Aile-Dram-Entrika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aile-Dram-Entrika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Şubat 2018 Perşembe

Bülbül//Kristin Hannah Kitap Yorumu^^

Selam^^
Uzun zamandır Kristin Hannah kitabı okumamıştım elimizde bir kaç okunmamış Kristin kitabı duruyor ama bizim için hem özel hem de merak edilesi kitap Bülbül olunca ilk sıraya aldım. Kitabın teması ikinci dünya savaşını konu alıyor, o sıra ki ruh halim yok dese de fazla uzatmadan başladım. Doğrusu bu kitap beklentimi karşılamadı. Normal, klasik, klişe savaş zamanını anlatan bir kitaptı, beni merak ettirecek, şaşırtacak hiç ama hiçbir şey bulamadım ne yazık ki. :/

Bir Kadının Ruhunun Manzarası  Savaştaki Bir Dünya Kadar Hızlı Değişebilir.
II. Dünya Savaşı döneminde Fransa’da yaşayan iki kız kardeş, annelerini küçük yaşta yitirmiş ve babaları tarafından terk edilmiştir. Viann henüz çocukken âşık olduğu Antoine’la evlenip acı tatlı bir hayat kurmayı başarırken isyankâr Isabelle gittiği bütün okullardan ya atılmış ya da kaçmıştır. Savaş alevlenmeye başlayınca Viann’in kocası cepheye çağrılır. Yine okuldan atılan Isabelle’inse ablasının yanına gitmekten başka çaresi yoktur. Fakat iki kız kardeşin arası savaş yüzünden açılır. Isabelle direnişe katılmanın bir yolunu bularak sayısız hayat kurtaracak ve imkânsız bir aşka tutulacaktır. Yolunu gözlediği veya sonsuza dek veda ettiği sevdikleri için bahçesindeki kurumuş elma ağacına birer kurdele bağlayan Viann ise çok sevdiği kocasının yokluğunda, yabancı erkeklerin işgal ettiği bir şehirde zulme, açlığa ve korkuya göğüs gerecektir.
Bazı kadınlar doğuştan cesurdur; doğru olan için savaşmak, hayat kurtarmak ve gidişatı değiştirmek uğruna kendi canlarını tehlikeye atarlar. Isabelle bu kadınlardandı… Ama bazı kadınlar da sabır ve fedakârlıklarıyla direnir, sevdiklerini koruyup kollar ve hayatı onlar için yeniden inşa eder. İşte, Viann’in hikâyesi de tam olarak böyleydi…

Kristin'ın her kitabında olduğu gibi bunda da iki kız kardeşi konu alıyor. Viann ve Isabella küçük yaşta annelerinin ölümünden, babasının yaşadığı savaş trajedisinden sonra hayatları altüst olur. İki kız kardeşte uzak akrabalarının yanına gönderilir. Viann bu acıdan uzaklaşmak için aşık olduğu Antoine ile evlenir ve kız kardeşini dışlar. Isabella ise gönderildiği okullardan isyankar ruhu sebebiyle sürekli kaçar. Savaş gelip kapılarına dayanınca iki kardeş arası yine açılmaya başlar. Bu konuda ikisine de hak verdim, biri çocuğunu bir diğeri ise ülkesini korumak istiyor ama kimi tutarsam derseniz ikisini de yarı yarıya ama Isabella kendini yine de iyi dizginledi. İki karakteri de sevdim, yaşadıkları gerçekten yürek parçalayıcı şeyler. Viann hem çocuğunu, hem kendini hem de kız kardeşini ve en yakın arkadaşını korumak ister ama savaş çok çetindir ve Viann ne yapacağını bilemez. 
Diğer karakterlerden kardeşlerin babalarını sevdim, başta sinir oluyorsunuz ama sonra... Geri kalan karakterler hakkında pek bir şey söyleyemem. Onları siz okuyup haklarındaki gizemleri merak edin, sizi gerçekten şaşırtabilirler.


Kitap başta ve konuda da dendiği gibi genel anlamda savaşı ve yaşananları gözler önüne seriyor. İlk okumaya başladığım zaman acayip merak ediyor, nasıl bir kitap diye heyecanla okuyordum ama 500 küsurluk sayfada 300 sayfaya geldiğimde hayal kırıklığı yaşadım, öyle de devam etti. Kristin Hannah'ı okuyan bilir, ilk olarak kişileri, olayları tanıtıp en son 100 sayfada bombayı patlatır. Bunda da öyle oldu ama beni etkilemedi. Daha farklı, sıra dışı bir son 100 sayfa bekliyordum. Klasik savaş, savaşta yaşananlar ve yapılan fedakarlıklar vardı sadece. Bu da artık ilgiden çıktı, eğer savaş konulu kitaplar yazacaksanız hayal gücünüzü daha fazla geliştirip daha etkileyici şeyler yazabilirler. Kristin Hannah gerçekten beni şaşırttı, cidden böyle bir kitap beklemiyordum. Okuyup, çok seveni oldu, öyle mesajlarda aldım hatta ama bende sıkıntı mı bilemiyorum ama düşüncelerim böyle. Ne çok sevdim, ne de beni sıktı. Bana göre Kristin Hannah'ın en vasat kitabıydı.  Kristin Hannah severler lütfen yanlış anlamayın ama benim şahsi düşüncem böyle. Kitap devam ettikçe hep bir atak bekledim, bir heyecan. Savaş bu ya illa bir şey olacak ama o heyecan bile bir sayfa sürdü sürmedi. Ajitasyon seven biri değilim ama Kristin'ın kalemini bildiğim için çok farklı geldi bana, daha çok ağlatan bir kitap bekliyordum. Şu yazıyı okuyunca ne çok şey beklemişim. :D 


Kitap hakkında düşünceler böyle, Kristin'ın son zamanlarda okuduğum kitapları eskisi gibi değil ama yeni çıkanlardan ümidim var, en kısa zamanda alıp okumak istiyorum. Kalemi hakkında diyecek bir şey yok, akıcı, duyguyu harika bir şekilde bizlere sunan bir yazar Kristin. Çoğu seçtiği konularda güzel. Bu kitabı da gerçekten seven çok olmuştur ama bana hitap etmedi deyip tavsiye kısmına geçiyorum. 
Bu kadar yorumdan sonra yine de tavsiye ediyorum. Belki benden daha çok seversiniz kitabı. Ve İkinci dünya savaşına karşı bir ilginiz varsa okuyun, pek bir bilgi yok ama yaşanan olaylar savaşın ne kadar çetin geçtiğini gösteriyor. Son olarak umarım Kristin Hannah yine böyle bir kitap yazmaz. Ne yazık ki sevdiğim yazar için bunu da dedim, yazsa da okumam gibi geliyor.
Ve son olarak kitabı bize alan Binnur ablamıza sonsuz teşekkürler.^^💕 Senin kadar sevmemiş olsam da yine aldığın hediyenin yeri ayrı. ❤



Kitaba Puanım 3,5^^



Alıntılar^^

Antoine yavaşça ayağı kalktı ve karısını kollarının arasına aldı. Viann o anda hissettiği güven duygusunu bir şişeye koymak, yalnızlığa ve korkuya kapıldığı zamanlarda onu içebilmek istiyordu.



