Blogları Canlandırma Projesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Blogları Canlandırma Projesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Temmuz 2024 Salı

Seksen Günde Dünya Gezisi//Jules Verne Kitap Yorumu Blogları Canlandırma Projesi Haziran Ayı^^

Selamlar^^
Normalde BCP için başka bir yazı düşünüyordum ama aklıma bu kitap gelince neden olmasın dedim. Haziran ayı temamız Korku&Polisiye ve Gezi&Çocuk. Gezi ve çocuk olunca en uygun bu kitabın yorumuydu. Blogda Klasik kitaplara yorum yapmıyorum, onların yorumları Instagram hesabımda oluyor ama bu sefer yazayım dedim. Hatta çok sevdiklerimi yazsam güzel olur aslında. Neyse, benim işim belli olmaz, baktım yazmamışım. :D
Gelelim kitabımız. Yazarın kitapları seviyorum, küçük yaşta babam bize çocuk versiyon kitaplarını alırdı. O zamandan severim bu maceraları. Şimdi ise +10 yaş üstü çocukların bile okuyacağı kitapla geldim. Çok sevdim, sonuna hayran kaldım. O yüzden yazarın diğer kitaplarını da almayı düşünüyorum inşallah^^



Londralı beyefendi Phileas Fogg, üyesi olduğu Reform-Kulüp’te gazetesini okurken seksen günde dünyayı dolaşmanın mümkün olduğunu öğrenir. Bu olağanüstü yolculuk 19. yüzyılda sanayi devrimiyle gelen tren ve buharlı gemi gibi toplu taşıma araçlarının yanı sıra 1869 yılında açılan Süveyş Kanalı sayesinde yapılabilmektedir. Kulüp arkadaşlarıyla bu yolculuğu seksen gün içinde tamamlayacağına dair bahse tutuşan Fogg, aynı gün uşağı Passepartout’yla birlikte Londra’dan ayrılır. Bu meydan okumayla başlayan bin bir türlü maceraya, bir polis soruşturmasıyla, bir de aşk hikâyesi eklenir. Yayımlandığı 1972 yılından beri popülaritesinden hiçbir şey yitirmeyen Seksen Günde Dünya Gezisi yazarın en sevilen yapıtlarından biridir. Verne’in ulaşım olanaklarının gelişmesiyle “küçülen” dünyasına, artık elektronik çağa adım atmış ve geleneksel medyanın yerini yeni medyaya bırakmasıyla bir “küresel köy”e dönüştüğünden dem vurulan günümüz dünyasından bakmak da ayrı bir macera olsa gerektir.


Çocukken okuduktan sonra bir de Jack Chen'in filmini izlemiştim ama uzun zaman olduğu için unutmuşum. O yüzden sonunu okurken çok şaşırdım ve hayran kaldım^^
Karakterlere ayrıca bayıldım ama en iyisi Phileas Fogg'du.
Geride kimseyi bırakmadan, merhametli, ketum, yardım sever ve eli bol biriydi.
O yüzden macerasında sıkıntı yaşasa da ne yapacak, neler olacak diye okumak çok heyecanlıydı.
O yüzden klasik olmasına rağmen üç günde bitirmeme çok şaşırmıştım.
Filmini henüz izlemedim, izlediğim bir platforma gelecekmiş ama hatırladığım kadarıyla bazı film sahneleri kitapta yoktu. Film gelsin, inşallah izleyeyim o zaman hatırlarım. :)


Hem sizin hem de çocuklarınıza tavsiye ederim. Gezi olarak çoğu ülkeye gittikleri için festivaller, gelenekler vs. hep geçti kitapta.
Her iki konuya da uygun bir kitap kısacası. Ben çok sevdiğim için size de öneriyorum, siz yazarın kalemiyle tanıştınız mı? Önereceğiniz kitaplarını beklerim. :)
Deniz Altında  Yirmi Bin Fersah'ı önermeyin,  kitabın isminde bile klostrofobim azdı. :D

BCP için Temmuz ayı temamız henüz belli değil, karar verildiğinde burayı güncellerim inşallah^^
Ama siz önce ki BCP yazılarımı okumak isterseniz tık tık^^
Ve ilk defa bile olsa katılmak isterseniz bekleriz, baştan dahil olmadım şimdi yazmayayım falan düşünmeyin. Her zaman bekleriz. :)



