Türk Yazar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türk Yazar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Şubat 2019 Cumartesi

Yalancı Aşklar Sokağı//Betül Güçlü Kitap Yorumu^^

Selamlar^^
Film ve kitap yorumlarım hızla gelmeye devam ediyor, tabii ben ne kadar hızlı olursam artık. Şu an bile yeni kitabımı bitirdim yorumlanacak olanların arasına bıraktım. :/ Hız kesmeden devam etmem şart. :/ O da en son okuduğum kitabım neredeyse 2 hafta elimde kaldı, o zaman zarfında çoktan yorumlar bitmesi gerekiyordu.
Şu sıralar ne amigurumi, ne kitap ne blog ne de dizi konusunda iyi şeyler yapabiliyorum. Her şey birbirine girmiş vaziyette. O sebeple ki saat 02.54 ve ben halen daha yazı yazıyorum. :/ Bu sefer gerçekten fazla uzattım, o yüzden hemen kitabıma geçeyim.
Kitabımız çok sevdiğim Betül Güçlü'nün sondan ikinci kitabı. Çıktığı her kitabı merak ediyor ve okumak istiyorum, bu da onlardan biriydi. Almak biraz zamanımızı almış olsa da(Çünkü baya pahalı) bunu okuyup bitirdim ve yeni kitabı elimde bile değil. :( O da bunun gibi çok pahalı. :'(
Eskiden çoğu Türk yazarı tercih ediyordum ama şimdi istisna yazarlarım var artık, Betül Güçlü'de onlardan biri. Çok muhteşem, harika kitaplar çıkarıyor diyemem, çok iddialı olur ama ne çıkarsa okurum o derece de kalemini seviyorum. Bu kitapta hayal kırıklığı yaşatmadı, çok sevdim ve hızla okudum. Bir oturuşta kaç sayfa okudum onu bile bilmiyorum. Sizi fazla merakta bırakmadan konuyu yazıp devam edeyim. ;)

O salondan çıktıktan sonra, hayatımın normale döneceğine emindim aslında. Yalanların, aşk oyunlarının ve hesaplaşmaların olmadığı o sıradan, zor ama huzurlu hayatıma…

Eh, yanılmış olmalıyım çünkü Kerem Tunalı bir sabah karşıma dikilip benden küçük bir iyilik daha istediğinde kendimi yabancı duyguların, o güne dek farkında olmadığım ama özlemini çektiğim şeylerin eksikliğini hissederken ve onlar uğruna savaşırken buldum.

Konumuz böyle, kiralık aşk, sahte sevgililer, düzenbaz nişanlılar vs. diyebilirsiniz ki öylede ama tahmin edilenin aksine sahte nişanlılık olayı kitabın başında oluyor ama devam etmiyor. Doğrusu ben öyle bekledim ama böyle de güzeldi, hatta daha güzeldi. ;) Mısra iki kardeş ve babaannesi ile hayatını zar zor geçindiren bir genç kızdır. Bir gün kardeşinin başına gelen olaydan sonra kendini sahte bir nişanlılık olayında bulur. Bir aylık bir sürede rol yapan Mısra nikah günü damadı masada bırakıp bir ay önceki hayatına devam eder ama işler istediği gibi gitmez. Kerem onu bir kez daha rahatsız eder ve o günden sonra her şey daha farklı olmaya başlar.
Kerem geçmişi yüzünden baskı altında olduğu için bu yalana başvurur ama işler istediği gibi gitmez ve yine Mısra'nın kapısını çalar.
Evet böylece tekrardan bir araya geliyorlar ama sahte birliktelik devam etmiyor, daha çok arkadaşça devam ediyor görüşmeleri ama kader bu ya planı başkadır. Konu böyle devam ediyor. Kitabı gerçekten sevdim, çok tatlı, naif bir aşı ve hayat zorluklarını konu alan, okuyunca içinizi ısıtacak tatlı bir kitap. Mısra'nın ailesi için yaptıkları, Kerem'in Mısra için yaptıkları ve hissettikleri çok tatlıydı. Arada açıp tekrar okuyacağım çok sahne var mesela.


Mısra'nın kardeşleri tam içimizden biri, kız kardeş ergen fazla çekilmez ama bir o kadarda destekleyen bir tip, erkek kardeş ise ortalığı elli altıya veren, evin reisi gibi gözüken ama ablasından azar işiten kardeş. Babaanne ise olaydı. Onu sizler okuyup tanıyın derim. ;)
Bir de Sinan var tabii. İşte favori karakterim. Kitaba dahil oluşu pek alışılmışın dışında ama olsundu, zaten biz Sinan'ı böyle patavatsız seviyoruz. Mısra'nın yakın arkadaşı ve sırdaşı. Başka türlü sanabilirsiniz ama o sadece her şeyden anlayan ve insan psikolojisi için eğitim görmüş komik bir adam ve hiç aşık olmamış. Bunu neden mi söyledim, çünkü Sinan'ın kitabı var ve orada kendisi aşık oluyor. Aşkı yalanlayan koca Sinan. :P O yüzden daha çok merak ediyorum ama Sinan Matrak biri, her türlü kitabı okunur. ;)
Ve diğer karakterler, hepsi çok iyiydi. Tanıtmaya gerek yok, okudukça öğrenin onları da. ;)
Yine diyorum kitabı gerçekten sevdim ama kusursuz da değildi benim gözümde. İlk olarak şöyle ki ben kitapları sanki günlük tutuyormuş gibi okumayı sevmiyorum, bu kitapta tam öyleydi. Sanki karakter yazıyor, sevgili günlüğüde bizmiş gibi. Başta çok fazla bocaladım ama devam ettikçe bu etki hem geçti hem de azalmış gibiydi. Ondan sonra bazı olaylara anlam veremedim. Spoiler değil, sadece okuyanlara beni aydınlatmaları için soruyorum. Mısra kız kardeşine Kerem'den ne zaman bahsetti? Okurken bir anda baktım kız kardeşine Kerem'i anlatıyor ama önceden söylediğini zerre hatırlamıyorum. Anlatmış da olabilirim, bilenler beni aydınlatırsa sevinirim. :*

Evet bu kadar detay yeter, kitabı sevdiğimi kaç kere söyleyeceğimi bilemiyorum ama siz anladınız. :D Tavsiyemdir. Devam eden seri gibi bir kitap bu, bundan sonra Sinan, Sinan'dan sonra Mısra'nın erkek kardeşi Emre'yi okuyacağız. Emre'nin kitabı Wattpad'de yayınlanıyor, Sinan'ın kitabı ise Aşk ve Diğer İhtimaller oluyor. Seri bilgimizi de verdiğimize göre son bir kaç şey yazıp bitireyim.
Şöyle ki yazarın kalemini seviyorum ama daha çok sevdiğim başka bir şey var. Yazarın betimlemeleri. Olağanüstü derece de çok tatlı karakter betimlemeleri yapıyor. Her kitapta aşık olunacak adam bulunuyor diyeyim siz kısa yoldan anlayın. :D Bu sebeple yazara sevgim daha çok artıyor.