*****


Doğruya giden yol, tehlikelerle dolu.


*****


"Hepimiz kırılganız, Isabella. Bu bizim savaş zamanlarında öğrendiğimiz bir şey."



*****


"... Kırık bir kalp,  savaşta da barıştaki kadar can yakar."


*****


Arkadaşına sorunlarını anlatmak, bir süre içini dökmek istiyordu ama bu da savaşta kaybettikleri bir başka lükstü.





Bir kitap yorumunun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^



 Buralarda da varım^^

20 Ocak 2018 Cumartesi

Üst Kattaki Deli Kadın//Catherine Lowell Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba
Kitap yorumları gelmeye devam ediyor ama biraz geç. Bu kitabı bitireli hafta oldu, hatta bundan sonra ki kitabımda bitti ve yorum yeni geliyor. Artık bahane falan sunmayacağım. Yakın zamanda, inşAllah bu durum düzelir diye daha çok çaba sarf edeceğim. Gelelim kitaba. Kitabı U Kitap'dan ikinci el olarak satın aldık, Arkadya Yayınları çıkardığı zaman konusu ve yorumuyla insanı merakta bırakan, yeni bir macera olarak gördüm ve en sonunda temin edip okudum. Kitap genel anlamda Bronte kardeşleri konu alıyor. Güzel konusu ve anlatımı vardı. Beğendim ama bir kaç olumsuz yorumda yazacağım. :)

Babasını trajik bir şekilde kaybeden, ünlü Brontë Kardeşlerin yaşayan son akrabası Samantha Whipple da işte böyle bir hikâyenin peşindeydi.  Edebiyat tarihindeki en ünlü kadınlardan üçüyle akraba olduğundan herkes, Samantha’ya gizli ve muazzam bir miras kaldığına inanıyordu. Fakat Samantha, tüm hayatını kitaplara ve edebiyata adayan tatlı kaçık babasının, büyük bir hazine falan saklamadığından emindi. Onun tek istediği, babasının hatıralarını sonsuza dek yaşatacak olan bir hikâye yazabilmekti.
Babasının son isteğini yerine getirmek üzere Oxford Üniversitesi’ne gittiğindeyse her şey bir anda değişti. Babasına ait kayıp kitaplar ve el yazısıyla yazılmış notlar, gizemli bir şekilde kapısında belirmeye başlamıştı. Samantha artık, yakışıklı olduğu kadar kibirli profesörü Orville’in de yardımıyla aile sırlarıyla dolu bu edebi bulmacayı çözmek zorundaydı.


Konu ne bir eksik, ne bir fazla. Aynı kitapta geçen şeyler. Bronte kardeşlerin soyundan gelen Samantha babasının acayip yaşantısı ve trajedik ölümünden sonra hayatına devam etmeye çalışıp, Oxford'da okumaya başlar. Okulda, yatılı alana dahil olan ve terk edilmiş gibi duran kulede kalan Sam'e babasıyla yandığına inandığı Bronte kardeşlerin kitapları gelir. Bu kitaplardan sonra babasının da ona özel bir miras bıraktığını bildiğinden her şeyi araştırmaya başlar. 
Bu kısımda genç, çok sert ve yakışıklı profesörü de dahil olunca işler, her anlamda birbirine girer.
İlk olarak Sam gibi bir karakter beklemiyordum, gerçi şimdi düşününce kitaptan ne gibi bir beklentim vardı onuda kestiremiyorum ama bu kadar ilginç, sanki tarihi zamanda yazılmış günümüz eseri olacağını da cidden beklemiyordum. Sıralama yaparsak, babasının bu kadar geri kafalı oluşu, okulun bu kadar sıkı olması, koskoca okulda Sam'e saçma bir kule verilmesi ve bunu sorgulamaması biraz absürt geldi bana. Yine de buna rağmen Sam karakterinin azmini(azıcık saçmalasa da) takdir ettim.
Diğer karakterlerden babayı pek sevemedim, bir baba değilde öğrenci yetiştirir gibi yaklaşmış kızına. Peki sonu ne oldu? Sonrasında Rebecca var, o ayrı olaydı ama Sam bu konuda iyiydi. Ve son olarak Profesör. Yazar öğrenci-öğretmen ilişkisini farklı bir boyutta anlatmış. Yani öyle ki bazı kesimler var -ki içim fesat değil :P- bu ne böyle efendimli falan kelimeler. Doğrusu beni başka düşüncelere sevk etti ne yalan. :D Efendim yerine profesör diyebilirdi. Yazar burada neyi amaçlamış çok merak ettim. Uzun lafın kısası Öğrenci-öğretmen ilişkisini ne manada yazıldığını anlamadığım bir kitap oldu.



Geri kalan olaylarda Sam'in(Sam diyorum, çok samimiyiz çünkü :P) Bronte kardeşlerin kitapları için olan saplantılı nefreti amaçsızdı. Neden derseniz ortada hiçbir sebep yokken -ki acaba ben mi kaçırdım bilmiyorum- bu kadar nefret etmesi beni sinir etti, okudukça ayy yeter içim baydı dedim. Kitap hakkında olumsuz yorumlarım bu kadardı, geri kalan kısımlarda Bronte kardeşlere yapılan göndermeler, beni şaşırtan gerçekler vs. bunlar inanılmaz güzeldi. Gerçekten böyle şeyler olmuş mu dedim ve Uğultulu Tepeler için söylenenler sadece yazarın kendi kafasında planladığı bir şey mi gerçekten merak ettim. Okuyan arkadaşlar bile merak etmiştir bence. Bu konu hakkında hem araştırıp hem de bir kaç kişiye sormam gerekiyor. :)



Yazarın kalemini sevdim ama kendini biraz daha geliştirmeli diye düşünüyorum. Konu bakımından ne demek istediğini böyle sır gibi saklaması pek okunulası değildi ne yalan. "Acaba şurada ne demek istedi ki?" dediğim yerler oldu. Bunları sonradan daha sade bir dille açıklasaymış muazzam bir kitap olurmuş. ^^
Bronte kardeşlerin kitaplarını seven herkese ama herkese tavsiye ediyorum. Bu kitapta sonra Uğultulu Tepeleri merak ettim ama en çok Anna Bronte'nin kitabını merak ettim. Acaba Türkçe'ye çevrilmiş mi? :/ Geri kalan arkadaşlara tek tavsiyem okuyun ama Bronte kardeşlerin bütün kitaplarını okuduktan sonra, en çokta Jane Eyre'yi. Ben okudum diye çok mutlu oldum valla. :D



Kitaba puanım 5/4^^



Alıntılar^^



İnsanoğlu, heyecana ve karmaşaya muhtaçtır; eğer bulamazsa onu kendi elleriyle yaratır.