Başka yazılarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^




5 Haziran 2024 Çarşamba

Cennet Gibi//Julia Quinn Kitap Yorumu Blogları Canlandırma Projesi Mayıs Ayı^^ ^^

 Selamlar^^
Bundan birkaç ay önce yazarın bir kitabını okuyup yine hayal kırıklığı yaşamıştım, sonrasında uzun bir süre okumam diyordum ama geçenlerde çok fazla günümüz okuduğuma karar verdiğim için historical okuyayım dedim. Elimde bir sürü var ama bir anda Julia Quinn okumak istedim. Elimde de sadece Bridgerton serisinin bir kitabı kaldı, onu da okumak istemediğim için hemen bir pdf arayışına girdim. Elimde yoksa E-kitap bulup okuyayım dedim. 1000kitap uygulamasında yorumlara bakınca bu kitabı önerdiklerini, çok sevdiklerini söyleyince okumaya başladım. Bir heves başladım, bir heyecan ama arkadaşlar bu yazar bir kitabı çok iyi yazarken bir yazarı sanki başka yazar yazmış gibi çıkarıyor anlamış değilim sdfghjkl
Rüyalar Gerçek Olsa çok güzelken, Son Söz Aşkın hiç güzel olmamasını hayretle okudum cidden.
Bu da bunların ortasıydı, kitabı hem sevdim hem de sevemedim sdfghjkl

Not: BCP için konulardan biride Tarihiydi, ee bu kitapta Historical ama sonuçta Tarihi. :D Şu an temizlik durumları yüzünden elimdekileri değerlendireceğim. ;)


Honoria Smythe-Smith:
A) Berbat keman çalıyor
B) Çocukken ona takılan ‘Böcek’ isminden dolayı hâlâ kırgın
C) Ağabeyinin en iyi arkadaşına KESİNLİKLE âşık değil
D) Hepsi

Marcus Holroyd:
A) Chatteris Kontu
B) Üzücü şekilde ayağını burkmaya eğilimli
C) En iyi arkadaşının kız kardeşine KESİNLİKLE âşık değil
D) Hepsi

İkisi beraber:
A) Bolca çikolatalı pasta yiyorlar
B) Korkunç bir hastalığı ve dünyanın en kötü müzik gösterisini atlatıyorlar
C) Çaresizce birbirlerine âşık oluyorlar
D) Hepsi

Bu bir JULIA QUINN kitabı, bu yüzden cevapları biliyorsunuz değil mi?


Honoria(Bu nasıl isim ya) bir sürü abla ve kardeş arasından büyümüştür ama en küçük kardeş olduğu için kimse onunla oynamaz. Bu yüzden ondan birkaç yaş büyük olan abisiyle oynamak ister, bir de onun arkadaşı Marcus ile.
Yıllar sonra abisi yurtdışına kaçmak zorunda kalınca bir anda Marcus ile tekrardan karşılaşır. Onunda ailesinin olmadığını bildiği için başına ne gelse çok üzülür ve en son ki olayın kendi yüzünden olduğunu düşünürken ona yardım etmesi artık farzdır.
Honoria'yı sevdim yaa, kötü çalmalarına rağmen ailesinin yadigarı olan müzikale sahip çıkması, kötü olmasına rağmen bir şey söylemeyip, gülmesi falan tatlıydı.
Sonradan Marcus'a olan yardımı, onu düşünmesi çok tatlıydı, tamam onun yüzündendi ama bu kadar yardım etmeyebilirdi.
Şimdi bazı eksiklikler vardı, onu yorumun devamından yazacağım. :)


Marcus, hem en iyi arkadaşı, hem de tek arkadaşı olan Daniel'in yaşadığı olaylar yüzünden yurtdışına çıkmasından sonra yine tek kalmıştır ama arkadaşı ona çok önemli bir görev vermiştir. Onunla ilgilenirken aslından işler karışmıştır ama o türlü düşünmemek için elinden geleni yapar.
Marcus'un tek kalmasına, ailesinin olmamasına Honoria gibi ben de çok üzüldüm ya. Kendisi kont ama tek başına kalmış. :/
Ama sonundan bir ailesi oluyor, ona sevinelim hep beraber <3
Son kısımda Honoria'ya sahip çıkmasına düştük düştük kalktık be. Aynı Rüyalar Gerçek Olsa gibi, orada da son çok iyiydi. <3