Bu kadar yeterli bence, en kısa zamanda Aşk ve Diğer İhtimaller'i okumak dileğiyle geçelim puana ve alıntılara. ;)




Kitaba Puanım 5/5^^



Alıntılar^^

Çocuksu merakıma gülüyor ve elleriyle saçlarını dağıtıyordu. Böyle yaptığında fena halde serseri görünüyor ve üff, hepimiz böyle şeylere bayılıyoruz. Şurada minik bir kalp spazmı geçirdim diye beni kim suçlayabilir?



*****


...yine saçma sapan bir şey söylüyorum. Bu Kerem'i güldürüyor. Son günlerde sık sık gülüyor zaten ve bu benim zavallı kalbime taşıyamayacağım kadar fazla heyecan yüklüyor.



*****


Yaşadığım duygu patlamasından olsa gerek gözlerinin güzelliği karşısında anlık şok yaşıyorum. Aslında ayrıt edici hiçbir özellik yok gözlerinden. Kirpikleri gösterişsiz, kahverengileri göze çarpacak kadar parlak ya da koyu değil. Ama gözlerine yerleşen bakışlar o kadar güzel ki, o gözlerin Kerem'e ait olduğunu bilmek, bana baktıklarını görmek o kadar heyecan verici ki hayatımda gördüğüm en güzel gözler olması kaçınılmaz.



Yazarın diğer kitaplarının yorumları için Tık Tık!

Bir yorum daha biter, başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^



Buralarda da varım^^

28 Eylül 2018 Cuma

Yıldızların Altında//İrem Yöndem Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Yorumlar gelmeye devam ediyordu, yine araya günler girdi. Şu an yorumumu yine telefonda not kısmına yazıyorum. Bilgisayara ne zaman otururum belli değil. ;) Kitabımıza gelecek olursam, Türk yazar okuduktan sonra öyle devam etmek istedim. Uzun zamandır okumuyordum çünkü. Bu kitabı da My Twin ısrarla oku dedi, kalın ama hemen biter ve çok güzel bir kitap diye diye sonunda emeline ulaştı ve okumaya başladım. İyi ki zorlamış dedim. Bu kadar güzel bir kitap olamaz. Evet bir şaheser değil, evet eksikleri var ama son zamanlar da çıkan Wattpad kitaplarının hangisi düzgün? Neyse o konu uzun, detaya gerek yok. :D Velhasıl kelam kitap çooook güzeldi, BAYILDIMMM!

Sen olduğunu hissediyorum. Benim bunca zamandır aradığım ama bir türlü bulamadığım o kişi, senmişsin gibi hissediyorum. “Gecenin en güzel zamanı, yıldızların altında oturmuş, gökyüzüne bakıyoruz. Milyonlarca yıldızdan birini seçip ‘benim’ diyoruz.  Nasıl, neden, niçin seçtiğimiz belirsiz; o kadar yıldızın içinde bir tanesi, bir başka görünüyor. Seni sevmek de böyle bir şey işte. Ben ömrümce bütün yüzlerde seni arayacağım. Bütün içten gülüşlerde, parlayan bütün gözlerde, seni bulmayı isteyeceğim. Sen, benim gökyüzümdeki en parlak, en güzel yıldızımsın.


Kitabın konusunu sadece kitabı okuyunca ya da benim gibi yorum yapanlardan öğrenebilirsiniz. Neden böyle bir yaptıklarına anlam veremiyorum, sürpriz yapmak daha ilgi çekici herhalde. ;) 
Neyse bunlara aklımız sır ermiyor. 
18 yaşında, lise son sınıfa giden Güfte Tiyatro ve ünlü Okan Özdemir hastasıdır. Ailesi, arkadaşları Güfte'nin takıntı haline getirdiği ünlü oyuncudan bıkmış, onuda kendi hayatına döndürmek için başının etini yemişlerdir. Güfte bu konuşmalardan sıkılmış ve kendisini anlamadıkları için kendine çok dert etmiştir. 
Bir gün kardeşiyle oturdukları kafede kavga edince hayatı tamamen değişir. Akıl okuyan bir peri karşısına çıktığı an 18 yaşında olan Güfte bir dilekle 27 yaşında olacaktır ve Okan ile tanışıp, yeni bir oyun sergileyecektir. Aklının alamayacağı bir hayatı devam ettiren Güfte'nin tek sıkıntısı bu olayın 3 ay sürmesidir. Yaşadığı hayattan memnundur ama 3 ayın kalması, yaşadığı sıkıntılar hep ikilemde bırakır Gifte'yi konu da böyle devam ediyor.
Konu çok, çok değişikti. Böyle bir kitap beklemiyordum. Mesela çok yadırgadığım şeyler oldu, (Bunları Spoi kısmında bahsedeceğim.) ama çok sevdiğim, en çokta sonunu sevdiğim bir kitap oldu. Kitap 507 sayfa ama o kadar hızlı okunup bitti ki ben bile şaşırdım.



Konusundan daha ne kadar bahsedebilirim bilmiyorum. O yüzden direk diğer karakterlere geçeceğim.
Okan Özdemir. Güfte'nin sevdiği, uğrunda ailesiyle kavga ettiği tiyatro oyuncusu. Dileğinden sonra Okan'la aynı oyunda rol almaya başladıktan sonra onunla beraber daha çok vakit geçirir ve Okan'ı daha iyi tanır. Tabii biz de kendisini çok iyi tanır ve Güfte gibi hayran oluruz. Hele o son. <3
Karakter olarak gerçekten çok sevdim ama yazarın başta sigara mevzusuna girmeyip, sona doğru her bir karakterin sigaraya başlamasını yadırgadım. Bunlardan biri de Okan'dı.
Okan'dan sonra Güfte'nin arkadaşlarını çok sevdim, hepsinin hayatında değişiklikler oluyor ve Güfte'nin her daim yanında oluyorlar. O kısımları okuyunca bazen çok kızdım bazende sevdim. 
Güfte'nin kız kardeşine ise bir o kadar kızdım. Yok arkadaş böyle bir karakter olamaz. Sinir küpü etti beni. Gerçi Güfte'de onun yanında melek sayılmaz. Sürekli şu 3 aya takmasından sıkıldım yani, bırak bir kendini, sal. Azıcık hayatını yaşa ama hem kendine hem bize yaptı yapacağını. Okuyunca lütfen buralara fazla takılmayın, hatta atlayın gitsin. ;)  
Diğer karakterlerden peri acayip iyiydi. Hele laf sokmaları, düşünceleri okuduğu için laf sokması kaçınılmaz tabii. :D O kısımlarda baya eğlendim. ;)


Sevdiğim ve ana karakterler bu kadardı. Birazda içerikten bahsedecek olursam yazarın kalemini çok sevdim. Ne beni sıktı, ne de amatör olduğunu açık açık bağırdı. Kalemi akıcı, sevilesiydi. Sadece fazla detaya giriyor, onu da yapmasa tamamdır. Biraz daha kendini geliştirmesi lazım.
Son zamanlarda çıkan watpadd kitapları arasından en en en iyisiydi. Bundan önce okuduğum Görücü Usulü'de iyiydi ama bunun konusundan yola çıkarsak daha iyiydi. Bu kadar yeterli bence, fazla abarttın diyen olabilir. :D En iyisi spoi'den sonra tavsiye kısmına geçip yorumumu bitireyim. ;)