*****


"Bütün bu kitaplar sizin mi?"
"Tabii ki hepsi benim." Çocuklarıyla övünen bir baba gibi çenesi yukarı kalktı.


*****


İyi bir kitap onu okuyan kişide asla silemeyeceği bir iz bırakır.


*****


Dikkatli okusanız kitap size, bazen içindeki karakterler, bazen de kendi yazarı hakkında türlü sırlar açıklayabilirdi.





Bir kitap yorumunun daha sonuna geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^


 Buralarda da varım^^





8 Ocak 2018 Pazartesi

Yıldızlarda Yazılı//Aisha Saeed Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Yeni yılın ikinci yorumu ile karşınızdayım. 2017 yılının son kitaplarından biri Yıldızlarda Yazılı ve sırf kapağın güzelliğinden aldığımız bir kitap kendisi. Konusu da bildik bir şey. My Twin benden önce okuyup hem sinir olup hem sevdi. Doğrusu bende aynı duyguları paylaşıyorum. Nedenini birazdan sizlerle paylaşacağım.

Amerika’da yaşayan bir Pakistanlı olan Naila’nın kendi kararlarını almasının önünde bir engeli yoktur. Ancak en önemlisi hariç: hayatını kiminle geçireceği.
Gelenekler sınır, hudut saymamış, on yedi yaşındaki Naila’nın geleceğine dönüşmüştür. Ancak Naila ilk aşkıyla çoktan tanışmıştır. Ailesinin bu aşkı öğrenmesiyle de yaptıkları akıl almaz plan sonucu Naila kendisini bir zamanlar tanıdığı her şeyden ve herkesten uzak, bambaşka bir coğrafyada bulur. Kaçmak için tek umudu Saif’tir… Ancak Saif’in de onun izini bulacağı meçhuldür.
Rüyalar ülkesinde başlayan bir aşk, sınır tanımazlığını kanıtlayabilecek midir?

Naila ve ailesi Pakistanlı olup Amerika'da yaşayan bir ailedir. Her ne kadar Amerika'da yaşasalar da ailesini katı kuralları vardır. Buna rağmen yine de Pakistanlı Said ile okulda tanışıp aşık olurlar. Her ne kadar dikkatli olup, üniversiteye gitmek için gün saysa da başına gelenlerden sonra çok zor günler geçirir. Ailesiyle yıllar sonra Pakistan'a geri dönen Naila oraları sever ama geri dönmek için gün saysa da başına geleceklerden bir haberdir.

Naila'nın başına gelen olaylar var ya okudukça kudurdum. Başlarda yok ya o kadar olmaz dedikçe okuduklarım beni kat ve kat sinir etmeye başladı. Kitabın konusu ve işleyişi herkese tanıdık gelir. Günümüzde istenmese de yaşanan şeyler bunlar, gerçekler. Bu kitap yazarın kendisinin daha doğrusu çevresinde yaşanan şeyler olduğu için kaleme alıp bu durumda olan insanları yalnız değilsiniz deme şekliymiş. Bunu okuyunca daha bir şaşırdım, tamam ülkemizde en ağır şekilde yaşanıyor ama oralarda da bu durumların olmasını aklım almadı. Ve okuyunca bakın görün her şey çok farklı oluyormuş, yaşadıkları zamanı ve yeri düşününce.


Karakterler hakkında diyeceğim pek bir şey yok, Naila'nın annesinden ve babasından nefret ettim, buna ilerleyen zamanda amcada dahil oluyor ama yine de diğerlerinden iyi. Bunların yanı sıra anne babanın kızına yaptıklarına seyirci kalanlardan da nefret ettim. 

Kitabın konusu çok iyiydi, bir şeyleri dünyaya duyurma zamanı gelmişti. Bizim ülkemizde kesin yazılmış ve kitabı çıkmıştır, bu konu bizim derin yaramız ve üzüntümüz ama yabancı dillere çevrilen böyle bir kitap varsa herkes okumalı. 
Kitabın verdiği mesaj ne kadar güzel olursa olsun yazarın kalemi bu işi başaramamış. Çok hata vardı çok. Bir kere mantık hatası o kadar vardı ki nutkum tutuldu. Kızın ailesine rağmen erkek arkadaşı olayına girip sonradan olacakları düşünmemesi ciddi saçmalıktı. Yazarın gerçekleri ortaya çıkaracağı zaman da daha mantıklı bir yol izlemesini isterdim. Bunların yanına bir kaç mantık hatası daha eklesem yeri var. Edebi özelliği olmayan ama işlediği konu bakımından okunulası bir kitaptı. Mantık hatası yapmasa kalemi iyi bir yazar. Tekrarlama yok, olayları birebir -ki gerçekte de görmüş bu tarz olayları- yaşamış edasıyla anlatmış ama mantık hatası benden eksiyi aldırdı.

Küçük yaşta ve zorla evlendirme konulu kitaplara meraklı olmasanız bile sırf verdiği mesaj ve yaşanılan bu olaya ışık tutuğu için okumanızı öneririm. İnsanların neler yaşadığını, aynı kandan gelse de insanın insana en ağır şeyleri yaşattığına tanık olduğumuz bu kitabı okuyun, okutun. Ama edebi ve mantık konusunda fazla büyük beklentiler içine girmeyin.




Kitaba Puanım 5/3^^



Alıntılar^^



Kafamı kaldırıp eve bakıyorum. Burası babamın da evi. Benim evim olduğunu söylüyorlar. Ama şu anda tek gördüğüm, içinden tutsak olduğum bir kutu.


*****

Ona öylece bakıyorum. Ne dememi istiyor. Gardiyanlar, mahkumların hücrelerinin lüksü için minnettar olmasını mı bekler?


*****

Bazı şeyler yıldızlarda yazılıdır. Deneyebilirsin ama olması gerekenlerden asla kaçamazsın.





Bir yorum daha biter, başka yazılarda görüşmek üzere.^^ :*






5 Kasım 2017 Pazar

Yağmurla Gelen Mutluluk// Amber L. Johnson Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Bu sefer ki kitabım takas yaptığım zaman çok merak ettiğim ve okuduğum zaman konuya bak bee dediğim Yağmurla Gelen Mutluluk kitabı. Kitabın kısa olması, konusu ve kapakta yazan "Oğlumunda böyle bir aşk yaşamasını isterim." not düşen Qwen Salsbury'den sonra o kadar çok merak ettirdi ki kitaptan beklentim de zirvede tabii. Ama gelin görün ki zirve çıkmamla dibi görmem bir oldu.