Diğer karakterlerde Honoria'nın annesi ile olan diyalogları çok güzeldi, öncesinde işler farklı olsa da bir anda değişmesi çok güzeldi, o kısımları çok beğendim.
Ve en bomba yere geliyorum, yazarımız bizim Colin Bridgerton'a da yer vermiş yaaa <3
Ayyy okurken o yüzden daha çok sevdim kitabı, çünkü kitaptaki Colin>>>>>>
O yüzden kitabı daha çok sevmeme neden oldu, yoksa sadece son kısımda Marcus'un yaptıkları dışından çokta bir albenisi yoktu.
Honoria'nın kuzenleri bir ara ortalığı karıştıracak dedim de neyse ki öyle bir şey olmadı, hatta destek çıkanlar vardı ki en sevdiğim açık sözlü karakterler. :D


Kitabın iki yüz sayfası boştu, yani olay yoktu. Bir tek Honoria'nin bir yere gitme mevzusu vardı sadece o. Ondan öncesinde Honoria'nın sürekli kuzenleriyle konuşması, müzikal mevzusu falan baydı yaa. :D
Tamam güzeldi erkek dedikodusu yapmaları falan ama gerisinin düz ilerlemesi hoşuma gitmedi.
Yazarın kalemini hem seviyorum, hem sevmiyorum ama kolay okunduğu için seviyorum evet :D
O yüzden okumak daha eğlenceli. Yani historical dalından Julia Quinn şimdilik bana göre en iyisi.


Bu kitap Rüyalar Gerçek Olsa'da geçen, Smythe-Smith serisiymiş yaaa. :D Şimdi araştırınca öğrendim. Normalde sırf sadece bu müzikal için yazılmış tek kitap diye düşündüm ama öyle değilmiş. İkinci kitabı Honoria'nın abisinin kitabı ve konusu aynı Son Söz Aşkın kitabı gibiydi. Konuya okuyun anlarsınız. :)
Üçüncü kitap kuzeni Sarah'ın ve erkek karakterin ismi burada geçiyor, ben şok asdfghj
Son kitap henüz Türkçeye çevrilmemiş ama o da yine kuzenlerden biri olan Iris'in kitabı. Neden devam edilmemiş anlamadım zaten ilk üçü çıkarmışsın onu da çıkar bitir.

Seri bu, Smythe-Smith serisi.

Kitabın kapağını ilk anlamsız buldum ama sonuna doğru neden öyle olduğunu anladık. Yani kapak için anlamsız bir detay, başka bir detay ekleyebilirlerdi. Yani bizim yayınevi neden böyle yapar ki?
Bence orijinal kapaklar daha güzeldi. Tamam telif hakkı vs. diyoruz ama ona yakın bir şeyler bulun o zaman yani.
Neyseeee
Eğer beğenseydim kitabı ikinci el almayı düşünüyordum ama almam gibi. Benim işim belli olmaz tabii, eğer, ikinci kitabı falan beğenirsem toplarım belkiii.
Okuyanlar varsa yazsın bakalım serinin devamı nasıl. :)
Biraz önce de dediğim gibi Colin ya da o müzikalde yaşananlar olmasaydı hiç beğenmezdim ama onlar için bu puanı verdim.



Kitaba Puanım 5/3,5^^



Alıntılar^^


“Demek ki beni gözetliyorsun,” dedi Honoria muzaf­fer bir ifadeyle.
“Tabii ki hayır,” diye yalan söyledi Marcus. “Ama seni pek gözden kaçıramıyorum.”


*****

Honoria’nın orada olduğunu bilince... Sadece daha kolay olmuştu. Yalnız kalmamıştı. Hayatında ilk kez yalnız kalmamıştı.


*****

“Ben sana bakıyordum,” dedi, sesi o kadar alçaktı ki
kendisi bile zor duyuyordu. “Ben sadece sana bakıyor­ dum.”

*****

Marcus gülümseyince yüreği -kör olası, hain organ- eridi.

*****

Leydi Danbury içini çekti ve bir an bakışları yumuşadı. “Bilmiyorum,” diye itiraf etti. “Birisinin bu zavallı şeyleri alkışlaması gerekiyor.”


