Gül Limanı Oteli//Debbie Macomber Kitap Yorumu^^

 Selam^^

Nasılsınız? Her zaman cevap gelmiyor ama ben yine de başlangıç olarak yazayım. :) Depremdi, virüstü derken zor zamanlar geçiriyoruz, Rabbim hepimizi korusun, güzel, hayırlı günler görürüz inşAllah^^

Zor günler olsa da bir şekil atlatmaya çalışıyoruz, hayat düzenimize geri dönüyoruz. Şu an boş durduğum için yorum yazayım dedim, normalde video editleyecektim ama yoruma girdim, biraz yazayım da video editlerim inşAllah.

Kitabımız Debbie'nin serilerinden biri, seri adı nedir bilmiyorum ama bir sürü serisi var kendisinin. Bu kitabı da uygun bir kitapla takas yaptım, o sıra tarz olarak bunu seçince okuyayım dedim. Doğrusu eskiden sevsem de şimdi nedense çok hoşuma gitmiyor, aşk temalı böyle kasaba hikayelerini daha çok seviyorum. O yüzden üzülerek söylüyorum ki bundan önce ki Debbie kitabı gibi bunu da sevemedim.

Jo Marie Rose, Sedir Koyu'na yeni bir başlangıç yapmak ve biraz olsun huzura kavuşmak için gelir. Kocasının ölümünün acısını atlatmaya çalışan genç kadın, burada bir otel satın alır ve otelin adını değiştirip Gül Limanı Oteli koyar. Buranın yeni başlayacağı hayatı için doğru yer olduğunu hissetmektedir. Ancak otel ve ilk gelen konuklar, Jo Marie'ye beklediğinden çok daha büyük sürprizler yapacaktır.

Eşini kaybettikten sonra hayata geri dönmek için eşinden gelen tazminat parasıyla otel satın alan Jo Marie Rose oteli düzenledikten sonra gelen iki konuğuyla ilgilenmeye başlar. Gelen her iki konuğunun da kendine göre dertleri olsa da fazla sorgulamaz.

Jack annesinin ölümünden sonra üvey babasının zorbalığına katlanamaz ve kasabayı terk eder, yıllar sonra gelen haberle geri döner ve ölüm döşeğinde olan üvey babasına yardım etmek ister. İşlerini hemen halledip, almak istediklerini alıp gitmeyi düşünsede işler planladığı gibi gitmez. Üvey babasının neden böyle davrandığını anlayan Jack'in hayatını değiştirecek eski bir arkadaşıyla tanışır.

Anna yıllar önce arkadaşının ölümüne sebep olduğu için kasabayı terk eder ve daha da gelmez, suçlu olduğunu kabul eden Anna hayatına devam da edemez. Abisinin düğününe gelmesiyle korkuları gün yüzüne çıkan Anna'i çok büyük sürprizler beklemektedir.

İki konuğumuzun olayları böyle, Anna'i anladım ama Jack'in olayı çokta ilgi çekici gelmedi ne yalan. Tamam üvey babası kötü davranıyor ama neden böyle davranıyor, şöyle altını iyi destekleyecek sebep bekledim ama gelin görün ki beni hiç tatmin etmedi. 

Genel olarak güzel kitaptı ama yılların yazarısın daha iyisini beklerdim. Bu arada Jo Marie Rose'un eşi Filistin'de ölüyor. Kitapta Filistin'e olan düşmanca yazıları beğenmedim, hoşuma gitmedi. Evet kitabı sevemedim ama bu da tuzu biberi oldu ne yazık ki.

Sonunu sevdim, merak ettiğim bir kaç karakterler var ama öyle alıp okuyacak kadar değil. Kitap, hayatın içinden olsa da değişik olaylarda olmadı değil, oralar değişikti ne yazık ki. Yazarın nasıl şaşırtsam dediği zamanlara denk gelmiş o kısımlar herhalde. :D Neyse, yazar seviyor bu tarz şeyleri ekliyor işte.

Böylesini seviyorsanız tavsiye ederim ama genel olarak kitaba olan düşüncelerim böyle. Seri kitap ama devam etmem yani, dediğim gibi tarz olarak artık sevmemeye başladım. Daha güzel, kesinlikle oku denilen kitap olursa neden olmasın da diyorum, belki fikrimi değiştiren kitaplar olur. :)

Kitaba Puanım 5/3,5^^

Alıntılar^^

Hayat, değer verilmesi gereken bir armağan, her gün maceraydı.

*****

Üçümüz de sırtımızda , kimileri diğerlerinden daha büyük olan taşlar taşıyorduk. Bazı insanlar fazladan ağırlıklara o kadar alışmışlardı ki artık bu yükün farkında bile değil gibi görünürler.

Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^

Buralarda da varım^^

Facebook

Twitter

Instagram

Youtube