Söz konusu aşksa, sıradan diye bir şey yoktur.Herkes Colton Neely'nin özel olduğunu düşünüyordu. Lilly Evans ise büyüleyici olduğunu...
Çocukluk arkadaşlarıyken bir kaza yüzünden yolları ayrılmıştı. Yıllar sonra buluştuklarında ise Lilly, Colton'ın ne kadar özel olduğunu ve onu daha fazla tanımak istediğini keşfedecekti. Ve Colton'ı tanıdıkça, ona daha çok bağlanacaktı.
Ancak Lilly, sevgisini kelimelerle ifade etmekte dahi zorlanan bu çocukla ilişkisini dilediği gibi yürütebilecek miydi?

Lily küçük yaştan beri haylaz bir çocuktur. Kilisenin verdiği görev doğrultusunda Colton'la arkadaşlık yapması gerekir ama yaptığı bir kaça ufak kazadan sonra hem kendi ailesi hem de Colton'ın ailesi ilişkiyi keser. Seneler sonra gittiği bir sergide Colton'ı gördükten sonra hayatının eksikliğinin ne olduğunun farkına varır ve elinden geleni yapmaya çalışır.
Lily karakterini sevdim ama yazarın yazdığını karakteri sevemedim. Bunu spoi olarak dile getireceğim. Bunun yanı sıra aşkını, sevgisini çok sevdim. Cidden insan böyle aşk yaşamak ister.
Corton hakkında diyeceğim pek bir şey yok. Bence okuyunca nasıl bir karakter olduğunu anlayacaksınız ama sevdim kendisini. Son yaptığı olaya anlam veremesem de resimleri, Lily için yaptığı resimler çok güzeldi.
Diğer karakterlerden Corton'ın ailesini ve Lily'nin en yakın arkadaşına hayran kaldım. Çok tatlı bir arkadaştı. Çok yardım etti Lily'ye.


Kitabın konusunu okurken klasik bir aşk hikayesi bekliyordum ama çok farklı bir konuyu kapsıyordu.  Okurken vay be dedim ama yazar konuyu belli bir yere kadar götürmüş sonra saçma bir şeyler eklemiş. O kısımlardan rahatsız olduğum gerçeğini değiştiremem. Çok merak ettiğim bir kitabın bu tarz olması benim için hayal kırıklığı oldu.
Bu hayal kırıklığımı spoi olarak yazacağım ki kitabı okuyanlar ne diyecek bu konu hakkında merak ediyorum.
Onun yanı sıra yazarın kalemini sevdin. Kitabı Lily'nin günlüğü gibi yazmış, onun ağzından, onun duygularından ve sanki biz Lily'nin arkadaşıyız da karşımıza oturmuş bize anlatıyormuş gibi olmuş.  Bu konuda kitabı sevdim, bu tarz yazılı kitaplarla fazla karşılaşmıyoruz, karşılaşınca da bir anda bocalama oluyor ama hemen alışıyor insan.



SPOİ
Şimdi söyle ki kitapta beni rahatsız eden konu Lily ve Corton'un yakınlaşma mevzusu. Daha detaylı yazmaya gerek yok anlamışsınızdır. Yazarın bu konu üzerinden daha fazla durması beni rahatsız etti açıkçası. Yani bu olayın problem olması, Lily'nin başka derdi yokmuş gibi sürekli düşünülüp çıkar yol araması saçmaydı. Peki sonunda ne oldu? Yine saçma bir şekilde bağlamış yazar. Bundan ziyade daha güzel konulara değinebilirdi. Bu konunun kitabın yarısını kapsaması, zaten kitabında kısa olması hayal kırıklığı yaşattı.
SPOİ SONU

Spoi kısmını da yazdığıma göre tavsiye kısmına geçip, yorumumu bitirebilirim. 
Genel anlamda güzel olan ama özellikle gidip alın dediğim bir kitap değil. Belki elinize gelir de okumak isterseniniz tercih edebilirsiniz. Benim zamanım olmadı ama bir günden okunacak bir kitap.
Uzun lafın kısası okumak size kalmış, benim yorumum bu kadar ve kitabı özellikle takastan aldığıma sevindin. Para verseydim üzülürdüm.
Not: Kitabın kapağına bayıldım. Kitaplığımla uyumlu olması ise mükemmel. O yüzden kalsın kitaplıkta. Belki My Twin okuyup sevebilir. :)



Kitaba Puanım 5/3^^



Alıntılar^^

Sanırım bazen gerçek karşımızda duruyor ama inanmak istemiyoruz. Her şeyin olmasını istediğimiz gibi görüyoruz. Bazen inkar ederek yaşamayı seçiyoruz.


*****


Küçük bir iç çekmeyle elimi daha sıkı sıkı sardı. "Keşke benim gibi olsaydın."
Ona "Neden*" diye sorana kadar nefesim telaşla vücudumdan çıktı.
Saçlarıma odaklanmadan önce gözünü tekrar yüzüme dikerek tam olarak kafasından geçenleri söyledi. "Çünkü o zaman beni anlardı."


*****

O anlıyordu. Muhtemelen Colton'ın düşündüklerini anlıyordu. Onun nasıl hissettiğini tam olarak biliyordu. 
Çünkü o aynıydı.
Ve ilk defa ben de öyle olmak istedim.



Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^


 Buralarda da varım^^

3 Ekim 2017 Salı

OKK Okuma Etkinliği Sendeki Ben//Leyla Bilginel Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Okuyan Kızlar Kulübü olarak Olimpos Yayınlarının yeni çıkan kitabı Sendeki Ben'e Okuma Etkinliği gerçekleştirdik. Yarışma için OKK Instagram hesabına bakabilirsiniz.^^
Gelelim kitabımıza. Kitabı okuyup bitirdikten sonra son kısımlarda dikkatimi çeken bir olay olunca internette yazar hakkında araştırma yaptım ve kendisini tanıdığımı fark ettim. İsimden aradığınız takdirde sizlerinde aslında tanıdığı göreceksiniz. Bir çok başarılı yapımda rol alan Leyla Bilginel hayatını konu alan, biyografi gibi değildi normal bir roman gibi hayatını, yaşadıklarını bizlere anlatmış.