*****

“Şaka yapıyorum. Tanrım, gene sana bakıyor," dedi.
“Ne?” Honoria şaşkınlıktan gerçekten sıçramıştı.
 “Hayır, olamaz. Cecily’yle dans ediyor.”
“Cecily’yle dans ediyor ve sana bakıyor,” 


*****

“Teyzem mi?” diye sordu Marcus.
“Leydi Danbury. Senin büyük-büyük-büyük-büyük... ”
Marcus ters ters baktı. “Büyük-büyük-büyük-büyük... ” diye devam etti Ho­noria, sadece sinirlendirmek için.


*****

Kendi mutluluğunun bir başkasının mutluluğuna bu kadar bağlı olması ne kadar tuhaf ve muhteşemdi.




BCP'de Haziran ayı temamız Korku&Polisiye ve Gezi&Çocuk olarak birkaç tema seçtik. İstediğiniz konuyla katılabilirsiniz. :)
Diğer BCP için yazdığım yazılara buradan ulaşabilirsiniz. :)



Başka yorumlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^
Not: Ben bu yorumu düzenlerken Bridgerton 3.sezon geldi. Ve alıntı yazarken Colin’in sahnelerini tekrar okumak harikaydı yaa. Ben kitaba ayrıca hayranım. <3 Ama dizide müko olmuşşşş, kitaplar uyumuna hayran kaldımmmm
Dipnot: Ben bu yorumu yayımlayana kadar Rüyalar Gerçek Olsa'yı bir kez daha okudum, yine bayıldımmm :D <3



Buralarda da varım^^





3 Mayıs 2024 Cuma

Finale - Stephanie Garber//(Caraval #3) Kitap Yorumu II Blogları Canlandırma Projesi Nisan Ayı^^

 Merhabalar^^
Bir serinin daha sonuna geldik. İlk Caraval serisini okuduğum zaman bu nasıl güzel bir seri, böylesini hiç okumadım falan demiştim, cidden de öyleydi. Sonra aynı heyecanla ikincinin konusuna baktım ki karakterimizin kız kardeşini anlatıyor.
Biraz hevesim kaçtı ama dedim olsun, bununda evreni güzeldir falan derken şok! Hiç istediğim gibi olmadı ikinci.
Seri üç kitaplık olduğu için son kitapta bir ümitlendim falan ama yok arkadaşlar o ilk kitabın güzelliği hiçbir kitapta yoktu.
O yüzden bir tık hayal kırıklığı yaşamış olabilirim. :)
İlk iki kitabı okumayanlar varsa yorumun devamını okumalarını önermiyorum.
Sadece ne kadar istediğim evren olmasa da seriye uygun bir sondu, klasik bir fantastik olsaydı daha çok severdim. :)
Yorumu okumuyorsanız serinin diğer kitaplarına yaptığım yorumu okumak için burayı tıklayabilirsiniz^^



Finale'ye hoş geldiniz. Mücadeleye değer bir aşk. Ölmeye değer bir rüya. Beklemeye değer bir son.
Bir deste kartın insanların kaderini değiştirmesinin, Legend'in tahtı ele geçirmesinin ve Tella’nın âşık olduğu gencin gerçekte var olmadığını keşfetmesinin üzerinden iki ay geçti.
Hayatların, imparatorlukların ve kalplerin arasında kalan Tella, Legend’a mı yoksa eski bir düşmanına mı güveneceğine karar verecek. Hayatını altüst eden bir sırrı ortaya çıkaran Scarlett’ın imkânsızı yapması gerekecek.
Ve Legend onu sonsuza dek değiştirecek.
Caraval bitti ama belki de en büyük oyun başladı.
Bu sefer seyirci yok, sadece kazananlar ve her şeyini kaybedecek olanlar var.
Her hikâyenin dört kısmı vardır: Başlangıç, orta, yaklaşık son ve asıl son. Ne yazık ki her birinin asıl sonu olmaz. Çoğu insan, her şeyin kötüye gitmeye ve durumun umutsuz hissettirmeye başladığı kısımda hikâyeden vazgeçer, ancak umuda en çok o zaman ihtiyaç duyulur. Sadece sebat edenler asıl sonlarını bulabilirler.


