Aile-Dram-Entrika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aile-Dram-Entrika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Nisan 2021 Cuma

Aşkın Fransızcası//Fiona Valpy Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Yorumlarım o kadar birikti ki nereden başlayacağımı bende şaşırdım. Dizi yorumları, BCP derken bunlar hep kaldı. Hazır bilgisayarı açıp işimi erken bitiremediğim için ve örgüde örmediysem o zaman yorumları yazayım, kim bilir kaç saate biter. :D
Kitabımı Kitap Yurdu'nun Pegasus Yayınlarının kampanyasından aldım. 5 kitap ve hepsine 20 ₺ verdik, tanesi 4 ₺'ye geldi. Fiyatlarına göre kitaplar bence çok iyi. Mesela ikiz şu ana kadar iki kitap okudu bu kampanyadan çok beğendi, bende bunu beğendim ama  çok para verseydim inanın üzülürdüm. :D

Gina birkaç ay içerisinde hem çok sevdiği işini hem anne yarısı olarak gördüğü teyzesini hem de tutkuyla bağlı olduğu erkek arkadaşını kaybeder. Hüzünlü bir arayış içindeyken ona teyzesinden kalan, Fransa'daki eve yerleşmeye karar verir. Masmavi bir gökyüzü, sımsıcak güneş ve yepyeni bir başlangıç... Belki de yeniden iyi hissetmek o kadar zor olmayacaktır.
Hesaba katmadığı şeyler ise kısa bir süre sonra su yüzüne çıkar: eski evin çatısındaki delik, kendisini doğru ifade etmekte güçlük çektiği bir dil ve belki de hiç öğrenmemesi gereken endişe verici aile sırları…
Alışık olduğu ülkeden çok uzakta şarap uzmanlığı alanındaki çalışmalarına odaklanmaya çalışan Gina yeni kurduğu arkadaşlıklardan ve yavaş yavaş büyüsüne kapıldığı gizemli taş ustası Cédric'ten destek görebilecek midir?

Klasik kasabaya yeni gelenin etrafında dönen hikaye. Kitabı alırken yorumlarda sürekli kitap okuma alışkanlığı kazandıracak kitap diyordu, evet doğru. Çok fazla kitap okuyan için biraz eksik kalmış, bunların en büyük sebebi de yazardı bence.
Karakterler olarak Gina yaşadığı sıkıntılı dönemden sonra vefat eden çok sevdiği teyzesinin evine taşınır. İngiliz olan Gina Fransızcasının döndüğü kadarıyla etraftaki insanlarla iyi geçinir, zaten genelini tanımaktadır. Şarap şirketinde çalışan Gina Şarap tadımcısı olmak için kurslara başlar. Çok büyük bir fırtınada evinin çatısı hasar görünce yardıma komşusu ve oğulları yetişir. 4 oğlanın içinden Cedric'e ilgi duymaya başlayan Gina öğrendiği gerçekten sonra kenedine yapılanı başkasına yapmamaya söz verir aşkını kalbine gömer. Ama ya gördükleri yanlışsa?
Bu sırada hayatının en büyük sırını öğrenen Gina aslında çevresindeki sevdiği insanları hiç tanımadığını fark eder  ve kendisine yalan söyledikleri için de kalbi kırılır.
Gina tatlı, sıradan bir karakterdi, yalnızlığı, yaşadığı sıkıntıların üstüne birde ummadığı bir sırrı öğrenince bunlara verdiği tepkileri ve sonuçlarını okuyoruz.

29 Ocak 2021 Cuma

All Together Now//Film Yorumu--Blogları Canlandırma Projesi(BCP)^^

Selamlar^^

Blogları Canlandırma Projesi'nin ikinci yazısı film yorumumla karşınızdayım. Aslında farklı bir film izleyecektim ama o dediğim film Türkçe dublajlı olmayınca izleyemedim. Belki ilerde izlerim, merak ediyorum onu da.

Bu filmi de Netflix'de umutla ilgili arama yapınca bulduk. Konusu, evlerinden atılan anne kızıyla beraber çalıştığı okul servisinin otobüsünde yaşamaya başlar. Otobüsü kendisi sürdüğü için sıkıntı olmadığı için hayatları zorda olsa rutüne binmiştir. Kızı Amber ise para kazanmak için bir sürü işte çalışır. Çalıştığı huzur evinden arkadaş edinen Amber yaşlı bir kadının odasında duşunu, arkadaşının evinde yardımcı olarak çalışarak geri kalan ihtiyaçlarını karşılar. O sırada Amber yetenek sınavı içinde para biriktirmektedir. Annesinin işten ayrılması ve istemediği eski alışkanlıklara başlamasıyla aralarında uçurum olur. Hayatı ise annesinin başına gelenlerden sonra karmakarışık olur.

Umutta burada başlıyor işte. Arkadaşlarından yardım almayı reddeden Amber onlardan da uzaklaşır, bir de köpeği hastalanınca daha da çıkmaza girer. İşte burada gerçek arkadaşlık, dostluk çıkıyor ortaya. Bir de umut.

28 Ocak 2021 Perşembe

Kelebek Adası//Sarah Jio Kitap Yorumu--Blogları Canlandırma Projesi(BCP)^^

 Selam^^
Blogger arkadaşlarla ortaklaşa başlattığımız Blogları Canlandırma Projesi'nin ilk yazısı geldi. Detayları Burada! okuyabilirsiniz. :)
Ocak ayında Umut&Başarı hikayelerini anlatan kitap, film ya da dizi izleyecektik. Ben ilk kitabımı yorumlayacağım, sonra film inşAllah. Dizi için söz veremem, bitmiyor çünkü. :D
Gelelim kitabıma. Sarah Jio fanıyım desem kimse karşı gelmez diye düşünüyorum, bütün kitaplarını okudum hatta tekrardan başlasam yeridir, bunun bir sebebi var. Cevabı yorumumun devamında.
Kitabımız adaya düşüp kurtarılma umudu taşıyan karakterlerimizi anlatıyor.





Yeni evlendiği eşiyle balayı için gemi turuna çıkan Charlotte eşinin deniz tutmasına rağmen güzel vakit geçirmektedir. Gemi Bermuda'da mola verince çiftimiz etkinlik için korsan gemisine binerler, ama bu kısımda Charlotter tek başına devam etmek zorunda kalır. Gemi saatler sonra kaybolup dalgalara yenik düşünce hayatta kalan sadece Charlotte ve akşam yemeğinde gördüğü yabancı adam Gray kalmıştır.
Günlerce zorluk çeken Charlotter ve Gray sonundan farklı bir adaya düşerler. Kurtarılmayı bekleyen çiftimiz adayı keşfetmeye her çıktıklarında ise farklı şeylerle karşılaşacaklardır.