Ailesinin tüm engellerine, karşı çıkışlarına, baskılarına, yaşanan tüm olumsuzluklara ve zorluklara rağmen mücadele etmekten asla yılmayan bir kızın öyküsü anlatılıyor bu kitapta. Hayatta yaşadığımız her şeyin mutlaka bir sebebi olduğunu öğretiyor bize bu kızın hikâyesi. Yaşanılan en zor anların gün gelip en umutsuz olduğumuz zamanlarda çıkış noktamız olabileceğini gösteriyor.
Yazar, kendi yaşam öyküsünü aktarırken korktuğumuz şeyleri gözümüzde büyütmek yerine onların üstüne gidip sorunları çözmeye çalışmamız gerektiğini vurguluyor. Mucizelerin aslında gerçek olduğuna, en dibe vurduğunda bile hayata umut dolu bakmasını sağlayan evrensel güce, belki de kendimizin yarattığı o enerjiye, bizim de inanmamızı istiyor.  

Kitabımızın karakter analizi yapamayacağım. Kimin hakkında ne söyleyeceğimi bilemiyorum artı söylesem bu sefer spoi olacak o yüzden genel bir yorum yapmak istiyorum.
Kitabımızın başlangıç kısmı fakrı bir şekilde başladı. İki kişinin diyalog halinde konuşması gibisiydi ama okuduğunuz zaman başka bir şey olduğunu anlayıp ilginç bir anlatım tarzı diyorsunuz. Şahsen ben hem şaşırdım dedim hem de böyle tarz yazığı içinde beğendim. Zaman sonra bu diyaloglar bir masalla devam etti. Masalı okuduğumuz zaman anlıyoruz ki yaşananlar günümüz hayatından sıkça, üzülerek karşılaştığımız bir durum  ve ben o kısımları okuyunca inanın sinirden harap oldum. Bir insan bu kadarını yapmamalı, bu kadar düşmemeli dedim. Acıdım, üzüldüm, devam sayfalarda umarım değişir, güzel şeyler olur diye umut ettim. Devam ettikçe masal çok farklı gelişiyor ve mücadelenin, inancın bir insanın hayatını nasıl değiştirdiği okuyoruz.


Masal devam ettikçe araya ilk diyaloglar girip o kısım hakkında yapılan yorumlarda vardı. Bu yönüyle yazar iyi bir iş çıkarmış. Yazarın ilk kitabı olsa da oyunculuktan gelen yetenek ile güzel bir kitap yazmış. Tabii bazı kısımlarda hatalar vardı. Mesela ilk diyalog ve konuşlar çok iyiydi ama masala başladığı sırada olayları anlattığı sırada yaşadığı bocalamaya şahit oldum. Öyle ki acaba ilk bir kaç sayfayı kendisi mi yazdı dedim ama okudukça bu durumun değişmesine sevindim yoksa okumak çok güçleşirdi benim için. Olaylar böyle devam etti ve siz devamında neler olacak, masal kahramanımız neler yaşayacak merak ediyorsunuz. Belli bir noktaya kadar her şey iyiydi ama sona doğru yazar bazı şeyleri o kadar oldu bittiye getirmiş ki o olayları atlamış mesela. O kısımları biraz daha uzatabilir ve masal kahramanımızın daha fazla neler yaşadığını okumak isterdim. Ve en önemlisi masal kahramanımıza engel olan o kişiye ne oldu? Acaba atladım mı diyorum ama hayır. Gerçi yazarın hayatını internette araştırdığım zaman yazıyor ama kitapta da yer verseymiş diyorum.


Kitap genel anlamda buydu. Sonuna çok şaşırdım ve üzüldüm. Gerçek hayatta olması ise daha bir üzdü beni. İnsanları mutlu görsek de içlerinde yaşadıkları acıları hiç bilmiyoruz. Kitabı sevdim mi? Bu konuda bir şey söyleyemeyeceğim. Edebi bakımdan yazarın kendini daha fazla geliştirmesini öneriyorum ama yine de ilk kitaba rağmen çok iyi bir kitap yazdığını söyleyebilirim. Bu tarz kitabı ilk defa okudum, mücadelenin ve inanmanın ne kadar önemli olduğunu güzel bir şekilde anlatmış. Bunun yanı sıra bir konu var ki bunu yazmayacağım, sadece yazar biraz risk almış gibime geldi. Yeni bir kitap olduğu için bu konuda yorumsuzum ama umarım insanların okuyunca bilinçli ve kötü anlam yüklemeden okurlar. Bu tarz kitapları okuyan biriyseniz tavsiye ederim ama bu tarz okumam diyorsanız devam ettirip bitireceğinizi pek sanmıyorum. :)



Kitaba Puanım 3,5/5^^
(Gerçek hayattan olduğu için puanlama yapmayacaktım ama anlatım ve yazım için puan vermem gerektiğini düşündüm.)



Alıntılar^^


"Özlem! Ne derin bir duygudur. İnsanı bazen fazlaca duygusal yapar ve sakinleştirir. Bazense fırtınalı bir deniz gibi hırçınlaştırır."



*****

"Sevgi... Ne kadar naif bir kelime. Ama bir o kadar da ağır. Söylerken tınısı yumuşak ve bittiği an noktayı koyacak kadar net. Varlığıyla var eden, yokluğuyla tufanı koparacak kadar güçlü. Sevgi!"


*****






Bir yorum ve etkinliğin daha sonuna geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^


Buralarda da varım^^






11 Eylül 2017 Pazartesi

Sen Gittiğinde(Eğer Yaşarsam #2)//Gayle Forman Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba
Daha yeni Eğer Yaşarsam yorumunu yayınladım. Arayı fazla açmadan bunu da paylaşmak istedim. Normalde iki kitabı da bir yorum da birleştirecektim ama Eğer Yaşarsam film yorumu da eklenince böyle ayrı olmak durumunda kaldılar. Gerçi film olmasa da yine ayrı yapardım çünkü bu kitap ilk kitaptan çok, çok iyiydi.

Her şey bitti derken... Sadece bir tesadüf yetebilir...
"Ben bir nehrin akıntısına kapılmıştım, o ise kıyıda kalmıştı." Adam'ın, Mia'yı aşkıyla hayata döndürmesinin ve Mia'nın, onun hayatından çıkmasının üzerinden üç yıl geçmiştir...
Artık ülkenin bir ucunda yaşayan Mia'nın Juilliard'da yıldızı gittikçe parlamaktadır. Adam ise Mia'nın gidişinin ardından onun için yazdığı şarkılarla grubunun dünya çapında ünlenmesini sağlamıştır. Fakat elde ettiği başarılar, içindeki boşluğu doldurmaya yetmez.
Sonunda şans, sadece bir geceliğine yollarını kesiştirir. Mia'nın, evi gibi gördüğü New York'u gezerlerken birlikte geçmişe gidip kalplerini geleceğe... ve birbirlerine açacaklardır.