SPOİ BAŞLANGICI!!
Evet okuyanların rahatsız olduğu konuyu neyse ki yazar ustalıkla ve ilginç bir şekilde devam ettirmiş. Kızın 18 yaşında olması ve sevdiği oyuncunun 30 yaşında olmasını çok yadırgadım. Ne demek 12 yaş? Hem kız büyükte değil. Okan 30, kızda üniversiteli 20 yaşından biri olsaydı yine neyse -ki bu da fazla ama kızın lise son ve 18 olması olmamıştı. Sorunun kızın dileğiyle 27 yaşına gelmesiyle ortadan kalkması güzeldi. Bunu gerçekten çok sevdim ama 3 ay sonra neler olacak diye merak etmeden de duramadım. Ve o son geldi çattı, işte o kısma BA-YIL-DIMMMM!!
Okan'ın düşüncelerini okumamız, o 3 ayı Güfte'nin değildi Okan'ın hatırlaması, uzun bir bekleyişten sonra tekrardan kavuşmaları MÜKEMMELDİ!!
Okuyanlardan bu konu hakkında yorum almak istiyorum. Sizler ne düşündünüz merak diyorum.^^
SPOİ SONU!!

Kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum. Belki kalın ve Watpadd'den çıkma olduğu için ön yargılı olabilirsiniz, hatta okumaya başladığınız zaman bu ne diyebilirsiniz ama vazgeçmeden devam edin derim. ;) Ve herkese tavsiye etmeye devam edeceğim. My Twin ile favori yazarımız oldu, başka kitap çıkarırsa seve seve alıp okuyacağız ki bu tarz yazmaya devam etsin. ;)
Bu kadar yorumdan sonra tavsiyeyi fazla uzatmaya gerek yok, eğer merak edip benim sayemde okumak isterseniz bunu bilmek isterim. ;)



Kitaba Puanım 5/5^^


Alıntılar^^


Okan ayağı kalkıp nazikçe annemin elini sıktı. "Çok teşekkür ederim ağırladığınız için, her şey çok güzeldi. Özellikle kurabiyeler."
Annem gülümsedi. "Hazır almıştım, teşekkür etmenize hiç gerek yok." ANNE YA! 

Alıntıya not: Bu kısımda kedi olayı harikaydı. :D


******


"Aşkı nasıl betimlersiniz, nasıl anlatırsınız?" Ve onun cevabı,
"Aşk herkese göre değişir, sonuçta soyut bir kavram. Fakat kendime göre, aşkı tanımlamam gerekirse eğer, şöyle tanımlarım: Gecenin en güzel zamanı, yıldızdan birini seçip 'benim' diyorsunuz. Nasıl, neden, niçin seçtiğiniz belirsiz ama işte o kadar yıldızın içinde bir tanesi bir başka oluyor...."

Alıntıya not: Okan'ın ağzından AŞK...


******


O andan sonra artık emindim. Bu adam beni bağırıp çağırmadan, ortalığı yıkmaya lüzum görmeden, kendince, sessiz bir dille seviyordu.


******


Hangisi daha kötü acaba? Bir anda, pat diye hatıraların yerinde koca bir boşluğun kalması mı? Yoksa birinin zihninde zamanla yok olmak, silinmek mi? Hangisi?


******


Gün başlıyor, bitiyordu ama biz gerçek anlamda mutlu değildik. Kafamız çok doluydu. Bedenimiz yorgun, ruhumuz ise parçalı bulutluydu.





Bir yorum daha biter, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^
Sevgiyle ve aşkla kalın! <3



 Buralarda da varım^^


22 Mayıs 2018 Salı

Lunapark (Cehennem Ekspres #1)//Ezgi Çağlar Kitap Yorumu^^

Selam^^
Dizi yorumlarından çok kitap yorumları gelmeye devam ediyor. Oysaki bir sürü dizi yorumu beklemede. :/ Neyse, yine fazla uzatmadan kitaba geçelim. Kitabımız fantastik türüne ait ve bunu yazan bir Türk. Kitabı seneler önce, ilk çıktığı zaman aldık ama okumak şimdiye kısmet oldu, neden bu kadar geç kaldık anlamış değilim, o yüzden sormayın. :D Geçmişi bilmem ama şimdi başlamam daki sebep ise serinin ikinci kitabının 9.90tl olması olabilir, en kısa zamanda indirim bitmeden almalıyım.:D
Kitabı gerçekten çok sevdim, beklentim yüksekti ve karşıladı da. Ben ki fantastik-distopya sever kitap kurduyum ilk defa melezler vs. konuda acayip başarılı bir Türk yazar okudum. Zaten fazla yok, olanların iyileri bir elin beş parmağını geçmez. :/ Şu mafya, haydut kitaplardan sıyrılıp az distopya-fantastik yazsak ne kadar güzel olur değil mi?

Melissa, arkadaşlarının doğum günü hediyesi olan biletle Cehennem'in kapısından geçtiği gün hayatının tamamen değişeceğini bilse, belki de o trene asla binmezdi. Işıklar, sesler, sihirli oyuncaklar… Cehennem bir lunaparktan çok daha fazlasıydı. Her şey öyle sıra dışıydı ki, Aslan onu sefil bir iblisten kurtardığında bile Melissa büyünün ardında saklı gerçekleri görememişti. 
Aslan, Melissa'nın bildiği her şeyden daha karanlık, daha tehlikeliydi. Hayatı, sevgilisi, arkadaşları yavaşça ellerinden kayarken Melissa'nın tutunabileceği tek bir şey kalmıştı geriye: Aşk. Ve aşk, büyüyle örülü bu dünyada ona yardım edecek son şeydi.


Konu gereken şeyleri anlatmış, benim üstüne ek yapmama gerek var mı bilemiyorum ama karakterleri tanıttıkça bir kaç şey yazarım artık. :D 
Melissa sade hayatında sevgilisi ve arkadaşları ile yoluna devam etmektedir. Doğum günü sürprizi amaçlı arkadaşlarının götürdüğü Lunapark'dan sonra hayatı istemediği kadar değişir ve kendini bir anda melezler, iblisler ve yalanların arasında bulur. Melissa karakterinin sevdim, normalde bu tarz konularda kız karakterler saçma salak şeyler yapıp bizi sinir eder ama yazarımız bizi duymuş gibi tam istediğim gibi bir karakter yazmış. Minnettarım.



Aslan, genç ve melez olması yanı sıra sıradan bir üniversite de öğrencidir. Babasının kirli işleri ve dünyanın tehlikede olması önemli kararlar almasına ön ayak olur. Lunapark'ı sık sık ziyaret eden Aslan bir gün zorda kalan bir kıza yardım eder ve kendisi, çevresi ve hayatı tamamen değişir. Savaş kapıdadır, aşk ise ondan önce hayatına girmiştir bile. Bundan sonra seçimler yapmak zorunda kalan Aslan'ı zor zamanlar bekler.
Ana erkek karakterimiz, Melissa gibi sevdim kendisini ama şu sigara içme olayına kıl oldum. Bir de boş bulduğu anda içiyor da içiyor. :D Melezsin anladık ama bi dur artık. :D Onun dışında azıcık dikkatsiz oluşu başına belalar aldırıyor ama elindeki güce bayıldım. Okuyunca anlayacaksınız. 
Diğer karakterlerde Emre'ye acayip sinir oldum. Saçma salak bir karakter deyip durdum başlarda, bir de her işe burnunu sokuyordu ya bir ara atlayacaktım o kısımları ama meğer amaç başkaymış. :P Yine de yazarın Emre için yazdığı sahnelerden pek tatmin olmadığımı söylemek isterim.^^
Ana karakterler böyle, diğer karakterlerde güvenmediklerim oldu. Haklı çıktım mı? Onlar kitapta saklı.