Konuyu ben yazdım, umarım az çok bir şeyler anlatabilmişimdir. Zaten şimdi karakterler hakkında bahsettiğim zaman birazda buradan konuyu öğrenebilirsiniz.
İlk olarak kitabımızı anlatan Charlotter'la başlayayım. Uzun yıllardır beraber olduğu adamla evlenen Charlotte çok mutludur, eşini deniz tutmasına rağmen büyükannesinin balayısı gibi bir balayı ister ve büyük fedakârlık gösteren eşiyle gemi turuna çıkar. Arada tek başına kalsa da güzel vakit geçiren Charlotte eşinin unutkanlığı sebebiyle tek başına etkinlik gemisine biner ve yola çıkarlar, rotalarını kaybedip, gemi büyük dalgayla sarsılınca kendilerini hayatta ama ıssız adada bulurlar.
Charlotte'u sevdim, sıradan bir karakterdi. Ne çok aşırı bayılacak işler yaptı ne de bizi sinirlendirecek şeyler. O yüzden sıradan bir karakter deyip geçiyorum. :D

15 Kasım 2020 Pazar

Gül Limanı Oteli//Debbie Macomber Kitap Yorumu^^

 Selam^^
Nasılsınız? Her zaman cevap gelmiyor ama ben yine de başlangıç olarak yazayım. :) Depremdi, virüstü derken zor zamanlar geçiriyoruz, Rabbim hepimizi korusun, güzel, hayırlı günler görürüz inşAllah^^
Zor günler olsa da bir şekil atlatmaya çalışıyoruz, hayat düzenimize geri dönüyoruz. Şu an boş durduğum için yorum yazayım dedim, normalde video editleyecektim ama yoruma girdim, biraz yazayım da video editlerim inşAllah.
Kitabımız Debbie'nin serilerinden biri, seri adı nedir bilmiyorum ama bir sürü serisi var kendisinin. Bu kitabı da uygun bir kitapla takas yaptım, o sıra tarz olarak bunu seçince okuyayım dedim. Doğrusu eskiden sevsem de şimdi nedense çok hoşuma gitmiyor, aşk temalı böyle kasaba hikayelerini daha çok seviyorum. O yüzden üzülerek söylüyorum ki bundan önce ki Debbie kitabı gibi bunu da sevemedim.


Jo Marie Rose, Sedir Koyu'na yeni bir başlangıç yapmak ve biraz olsun huzura kavuşmak için gelir. Kocasının ölümünün acısını atlatmaya çalışan genç kadın, burada bir otel satın alır ve otelin adını değiştirip Gül Limanı Oteli koyar. Buranın yeni başlayacağı hayatı için doğru yer olduğunu hissetmektedir. Ancak otel ve ilk gelen konuklar, Jo Marie'ye beklediğinden çok daha büyük sürprizler yapacaktır.

24 Nisan 2020 Cuma

Sisli Hatıralar Rıhtımı//Hazel Gaynor Kitap Yorumu^^

Selam^^
Instagram'da iki kitap arasında oylama yapmıştım, sonuca göre bu kitabı okudum. Uzun zamandır bu tarz kitaplar okumuyordum, tam o ruh halinden hissettiğim an okumaya başladım. Özlemişim aslında ama bu kitap beni fazla tatmin etmedi. Geçmiş, günümüz konularını seviyorum, hele bir de olaya mektup vs. girsin tamam, işte benim kitabım. 
Bunda da konu güzeldi, yazarın kalemi eh işteydi. Biraz öncede dediğim gibi tatmin etmedi beni. 


En büyük hikâyeleri zaman anlatır, kaybolan hayallerinizi ise kalbiniz…
İrlanda 1912… Küçük bir köyün on dört sakini, Amerika’da daha iyi bir hayat kurma umuduyla rüyalar gemisi Titanic ile denize açılır. Ancak bu yolculuk, on yedi yaşındaki Maggie Murphy için acıdan ibarettir. Geleceği, bilinmeyenlerin ülkesine bağlıyken kalbi İrlanda’da, ardında bıraktığı sevdiğindedir. Batmaz denilen gemi okyanusun serin sularına gömüldüğünde, Maggie çok az sayıda kurtulan yolculardan sadece biridir.
Amerika’da bir hastanede tek başına gözlerini açtığında hatırladığı şey, gemi batarken ortalığı kaplayan o korkunç gıcırtı sesi ve buz gibi suda donarak hayatını kaybeden masum insanların çığlıklarıdır… Hayatta artık tek başına yaşam mücadelesi verecek olan Maggie, bir daha o korkunç olaydan bahsetmemeye kararlıdır.
Chicago 1982… Babasının acı kaybıyla yasa boğulan Grace Butler, artık hayatına yön vermek zorunda olduğunun farkındadır.  Çok sevdiği büyük büyükannesi Maggie, tüm hayatı boyunca kalbinde taşıdığı Titanic hakkındaki içini sızlatan acıyı onunla paylaştığında, Grace artık nasıl bir yol izlemesi gerektiğini biliyordur. Belki de artık hayaletlerden kaçmak yerine onlarla yüzleşmesi gerekiyordur…


Konumuz böyle, Titanic üzerinden yazılan ilk defa böyle bir kitap okudum. Büyük beklentim vardı kitabı aldığım zaman ama Nilay ablam ben yarım bıraktım deyince bir kaldım, ruh halinden dolayıdır diyerek yine de başladım. Doğrusu ilk sayfa da sizi etkilemiyorsa kitap heyecanlı, merak edilesi yerleri olsa bile etkilemiyor artık okuru. Bu da öyleydi.
Kitap hakkından genel yorumu birazdan yazayım ama ondan önce karaktere değinmek istiyorum.
Maggie, annesi öldükten sonra İrlanda'da kimsesiz kalır, Amerika'dan gelen teyzesi tarafından götürülmek istenen Maggie en çok konuşulan Titanic'le Amerika'ya gidecektir. Gitmek için heyecanlansa da geri de sevdiği adamı bırakmak zorunda kalır.
Maggie karakteri durgundu ve ne yazık ki pek merak edilesi değildi. Kendisinden güzel bir atak bekledim ama o da olmadı. Diğer kitaplara göre sönük bir karakterdi ne yalan.
Grace karakterini daha çok sevdim dersem yalan olmaz. Yaşadığı sıkıntılar, sonradan verdiği kararlar okumaya değerdi.
Ve Ryan, belki de kitapta en sevdiğim karakter oldu. Çok düşünceli, onun olduğu yerleri okurken daha bir sevdim kitabı. Belki güzel kalbi ya da anından düşündüğünü yapma eğiliminde bir karakter olduğundan mıdır bilemiyorum ama kitapta en sevdiğim kendisiydi.