İlk kitapta Mia ölüm döşeğinde ne yapacağını bilemez haldeydi. Son kısımda Adam'ın yardımıyla hayata döndü ama aslında bunu çokta istemiyordu. Adam, Mia için her şeyini bırakmaya hazır, tabir-i caizse köpek gibi seven delikanlıdır. Daha ilk gördüğü anda hem Mia'ya hem de onun müziğine aşık olur ve senelerce kah güzel, kah sancılı dönmeler geçirirler ama yine birbirlerine deli gibi aşıklardır. Mia uyandıktan ve aylar sonra üniversite gittikten sonra Adam'dan sessiz sedasız ve hiçbir şey demeden ayrılması Adam'ı çok üzer ve hayata küsüp, müziği bile bırakmasını sağlar ama bir gün beklenmedik bir kişinin ziyaretinden sonra Adam'ın hayatı değişir. Yıllar sonra Adam Rock yıldızı olmuştur ve dünyaca tanınır ama mutlu değildir.(Neden olduğunu anlamışsınızdır.) Beklenmedik bir gece Mia ile karşılaştığında ise iki aşık geçmişlerini ve şimdi ki hayatlarını düşünmeye başlarlar. Adam'ı ilk kitapta da burada da çok sevdim. Böyle bir aşk yok arkadaş. Her kitapta aşkı okuyoruz ama Adam'ınki çok ama çok farklıydı. Bu kitaba başladığım zaman kitabı komple Adam'ın anlatacağını öğrendiğim zaman ise tarifi imkansız bir mutluluk yaşadım.
Genel anlamda konu böyle.


Mia'yı burada daha çok sevdim. Yaptıklarına hak veriyorsunuz ama Adam'a bu yapılır mı da diyorsunuz. İkilem, ikilem. Yine de onun da aşkı çok güzeldi, sonda ki o bomba ise kitabın en can alıcı noktasıydı ve benim en sevdiğim yerdi.
İki kitaptan en çok sevdiğim bu kitap oldu. Nedenleri ise, Adam'ın anlatması, ilk kitapta da sevdiğimiz o aşkı burada daha yoğun hissetmemiz, yazar bu kitapta daha iyiydi, diğer kitaba göre bir tık geliştirmiş kendisini, böyle uzar gider nedenler.
İki kitabın arasını açmamakla iyi yapmışım, ikinci kitabın hemen okumama rağmen yine de kafamda soru işaretleri oldu ama en önemlisi yaşanan çoğu olayı hemen hatırladım. Araya bir kaç kitap alsaydım büyük ihtimalle çoğu şeyi unutacaktım.

Kısacası kitap ve seri çok güzeldi. Başta çok tereddüt ettim ama yazar gerçekten harika yazıyormuş. Kalemine, kurgusuna hayran kaldım. Tabii bir kaç mantık hatası vardı. Mesela Adam ve grup üyelerinin arasındaki sorunlar. Bunu daha mantıklı bir nedenle kaleme alabilirdi. Bir kaç tane daha mantık yönünden eksik yerler vardı ama dile getirmeye gerek yok, bu hatalarla bile yazarı sevdim. Diğer kitapları daha iyidir, belki okurum belki okumam. Zaman gösterecek, çünkü bu seri de tatmin olup, tereddütlerim boşa gitmiş olsa da halen daha kafamda soru işaretleri var.
Bunların yanı sıra bu kitabın film olmaması beni acayip sinir etti. İlk film o kadar güzeldi ki tekrar, tekrar izleyebileceğim bir yapımdı ama bu kitabın, en çok hak eden bu kitabın filminin olmaması beni yaraladı. Biraz araştırıp neler olmuş, neden çekilmemiş film, bunun hakkında bir kaç şey öğrensem iyi olacak.



Tavsiye kısmına gelecek olursam yine ve yeniden çok sevdiğim bir kitap olduğundan şiddetle tavsiye ediyorum. Dram sevmeyebilirsiniz ama sırf bu kitap için, Sen Gittiğinde için biraz dişinizi sıkıp İlk kitabı okursanız bu kitabın güzelliğini göreceksiniz. ;) Benden tavsiye, tercih size kalmış.^^



Kitaba puanım 5/5^^



Alıntılar^^

Elimin sürekli titremesine öyle çok alışmıştım ki artık bunun farkında bile değildim. Ama parmaklarım Mia'nınkilerle birleşir birleşmez bu titremenin sona erdiğini ve amfiyi kapattığınızda bangır bangır müziğin aniden kesilmesi gibi etrafın bir anda sessizleştiğini hissettim. Sonsuza dek bu şekilde kalabilirdim.


*****


Hall ailesinin masasındaki yerimden feragat etmiştim; daha doğrusu, bu yer elimden alınmıştı.


*****

"...Gerçekten tuhafsın ama benimsin."


*****


Bana her sabah uyandığımda nefes alma isteği veren şey müzik değildi. Bakışlarımı ondan ayırıp karanlık sulara çevirdim.



Bir yorumun daha sonuna geldik, gönül isterdi ki bu kitabından film yorumunu yapayım ama olmadı, buna imkan vermediler. :( Tek dileğim fikirlerini değiştirip en kısa zamanda filmini yaparlar.^^
Bol kitaplı günler.^^




Buralarda da varım^^


7 Eylül 2017 Perşembe

Eğer Yaşarsam//Gayle Forman Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Bir kitap yorumu ile yine ve yeniden karşınızdayım. Bu sefer ki kitabımız yılladır kitaplıkta öylece duran Eğer Yaşarsam serisinin ilk kitabı. Okuyalı bir haftadan fazla oldu ve ben daha yeni yorumu yayınlıyorum. Bayram biraz yoğun geçince böyle oluyor. :D

Sıradan bir günde...
On yedi yaşındaki Mia, bir genç kızın isteyebileceği her şeye sahiptir: sevgi dolu bir aile, ona âşık bir erkek arkadaş, müzik ve olasılıklarla dolu parlak bir gelecek...
... bir saniyede her şey değişir...
Bir sabah ailesiyle yolculuğa çıkan Mia'nın hayatı bir anda altüst olur. Kendini, kaza geçirdikleri arabanın enkazından yaralı bedeninin çıkarılışını izlerken bulan genç kız, parçaları yavaş yavaş birleştirince neler kaybettiğinin ve geride bıraktıklarının farkına varacaktır. Hayat ve ölüm, mutlu bir geçmiş ve bilinmezliklerle dolu bir gelecek arasındaki ince çizgide yürüyen Mia, bir günde hayatının en önemli seçimini yapmak zorunda kalacaktır.

Konumuz böyle. Tam yaşam ve ölüm arasında kalan o ince çizgide var olan bir insanı anlatıyor. Kitabın kurgusal bir olay olduğunu düşünmüştüm ama yazarın röportajını okuyunca (Kitabın son kısmında ekli.) seneler önce yaşanan bir trajediden esinlenmiş. Gerçek olmasına ise ayrıca bir üzüldüm. Her ne kadar gerçek hayatta bu tarz olayları sık duysak da okuyunca insan bir tuhaf oluyor.
Neyse. Gelelim karakterlere.