Gelelim kitabın genel anlamda ki güzelliğine. Bir kere böyle melez topluluğu okumadım. Tabii melez olunca Melek, şeytan baş rolde ama burada melezlerin güçleri, savaş olanakları ve yaşadıkları sorunlar çok çok farklıydı. Bu kısımları gerçekten sevdim, hatta kitapta en beğendiğim yerler fantastik unsurlardı. Başta biraz kendini tekrarladı ama sıkıcı değildi, bu iş nereye varacak diye merak ediyor insan. Sonra kitap bir açıldı, hızlandı ve heyecanlandı işte o zaman kitap atak yaptı ve o hızla devam etti. İkinci kitabı acayip merak ediyorum. Yazarın kalemi ise çok güzel ve akıcıydı. Başta birazcık amatörlük vardı ne yalan ama sonradan ciddi anlamda değişimi hissettim. Okuyunca sizler ne düşüneceksiniz çok merak ediyorum. Yazarın bu tarz yazmasını destekliyorum, şu an seri bitti mi, devam edecek mi bilmiyorum ama eğer bitmiş ise en kısa zamanda yeni fantastik, hatta distopya ile bizi ödüllendirsin diye düşünüyorum. :)


Bu yorumdan sonra kesinlikle tavsiyemdir. Fantastik severler şans verin derim, böylesini yazarlarımız arasında zor bulursunuz. Son olarak kitaba haksızlık ettiğim bir konuya değinmek istiyorum. Son yıllarda elimde en uzun kalan kitap oldu kendisi. Kötülüğünden olmadığını yorumdan anlamışsınızdır, zamansızlık deyip işin içinden sıyrılmak istiyorum. :D Kitaba başladın mı akıcı şekilde devam ediyor ama ben gerçekten çok büyük haksızlık yapıp hemen bitiremedim. O yüzden en kısa zamanda ikinci alıp, hemen okuyup, hemen bitirmeliyim. Anca öyle telafi ederim diye düşünüyorum. :D Bunu da yazdığıma göre alıntılara geçebilirim. ;)

Not: Kapak tasarımı güzel olsa da kalitesizliğinden gözlerim kanadı ki kesin ikinci kitapta öyle. Artemis'e yakışmamış bence. -_-
Dipnot: Yazarı çok tatlı^^ Instagram'da kendisini takibe alın derim. :*



Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^


Düşündükçe Melissa birinin ona yardım ettiğine daha çok emin oluyordu. Fakat meleği her imse giderken yüzünü Melissa'nın anılarından silmişti.



*****


İnsan bile diyemeyeceği tehlikeli bir varlığa tüm yasaklara rağmen bağlanmıştı. Kurtulamıyordu.



*****

Melissa daha önce hiçbir tehlike atlatmamıştı. Oysa şimdi, kitaplarda okumaktan zevk alacağı türden bir maceranın içindeydi ve maalesef ilk ölmesini istediği, ezik bir kızı canlandırıyordu.


*****


Yaralı melezler cansız solucanların ortasında umutla ona bakıyordu. Aslan'a... Onların bu savaşın içine sürükleyen adama... Peki ya o adamın devam etme umudu kalmadıysa?...






Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^



 Buralarda da varım^^






1 Mart 2018 Perşembe

Sırça Köşk//Sabahattin Ali Kitap Yorumu^^

Selam^^
Arayı fazla açmadan Türk klasiklerden okumaya devam edeceğimi söylemiştim. Sadece Türk klasikleri değil, Dünya Klasiklerinden de okumaya çalışıyorum ama önceliğim Türk Klasikleri. Sırça Köşk'ü 2 ay öncesinden sipariş etmiştik, Yazarın Kürk Mantolu Madonna kitabını çok beğenmiştim, Sabahattin Ali koleksiyonu yapmaya bu sebeple başladım ama yavaş yavaş, yazarın dili biraz ağır olduğu için hepsini bir anda alıp bitirmek hem zor olur hem de ben istemiyorum. Bundan sonra yeğende olan Kuyucaklı Yusuf'u okumaya niyetim var ama ne zaman olur onu zaman gösterecek.

“Can Kurtaran” adlı öyküsünde yazar, kaderine boyun eğmiş bir kadının hikayesini anlatıyor.  

“Bir akşam üzeri Anadolu köylerinden birindeki küçücük bir kulübeden canhıraş çığlıklar yükselmektedir. Doğumunu bir türlü gerçekleştiremeyen Asiye, ikindiden beri deyim yerindeyse ölümden beter doğum sancıları çekmektedir. Köyün ebesi bir şey bulamamış, komşu köyün ebesini de çağırtmıştır. Asiye'nin kocası İbrahim ise, çaresizliğin verdiği ağır başlılıkla, evin kapısı önüne çökmüş, bir haber beklemektedir. Komşu köyün ebesi içeri girdiğinden belli ise kızın çığlıkları iyice artmıştır. Sonunda iki ebe birden dışarı çıkar ve İbrahim'e doğumu gerçekleştiremediklerini, kızı şehire götürmesi gerektiğini, yoksa bebeğin de anasının da öleceğini söylerler. İbrahim de çaresiz öküz arabasının arkasına attığı döşek ve yorganın üstüne gencecik karısını da koyar ve yollara düşer. Sabaha karşı hastaneye vardığında ise ümidi iyice kırılmıştır. Çünkü alanı olmadığı halde birçok ameliyat yaptığı için daha önceden şehirdeki özel muayenehanenin sahibi, Doktor Mutena Cankurtaran tarafından şikayet edildiğinden, ameliyat yapamayacağını söyler. Ne kadar yalvarıp yakarsa, oraya verecek parası olmadığını söylese de, doktoru ikna edemez. Bunun üzerine Asiye'yi aldığı gibi Mutena Cankurtaran'a götürür. Fakat bu doktor da çok para istemektedir. Doktorla bir kağıt imza atarak  Asiye'yi hemen ameliyata almalarını, öküzlerden birini satıp döneceğini söyler.