Aşk konusundan sınıfda kaldı yazar, mesela Maggie'nin sevdiği adamla arasındaki aşkı daha çok anlatabilirdi, öyle ki Maggie gemide kendine birini mi bulacak acaba dedim. Bu ikilemi yaşamak istemezdim, sonuçta geride bıraktığı adamın neden onunla gitmediği ortada. Gerçi gitmemesi daha iyi oldu, biliyorsunuz ki Titanic'de nadir erkek kurtuldu.
Titanic olduğunu öğrendiğim zaman beni şaşırtan bir kitap olacak diye hayal ettim ama sıradışı hiçbir şey olmadı. Maggie'nin kurtulması bile olağan bir şey olarak yazılmıştı.
Yazar bu konuda biraz eksik gibi. Bu konuyu başkası yazsaydı daha iyi olur muydu diye sorulsa, ne yazık ki evet derdim. Şu yorumu yazarken bile ben şöyle yazardım, şu şekilde olurdu falan diyebiliyorsam gelişmiş yazarlar neler çıkarır neler.
Yine de okuduğumuz kitap gerçek olaydan esinlenme olduğu için yazar fazla ekleme yapmamış da olabilir. Bunu, başka kitaplarını okuyup anlayabilirim. Bizde bir kitabı daha basılmış, dener miyim bilmiyorum ama eğer elime geçerse şans veririm.


Genelde anlamda güzel ama etkilemeyen bir kitaptı, sadece sonu beni şaşırttı. Yazar başta az da olsa ipucu vermeseydi anlamaz, daha çok şaşırırdım. O yüzden bu kısmı sevdim.
Bu tarz kitapları okuyanlar, yorumum böyle, daha ilginç geçmiş-günümüz kitapları okuyabilirsiniz, ama ben Titanic seviyorum, şans vermek istiyorum derseniz de bir şey diyemem. Sadece beklentiyi fazla yukarılar da tutmayın derim. ;)
Not: Kitapta olan telgrafların hepsi gerçekmiş, bu hoşuma gitti. ;)





Kitaba Puanım 5/3,5^^





Alıntılar^^


'En büyük hikayeleri zaman anlatır.'



******



"...Bana göre Titanic, gerçek insalar, gerçek yaşamlar ve geleceğe dair gerçek umutlar demek. Ve bu, okyanusun derinliklerinde yok olmasını izlediğim şey."



******


"Yaşam kırılgan bir şeydir Grace, bir kiraz çiçeğinin yaprağından farklı değildir. Bir an büyüyüp çiçek açarken, bir an sonra aniden çıkan bir rüzgarla yere düşebilir. Hayatımızı garanti olarak görmemeli ve kendimizi mutlu etmek için elimizden geleni yapmalıyız."








Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın^^
Evde Kalın...



Buralarda da varım^^














4 Aralık 2019 Çarşamba

Büyülü Fırtına//Kristin Hannah Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Uzun zamandır Kristin Hannah okumamıştım, elimde bir kaç kitabı vardı ve aralarında Büyülü Fırtına'yı seçtim. Doğrusu okumayalı çok oldu ve bitirirken daha iyi kitap okuyabilirdim dedim.
Nedeni birazdan sizlerle olacak. Yorumu geçmeden önce Pegasus'un fiyatları hakkında konuşmak isterim. Tamam çok fazla kaliteli, telif hakkı derken hak veriyoruz ama cilti kitaplara 90 TL diyor, hiç bir özelliği olayan Kristin Hannah kitaplarına ise 50 TL. Son zamanlarda çok fazla Kristin Hannah kitabı çıktı ama biz alamıyoruz. Bu kitabımı bile ikinci el olarak aldım. Artık akıllandık, daha az paraya çok kitap alıyoruz ama neden sevdiğimiz kitapları almayalım ki? Bütün kitap severlerin yarasına dokunduğuma göre yorumu bu sefer gerçekten geçebilirim. :D

Alaina Costanza’nın hayatı büyülü şimşeklerin çaktığı fırtınalı bir gecede tamamen değişir. Aşk romanları yazarı, bir çocuk annesi ve geçmişte çok zor bir hayat yaşamış Alaina, bahçesine düşen yıldırımla gözlerini bir yüzyıl öncesinde açar ve kendi kitabındaki kahramanlardan biri olan tehlikeli kanun kaçağı Killian tarafından kaçırılır. Çok geçmeden Killian ve Alaina’nın karşılaşmasının bir tesadüf olmadığı ortaya çıkar. Alaina, Killian adındaki katili yalnızca hayal gücünün bir ürünü olarak var etmemiştir; onların buluşması, kavrayamayacakları kadar büyük bir gizemin zaman ve mekânı aşan gücüyle mümkün olmuştur.
Fakat her büyünün bir bedeli vardır… Aşkı, tutkuyu ve kaderi anlayacakları ölümcül bir yolculuğa çıkan Alaina ve Killian artık büyük fedakârlıklar da bulunmak ve zamanla savaş vermek zorundadır.

Konusu gerçekten çok ilginç, Alaina çok satan bir yazardır ve geçmişte yaşadıkları yüzünden sıkıntılı günler geçirir. Bir gece kitabını yazmak için bilgisayarın başına geçtiğinde yıldırım düşmesi sonucu yazdığı kitabının içine girer. Hem de tam soygun sahnesinin ortasına. Başta her şeyin biteceğine, rüya olduğunu düşündüğü için rahat davranır ama işler umduğu gibi gitmez ve kitabının tehlikeli, kanun kaçağı Killian tarafından kaçırılır. Bu saatten sonra biricik kızına ve gerçek hayatına dönmek için aklına gelen her şeyi yapacaktır, söz dinlemeyen tehlikeli Killian'e bile yalvaracaktır.
Her iki karakterimizde çok acılar çekmiş,  yaşadıklarını okuyunca üzülüyor insan. Alaina'nın çaresizliği çok iyi işlenmişti, sanki biz çaresiz kalmış gibiyiz. Verdiği mücadele, aşkına inancı ama öbür taraftan kızına olan sevgisi çok iyiydi.