Tella öğrendiği gerçeklerden sonra Legend’e duyduğu duygulardan vazgeçemez. O sıra da ise ablası Scarlett gerçek nişanlısıyla görüşmek istemektedir. Anneleri de henüz uyanmamıştır ve Kupa Prenside sürekli etrafından dolanmaktadır.
İşler arapsaçına dönerken Legend’in her gece rüyasına girmesiyle işler daha da karışır.
Tella bildiğimiz klasik fantastik kitap karakterleri gibi, hemen her şeye anında atlayan bir karakterdi ama neyse ki çok abartmadı ama aşkı için vazgeçmemesi çok hoşuma gitti. Yürü be kızım!!! Kim tutar seni!!
Son hakkında yazarsam spoiler olur, o yüzden geçiyorum.


Scarlett, aynı Tella gibi kendini maceralara atıyor ve ortaya çıkan sırlardan sonra ne yapacağını şaşırıyor. İkinci kitabın sonunda gerçek nişanlısına mektup yazmıştı, dedim hayırdır?? Julian’ı düşün demiştim ki çok şükür tahminlerim olmadı. Bunun için cidden çok sevindim, okurken çıldırtmadı en azından.
Onun dışında bu karakterlerin ‘hepsi benim yüzümden’ triplerini ne zaman bırakacaklar?
Tamam Tella böyle yapsa haklı, o kartları serbest bırakmayacaktı ama Scarlett sen hayırdır?
Neyse, onunla icabına bakıldı ama baya zordu.
Scarlett’da en sevdiğim şey giydiği elbiseydi, duygulara göre rengini değiştiriyor. Düşünsenize öyle bir elbise olduğunu, kızdığınızda başka bir renk, mutlu olduğunuzda bambaşka bir renk oluyor.
Zaten bu seriyi bu evren yüzünden sevdim yaa <3

Diğer karakterler için Legend’in durumuna üzüldüm ama sonunda olması gereken oldu.
Kupa Prensi, birazda o yüzden bu seriyi hemen bitirmek istedim. Çünkü prensimizin kalbi kırık. Gerçek aşk mevzusu yüzünden zaten sıkıntılar çekti, bir de sonradan yaşananlar. Kısacası kendisi serisini okumak için sabırsızlanıyorum, artık onu Caraval evreni olarak değilde Kupa Prensinin evreni olarak düşünüp okumam lazım. :) Zaten konuda çok farklı, bakalım neler olacak.


Caraval’ı ilk okuduğum zaman yok böyle bir evren demiştim. Değişen evler, olaylar, sırlar ve karakterler. O kadar güzeldi ki, o evrenin devam etmemesi, işin içine başka varlıkların girmesi kitabı resmen başka bir fantastik kitaba çevirdi. O yüzden son iki kitap kendi çapında güzel olsa da ilk kitabın yerini hiçbiri tutamadı. Bu da seriden az da olsa soğumama neden oldu.
Yine de dediğim gibi kendi kulvarına göre çok güzel, kafa yormayan, akıcı bir seriydi.
Yazarın kalemini seviyorum, diğer serisi için heyecanlıyım ama çokta beklentimi yüksek tutmak istemiyorum. Seri güzeldi ama beklentim dolayı bu kadar hayal kırıklığı oldu diyebiliriz. :/

Buna rağmen önerdiğim seriler arasında. Kolay okunan fantastik kitapları seviyorum, çok fazla karakter, çok fazla olaylar ve terimler olunca bende bütün ipler kopuyor ama art arda okuduğunuz zaman seriyi seveceğinizi düşünüyorum.
O yüzden okuyun diyeceğim ama şu an bu yorumu okuyanlar büyük ihtimal seriyi okuyanlar, ben şimdi önersem bir anlamı kalmıyor. :D Yine son kitabı okunmayanlar için başlamalarına ya da devam etmeleri için öneri olsun. :)


Kitaba Puanım 5/3,5^^



Alıntılar^^


Ama büyülenmek de tıpkı romantizm gibiydi, devam ettiği sürece harikaydı ama asla sonsuza dek sürmezdi.


*****

"Teşekkür ederim Vale."
Vale gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "Sana bir iyilik yaptığımdan emin değilim aşkım."


*****

Scarlett ve Julian arasında söylenenlerin hepsini duymamıştı ama Scarlett'ın ona nasıl baktığını görmüştü.
Bu, bazı insanların tüm hayatları boyunca beklediği, diğerlerinin ise tüm hayatlarını onu bir kez bile görmeden geçirdiği bakıştı.


*****

Scarlett korkmayı reddetti. Korku sevgi için bir zehirdi. Ve sevgi korku için bir zehirdi.


