorum, ikinci kitaptan spoiler yemek istemiyorsanız buradan sonrasını okumayın. :) Aldrik en sonra büyük bir tehlikeye atlatıyor ve kurtarılıyor, yine de ölüm döşeğinde yatmaktadır. Tek çare ise Vhalla'ın kuzeydeki birliklere gidip yardım çağırmasıdır, en hızlı o gitmeli yoksa Aldrik ölebilir.
İşte yine Vhalla zor görevler başında ama gelin gören ki Solaris İmparatoru oğlunu kurtarmasına rağmen Vhalla'e hala düşman ve onun yok olması için elinden geleni yapacaktır. 
Vhalla kitapta en güçlü insan olmasına rağmen imparatorun altında ezilmesine üzüldüm her okuduğumda, istese o imparatoru yakıp yıkar ama işte henüz çok iyi değildir ve düşmanı çokken bunu yapması imkansız. Neyse ki prensler vardı da azıcık el üstünde tutuldu.
Tek sinir olduğum şey ise ikinci kitapta kılık değiştirdiği zaman Daniel ile yakınlaşmasını bu kitapta da ilerletmesi. Tamam zor zamanlarında vardı ama Aldrik deyince atlaya, zıplaya giden kızın Daniel söz konusu olunca ikilemde kalması asabımı bozdu. Aldrik onun için tahtan vazgeçecek(ben uydurdum, öyle bir şey yok ama yapar yani o kadar çok seviyor) ama Vhalla o kadar kötü zamanlardan sonra-ki biz neler neler okuduk, bunlar ne ki- ilgi bekliyor aman yapma etme, Aldrik var yaa, Vhalla'm diyen Aldrik var. Eğer dördüncü kitapta böyle devam ederse hak etmiyor deyip seni silerim Vhallaaaa. -_-
Neyseeeeeeee


Gelelim Aldrik'e. Neler çekti, çekmiş ve çekiyor. Vhalla iyi büyümüş onun yanında. Biliyorsunuz bir kelepçe olayı var, okuyanlar anladı ve Vhalla Aldrik'in geçmişinden olaylar görüyor. İşte onları okuyunca ah be Vhalla sen Alhrik'in yerinde olacaksın ki artık kendini nerelere atarsın artık. :P
Aldrik hem imparatorla uğraşırken hem de aşkı için elinden geleni yapıyor, en son ki sahne işte böyle bitiyor. Tamam Aldrik'in söyledikleri, yaptıkları çok kötüydü, okudukça yuh dedim ama gerçekti. Yazar, ah yazar. -_-
Yine de Vhalla biraz alttan alabilir miydi diye düşünüyorum, Aldrik'in en son yaptıklarından sonra iyi oldu ama işte sebepler, zorunluklar vs. Oyy ne bileyim, bu yazar beni çıldırtıyor. :P
Sırf meraktan dördüncü kitabın konusunu, yapılan yorumları okudum ve sonunda sakinleştim. Bakalım okuyunca neler olacak, bu yazar uslanmaz, yine bizi çizgimizden çıkarır. 😑
Serideki olayları seviyorum ama en çokta yazarın kalemine hayranım. uçuyor resmen kitap, çok akıcı. Mantık hataları ve saçmalıkları var yazarın ama işte kalemi güçlü.



Toplu almasaydık devam eder miydim hiç bilmiyorum, umarım son kitapları daha iyi olurda keyfimiz yerine gelir. Yazar yazarken nasıl bir ruh halinde çok merak ediyorum, gaza gelip yazıyor yazıyor sonra bir bırakıyor her şey karışmış ama memnun bundan asdfghjkl 
Şu anlık dördüncü kitabı ilk ikiz okur gibi, sonrasında ben okurum ama ne zamana artık. 
Okumak isteyenler için ilk kitabı okuyup deneyin derim, sonra okumak isterseniz zaten devam edersiniz. :)
Ve kitaba 3,5 verdim çünkü o son. 😒



Kitabı Puanım 5/3,5^^




Alıntılar^^

Savaş tüm dünyayı tuhaf bir şekilde eşitliyordu. Savaşta lordlar ve leydiler sıradan insanlar gibi yemeklerini kendileri hazırlamak zorunda kalıyorlardı. Savaştaki her şeyin ya kazanılması ya da ele geçirilmesi gerekiyordu.