Gerçekten ilginç bir kitaptı, Kristin Hannah dram konusunda iyiyse fantastik konuda da çok iyi. Ama bazen de çok iyiye gitmiyor. Bu da çok iyiydi ama beklentim yüksek olduğu için biraz hayal kırıklığı oldu. Daha farklı bekliyordum o yüzden olmuş olabilir.
Sonu için ise diyeceğim bir şey yok, okuyup görün sadece.

Bu arada kitap 1993 yılında çıkmış. Çıktığı zaman değilde benim doğumumdan bir sene sonra çıkması çok fazla ilgimi çekti. Kristin Hannah başarılı bir yazar ve o zamandan bu zamana zerre değişiklik yok ve hala çok sevilen yazar. Herkes dram yüzünden fazla yanaşmıyor ama bu kitap ve diğer bir kaç tanesini öneririm. Bu yazarla herkes tanışmalı. :) Böylece tavsiyede de bulunduk. Beklentiyi yüksek tutmadan, konunun güzelliği ile öneriyorum. ;)




Kitaba Puanım 5/3,5^^



Alıntılar^^


Hayatta güvende olmak diye bir şey yoktur.




******



Acı çektiği sürece her şey gerçekti çünkü.






Bir yorumda böylece biter, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^





Buralarda da varım^^



10 Temmuz 2019 Çarşamba

Deniz Feneri Yolu//Debbie Macomber Kitap Yorumu^^

Selam^^
Hız kesmeden yorumları yazıyorum ama ne zaman yayınlanır tahmin edemiyorum, bakalım şimdi yazıp bitirecek miyim. :D Bu sefer ki kitabım son zamanlarda okuduğum tarzlardan çok farklı. Bu sefer uzaklara, küçük bir kasabada yaşayan insanların hayatlarına konuk oldum. Uzun zamandır Debbie okumuyordum, U Kitap'dan takas yaptığım bu kitap elime geçtiği an okumak istedim ve başladım. Kasaba hikayelerine bayılırım ama bunu sevemedim.

Her kadının bir hikâyesi vardır...
Sevgili Okur.
Henüz beni tanımıyorsun. Fakat bu durum birazdan değişecek çünkü seni evime, yaşadığım yere davet ediyor; ailem, arkadaşlarım ve komşularımla tanışmanı istiyorum. Gel hadi, hikâyelerimizi öğren, hatta belki sırlarımızı da...
Yolunuzun kesiştiği her insanın az veya çok hayatınıza bir şey kattığı gerçeğini bilirsiniz. İnsan ilişkileri üzerine özellikle eğilen, hayatın içinden seçtiği olaylardan yola çıkarak yazdığı romanlarıyla geniş kitlelerin beğenisini kazanan Debbie Macomber, bu kez yeni karakterlerin birbirilerine geçmiş hikâyeleriyle karşınıza çıkıyor. Hiç bilmediğiniz ama tanımaktan büyük keyif alacağınız bu insanların yaşamlarına dahil olurken kimi zaman sevinecek, kimi zaman üzülecek, şaşırtıcı olaylara tanık olurken çoğu zaman heyecanlanacaksınız.


Arka kapak yazısı böyle. Pek bir şey anlamıyor insan anca okuyunca, ve ben okumaya başlayıp devam ettikçe nasıl bir hata yaptığımı anladım. Nedeni aşağıda. Karakterler çok fazla, çocuğunu yeni kaybetmiş ve evliliğini bitirmek isteyen bir çift. Bakım evinden gönüllü çalışan kasabanın en yaşlı kadınları, onun kızı ve torunları olarak devam ediyor karakterler. Bağlantı var karakterlerin arasında. Sevdiklerim oldu, mesela savcının kızı ne kadar dik kafalı olsa da sonradan yaşadıklarını çok sevdim, diğer kitaplarda yer alır mı bilmiyorum ama ona özel kitap çıksa okurum. Boşanmak isteyen çiftimiz de diğer kitaplarda olur mu bilemiyorum, okuyup da öğrenmeyeceğim sanki. :/


Sebebi; şöyle ki evet olaylar kasabada geçiyor ama ben bu zamana kadar hep genç kesimin kasaba hayatını okudum, burada sadece iki çift geçti ve gerisi yaşını başını almış karakterlerdi. Yazar yaşlarını ve torun sahibi olduklarını söylemese diyeceğiz hepsi genç. Tamam bir iki tane olur ama bu kadarı çok fazlaydı. Ne yalan tam annemin okuyacağı kitap. :D Yazarın diğer serileri daha farklıdır diye araştırma yapıyorum, bulursam o serilere devam edebilirim. Ne yazık ki okurken çok sıkıldım. Yazarın kalemi akıcı olmasa bırakırdım bile ama devam ettikçe değişen olayları merak etmemle ve akıcı olmasıyla bitti kitap. Debbie her telden yazan bir yazar, seveni çok ki zaten kalemi de çok güzel ama bu bana hitap etmedi. Biraz önce de dediğim gibi diğer serilerine göz atıp ona göre devam ederim çünkü kalemini seviyorum ve bu tarz kasaba, mahalle vs. hayatlarını güzel yazıyor.


Daha fazla uzatmama gerek yok, karakter çok fazla olduğu için hepsine değinmedim, farklı karakterler vardı, büyük sırlarda. O sırları merak ediyorum, o yüzden okuyan N. Ablama onlara ne olduğunu soracağım, okumuş kendisi çünkü. Hatta devam et belki şans verirsin dedi ama böyle bitirmek için kendimi zorladığım kitapları okumak istemiyorum. My twin okumak isterse bir şey diyemem ama takastan aldığım kitabı tekrar takasa ekleyeceğim gibi. :) Ben bu tarz kitapları severim diyorsanız ismimi vereyim U Kitap'da bulun beni. :)


Bu yorumdan sonra tavsiye kısmını tahmin etmişsinizdir. :) Yazarın kalemini gerçekten seviyorum ama bu sefer ki olmadı. Eğer okumak isterseniz bir şey diyemem, benim görüşüm böyle. Şöyle ki yaşlarını biraz daha küçük yapsaydı belki severdim ama çok karakter, değişik durumlar ve baya yaşı büyük ablaları okumak cidden benlik değil. :D Gerisi size kalmış. :)



Kitaba Puanım 5/3^^



Alıntılar^^



Hayatta değerli olan her şey risk taşır.