Kitabı ilk elime alığım zaman normal bir konudan başlayıp öyle devam edecek sanıyordum ama iyi bir araştırma yapmadığım için(Spoi yememek için) kitabın hikayelerden, öykülerden oluşturuğunu bir kaç bölüm sonra öğrendim. Konu olarak eklediğim alıntı ise kitabın Can Kurtaran hikayesinden bir anlatım. Hikayeler o zamanın yaşam şartlarını o kadar iyi anlaşmış ki Sabahattin Ali'yi neden sevmedikleri ortada. Adam o zamanın yaşam şartlarını, insanların nankör hallerini, fakirlerin neler çektiğini, zenginlerin ise nasıl yaşadığını bir bir yazmış. Sabahattin Ali düşünceleri nedeniyle ülkeden gönderilmiş ve araştırma sonucundan hüzünlü bir şekilde dünyaya veda etmiş. Bunları okuyunca çok üzüldüm, şimdi insanlar istedikleri kadar yazıp çiziyor ve bir şey olmuyor ama o zaman hemen sürgün etmeler, kötü muamele vs. Düşüncesi ne olursa olsun saygı bence. Tabii sınır aşılmadan. Bu Sabahattin Ali için değil, vatanını sevmeyen, düşman kesimler için!
Evet kitap böyle, her hikaye çok iyiydi, çok sevdim ben. Normalde hemen okurdum ama her hikaye farklı ve güzel olunca yavaş yavaş, sindire sindire okumayı tercih ettim. Sizinde öyle yapmanızı tavsiye ederim, öyle daha çok seveceksiniz bence. :)


Kitap hakkında daha fazla bir şey demeye gerek yok. Tavsiye edeceğim Sabahattin Ali kitaplarından. Kürk Mantolu Madonna'da bir o kadar iyiydi ama tercihim bu kitaptan yana. Yazarın devam kitaplarından hangisini daha çok severim zaman gösterecek ama bu şimdilik zirvede ve arada alıp tekrar okuyacağım kitaplar arasında. 
Uzun lafın kısası, okuyun okutun.
Son olarak kitabın ismini konu alan hikaye çok anlamlı, kitabın sonunda olması ise çok iyi olmuş. 



Alıntılar^^

Gözümde tüten ne şehirler, ne insanlar, ne de kırlar ve ormanlardı. Açık denizleri, etrafında duvar olmayan, uçsuz bucaksız yerleri arıyordum. Ama ruhumuz böyle gözyüzlerinde uçup dururken birdenbire yere inip insan küçüklüğü ile karşılaşmak ne tuhaf oluyor.


*****


Ah, ben hayvanları çok severim. Bütün canlı mahlukları, hayatı, güzelliği, saadeti severim. Bahtiyar bir köpek bile benim içimi sevinle dolduruyor. Ben karanlık şeylerden bahsetmek için dümyaya gelmemişim. İçim tatlı, sıcak, neşeli şeyler anlatmak isteğiyle yanıyor.

Hele cümle alem bu köpeğin onda biri kadar rahata kavuşsun, bakın ben bir daha acı şeylerden söz açar mıyım!



*****


Cahillikle fakirlik bir olmuş, Sultan Süleyman'ın mülkü dağıtılmış...






Başka yorumlarda görüşmek üzere.^^



 Buralarda da varım^^



1 Ağustos 2017 Salı

Küçük Mucizeler//Betül Güçlü Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Yine ve yeniden kitap yorumları ile karşınızdayım. Bu sefer ki kitabım kalemine hayran olduğum Betül Güçlü'nün son çıkardığı Küçük Mucizeler kitabı. Betül Güçlü kalemini sevdiğim nadir yazarlardan biri, ne yazsa okurum diyebileceğim yeni, yerli yazarlardan. Bu sefer ki kitabımız çok tatlıydı ama diğer kitaplarından biraz farklıydı. Sevdim mi sevdim, devam kitabı var gibi ve hemen çıkmasını istiyorum. :)

Hayat küçük mucizelerle doluydu; bazen küçük bir kalpte, bazen bir kar tanesinde, bazen yıldızların arasında... Bazen de tam yanı başımızda! Sahip olduğum küçük mucizenin adıydı Pamir Ege. Bana bir kez gülümsediğinde tüm dertlerim yok olur, geriye sadece onun sıcacık sevgisi kalırdı. İki deli arkadaşım vardı; hep yanımda olan iki tatlı baş belası... Mucizemizin büyümesine birlikte tanık olurken onun içinde büyüyen özlemi engelleyememek en büyük korkumuzdu. Babası tarafından terk edilen bir çocuğun kırılan minik kalbi nasıl iyileşirdi? Bir mucize bekliyordum. Geçmişte sustuklarımı duyacak, oğlumun minik kalbini ısıtacak, tüm yaralarımızı iyileştirecek bir mucize...O mucize bir kar tanesinin avucuma düşmesiyle gerçekleşti. Avucuma düşen kar tanesiyle içim bahara yüz tuttu. Üzerine kar yağarken de ısınabilirmiş insan; Doruk Ataoğlu, usul usul yüreğime konduğunda anladım. O tüm merhametiyle hayatımızdaki bütün boşlukları doldurabilecek kadar güçlü bir adamdı. O, bizim geç gelen mucizemizdi! 


Elis, genç yaşta anne olan, hem okuyup hem de çocuğunu büyüten bir kadın. Hayatının baharında bu kadar zorluk yaşamış olsa da asla pişman olmayacağı tek şey oğlunu dünyaya getirmesidir. Okuldan mezun olup kendisine ve Pamir Ege'ye yardımcı olan iş adamı sayesinden özel bir şirkette çalışmaya başlayan Elis'in hayatı şirketin başına Doruk Ataoğlu'nun geçmesiyle değişir.
Elis çok tatlı bir karakterdi. Yazar anne olmaaa da Elis'i öyle bir yansıtmış ki sanki yazar annede bu duyguları öyle yazmış gibi. Karakter hakkında olumsuz bir yön bulamadım. Sıradan, çocuğunu kötülüklerden korumayı ant içmiş genç bir kadın. Gerisi de bildiğiniz karakterler gibi.



Doruk, amcasının ısrarları ile yurt dışından gelip şirketin başkanı olmuştur. Kendine göre titiz olan Doruk asistanı Elis'i gördükten sonra ona doğru bir çekim hissedecektir.
Doruk karakterini sevdim ama onun düşüncelerini daha çok okumak isterdim. Sanki daha çok dış kapının dış mandalı gibi olmuş. Ne yalan Elis'in arkadaşlarını Doruk'tan daha çok okudum. Bu yüzden benden, bu sebeple eksi puan aldı. :( Bunun yanı sıra Elis'i sürekli kovması ve bir zamandan sonra bu kovmayı espri haline getirmesi çok tatlıydı. <3

Ve Elis'in arkadaşları Ceylin ve Semih. İkisi de çok tatlı karakterlerdi. Semih'in manyakça şakaları, Pamir Ege ile beraber olup Elis'i hem güldürüp hem çıldırtmaları çok komikti.
Her iki karakteri de sevdim. Ceylin ve Pamir Ege arasında ki evlilik muhabbeti ayrı bir olaydı. :)
Her ikisinin de hayatlarını okuyunca hem gülüyoruz hem de üzülüyoruz. Betül Güçlü'nün yan karakterleri hep güçlü ve sevilesi^^ Bunları diğer kitaplarda da görebilirsiniz. :)

