8 Nisan 2016 Cuma

Ada//Lynne Matson Kitap Yorumu^^

Herkse merhaba^^

Yine Cuma ve ben yine yazı yazıyorum :D Neden yazmadığımın mazeretini diğer yazılarım da söylediğim için şu an kafanızı şişirmek istemiyorum :D Ve hemen Ada kitabımızın yorumuna başlıyorum ;)
Yağmur Yağarken kitabı bitirdikten sonra kitaplıkta uzun bir kitap araması yaptım. En sonun da My Twin'in bazı nedenlerden dolayı yarım bıraktığı Ada'yı aldım ve iyi ki de almışım dedim. Biraz daha uzatmam pişman olmama neden olabilirdi. Hazır ikinci kitap da çıkmışken uzatmaya gerek yok dedim ve Ada serüvenine kendimi bıraktım.



Gizemli Nil Adası'nda kurallar belliydi. Bir yılınız vardı. Kaçmak ya da hayatta kalmak için tam 365 gün.
On yedi yaşındaki Charley kuralları bilmiyordu. Hatta nerede olduğundan bile haberi yoktu. Hatırladığı son şey sıcak hava ve kendinden geçtiğiydi. Uyandığındaysa kayalık bir arazide çırılçıplaktı. Kaybolmuş ve yalnız hisseden Charley, adada uzun süre hiçbir insana rastlamamıştı, ta ki gençlerin lideri Thad ile karşılaşana kadar. Artık, adadan kaçmanın ne kadar zor olduğunu öğrenmişti… ve tabii bir de âşık olmanın. Thad'in zamanı doluyordu ve Charley, geleceklerini kurtarabilmek için önce Thad'i kurtarması gerektiğini fark etmişti. Ancak tehlikelerle dolu bu adada en büyük tehdit zamandı!




Karakter analizine başlamadan önce hiç bir karaktere kızmadığımı belirtmek isterim^^ Charley sıcak bir Ağustos günün de alışveriş merkezi önünde işlerini halletmek için giderken bir ısı dalgasına kapılır ve kendini ıssız bir bir adada çırılçıplak bulur. İlk olarak rüya, hayal ve bayıldığını düşünür ama Nil adası gerçektir ve hemen kalkıp ortamı analiz etmek zorundadır. Burada Charley'in cesaretine hayran kaldım. Hem cinsim olarak korkar, ne yapacağını bilemez hale gelir diyordum ama Charley gerçekten cesaretli çıktı. On iki gün boyunca korkmasına rağmen hayatta kalan Charley'i Nil adasının Köy'ünün lideri olan Thad bulur. Bundan sonra Nil Adası hakkında detaylıca her şeyi öğrenir ama en önemli olan 365 gün sonra buradan gitmezse öleceğini öğrenmesi ondan soğuk duş etkisi yaratır. Zaman sonra Thad'in ise sadece sadece 87 gününün kalmasını öğrendiğin de ise diğerlerinin bir hiç olduğunu acı şekilde anlar.
Başta dediğim gibi Charley çok cesaretli ve herkese de yardım eden bir karakterdi. Sevdim kendisini^^


Aynı hazin sonla adaya düşen Thad ise çok uzun süredir kalmasının sebebiyeti ile Köy'ün ve gençlerin lideridir. Nil'i anlayan ve sürekli kendisiyle dalga geçtiğini düşünen Thad Charley'i görene kadar bazı şeyleri umursamaz ama onun tanıdıktan sonra artık bu adadan kurtulmak ister. Bir çok acı, sevinç ve hayal kırıklığı yaşayan Thad verdiği kararla azimle kurtulmaya bakar ama acaba şansı yaver gidecek midir?
Thad karakterini tabii ki de sevdim, sevmeyene şaşarım :D Öyle düzgün, sevecen ve aşık bir karakter ki gel de sevme. Chaley'de ballı hani, neyse bunun nedenini kitabı okuyup öğrenin^^


Diğer karakterlerden Natalie, Rives, Jason'u ve iyi olan diğerlerini çok sevdim. Hele Natalie, Charley gibi hemen kanım kaynadı kendisine. Jason ise daha küçük ama iyi gözlemci. İkinci kitapta ve ya üçüncü kitapta iyi haberlerini bekliyorum^^ Ama yazar bu belli olmaz :/