Bir yorum daha biter, şimdi sadece fotoğrafı eklemek ve yayınlamak kaldı. Yazıktan sonra devamı gelir. :) Başka yazılarda görüşmek dileğiyle^^



Buralarda da varım^^




12 Mart 2019 Salı

Mahalleden Arkadaşlar//Selçuk Aydemir Kitap Yorumu^^

Selam^^
Yine kitap yorumuyla geldim ama harika bir kitapla. Baştan söylüyorum kesinlikle alıp okuyun! Ben BA-YIL-DIMMM!! Instagram kitap aleminde çok dolaşan bir kitaptı kendisi, Küsurat Yayınları Leyla ve Mecnun ile hayatımıza girdikten sonra bir çok kitap çıkardı. Bu da onlardan biri diyemem, ikinci kitabı Küsurat Yayınlarından çıktı çünkü ama ben bu seriyi Küsurat Yayınları sayesinde tanıdım. :D Yazarı, kesin bir tanesine denk geldiğiniz Kardeş Payı, Düğün Dernek, Çalgı Çengi gibi dizi ve filmlerin senaristi. Tanıyorsunuz yani ve senaristlikten sonra kitap yazmaya da karar vermiş ve harika bir eser çıkarmış ortaya.
Kitap tam hayatın içinde, bizden biri gibi.

Tabletlerin, akıllı telefonların olmadığı 90'lar… Belki de çocukların "çocuk"olduğu, "çocuk gibi" oynadığı son yıllar… Küçükçekmece'nin küçük bir mahallesinde kendisine idol olarak gördüğü "mahallenin reyisi" İsmet'in gözüne, dahası çetesine girmek için bin bir takla atan Selçuk'un, bu uğurda iki arkadaşıyla birlikte çete kurup mahallenin altını üstüne getirmesinin mizah dolu hikâyesi… Kardeş Payı, Düğün Dernek, İşler Güçler, Çalgı Çengi gibi unutulmaz film ve dizilerin senaristi Selçuk Aydemir, 9 yaşındaki bir çocuğun para kazanmak için bulduğu akıl almaz yöntemleri, yediği kazıkları, hayal kırıklıklarını, başarma hırsını ve bu hırs uğruna yaşadığı trajikomik anıları yine 9 yaşında bir Mahalleden Arkadaşlar, bakkalı, camisi, tozlu sokakları, terk edilmiş evleri, tatlı rekabetleri, has abileri, dırdırcı kadınları, fırlama çocukları, Amigaları, renkli civcivleri, fragmanlı sinemaları, halı saha maçları ile 90'ların mahalle hayatına kısa bir zaman yolculuğu vaat ediyor.
"Hey gidi günler…" demek de, "Bak, bunu ben de hatırlıyorum," demek de, "Ayy, bunu biz de yapmıştık!" demek de serbest. Selçuk Aydemir'den eğlenceli, heyecanlı, doludizgin akan bir kitap…

Kitabın ana karakteri Selçuk, yazarın adından almış ismini ya da kendidir bilemiyorum. :D. Selçuk daha 9 yaşında ve mahallede kurulan çeteye giremediği için kendi çetesini kurup karşı tarafı alt etmeyi kafaya koymuş küçük ama zehir gibi bir çocuktur. Mahalleden arkadaşları olan Mete ve Serkan'ı çetenin üyesi yaptıktan sonra çeteyi büyütmek isteyen ve o zaman zarfında yaşadıklarını konu alan bir kitap. Selçuk tam bir zeka küpü ve yaptığı hiçbir işten de olumsuz bir sonuç almıyor ama ona engel olan çok kişi var. Çeteliğin nasıl bir şey olduğunu zamanla anlayan Selçuk mahallenin ilk çetesini kuran ve lideri olan İsmet'in karşısına çıkmaya hazırdır ama bakalım mahalle buna hazır mı? 
Karakterler on numaraydı, hangisini yazsam bilemiyorum ama favorim Selçuk'tu tabii ki. Olayları anlatım biçimi, arkadaşlarına olan davranışları vs. süperdi. Bir de boyundan büyük konuşmaları, anlatımları harikaydı. Okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız. 



Kitap tam bir kahkaha makinesi, her sayfası olay, her sayfası heyecan. Selçuk hem çocukluğunu yaşıyor hem de bu yaşta liderliği ele almış çetesine para kazandırıyor ama o para kazanma olayından sonra olanlar olaydı. Doğrusu Selçuk arada hile yapsada çetesini gerçekten düşünen bir liderdi ama gelin görün ki üyeleri fazla uçuk. :D Ne demek istediğimi yine okuyunca anlayacaksınız. 
Şu an o kadar şey yazmak istiyorum ki spoiler olur diye saçma şeyler de yazıyor olabilirim. :P 
Neyse ben yine de bir şekil devam edeyim. Kitap 90'lı yıllarda geçiyor, 90'lar bebeği olduğum için hatırlamadığım şeyler vardı ama ateri oyunlarını bilirim. İşte onlar anıları getirdi gözümün önüne, ne çok oynardık. Burada da çok fazla eskiye dair şeyler vardı, eski demişken kitabı Seksenler gibi birebir o tarz anlatılmış sanmayın, yazar günümüz olaylarına değiniyor mesela. Dolar, Stefen Jons vs. bu tarz şeyler kitapta mevcut. Yukarıda da dediğim gibi yazar günlüğü gibi yazmış ama daha farklı. 
Kitabı ilk harfinden son harfine kadar çok sevdim ama kafama takılan bir şeyi dile getirmek isterim. Selçuk'un annesi. Neden Selçuk'a öyle davranıyor çok şaşırdım. Eğer hayal ürünü ise senaristin filmlerini ve dizilerini bildiğim için şaşırmam ama gerçeklik payı varsa üzüldüm. Sonra Mete'nin babası, onun derdi neydi diyeceğim ama Mete'yi tanıdıktan sonra anlıyor insan ve Selçuk'a ve Mete'nin babasına hak veriyorum. :D Kitabın sonu güzeldi ama Selçuk'un yaşadığı şeye çok üzüldüm ve sinirlendim. Bana yapılmış gibi ağırıma gitti, öyle gerçekçi yaşıyorsam demek ki. :P Ama yazar bizi yine de düşünmüş. :D Selçuk Aydemir hep kitap çıkarsın yaaa. ^_^