Gelelim kitabımıza yapacağım genel yoruma. Kitabı ilk okumaya başladığım zaman dedim kesin geçmiş hayattan başlayıp öyle şimdiki zamana dönecek ama tam tersi oldu.Geçmişte yaşananları hep yaşanan olaylardan sonra muhabbet esnasında okuduk. Böylesi güzel miydi, güzeldi ama ben kitaba başlayınca farklı şeyler beklerken böylesi çıkması hayal kırıklılığı yaşattı. Sonra yukarıda da dediğim gibi Doruk karakterini daha çok ön planda tutsaydı daha iyi olurdu. Sonra bu kitap diğer iki kitabından çok farklıydı. Evet komikti, kalemi yine çok güzeldi ama diğer kitaplara göre fazla sakindi. Yine daha cıvır cıvır bir kitap bekliyordum. Öyle oldu ama ilk iki kitabın yeri ayrı bu konuda. :) Mesela Süper Dadı'yı bir daha okusam hiç sıkılmam. :) Yine de sıkılmadan, akıcı bir şekilde okuduğum bir kitap oldu.
Kitapta geçen anne sevgisi çok tatlıydı bunun yanı sıra aşkta çok güzeldi. Hele Doruk'un Elis'e sözlediği sözler vaaay bee dedirttiriyor resmen. :D



Tavsiye ederim tabii ki ama yazarın ilk defa bir kitabını okumayı düşünüyorsanız bu kitabı tavsiye etmem, ya Süper Dadı'yı ya da Muzlu Pastam'ı okuyun derim. :)
İkinci kitap araştırıp öğrendim. Kendisi Pamir Ege'yi anlatacakmış. Merak ettim doğrusu, kesin huyu Doruk ve Semih karışımı bir şey olmuştur, o zaman da okuma yanında yat kitabı olur. :)



Kitaba Puanım 5/4




Alıntılar^^


"Bugün nasılsınız bu arada?"diye sordum
Doruk bey kahvesinden bi,r yudum almadan hemen önce fincanının üstünden bana bakıp göz kırptı.
"Yakışıklım. Sen?"


*****


Aferin oğlum! Hiç çekinme, çek vur anneni. Bari hedefi ıskalama da acı çekmeyeyim.

Alıntıya Not: İç sesle yine olaydı. :D


*****

"Üşüme." Gözlerindeki bakış içimi titretirken kalbimi avuçlarına alan o cümleyi söyledi. "Benim yanımdayken üşümene izin vermem."





Bir kitap yorumunun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^


 Buralarda da varım^^













11 Şubat 2017 Cumartesi

Yüreğini Haramdan Sakın//Merve Özcan Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Uzun bir aradan sonra tekrardan yorumlara geri dönüyorum. Bir kaç yorum birikti yine, arayı fazla açmadan yayınlamayı düşünüyorum. Okuduğum kitapların yorumlarını hemen paylaşamıyorum ama neler okuduğumu görmek için Instagram hesabımı ziyaret edebilirsiniz^^
Bu sefer ki kitabım, görür görmez kesinlikle okumamız gerektiğini düşündüğüm Gözlerini Haramdan Sakın serisinin ikinci kitabı. İlk kitabı bir kaç ay önce okumuştum. Arayı biraz açsam da okuduktan sonra iyi ki bu kadar açmışım dedim. Kitabımız yine ilk kitap gibi sürekleyici, merak uyandırıcı ve sevilesi bir kitaptı. Hikayelerinin iki kitap ile sınırlı kalmasına üzülsem de aldığım haber doğrultusunda fazla üzülmeme gerek olmadığını anladım. Haber ise birazdan sizlerler^^

Sakınılan bir bakışla başlayan Gözlerini Haramdan Sakın yolculuğunun okyanusvâri rüzgârı Yüreğini Haramdan Sakın'la esmeye devam ediyor...
Artık buradaydı Betül, ulaşılmaz dediği adamın o çetin sınırlarının hemen dibinde... Yakınındayken daha sert esen Ömer'in rüzgârı artık Betül'ü daha fazla sarsıyor fakat o huzurlu serinliği de daha özel hissettiriyordu. Aralarındaki onca mesafeden geriye kalan sınırları aşmanın neler getireceğinden ikisi de habersizdi. Fakat bir gerçek vardı; artık o rüzgârda savrulan yalnızca Betül olmayacak, Ömer de kendi rüzgârının tadına bakacaktı.
Tehlike yaklaşmaya, silahlar patlamaya ve güneş de umursamazca parıldamaya devam ediyordu.

Bu kitabı da ilk kitap kadar sevdim, hatta bayılmış ta olabilirim. Gerçi ilk kitapta ki gibi bir kaç mantık hatası burada da vardı. Bunları spoi olarak belirteceğim ki okuyanlar ile aynı düşünmüş müyüz. Daha ilk sayfa da ikilinin arasında ki soğukluğu hissediyoruz. Hele Ömer'in davranışları dayaklık ama Betül'ün hemen yelkenleri indirmesine kızdım. Bırak az sürünsün :P Az yapmadı sana. Gerçi kitap devam ettikçe neler oluyor neler. Betül süründürmese de yazarımız çok iyi hem bizi hem de Ömer'i süründürdü :P Ömer yine aynı Ömer ama burada daha çok güldüğünü, şaka yaptığını ve o herkesden sakladığı yeşil gözlerini okuyoruz. Betül'e karşı yine aynı tavırda ama artık bazı şeyler Ömer için değişiyor. Bazı yerleri okuyunca vaaay be bizim sert bakışlı, sert tavırlı Ömer'e ne olmuş böyle dedim. Yakışmış mı? Hemde nasıl!! Hani bir çok imkansız karakter için bizi de böylesi bulsun diyoruz ama içten içe imkansız olduğunu biliyoruz yaa bu kitapta öyle değil be. O kadar bizden, o kadar hayatın içinden ki karakterler olur mu olur, belki bizi de böyle biri bulur. Burada bir dua edip, AMİN diyelim lütfen :D Tabii her şeyin hayırlısı, iyisi, hoşu, Ömer'li gibisi diye liste uzar gider :P Kitabı bitirdiğim zaman My Twin'e dönüp dedim ki "Şu kitabı okuduğum zaman zarfında her anlamda hayatımı sorguladım." dedim :D "Ne manada?" dedi ama tabii bende kalsın o, okuyunca o da anlayacak :P

Ömer sandalyede bacak bacak üstüne atmış ve gözündeki siyah güneş gözlüğüyle elinde tuttuğu kitaba dalmıştı. 

Alıntıya not: Şu manzarayı sadece bir kaç saniye hayal edin.
Dipnot: Sonrada ettiğiniz duaya amin deyin. :D
Dipdipnot: Şimdi de yoruma devam edin :D



Betül yine aynı Betül. Tabii burada hayatını etkileyecek çok yeni kararlar alıyor. Kendisine kızdığım yerler oldu hatta verin şunu bir döveyim dedim ama tam aksine acayip hak verdiğim yerlerde oldu. Hem de öyle böyle değil. Kıza yazıktı yaaa :( Rahatsız olduğum bir konu hakkında daha yazıp Betül hakkıdaki düşüncelerimi bitireceğim :D Aslında bu Betül ile ilgili de değil. Yazar iç sesi acayip kitaba yansıtmış, bazen dayanılmaz hal aldı. Hatta farklı şeyler de değil hep aynı şeylerden bahsediyordu. Tabii böyle kitaplarda iç ses ön planda olmalı ama bana göre fazlaydı ve okuyucuyu bir yerden sonra sıktı. Mesela ben Ömer ve Betül diyaloglarını daha çok görmek isterdim. Haa yok muydu? Vardı ama istediğim kadar değil :/


Kitabımız da diğer karakterler ilk kitaptaki gibi yine pek ön planda değil ama Kutay'ın olmasını isterdim. Hatta ona ayrıca bir kitap çıksa var ya ne kadar sevinirim :D Severim keratayı :P Betül'ün bazı karakterlere -ki isimlerini söylemem- kırılmasına hak veriyorum, hatta bana olsa daha yüzlerine bakmam :P Sonuna doğru bazı karakterler hakkında bir kaç şey öğrendik, şaşılacak şeyler değildi ama yazar kıyak geçebilirdi. Yine de üçüncü kitabı bekleyip görelim diyorum. Karakter analizlerini yaptıktan sonra genel yoruma geçebilirim.