*****


"Benden vazgeçme." Aldrik gözlerini sıkıcca yumdu. "Benim için yaptıklarını hak etmiyorum... ama
sen... bu, yıllardır bana kendimi insan hissettiren ilk şey, beni daha fazlası için çabalamaya iten ilk şey. Sen beni gerçekten mutlu eden, tekrar bir şeyler istememi ve umut etmemi sağlayan ilk kişisin." "Senden asla vazgeçmedim," diye belirtti Vhalla kibarca.



*****

"Elbette prensim." O da ayağa kalkarken yüzünde küçücük bir gülümseme varda. Vhalla resmi hitabı bir sevgi ifadesine dönüştürmenin tadını çıkardı. Aldrik gerçekten de onun prensiydi.




Yeni yazılarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^



24 Eylül 2021 Cuma

So Not Worth It//Kore Mini Dizi Yorumu^^

Selam^^
Dizi yorumlarım gerçekten çoğaldı, şu an bunun altından kalkmaya çalışıyorum. Saat 02:57 ve ben bu yoruma başladım, ne zamana biter Allah kerim.:D
Dizi Netflix'in dizilerinden biri. Aslından hiç ilgimi çekmezdi ama Got7'dan Young Jae'nin oynadığını duyduğum an izlemek istedim. Severim kendisini, dizilerde de hep görmek istemişimdir ama lütfen, ne olur bu tarz dizi çekme daha. Sen o tipinle badboylara layıksın.
Diziyi sevdim ama Netflix dizisi olduğunu için son iki bölümde saçmaladı. Başlardaki gereksiz ve neden burada konulmuş ki dediğimiz gülme efekti aşırı iticiydi ama zamanla oturtmuşlar. Dizide en sevdiğim şey  hepsinin başka ülkenin vatandaşı olmalarına rağmen akıcı Korece konuşmaları, dizide sırıtmamaları çok iyiydi. Güzel kadro oluşturulmuş.


Konusu;
Uluslararası bir üniversite yurdunda ikamet eden öğrencilerin sevgisi ve dostlukları hakkında bir sitcomdur. 

Güney Kore Sineması sitesinden alıntıdır.



Park Se-Wan/Se-Wan
Shin Hyun Seung/Jamie
Choi Young-Jae(Got7)/Sam
Minnie ((G)ı-dle) /Minnie
Han Hyun Min/Hyun Min
Joakim/Hans
Carson Allen/Carson
Terris Brown/Terris

Fotoğraftaki sıraya göre isimleri verdim. :D


Diziyi Young Jae için başlamış olsam da Hyun Min'i daha çok sevdim. Hatta Young Jae dizide iyi olsa da normalde sert duruşu nedeniyle onun gibi bir rol bekledim. :) Yine de şapşik rolüde iyiydi, devamında güzel dizileri gelsin, bekliyorum. :D
Hyun Min ise bence daha fazla ön planda olmalı, diziyi aldı götürdü desek yeridir. Her sahnesi olay ve komikti. İzleyenler bana hak verdi bile. 😂




İşte karşınızda Young Jae :D


Bu ikilide çok iyi ve şapşikti ;)






Sürekli depoda mahsur kaldılar, oysa ki hepsi biliyordu kapı arızalı sdfghjkl


Burada da arkadaşının gururunu kurtarmaya çalışan ama sonunda hepsinin işine yarayan bir şeyler bulup arkadaşını unutanlar grubu asdfghjkl



Gifler^^


Bu kızda çok iyiydi :D
Dizide çoğu kişi kendi ismini kullanmış, kendi ülkesini. Bazı karakterler gerçek, yaşanan olaylar ise hayal ürünü diyebiliriz. ;)




Çok bahtsız bir arkadaştı asdfghjk





Son^^

Detaylı yorum yapmak istemedim, kısacık dizi zaten kafa dağıtmalık olarak izleyebilirsiniz. ;) Sadece senaryoda bir karakter için o kadar saçmaladılar ki, sırf Netflix dizisi diye yaptılar bunu, zaten şaşırmıştım nasıl olmaz diye. Bu konudan rahatsız oldum ve atladım o kısımları, ne demek istediğimi izleyenler anladı bence. ;)



Başka yazılarımda görüşmek dileğiyle^^
Sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^