Son olarak ve tekrardan yazıyorum kitabı sevdim, şimdi Liseden Arkadaşlar'ı ve yeni çıkardığı kitabı almayı düşünüyoruz(ALDILAR). Çok farklı ve sevilesi bir kitaptı. Başucu bile olabilir. Canın sıkıldı, gülmek için sebep arıyorsun hemen aç bir iki sayfa karıştır ve Selçuk'un yaptığı haylazlıklarını oku. O an bütün sıkıntın geçer, öyle eğlenceli bir kitap. Her karakterin kendine has özellikleri vardı ve yazarın bunu birebir anlatması, bizden  biri olduğunu yazmasına sevdim. İşte böyle bir kitaptı kendisi. Yazacak daha çok şey var ama burada bırakıyorum. Şimdi My Twin okuyor ve okudukça dedikodusunu yapıyoruz(BİTİRDİ).
Not: Kitapta en sevdiğim sahnede Andımız'ı söylemeye çalışan Selçuk kısmıydı. 




Kitaba Puanım 5/5^^





Alıntı çok vardı ama sağ olsun İkiz okuduğu için onları yerinden çıkarıp kendi alıntılarının yerine yapıştırmış. -_-






Bir yorum daha biter. Başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^



Buralarda da varım^^


24 Şubat 2019 Pazar

Paris'ten Çiçeklerle//Sarah Jio Kitap Yorumu^^

Selam^^
Yorumlar gelmeye devam ediyor. Bu sefer ki kitabım uzun zamandır okumadığım Sarah Jio'nun yeni çıkan kitabıydı. Pena'dan çıkan ilk kitabı beğenmemiştim ne yalan, Sarah Jio tarzı değil gibiydi. Bundan da pek umudum yoktu. Nerede o eski kitaplar. Sonra okuyan yorumları görünce pek bi beğenildiğini anladım ve alıp, aylar sonra okumaya başladım. Kitap 2.Dünya savaşı olayını konu alıyor. Ya doğrusu ben usandım sürekli 2.Dünya savaşını konu alan kitaplardan. Nedeni ilerleyen yorumda, şimdi konu ve karakterler^^

Nilüfer çiçekleri yürek parçalayıcı yolculuklardan geçer. Tohumları toprakla, artıklarla ve birbirine giren köklerle kaplı bulanık bataklık suyunda filizlenir. Çiçek açmaları için bu korkunç karanlıkta yolunu bulması gerekir, suyun üstünde bir yerde güneş ışığının olduğunu içten içe bilmeli ya da en azından bunu umut etmeli. Böylelikle bu yolculuktan zarar görmeden çıkar ve zafer kazanmış bir şekilde çiçek açar.
1940’ların işgal altındaki Paris’inde Paris’in tüm çiçeklerini beklerken Paris’in tüm acılarını kendinde bulan bir kadın… 2000’lerde Işığın Şehri Paris’in nostaljik havasında ve aydınlığında kendi acılarıyla ve geçmişiyle yüzleşebilmek için başka bir kadının geçmişinin peşinde iz süren başka bir kadın…
Kendine özgü sürükleyici tarzıyla Sarah Jio bu romanında bulanık sularda derinlere batmış iki nilüfer olan güçlü kadın karakterlerle geçmiş ve bugün arasında köprü kurarak hayatta önemli olan şeyleri hatırlatıyor.

Sarah Jio'nun tarzını bilenler biliyordur, her zaman kitabında iki tane ana karakter vardır. Biri günümüz, diğeri ise geçmişte yaşayan bir kişi. Burada da iki kadın karakterin yaşadığı zorlukları anlatıyor. Caroline ve Celine. Caroline geçmişte, 2.Dünya savaşını görmüş biri, Celine ise günümüz zamanında yaşıyor ama onunda geçmişten gelen çok büyük sıkıntıları var. Bir gün eski günleri hatırlatacak kişi karşısına çıktı an sinirlenir ve bisikletle gittiği yerde kaza geçirir. Kazadan sonra hafıza kaybı yaşayan Celine hayatını öğrenmek için çabalama başlar. Bu sırada da evde gizemli bir sigara kutusu ve içinde mektuplar bulur. O zamandan sonra hayatını hem hatırlamak isteyecektir hem de tamamen unutmak.
Caroline ise küçük kızı ve babasıyla yaşayan, küçük ama güzel çiçekçi dükkanları ile mutlu mesut yaşarlar ta kişi Almanlar ülkeyi ele geçirene kadar, o günden sonra her şey değişir.
Karakterimiz böyle. İkisininde hayatı çok zordu, hele Caroline'ye çok acıdım ama çok saçma hareketler yaptı.  Sarah'tan böyle hamleler beklemezdim şahsen, daha profesyonel olaylar yazabilirdi. Şok oldum resmen.



Neyse. Celine için diyecek bir şey bulamıyorum. Sadece okuyun. :(
Evet karakterler böyle, genel anlamda bu karakterler arasında gitti geldi. Kitap Fransa'da geçmesi oraları tanımamıza vesile oldu diyebilirdim ama ne yalan açıp şu nerede, şu gerçek mi diye bakamadım. Gerçi neden bakmadım, şu an kendime şaşırıyorum. Ne yalan aklıma yeni geldi. :D Siz okuyunca bakın tamam mı? Bunların yanı sıra Sarah'ı severim ama yeni kitaplarını daha orijinal konular bularak yazsın olur mu? ;) Nedeni ise kitabın 2.dünya savaşında geçmesi. Bana göre hep aynı konu ile ilerliyorlar. Alman askerlerinin bulaştığı insanlar, zengin hayatlarından koparılmaları vs. Yani konu yok mu başka? Tamam savaş üstünden prim yapmanızı anlayabiliyorum ama bari farklı ve insanın ilgisini çekecek konuları yazın. Olmamış Sarah, bu sefer de olmamış. Yine de birkaç yönünden sevdim, yerden yere vurmamın tek sebebi başka konu ele alabilirdi diyorum. Başka eksik göremedim ama artık böyle kitapları ince eleyip sık dokuyacağım. Kristin Hannah'ın Bülbül kitabı da böyle olmuştu. -_-  