Mia sevdiğim bir karakter oldu mu pek emin değilim. Yazarın böyle bir karakteri yazmasına anlam veremedim ama röportaj devam ettikçe açıklıyor kendisi. Yazdıkça böyle bir karakter, böyle bir ilişki çıktı diye. Doğrusu o kadar pozitif ve neşeli aileden böylesi bir kız çıkması inanılır gibi değil. Okuyanlar ne dediğimi anlamıştır umarım. Sürekli acaba ben kızları değil miyim? -ki sonra bu düşünce hiç düşünülmemiş gibi ortadan yok olup gitti- belki de öyle ama yine diyorum yazar acaba neden böyle bir şey yaptı? (Düşünen emoji.) Sonrasında Adam'a olan davranışları, yani bir insan bir insanı seviyorsa illa bir neden mi olmalı. Kızın taktığı konu buydu. Oysa ki ne kadar çok seviyor, kız için ölüp bitiyor.

*****
 
Bir şeyler mırıldanmaya başladı. Kısık sesle. Hep aynı kelimeyi söylüyordu: Lütfen, Lütfen, Lütfen, Lütfen, Lütfen, Lütfen, Lütfen, Lütfen, Lütfen. Sonunda durdu ve yüzüme baktı. "Lütfen Mia," diye yalvardı. 
"Bana şarkı yazdırma."


******

Oysa ki şu alıntıya bakın, ne kadar içten bir söz. Burayı okuyunca içim parçalandı.
Diğer karakterleri Mia'dan daha çok sevdiğim doğrudur. Mesela arkadaşı Kim. Ne kadar düşünceli ve aklı başında bir karakter. Hiçbir zaman anlam veremem neden baş karakter saf ve aklı başında olmazken ikinci kız ve en yakın arkadaş düşünceli ve en doğru şeyi bilen biri oluyor, hatta en doğru şekilde nasihat veriyor? Şimdi anlamadım, anlamıyordum ve böyle giderse anlamayacağımda. :/
Mia'nın anne, baba ve kardeşi Teddy'i çok sevdim. Yazarın geçmiş zamandan kesitler sunduğu yerleri daha bir çok sevdim bu aile sebebiyle.^^

Gelelim genel anlamda yorumuma. Kitabı My Twin ilk istediği zaman ne yalan tereddüt etmiştim, bu tarz şeyleri pek sevmiyorum. Tamam dram kitaplar favorim ama hepsinin de bir sınırı var. :D İşte bu yüzden bu kitaplar içinde sürekli tereddüt ediyordum. Küller Şehri bitince kitaplığın karşısında fazla oyalanmadan bu seriyi seçtim nedense, birden kendine çekti. İyi de yapmışım. Mia karakterine ısınamasam da kitap gerçek anlamda güzeldi. Biraz kısa gibi geldi ama amaç oydu bence. Şimdi ikinci kitabın daha uzun olduğunu ve İlk kitap gibi olmayacağını düşündüğüm için içim rahat ve sevdiğim seriler arasında olacak gibi. Yine de bunu demek için henüz erken. ;)



Yazarın kalemi gerçekten güzel, verdiği mesaj, aile ve dostluk sevgisi vs. Hepsi ince elenip sık dokunmuş gibi. Tabii karakterler üzerinde biraz daha çalışırsa harika olacak. Kendisi genel anlamda dram yazan bir yazar. Diğer kitaplarını alır mıyım pek emin değilim. Başta da dediğim gibi bu tarz dram konularını sevmiyorum. ;) Gerçek hayat yeterince yıpratıcı, gerek yok okuyup da daha fazla yıpranmaya. Yine de ben alışkınım bu tarz kitaplara, okumak isterim diyorsanız tavsiyemdir ama bu tarza uzaktan bile bakmayanlar uzak dursun bence. Filmini izleyin diycem ama o bile aynı derece de dram.

Kitaba Puanım 5/5^^


Alıntılar^^

Hepimiz kırıldıktan sonra yapıştırılmayacak türden nadide eşyalar gibi etrafa saçılmıştık ve bizi kimse yeniden bir araya getiremezdi.


*****

"Seni gördükleri anda dışarı atarlar."
"Umurumda bile değil,"dedi Adam. "Benim sadece bir saniye ihtiyacım var."
"Neden? Yani bir saniyede ne yapabilirsin demek istiyorum?"
Adam bir süre sessiz kaldı. Grimsi yeşil ve kahverengiye çalan gözleri birden karardı. "Ona burada olduğumu gösterebilirim. Birinin hala burada olduğunu kanıtlayabilir."


*****

Bana tam olarak ne olduğunu bilmiyordum ve ilk kez bunu umursamadım. Umursamak zorunda değildim. Tek bildiğim ölmenin kolay, yaşamanın zor olduğu.



Ve gelelim film yorumuna.^^



Konu bildiğiniz gibi, pek değişik bir şey yok, böylesi en güzeli diyor oyunculara geçiyorum. :)
Chloë Grace Moretz
Jamie Blackley
Lauren Lee Smith
Liana Liberato
Mireille Enos
Joshua Leonard

Oyuncular harikaydı. Bu kadar uyumlu oyuncular görülmedi, duyulmadı.^^
Şaka, şaka görüldü ama bu kadro da çok iyiydi.



Oyuncunun kendisini tanıyordum ama hiçbir filmini izlemedim, bu filmi ilk oldu. Diğer oyuncular kadar harikaydı. Mia karakterine çok iyi can vermişti. 



Çok tatlı kendisi, oyunculuk da harikaydı. Adam için başka birini düşünebilir miyim? HAYIIIR!! :D
Kendisi tam Rock Roll beybisiydi. İkinci kitabı okuyunca kendisi çok yardımcı oldu. :)


Arkadaki kişiler Mia'nın anne ve babasını canlandıran oyuncular.


Bu sahne hem kitapta hem de filmde çok güzel ve anlamlıydı.