21 Eylül 2021 Salı

Son yıldız Sönene Kadar//T.Y. Mazer Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Dün gece bitirdiğim kitabın hemen yorumunu yazıyorum, ne zamana yayımlanır Allah bilir ama yazayım da sonra saatlerce yorum yazmak için uğraşmayayım. Sıcağı sıcağına her şey daha iyi oluyor. Biraz önce Gurur ve Önyargı için yorumu yeni bitirdim, öğleden beri uğraşıyorum yazmak için çünkü.
İlk olarak yazarın okuduğum ilk kitabı, çıktığı zaman yapılan lansman, tanıtımlarda  ve kapakta gözüm kalmıştı. Geçenlerde yaptığımız alışverişte ekledim, şimdide okudum. 
İlk sayfasından klişeydi, devamında da öyleydi ama sonradan olanlar oldu. Buna sonra değineceğim.
Kitabı sevdim ama beni etkileyen pek bir tarafı olmadı. Off be ne kitaptı diyemedim ama eğlendim.


Manno ve Lavin’in aşkı, sırların gölgesinden çıkmaya çalışırken mücadelesine sizi de ortak edecek...
Manno, kalbimin diğer yarısı…
Kalbinde var olmam için en ufak bir umut olduğu sürece ben buradayım.
Dünya döndüğü ve ben nefes aldığım sürece sen kalbimin sahibi olacaksın…
Âşık olmak için bir ömre ihtiyaç yoktur, bazen tek bir gün bile yeter.
Lavin ve Manno, dünyanın en romantik şehirlerinden birinde, hiç olmadık bir anda karşılaşırlar. Farklı coğrafyalarda bambaşka hayatlar yaşamalarına rağmen aralarında yeşeren aşk sınır tanımaz. Ancak hayat, genç âşıkları çok büyük bir trajediyle sınar. Bu olayla Manno benliğinden uzaklaşırken, çözülmesi güç sırların içine gömülür. Lavin ise bu sırların yarattığı fırtınanın kurbanı olur.
Lavin’in tek güne sığdırdığı aşk, bu fırtınayla baş edebilecek kadar kuvvetli midir?


Hikayemiz İtalya'da başlıyor. Ufak bir kafede göz göze geldiklerinde Lavin ve Manno o saniye birbirine vurulur ve yarındası günü beraber geçirirler.  Sonrasında Türkiye'ye dönen Lavin Manno'dan hiçbir şekilde haber alamaz. Bir gün okulda yeni haber duyulur, İtalya büyükelçisinin oğlu okula gelmiştir ve çok yakışıklıdır. Bu habere fazla ilgi duymayan Lavin'in aslında çokta ilgilenmesi gereken konudur.
Öğrendiği gerçeklerden sonra hayal kırıklığına uğrayan Lavin Manno'nun gerçek duygularını daha iyi anlayınca tekrardan beraber olurlar.
Gel zaman git zaman güzel geçen günlerden sonra yaşanan trajediden sonra hayatları mahvolur.  Manno değişmiş, sert biri olup çıkmıştır. Lavin bunun sebebini öğrenene kadar kalbi kırılmış, bununla baş etmeye çalışır ama aklını ve kalbini toparlayamaz.
Lavin karakteri normal karakterlerden biriydi. Zeki, çalışkan, arkadaş canlısı vs. Sevdim ama duygularını o kadar yoğun yaşadı ki ben depresyona girdim resmen. Bunun dışında iyiydi.
Manno'da aynı şekilde bir karakterdi. Arada kendi bakış açısından da okuduk kendisini, seviyorum her iki karakteri okumayı. Manno'yu Lavin kadar okumadığımız için duygularını tam okuyamadık ama o da az değildi hani. Hele sebebini öğrenince bir kaldım yani.


Hazır o sebebe geldik onun hakkında da yazayım. Şimdi Manno'nun duygularının bir anda tepetaklak olması, yaşadıkları zordu ama bir nedeni vardı. Bunu çoook sonra öğrendik, sonradan öğrenmemiz güzel oldu ama böyle değişik bir sebebin olması beni şaşırttı ne yalan. Ne bileyim daha farklı bir sebep olabilir miydi acaba? Tamam Manno için şarttı ama işte okuyanlar beni anladı bence. Daha zekice bir şey yazabilirdi.

Kitapta geçen bir sürü karakter vardı ama en takıldığım kişi Ayla oldu, kız anladığım kadarıyla dilsizdi ama kitapta bir ya da iki kere geçti bu olay. Şu an bile tereddüt ediyorum inanın. Yazar daha fazla üstünde durabilirdi. 
Bunlara rağmen gideri vardı kitabın, neden aldım bunu demedim. Yazarın kaleni sevdim, bakalım diğer kitapları nasıl, kısa zamanda diğer kitaplarını da okumak isterim.
Bu kitabı kesinlikle okuyun diyemem ama denk gelirse bakın derim. Sonra ki kitaplar için karar vermek istiyorum çünkü. ;)



Kitaba Puanım 5/3,5^^ 



Alıntılar^^

Bencildi, ondan kopamıyordu.
Korkaktı, yalan söylüyordu.
Ve alçaktı... Onu kanatıyordu.