Kitap son 100 sayfada depar atladı resmen, zaten son 100 diye bitirmeyi düşünüyordum ama bum, on numara beş yıldız bir sonla veda ettim kitaba. Ama eksiklerin yine vardı ne Sarah. Mesela Caroline'nın son dakikalarda ki yaşamını okumak isterdim, son kısmı çok oldu bittiye getirmiş gibime geldi. Okuyanlardan bir kuple yorum alırım, bakalım sizler ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında? 
Evet yorumun sonuna geldik, Sarah yeni kitabını İstanbul hakkında yazacakmış. Çok heyecanlı, umarım eski kitapları kadar harika olur. 
Sarah Jio hayranı iseniz okuyabilirsiniz, ne demek istediğimi anlarsınız o zaman ama ilk defa okuyacaksınız bu kitaptan başlamayın. Bunun yerine Mart Menekşeleri, Böğürtlen Kışı vs. bu kitapları ile başlayın, o zaman daha çok seversiniz. ;)




Kitaba Puanım 5/3,5^^




Alıntılar^^


Bu kulağa ne kadar saçma gelse de dökülen yapraklar için kendimi her zaman kötü hissederdim. Annelerinden ayrılmış küçük, kayıp ördek yavruları gibiydi.



*****


"Bazı şeyleri anlamak imkansız. Kötülük gibi."


*****


"Şu anda bulanık sularda derinlere batmış olabilirsin. Ama çiçek açacaksın."



*****


Yuva dediğin, dünyada sığınacağın, güvende olduğun yerdir.



*****


"Hepimizin acıları var. Bazıları benimkinden daha kötü, bazıları değil. ..."



*****


"Sanırım içimizdeki en iyiyi çıkarmak için en kötü şeyi yaşamak gerekiyor."






Böylece bir yorum daha biter, umarım en kısa zamanda daha çok yazılarla görüşmek dileğiyle.^^




Buralarda da varım^^



14 Temmuz 2018 Cumartesi

Bu Şarkı Hayatını Değiştirecek// Leila Sales Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
uzuuuuun bir aradan sonra bloga yorum giriyorum. Aslında bir sürü taslak vardı ama benim vaktim yoktu, yoksa dizi yorumları, film yorumları gırla. Sadece bunlara yorum yazacak bir adet vakti bol Esra olmalı. Dahaz fazla uzatmadan yoruma geçeyim.
Kitabımızı ramazanın içinde okumaya başladım, 20 günde anca bitti ve 20 günde de yorum geliyor. 
Başlıkta kitabımızın ismini görmüşsünüzdür, kendisi Yabancı Yayınlarından çıkan Bu Şarkı Hayatını Değiştirecek. Kitabın konusu, işleyişi vs. hepsini sevdim ama vaay be tarzında değildi ne yazık ki. :/

Elise Dembowski için zorlu işler korkutucu değildi. Aslına bakarsanız zorlu işleri tercih ediyordu. Hayatı boyunca büyük işler, tüm enerjisinin gerektiği projeler üstlenmişti. On beş yaşına geldiğinde hayatının en önemli, en büyük projesine atılmıştı: Havalı olacaktı. Ama ne yazık ki başarısız olmuştu. Feci halde. Ve etrafındaki her şey hızla paramparça oluyordu.
Artık Elise'in sosyal hayatı eskisinden de berbat durumdaydı, tabii bu mümkündüyse. Ve bir gece sokaklarda başı boş dolanırken bir gece kulübüne rastladığında, varlığından haberdar bile olmadığı bir dünyanın kapılarını aralamıştı. Âdeta bir gecede her şey değişmiş ve okulun ezik lise ikinci sınıf öğrencisi en popüler DJ'e dönüşmüştü. Elise nihayet her zaman istediği şeylere sahipti: Arkadaşlar, popülerlik ve hatta belki aşk… Ta ki gerçek hayat tüm bunları elinden almaya kalkana kadar.
Şaşırtıcı derecede keyifli ve farklı bir anlatıma sahip Leila Sales'tan kişilik, ilişkiler ve müziğin birleştirici gücü hakkında hayat dolu bir roman.


Konumuz böyle. İsim ve konu ilginizi çekebilir, hatta memnun da kalırsınız eğer yeni şarkılar keşfeden biriyseniz. Benim için ise sadece hayatı kötü giden lise öğrencisi Elise'in hayatını anlatan bir kitaptı. Karakterler için diyeceklerim az. Elise'in durumu gerçekten zor ama bunun için ilerleme kaydetmemiş hatta bunun üzerinde fazla da durmamış. Aslında yazar daha etkili bir olay yazabilirdi Elise için. Başlangıç için neyse ama bu tarz konu ve karakter için daha da etkili bir son beklerdim. Haa bu kötü müydü? Hayır ama okuduğum yorumlar doğrultusun da acayip etkili bir olay bekliyordum. Karakter konuda da dendiği gibi sönük bir tip, tamam bunu anladık ama karakter gerçekten değişikti. Yani senin hayatın hakkında olan olaylar var ama umurunda bile değil. Tamam yazar konunun gidişatı için böyle yapmış olabilir ama olmamış. :/ Daha fazla çaba görmek isterdim.
Kitap daha çok Elise'in etrafından geçtiği için diğer karakter için pek bir şey söylemek istemiyorum. Okuyun siz öyle öğrenin o kişileri bence. ;)


Kitabı ve yazarın kalemini sevdim. Okul içi sıkıntı yaşayan öğrencilere ilham olabilir diyemeyeceğim. Sonuçta 16 yaşındaki bir kız gece yarısı, yetişkinlerin olduğu bara gitmesini onaylamaz büyükler. O yüzden eğer ebeveynler onaylıyorsa okusunlar. Gerçi şu zamanda lise öğrencileri ne kitaplar okuyor yaa neyse. Yine de ben uyarımı yapayım. 
Yorum biraz geç geldiği için kitap hakkında genel anlamda ki düşüncelerimi toplayıp yazamıyorum, o yüzden bu seferlik yorumumu kısa keseceğim. ;)

Tavsiye kısmı ise. Güzeldi, araştıranlar için şarkılar da ilgi çekici olabilir. Akıcı oluşu kitabı sevmenize bir neden daha yaratıyor. Bir kaç hata dışında gerçekten sevdim. ;) Yazarın çıkaracağı diğer kitapları okuyabilirim. ;) 




Kitaba puanım 5/4^^




Alıntılar^^



...hepimiz bizim için iyi olmayan şeyleri isteriz.