*****

"Bunları kendin mi diktin?"
Julian utangaç bir tavırla gülümsedi. "Başkalarının dokunmasına güvenemedim."





Blogları Canlandırma Projesi olarak Nisan ayında bu kitabı seçtim, Mayıs ayı temamız Dram, Tarihi, Gotik ve İrlanda.
Katılmak isteyenler bekleriz^^
BCP yazılarım için tık tık^^



Başka yazılarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^



3 Nisan 2024 Çarşamba

Bizimle Başladı//Colleen Hoover Kitap Yorumu - Blogları Canlandırma Projesi Mart Ayı^^

 Selamlar^^
Bundan birkaç hafta önce Bizimle Başladı Bizimle Bitti kitabını okumuş çok sevmiştim. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve okuyan herkes tarafında çok seviliyordu. Başta aşırı dramdır diye çok oralı olmamıştım, sonrasında ha gayret dedim, bir kere başla hoşuna giderse devam edersin. Evet başladım, doğrusu yine bir durağan geldi ama baktım bir oturuşta kaç sayfa okuyorum devam ettim. İyi ki devam etmişim. Kitabımız bitti ama benim içim rahat. Ben okumadan önce, hatta birinci kitabı dahi almadan önce ikinci çıktı ve hemen aldım. Yazarında kendisi bu kadar tutacağını, bu kadar sevileceğini bilmiyordum ve devamını istemeniz beni bunu yazmaya teşvik etti demiş. Valla çok iyi bir karar vermiş. :)
Devam kitapları severim ama bu devam kitabı hem çok güzel hem de çiftimizin hak ettiği bir kitaptı.
Bundan sonrası birinci kitabı okumayana spoiler arkadaşlar, ona göre devam ediniz!!!

Not: Aslında BCP için başka bir yazı paylaşacaktım ama bu yorumumu görünce başka kitap vs. olmaz dedim. Çünkü hem konu olarak hem de yazarı göz önüne alınca bence ideal bir kitap ya da seri.
Eğer bu kitabı okumadıysanız birinci kitabın yorumunu atıyorum. :)
Yorum için tık tık!
Kadınların gücünü çok güzel anlatan bir kitap. :)
Nisan ayı konumuzu da şimdiden yazayım, okumak istemeyenleri zorda  bırakmayalım^^
Nisan ayı konumuz Bilim Kurgu ve Fantastik.

İlk kitapta Lily kocasının yaptıklarından sonra ayrılması, çocuğunu doğurması ve hayatına devam etmesiyle bitiyor kitap ama en son kısımda Atlas ile karılaşıyorlar. Tabii sadece sonradan görüşürüz falan deyip ayrılıyor. Eğer devamı olmasaydı üzülürdüm, cidden.
Çünkü Atlas ve Lily başkaydı...


Lily ve Atlas, beklenmedik bir şekilde yeniden bir araya geldikten sonra birbirlerini ve yaşadıkları her şeyi düşünmeden edemezler. Ancak aralarındaki yakınlık göründüğü kadar basit olmayabilir. Lily kızının iyiliğini ve Ryle'ın Atlas'la olası bir ilişkiye vereceği tepkiyi göz önünde bulundurmak zorundadır. Yine de aradan uzun bir zaman geçtiği için tekrardan biriyle beraber olmak ister, o da Atlas olmalıdır.


Lily birinci kitapta ne kadar dik duruşluysa bu kitapta Ryle'ya karşı duruşuna çok kızdım. Zaten adam kafadan çatlak ama Lily halen daha tolerans göstermesi ve sonunda olanlara çok kızdım.
Tamam o da haklı ama ne bileyim kimse yanında yokken kapılar açması çok tehlikeliydi. :/
Genel olarak hep ondan uzak durmalıydı ki kızı hakkında düşüncelerine de hak veriyorum.
Onunda dışında Atlas'a olan aşkı, kızına olan sevgisi çok güzeldi. Çiftimizden sonra sevdiğim yerlerdi.