Film resimler ve gifleri böyleydi. Kitabını okuduysanız kesinlikle filmini de izleyin derim. Ben filmini tekrar tekrar izlemeyi düşünüyorum. Cidden övdüğüm kadar var. Kitapla uyumlu oluşu, karakterlerin bütünlüğü ve oyuncuların yetenekleri. Hepsi birbirinden güzel olunca ortaya da kesinlikle tavsiye edilecek bir film çıkmış. 
Eğer kitabı okumak istemiyorsanız filmini izleyin derim ama ağır dramlara gelemiyorsanız tavsiye etmiyorum. :)



Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^



 Buralarda da varım^^



1 Ağustos 2017 Salı

Küçük Mucizeler//Betül Güçlü Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Yine ve yeniden kitap yorumları ile karşınızdayım. Bu sefer ki kitabım kalemine hayran olduğum Betül Güçlü'nün son çıkardığı Küçük Mucizeler kitabı. Betül Güçlü kalemini sevdiğim nadir yazarlardan biri, ne yazsa okurum diyebileceğim yeni, yerli yazarlardan. Bu sefer ki kitabımız çok tatlıydı ama diğer kitaplarından biraz farklıydı. Sevdim mi sevdim, devam kitabı var gibi ve hemen çıkmasını istiyorum. :)

Hayat küçük mucizelerle doluydu; bazen küçük bir kalpte, bazen bir kar tanesinde, bazen yıldızların arasında... Bazen de tam yanı başımızda! Sahip olduğum küçük mucizenin adıydı Pamir Ege. Bana bir kez gülümsediğinde tüm dertlerim yok olur, geriye sadece onun sıcacık sevgisi kalırdı. İki deli arkadaşım vardı; hep yanımda olan iki tatlı baş belası... Mucizemizin büyümesine birlikte tanık olurken onun içinde büyüyen özlemi engelleyememek en büyük korkumuzdu. Babası tarafından terk edilen bir çocuğun kırılan minik kalbi nasıl iyileşirdi? Bir mucize bekliyordum. Geçmişte sustuklarımı duyacak, oğlumun minik kalbini ısıtacak, tüm yaralarımızı iyileştirecek bir mucize...O mucize bir kar tanesinin avucuma düşmesiyle gerçekleşti. Avucuma düşen kar tanesiyle içim bahara yüz tuttu. Üzerine kar yağarken de ısınabilirmiş insan; Doruk Ataoğlu, usul usul yüreğime konduğunda anladım. O tüm merhametiyle hayatımızdaki bütün boşlukları doldurabilecek kadar güçlü bir adamdı. O, bizim geç gelen mucizemizdi! 


Elis, genç yaşta anne olan, hem okuyup hem de çocuğunu büyüten bir kadın. Hayatının baharında bu kadar zorluk yaşamış olsa da asla pişman olmayacağı tek şey oğlunu dünyaya getirmesidir. Okuldan mezun olup kendisine ve Pamir Ege'ye yardımcı olan iş adamı sayesinden özel bir şirkette çalışmaya başlayan Elis'in hayatı şirketin başına Doruk Ataoğlu'nun geçmesiyle değişir.
Elis çok tatlı bir karakterdi. Yazar anne olmaaa da Elis'i öyle bir yansıtmış ki sanki yazar annede bu duyguları öyle yazmış gibi. Karakter hakkında olumsuz bir yön bulamadım. Sıradan, çocuğunu kötülüklerden korumayı ant içmiş genç bir kadın. Gerisi de bildiğiniz karakterler gibi.



Doruk, amcasının ısrarları ile yurt dışından gelip şirketin başkanı olmuştur. Kendine göre titiz olan Doruk asistanı Elis'i gördükten sonra ona doğru bir çekim hissedecektir.
Doruk karakterini sevdim ama onun düşüncelerini daha çok okumak isterdim. Sanki daha çok dış kapının dış mandalı gibi olmuş. Ne yalan Elis'in arkadaşlarını Doruk'tan daha çok okudum. Bu yüzden benden, bu sebeple eksi puan aldı. :( Bunun yanı sıra Elis'i sürekli kovması ve bir zamandan sonra bu kovmayı espri haline getirmesi çok tatlıydı. <3

Ve Elis'in arkadaşları Ceylin ve Semih. İkisi de çok tatlı karakterlerdi. Semih'in manyakça şakaları, Pamir Ege ile beraber olup Elis'i hem güldürüp hem çıldırtmaları çok komikti.
Her iki karakteri de sevdim. Ceylin ve Pamir Ege arasında ki evlilik muhabbeti ayrı bir olaydı. :)
Her ikisinin de hayatlarını okuyunca hem gülüyoruz hem de üzülüyoruz. Betül Güçlü'nün yan karakterleri hep güçlü ve sevilesi^^ Bunları diğer kitaplarda da görebilirsiniz. :)

Gelelim kitabımıza yapacağım genel yoruma. Kitabı ilk okumaya başladığım zaman dedim kesin geçmiş hayattan başlayıp öyle şimdiki zamana dönecek ama tam tersi oldu.Geçmişte yaşananları hep yaşanan olaylardan sonra muhabbet esnasında okuduk. Böylesi güzel miydi, güzeldi ama ben kitaba başlayınca farklı şeyler beklerken böylesi çıkması hayal kırıklılığı yaşattı. Sonra yukarıda da dediğim gibi Doruk karakterini daha çok ön planda tutsaydı daha iyi olurdu. Sonra bu kitap diğer iki kitabından çok farklıydı. Evet komikti, kalemi yine çok güzeldi ama diğer kitaplara göre fazla sakindi. Yine daha cıvır cıvır bir kitap bekliyordum. Öyle oldu ama ilk iki kitabın yeri ayrı bu konuda. :) Mesela Süper Dadı'yı bir daha okusam hiç sıkılmam. :) Yine de sıkılmadan, akıcı bir şekilde okuduğum bir kitap oldu.
Kitapta geçen anne sevgisi çok tatlıydı bunun yanı sıra aşkta çok güzeldi. Hele Doruk'un Elis'e sözlediği sözler vaaay bee dedirttiriyor resmen. :D



Tavsiye ederim tabii ki ama yazarın ilk defa bir kitabını okumayı düşünüyorsanız bu kitabı tavsiye etmem, ya Süper Dadı'yı ya da Muzlu Pastam'ı okuyun derim. :)
İkinci kitap araştırıp öğrendim. Kendisi Pamir Ege'yi anlatacakmış. Merak ettim doğrusu, kesin huyu Doruk ve Semih karışımı bir şey olmuştur, o zaman da okuma yanında yat kitabı olur. :)



Kitaba Puanım 5/4




Alıntılar^^


"Bugün nasılsınız bu arada?"diye sordum
Doruk bey kahvesinden bi,r yudum almadan hemen önce fincanının üstünden bana bakıp göz kırptı.
"Yakışıklım. Sen?"


*****


Aferin oğlum! Hiç çekinme, çek vur anneni. Bari hedefi ıskalama da acı çekmeyeyim.

Alıntıya Not: İç sesle yine olaydı. :D


*****

"Üşüme." Gözlerindeki bakış içimi titretirken kalbimi avuçlarına alan o cümleyi söyledi. "Benim yanımdayken üşümene izin vermem."





Bir kitap yorumunun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^


 Buralarda da varım^^