*****


....bazen istediğiniz kişi olabilmek için, bir şeylerden vazgeçmeniz gerekiyordu.





Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^


 Buralarda da varım^^




14 Nisan 2018 Cumartesi

Her Şey//Nicola Yoon Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Aynı düzende gitmeye devam ediyorum. :D Bir dizi&film(Film yorumu daha sonra!) yorumu karşınızda. :D Bu sefer ki kitabımızı herkes biliyordur. Geçe aylarda filmi vizyona giren, hayran kitlesi azımsanmayacak kadar çok olan Her Şey kitabı. Şöyle ki gerçekten hak ediyor. Kitabı bitirip, kapağı kapattığım an vay be nasıl güzel ve duygusal bir kitaptı dedim. <3

En Büyük Risk Hiç Risk Almamaktır.
Bazen en sevdiğim kitapları sondan başa tekrar okurum. Son bölümden başlar ve başa kadar tersten okurum. Bu şekilde okuduğunuzda, kitabın bölümleri de umuttan çaresizliğe, kendini tanımaktan şüpheye doğru gider. Aşk hikâyelerinde çiftler sevgili olarak başlar, sonunda yabancı olurlar. Yetişkinliğe ulaşma kitapları yolunu kaybetme hikâyelerine dönüşür. En sevdiğiniz karakterler yeniden doğar. Benim hayatım bir kitap olsa ve tersten okunacak olsa, hiçbir şey değişmezdi. Bugünün dünden hiçbir farkı yoktu. Yarın da bugünle aynı olacaktı. Maddy'nin Kitabı'nda, bütün bölümler birbirinin aynısıydı. Olly'ye kadar.

Sizlere vereceğim ilk tavsiye okumaya başladığınız anda itibaren empati kurmanız. Kurar kurmaz zaten kitaba hemen kendinizi kaptırıyorsunuz. Karakterler olarak hepsini sevdim. Maddy'nin yaşadıkları, Olly'nin olanları hemen kabullenip buna çareler üretmesi falan çok güzeldi. Bir de Mandy'nin hemşire arkadaşı. Belki de kitabın gidişatını değiştiren kişi. Hepsi birbirinden farklı, zorlu hayatlar yaşayan karakterlerdi ve hepsinin acısını bir yerden sonra hissedip, anlıyorsunuz.
Maddy'nin yaşadığı hastalık ve bu yaşına kadar bembeyaz oda da, dışarı çıkmadan, arkadaşız geçirdiği o kadar yıl. İnsan bir ürperiyor ama bunları Maddy en ince ayrıntısına kadar yaşıyor ve her gün aynı şeyi yaşıyor ta ki Olly karşı eve taşınana kadar. Daha o dakika aralarındaki etkileşim ikisini de etkiliyor ama Maddy'nin hastalığı buna büyük bir engel, yine de yasaklar çiğnenmek içindir deyip bir şeyler yaşamayı göze alıyorlar. Peki sonunda neler oluyor? İşte bunu okuyup öğrenin derim. Çaresizce geçen bir hayattan sonra hayatı öğrenmek isteyen Maddy'yi çok zorlu sınavlar beklemektedir. Olly ise hayatın ona getirdiği kötü olayları yaşamaktadır ama tek değil annesi ve kız kardeşi ile birlikte. Kitapta acı çekmeyen tek bir kişi yok demiştim yukarıda, gerçekten de öyle.


Yazarın bilimsel komik teorilerine(Maddy'nin kendi kendine yazdıkları), kalemine ve hayal gücüne hayran kaldım. Akıcı bir dili var ki hemen bitiriyor kitap. Gerçi benim elimde biraz kaldı ama bu güzelliğinden pek bir şey eksik etmedi. Yazarın diğer çıkan kitaplarını acayip merak etmeye başladım ve yeni çıkan kitabını en kısa zamanda temin edeceğiz diye umuyorum. :) Yazar sanki kitapta hayatta her şeyinizi elinizden alan bir hastalığınız olsa ne yapardınız diye sormuş adeta. Acıyı, çaresizliği, hayata bakış açınız değiştirecek bir kitap. Hayatın, ne olursa olsun kıymetini bilmemiz gerektiğinden ince inceye bahsetmiş. O yüzden herkesin okumasını söylüyorum. 



Kitabın sonu hakkında bir şey söylemeyeceğim ve sizlerde pek araştırma yapmadan hemen okuyun. Çünkü etrafta bir sürü spoi dolanıyormuş. Neyse ki ben birine bile denk gelmeden okudum. ;) Benim yorumumu gönül rahatlığıyla okuyun ama filme ve başka yorumlara bakmayın derim. ;) Gerçi yazacağım bir kaç şey var ama spoi olacak, okuyan olacağını bildiğimden yazmaktan vazgeçtim.
Duygusal ve düşündürücü kitapları sevenlere, hatta başta dediğim gibi sevmeyenlere bile tavsiyemdir. Hiçbir şey olmasa tek bir nokta da kendinize ait bir şey bulacağınız kitaplardan biri. Okuyun, okuyun. Filmini de izleyin. :)

Not: Film yorumu da gelecek dedim ama şimdi değil, henüz izlemedim, izlediğim zaman bu yorumun altından yerini alacak. :D



Kitaba Puanım 5/5^^




Alıntılar^^


Aslında dileyecek tek bir şey var; dışarıda vahşi bir hayvan gibi özgürce koşmamı sağlayacak mucizevi bir tedavi ama bunu asla dilemem çünkü imkansız olduğunu bilirim.
(Syf.17)


*****


Ben dünyayı dışarıda tutmaya çalıştıkça, o sanki ısrarla içeri girmeye çalışıyordu.
(Syf.40)


*****


"Her şeyde bir risk vardır. Asıl hiçbir şey yapmamak bir risktir.
(Syf.79)



*****


Olly'yi tanımadan önce mutluydum. Ama şimdi yaşıyordum ve bu ikisi farklı şeylerdi.
(Syf.201)


*****


"Daha önce de aşık olduğumu biliyorum ama şimdi öyle gelmiyor. Sana duyduğum aşk, ilk aşkın ötesinde. Hem ilk hem son ve hem de tek aşk gibi."
(Syf.244)




Bir kitap yorumunun daha sonuna geldik, sevgiyle, aşkla ve hayat dolu olarak yaşamanız dileğiyle...^^


 Buralarda da varım^^