Atlas, bence kitapta ki en güzel yer onun yazdığı yerlerdi. Okumak cidden güzeldi...
Ve o yazdıklarından sonra ortaya çıkan gerçekler de yine kalbim kırıldı yaaa. :/
Ahh Atlas...
Tabii Lily'ye olan aşkı, bence gelmiş geçmiş en güzel aşklardan biriydi.
Tabii onunda geçmişten bir şeyleri çıkıyor ve onları okurken aşırı sıkıldım. Ben daha çok çiftimizin yeni başladığı aşklarını okumak isterdim ama o çıkan şeyler beni benden aldı.
Tamam cidden çok sevdim, eğer yazar böyle bir kitap yazmasaydı üzülürdüm ama bunlara gerek var mıydı gerçekten???
Lily'nin kızına karşı davranışına hayran kaldım, tam Atlas'tan beklediğim davranışlardı.
Ve ortaya çıkan birine karşı duruşu. Tamam niye yazdı falan dedim ama o kısımları okurken çok üzüldüm. Gerçekte en alası var arkadaşlar...
Atlas'ın geçmişte yaşadıklarını bir de ondan okuyoruz ve yine ve yeniden kalbimiz kırılıyor. Yine de bu hale gelmek için bu kadar zorluklardan geçip, dimdik ayakta kalmasını ayakta alkışlıyorum...


Genel olarak sırf okur istedi diye çıkan bir kitap olduğu için çok büyük beklentiyle okumamanızı tavsiye ederim, birinci kitap bu kitaba göre kat kat güzeldi ama çiftimiz böyle okumakta çok güzeldi.
Lily'nin en yakın arkadaşı(İsim yok, spoiler olmasın) çok tatlıydı. Bir de kim olduğunu düşünürsek bu kadar tatlı olması şaşırtıyor tabii ki^^
Atlas'la, Lily'nin yavaş yavaş, olması gereken gibi sevgili olmaları, en sonda da yavaş yavaş bir şeylerin gerçekleşmesi çok tatlıydı.
Yine çok akıcı bir kitaptı, gereksiz şeyleri çıkarırsak çok güzel bir kitaptı da. Sadece onlar çok gözüme battı benim. Büyük ihtimal okuyanlarda benim gibi düşünecekti.
Şöyle ki, biraz önce de dediğim gibi yazılması baştan belli olan bir kitap olsaydı hak verirdim ama okuyucular sebebiyle çıkan bir kitap olduğunu düşünürsek keşke yazar onları eklemeseydi.

Genel olarak sevdiğim, bazı sahnelere kızdığım ama yine sonunda bir şeye bağlanmasını çok sevdim. En azından sonrasında neler olacak onu öğrenmiş olduk.
Atlas ve Lily bu sonu hak ediyordu, öyle ya da böyle cidden hak ediyordu.
Kalbi kırık iki çocuk ve yaşadıkları...
Bu seriyi, karakterleri unutmak zor ama en çokta yaşadıklarını...
Yazarın başka kitabını okur muyum bilmiyorum, zirvede kalsın bence.
Eğer bunun kadar çok güzel çıkarsa belki okurum. :)



Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^


...keşke geçmişe dönüp birlikte geçirdiğimiz çoğu zamanı ve duygularını korumak için ona söylediğim ya da söylemediğim şeyleri yeniden yaşayabilseydim. Ama gençlik yıllarımızı yeniden yaşayabilseydik her şeye geri dönmez miydik?


*****

Telefondan uzanıp ona sarılmak için her şeyimi verirdim.


*****


Ama sanırım bu aşk, Atlas'ın, babamla Ryle'ın benden aldıklarını geri verebileceğinin bir işaretiydi.


*****


Düşüncelerini okumanın eğlenceli olacağını düşünmüştüm ama okumaya başladığımda çocukluğumuzun bizim için ne kadar acımasız olduğunu hatırlamıştım.




İşleri ağırdan aldığımızı biliyordum ama ne kadar onunla birlikte olursam, tekrar birlikte olmak için o kadar sabırsızlanıyordum. 


*****


Kaybolduğumu her hissettiğimde ihtiyaç duyduğum fener olduğun için teşekkür ederim.


*****

Her zaman dürüstlüğü sadakate tercih ederdim çünkü dürüstlük sadakati beraberinde getirirdi.


*****


İyi ruh halinin benimle bir ilgisi olup olmadığını bilmiyordum ama onca yıl önce onun için endişelenen içimdeki genç kız, hayatının bu kadar iyi olduğunu görmekten son derece memnundu.


*****

Atlas Corrigan tarafından seviliyordum, tam olarak ait olduğum yerleydim.