*****


Bu yolculuğa onu tekrar kazanmak için çıkıyordum. Kaybetmek için değil.


*****


Onu özgür bırakmıştı.
Hayır, onu kaybetmişti.


*****


Pantheon'un arka bahçesinde, yine elimi tutup "Yarını benimle geçir," desen, bu sefer kaçıp gitmez, bugünüm de senin derdim. 







Yeni yazılarımda görüşmek üzere^^
Sevgiyle kalın^^





Buralarda da varım^^






5 Eylül 2021 Pazar

Hürkuş: Göklerdeki Kahraman//Blogları Canlandırma Projesi Film yorumu-Ağustos Ayı^^

Selamlar^^
Bir ay daha bitti, yazda bitti tabii ki. Dolu dolu geçti ama hızlı mı geçti ne. Sıcak ve yazı çok severim, kışı da ama çok çabuk üşüyen biri olarak soğuk insanı değilim. Şu an bile akşamları soğumaya başladı hava, üzüyor bu beni. Yine de hayırlı güzler, sonbaharlar olsun. :) Sizler nasılsınız?
Bu ay BCP'de Savaş filmleri izleyecektik, benim ki yine yoğunluktan bu zamana kaldı. Eylül daha yoğun geçecek diye tahmin ediyorum, bakalım hayırlısı. :)
Çokça film var ama ben tercihimi yerli savaş filmlerinden yana kullandım. Film Savaş filmi olmasının yanında konu aldığı kişi düşman uçağı düşüren ilk Türk pilotu olan Vecihi Hürkuş'u anlatıyor. Bilmeyen yokturdur diye düşünüyorum, illa ki ismi duyulmuştur, unutulacak gibide değil Vecihi ismi zaten, bu filmde de yaşadıkları her şeyi izliyoruz. Ailesini, aşkını, dostluklarını, yardım severliğini, vatan sevgisini ve en önemlisi uçma sevdasını en ince ayrıntısına kadar izliyoruz.


Klişe cümleler kullanmak istemiyorum, biliyoruz filmde olsa çok kötü şeyler yaşandı. Çok fazla gösterilmemiş olsa da burada da savaşın gerçek yüzü ortaya konmuştu. Bu topraklar kolay kazanılmadı, rabbim ülkemizi düşmanlardan korusun. Bütün şehitlerimizden, gazilerimizden ve askerlerimizden Allah razı olsun.
Oyuncular yerinde seçilmiş, Hilmi Cem İntepe oynamamış yaşamış resmen, zaten böyle kanı deli akan kişiliği var gibi, survivor'da biliniyordur belki. Çok iyi seçim olmuş, diğer oyuncularda öyle. Çok usta oyuncular vardı, yarısını yazsam diğerlerine ayıp olacağı için filmi izleyip görün derim.






Film biyografi olduğu için arada böyle Vecihi Hürkuş'un fotoğraflarını paylaştılar. Beni en etkileyen ise düşmanın bile Vecihi Hürkuş'a hayran olup onunla fotoğraf çekilmesiydi. 


Bu da o fotoğraf. Burada tayyare düşmesi sonucu yaralanıp, Rus askerlerine esir düşüyor. 


 Ailenizle beraber hem heyecanlı hem de gurur duyacağınız filmler izlemek istiyorsanız bu filmi tercih edebilirsiniz. Bence ülkemizin ne zorlu şartlar altında alındığını gösteren filmleri hepimiz izlemeliyiz bana göre. Anca öyle daha çok kıymet veririz ülkemize, yaşadığımız yerlere.
En çokta çocukların izlemesini isterim. Bence severler, hem de çok. :)
Filmi ücretsiz olarak TV+'dan izleyebilirsiniz.
Bu ayda böylece bitmiş bulunmakta.
Eylül ayında Polisiye türüne yer vereceğiz, meraklısı olanları bekleriz^^
Yeni yazılarımda görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın^^


Not: Diğer aylar ve BCP hakkında bilgi almak için Burayı! tıklayabilirsiniz. :)


Buralarda da varım^^