Tekrar tekrar dediğim gibi bu kitabı ilk kitap kadar sevdim hatta daha çok sevmiş olabilirim. Okuyanlar anlamıştır. Yazarın uygun zamanlar da, duruma uygun ayetler eklemesini daha çok sevdim. Daha çok olmasını isterdim. Heyecanın, acaba daha neler olacak diye merak etmeler bu kitapta hiç bitmiyor. Her şey güllük gülistanlık dediğim an neler oldu anlatsam şaşarsınız :D Bir kaç kere okuyacağım bir seri oldu. Son sayfaya kadar kalem de ne bir değişiklik, ne bir hata gördüm. Tabii başta dediğim gibi mantık hataları vardı ama onu da çok bildiğimize verip es geçiyorum :D Gerçi dinimiz açısında bazı konular hakkında bir kaç sorum var, onları da sormak istediğim biri var. Kendisi bilir, en kısa zaman da kapısındayım :D Kitap hakkında daha ne yazsam bilemiyorum. Gerçekten etkisinden zor çıktığım bir kitap oldu. Siz deyin güzelliğinden ben diyeyim elimde biraz fazla kalmasından. Ne olursa olsun kitaplığımda, baş köşede duracak nadide kitaplardan, serilerden oldu kendisi. Serisinin üçüncü kitabı nasıl olacak acayip merak ediyorum, artı Mart da üçüncü kitap bizlerle olacakmış(Yukarıda dediğim haber olur kendisi).  İnşAllah ayda değişiklik olmaz, çünkü bu kitaptan sonra benim için acayip uzak bir ay. :P Bilseydim çıkmasına yakın okurdum ama olan oldu artık, gün saymaya başlayayım ben en iyisi.
Şimdi sıra Spoiler de^^

SPOİ BAŞLANGICIDIR, KİTABI OKUMAYAN OKUMASIN DERİM!!

İlk kitabımız da Ömer'in hal ve tavırlarını kesinlikle unutamayız değil mi? Burada bu derece değişmesine o kadar hazırlıksız yakalandım ki bu Ömer o Ömer olamaz dedim. İlk kitabın sonunda kıyılan İmam nikahı sonrasında her şeyin farklı olacağı belliydi ama ciddi söylüyorum bu kadarını beklemiyordum. Ömer'de olan değişiklik hem Betül'ün hemde benim kafamı karıştırdı. Tamam ilk kitapta Ömer'in Betül'e karşı ilgili olduğunu anlamıştık ama o son olaylardan sonra Ömer o kadar farklı biri olmuştu ki o ilgi de yok oldu sandım, meğer öyle değilmiş. Adam bildiğiniz aşk adamı oldu çıktı. <3 <3 Ne Ömer'miş dedim durdum. Betül'ün uyguladığı yöntemi bende uygulasam tutar mı, Ömer gibisini bulur muyuz acaba dediğim de oldu ne yalan :P 
Ve son olarak Betül'e söylenen Ömer öldü yalanı. Okuduğum zaman şok geçirdim ama bunda bir şey var deyip hiç kendime acımadan ilerleyen sayfalara baktım. Betül'e nasıl üzüldüm, nasıl üzüldüm anlatamam. Sanki gerçekte kendisi, en yakın arkadaşım ona üzülüyorum. O derece gerçek yaşadım bu duyguları :/ Haa yaptıkları mantıklı mıydı? Evet. Betül Ömer'in yaşadığını öğrenseydi kendisini tutamaz kesinlikle bir açık verirdi. Ne yapar eder yanına giderdi, acısını fazla belli etmezdi vs. vs. Ama yazık yaa, hem gerçek olmayan karakterlere hem bize :P Bizde üzülüyoruz :P Spoi olarak bunları yazma gereği duydum. Bir çok şey daha var aklımda ama onları buraya yazmayı düşünmüyorum. Sadece kafamda kesinleşse her şey tamamdır benim için, yorumluk değiller anlayacağınız ;)

SPOİ SONU!!

Bu tarz okumayı sevenlere kesinlikle tavsiyemdir. Gerçi ben demeden okumuşsunuzdur ama okumayan varsa tereddüt etmeden okuyun derim. Yazarın kalemi gerçekten sevilesi, sahip çıkılası^^ Şimdi gelsin üçüncü kitap ve yazarın yeni kitapları^^ Dört gözle beklediğim söylemek isterim :) Son olarak kitabı okuduğum da öyle yerler vardı ki sürekli sağa, sola yıkıldım :D Bu kitap beni acayip yıktı :D 
Not: Ne olur film yapın bu kitapları, yalvarıyorum!!! :D


Yüreğini Haramdan Sakın Yorumu İçin Tık Tık!!
Yazarın Watpadd'de bir hikayesi daha mevcut.
Okumak isterseniz yazarın Watpad hesabından bakabilirsiniz^^
Hesap için Tık Tık!!

Kitaba Puanım 5/5



Alıntılar^^


Kurduğu demirden duvarları bir kaç saniyelik küçük bir tebessümle eritebilen bir adama bakıyordum. O adama kızgındım, o adama kırgındım, yeri geldiğinde o adamı bir güzel dövmek ve hatta yüzüne bile bakmamak istiyordum. Fakat sonra böyle gülümsüyordu, ne kadar soğuk olursa olsun, onunla ısınabileceğim bir anın olabileceğine inanıyordum.

Alıntıya Not: Tövbe de kız, ne demek yüzüne bakmamak. Çarpılırsın :P


*****


Biliyor musun, bazen senden nefret ediyorum," dedim sesimin çıktığı kadarıyla. Duyduğundan emin değildim, çünkü sesim halsiz ve belirsiz çıkıyordu. Dikkatini bana verdiğinde anladığını düşünerek "Ama kısa sürüyor..."dedim. Dudaklarım alaycı küçük bir kıvrım yakaladı, yüzümün her zerresi sızlıyordu. "Sonra kendimden nefret ediyorum. Sana nefretim bu kadar kısa sürdüğü için..."


*****


Bi an, kelimelerin bile baş edemeyeceği  kadar güçlüyse eğer, bir insanın bunu kaldırabilmesi çok daha güçtür.


*****


Olur da bir gün elimde hatırlayacağım tel şeyim kalırsa bunun onun gülümsemesi olmasını isterdim.