Gençliğimizde bazen seni uyurken izlerdim. O kadar huzurlu görünmen hoşuma giderdi çünkü uyanıkken içinde her zaman sessiz bir korku vardı. Ama uyuduğun zaman korku yok oluyor ve bu, beni her zaman rahatlatıyor.


*****

Seninle her gün konuşsam da ayda bir görüşsem de senin hakkında hiçbir şey bilmeden geçirdiğim yıllardan daha iyidir.


*****

Ailenin sırf aile oldukları için bir arada kalması gerektiğine dair zehirli bir inanç vardı.


*****

Hayatımızda yolunda gitmeyen şeylere pek odaklanmıyorduk. Yolunda gidenlere odaklanıyorduk ve şükredecek çok şey vardı.


*****

Herkesin sözünü tutacağına güvenseydik, yeminlere gerek kalmazdı.





Diğer paylaşımlarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^




6 Mart 2024 Çarşamba

Teklif//Film Yorumu-Blogları Canlandırma Projesi Şubat Ayı^

 Selamlar^^
BCP'nde Şubat ayının teması birkaç tane vardı ama ben en sevdiğimi seçtim, Sevgililer Günü. Bu tarz romantik-komedi filmlerini seviyorum, o yüzden bunu seçtim.
Film Netfix'e yeni gelmiş, önceden görmemiştim. Eski yapımları seviyorum. Tamam yenilerde güzel ama eski hatta daha da eski yapımlar daha çok hoşuma gidiyor.
Oyuncuların birkaç filmini izledim ama çok takip ettiğim kişilerdeğil.
Buradaki uyumları güzeldi ama konu eh işteydi yaa.
Vardı sıkıntıları. :/



Kadın ünlü bir yayınevinin müdürüdür ve çok başarılırdır ama şirket çalışanları tarafından sevilmeyen biridir. En çoksa sekreteri tarafından sevilmez ve diğer filmlere göre sekreteri bir erkektir.
Kadın çalıştığı ülkede göçmen olarak kaldığından işler karışmaya başlar ama bununda çözümünü bulur. Yıllardır yanında çalışan sekreterini çözümü olunca onun şartlarını yeri getirmek için kalkar ailesinin yanına gider.
Konu bilindik anlaşmalı ilişki, sekreterle evlenme falan filan. Tek fark cinsiyet olarak farklı olmaları. :D



Bence Sandra Bullock çok iyi oynamış. Başlarda sert, sonrasında daha insancıl davranan tarafı güzeldi.
Adamın ailesini görüp şaşırması, valla ben de şaşırdım.
Filmde tek sıkıntı aşktı. :D
Yani bir insan 2 günde nefret ettiği insana ne kadar çabuk aşık olabilir ki?
Bir hafta olsaydı tamam ama 2 gün ne ya?
Burayı sevemediğim ve mantığıma yatmadığı için filme ne yazık ki 10/4 veriyorum :D
Ama çok komikti, bunu es geçmeyelimmmm!!!



Ryan Reynolds sekreteri oynuyor ama neden böyle bir işi kabul etmiş ve devam ediyor bilinmiyor.
Tabii sonradan öğrendiklerimizden sonra da yine -Neden bu iş?- diyoruz. :D
Kimya olarak yakışmışlar ama diyorum ya o kısacık zamanda aşık olmalar falan saçma geldiğinden aşklarına çokta inanmıyorum açıkçası sdfghjkl








asdfghjkl









Son kısımda bir sorgu mevzusu var, o kısmı gülmeden izleyen duygusuzdur sdfghjklş
Eğlenceliydi ama mantık hatası beni durduruyor ne yazık ki.
O yüzden izleyin, izlemeyin diyemeyeceğim.
Denk gelirseniz, biraz gülmek istiyorum diyorsanız o zaman seçenekler arasında olabilir. :)
Peki benim tema için seçtiğim filmin aşk konusunda sınıfta kalmasına kaç puan? :D


BCP'nde Mart ayın teması Kadın Yazarlar^^
Biliyorsunuz ülkece, dünyaca durumlar her an değişebildiği için temaları bir önce ki ay belirlemeye karar verdik. Öğrenmek için takipte kalın. :)
Çok kısıtlayıcı bir tema değil, çok fazla seçenek var. :) Katılmak isteyen herkesi bekleriz^^
Diğer BCP için yazdığım yazılara buradan! ulaşabilirsiniz. :)




Başka yazılarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^