*****


"Korktuğun tüm zamanlar kmomik gelmiyor."
"Hangi zamanlar?"
"Gözlerindeki korkunun beni görünce geçmediği ve bakışlarının beni bulduğunda güvenle rahatlamadığı zamanlar hiç komik gelmiyor."
"O anlardan nefret ediyorum."



Bi yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek üzere^^


Buralarda da varım^^




6 Ekim 2016 Perşembe

Muzlu Pastam//Betül Güçlü Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Son zamanlar da kitap okumam yine ve yeniden düştü. Çok hızlı değilim. Bu sefer işleri bahane etmeyeceğim çünkü boş zamanım olduğu halde okumuyorum. Zaten bir kitap elimde 4 günden fazla kalsın sürünüyor resmen. Zamanım olmayınca normal ama olduğu halde okumuyorsam zor sonunu getiriyorum. Kitabın güzelliğinden ya da kötülüğünden değil benim huyum bu. :D Yoksa Muzlu Pastam çok güzeldi mesela yine de elimde süründü :( Yazarın Süper Dadı kitabı çok sevmiştim. Kalemi zaten çok güzel. Bunda da hayal kırıklığına uğramadım. Hatta bir o kadar eğlendim okurken :D

Bu kitabı yemek isteyeceksiniz! 
Muzlu Pastam Süper Dadı'nın yazarı Betül Güçlü'nün ikinci kitabı, daha ilk dokunuşunuz da yüzünüzü güldürecek. Gerçek bir pastacının, gerçek bir pastaya benzeyen ve en az pasta kadar tatlı bir aşk hikâyesini anlattığı bu kitap, her yaştan okura hitap ediyor.
Bir tutam aşk, Kocaman beyaz bir bulut, Biraz peri tozu, Azıcık inat, Bi' çimdik kıskançlık, Bolca tutku… Betül Güçlü'nün bu özel formül ile hazırladığı Muzlu Pastam'ın tadı damağınızda kalacak. Belki bir gün sizin kapınıza da küçük bir kutu bırakırlar, kim bilir? 


Konu kitabı o kadar güzel anlatmış ki tekrar tekrar okuyasım geliyor. Kitabı okumadan önce ne diyor bu konu acaba diyebilirsiniz ama okuduktan sonra ne dediğini anlıyorsunuz. Çokta uyumlu konuya hani :D
İlk olarak Destan. Okuluna devam etmeyip pastane açan Destan patanesi yüzünden zor zamanlar geçirmektedir. Arkadaşlarının yardımı ile bu zor durumdan kurtulmaya çalışan Destan'a çok iyi bir fikir sunarlar. Ve bu fikirle hayatı çok ama çok değişir.
Çok sevdim kendisini. O kadar tatlıydı ki, diğer tripli karakterlere bin basardı. Tabii bir kaç hatası oldu ama o da tuzu biberi :D Çok da şanslı kendisi, yerinde olmak isterdim :D
Kıskanç ben :P


Ali Bulut, dostlarının zoru ile bir işe kalkışır. Başta burun kırın etse de sonunda çok sevineceği ve mutlu olacağı bir şey olur. Ali Bulut'uda çok sevdim. Hatta bayıldım <3 (Gözlerimden kalp emojileri fırlar :P) Düşünce tarzı, duruşu, iltifatları harikaydı^^ Birde gamzesi var <3 Bilirsiniz Gamzesi olan karakterleri ayrı bir seviyorum. Yazarın gamzesi ve hareketleri hakkında yazdıklarına bayıldım <3
Erkek karakteri severim ama Betül Güçlü'nün erkek karakterleri en başta <3 Süper Dadı'da da Erfan'ı çok sevmiştim <3 Burada da Ali Bulut favorim^^ 

Diğer karakterlerimiz Giray, Eylül, Zeynep, Alper ve Nisan'dı. 
Ali Bulut ve Destan'dan sonra en çok Giray Ve Eylül'den bahsetmiş yazar. Şahsen sevmedim bu çifti. Çok laubali bir çifti, en sevmediğim karakterdir. Bir kere lanlı lunlu konuşmalara katlanamıyorum.  Bazı yerlerine katlanabildim ama sonlara doğru okumadan geçtiğim doğrudur. Sabırsızlıkla Destan ve Ali Bulut çiftinin bölümlerinin gelmesini bekledim. Kısacası sevmedim Giray ve Eylül'ü. Başka kitapta olsaydı sırf yazar dolayısıyla alırdım ve hayal kırıklığı yaşardım. Böyle olması iyi oldu, en azından atlayabildim. Bunun dışında diğer karakterleri çok sevdim. Alper'in hikayesi yarı da kaldı. Diyorum acaba yazar başka kitapla mı devam edecek. Sevinirim çünkü Alper'de tatlı bir karakterdi :)


Kapak, konu ve isim gibi çok tatlı bir kitaptı. Yazarın kalemini zaten seviyorum. Çıkardığı her kitabı alırım o derece seviyorum. Konu seçimi de okunulası. Burada pasta yapışlarını anlatması o kadar iyiydi ki sanki biz kendimiz yapıyoruz ve kokusunu alıyoruz. O derece diyeyim siz anlayın :D 
Destan'ın iç sesi çok komikti, çoğu yeri My Twin'i rahatsız edip ona okuduğum doğrudur. O da çok sevdi ama okuduğum yerleri. Alıntı olarak ekleyeceğim, bence sizde seveceksiniz ;) 
Akıcı, sevilesi ve okunulası bir kitaptı. Biraz araştırma yapıp seri mi değil mi onu öğrenmem gerek. 


Bu tarz kitapları okuyanlara tavsiye ederim ama yazarın kalemiyle tanışmak istiyorsanız ilk olarak Süper Dadı'yı öneririm. Bu kitap sonra gelsin ;) Severek ve beğenerek okudum. Başta dediğim gibi elimde süründü ama bu benden kaynaklanan bir şeydi. Yoksa okusam bitecek türdendi. Yazarın başka kitaplarının çıkmasını yazardan ve yayıncıdan isterim. Yorumda sürekli dediğim gibi kalemini çok sevdim. Kapaklar ve isimlerde bir o kadar tatlı ve bu sebeple albenisi var. 



Yazarın diğer kitabı Süper Dadı yorumu için Tık Tık^^


Kitaba puanım 5/4
Not: 4 olmasının sebebi diğer çift :)



Alıntılar^^


Gamzeli insanları severdim. Gülüşleri öyle güzel olurdu ki ne zaman gülseler o tatlı çukurları kıskanır, yanaklarını sıkmak isterken bulurdum kendimi.


*****


Alıntıya not: My Twin ve ben gözümüz de canlandırdık da, bu nasıl bir anlatım ve kişidir yaa. Gerçek olsaydı iyiydi :P

*****


Benim şu an ne aşık ne de salak olacak lüksüm yoktu. Pastanemi kurtarmak için aklıma ihtiyacım vardı. Ali Bulut, aklımı başımdan almaya çalışma, seni hain. 


*****


Alıntıya not: Stalk iyi değildir, bilinçlenelim.
Yapmayalım. :D

*****


İyi haber, borçlarımın bir kısmını ödemiştim. Kötü haber, hala batıyordum.







Bir yorumun daha sonu geldik^^
Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle :*



Buralarda da varım^^