Kitabımıza az biraz bahsetmek istiyorum. Şimdi adaya düşenler 365 gün sonra bir tane hava dalgasından geçemezlerse ölüyorlar. Kitap da dayanışma, yardımlaşma süper tabii arada kötüler de çıkıyor ama Nil Adası zalim. Nil adası nasıl bir yer, Açlık Oyunları'ndaki gibi birileri tarafından yönetiliyor mu? Yoksa doğanın bir olayı mı bunu bilmiyorlar. Tabii bizde bilmiyoruz. Bunu da diğer kitaplar da öğrenmek dileğiyle. Çünkü acayip merak ediyorum. Daha fazla detaya girmek çok isterdim ama bazı şeyleri de siz kitap da okuyup öğrenin derim. Çünkü her sayfa da o kadar büyük sürprizler bizi bekliyor ki anlatamam. Ben ki kitap sonralarına arada bakıp acaba neler olacak diye merak eden kişi, zerre arkaya bakmadım ki bana yazardan bir sürpriz olsun. Sonun da neler mi oluyor. Okuyup öğrenin. 


Yazarın kalemini, hayal gücünü sevdim. Doğrusu yabancı bir ülke de çok satılmamış bir kitap olsaydı acaba Türk bir yazar mı yazdı derdim. Çünkü bazı diyaloglar, konuşmalar hatta ve hatta küfürler o kadar yakındı ki bizim yazarların kalemlerine ne yalan bu sorular aklıma gelmedi değil. Ama çevirmende olabilir. Yine de eğer çevirmense bence yapmasın böyle şeyler, direk çevirsin kitabı derim :) Kitabımızı hem Charley hemde Thad tarafından okuduk. Bu yönlü kitapları seviyorum. Kitabı okuyanlar ya Lost'a ya da Survivor'a ve en son olarak da Labirent serisinden benzetmiş gibi söylentiler duydum. İlk olarak Lost'u çok ama çok az izledim ve yorumsuzum bu konu da ama Survivor olabilir de olmayabilir de çünkü Charley arada ben Suvivor'da mıyım deyip durdu. Yazar buradan esinlenmiş olabilir. En son olarak Labirent serisi deniyor ama ben o seriyi ne okudum ne de filmini izledim o yüzden bu konu hakkın da yine yorumsuzum ;) 


Her bir satırına hayran kaldığım, vay be ne kitaptı, devamı olsa da hemen okusam dediğim bu kitabı tabii ki de öneriyorum. Distopya severler hayran kalacak. Serinin devamını alıp, yeni kitabın çıkmasını bekleyecekler aynı benim gibi. Gerçi ben daha yeni kitabı almadım ama en kısa zaman da alacağım inşAllah. Konusunu okuyunca çok merak ettim çünkü^^ Gerçi sonundan dolayı da merak etmedim değil. Bakalım yazar bizi yine ve yeniden şaşırtacak mı ki kesinlikle ağzımız açık kalacak :D İkinci kitapta bazı ümitlerim var, bakalım olacak mı^^


Serimiz hakkında^^


Şimdilik seri böyle, yazar devam eder mi son kitaptan belli olur. Nil On Fire yurt dışında yeni çıktı. Ve bizde de ikinci kitap daha yeni çıktığı için bir kaç aya üçüncü kitabı elimiz de görebiliriz^^
Kitap konusu ve kurgusu kadar kapaklarını da konuşturuyor^^
Ama favorim tabii ki de mavi olan ilk kapak^^


Kitaba puanım 5/5



Alıntılar^^

Gerçek şuydu ki zalimdi bu ada. Kalpsizdi. Siz arkanızı dönünce en yakın arkadaşınızla yatan türden bir kızdı. Maskesi düştüğü anda, ışıltısını da yitiriyordu. Nil Adası bir ceviz kabuğuyla kalplı halde buydu işte. Aklınızı başınızdan alacak kadar alımlı, ta ki dış yüzeyini soyup altındakini görene kadar.


*****

Nil'in piyonlarıydık, onun elinde oyuncaktık. Burası onun kum havuzuydu ve biz oynamayı kessek de önemi yoktu.


*****

İki kaşımı da kaldırdım, keşke tekini kaldırabilseydim diye düşündüm.

Alıntıya Not: Bu karakterlerin tek kaşı kaldırma ile ilgi hayalleri ne olacak acaba :P





Bir yorumun daha sonuna geldik^^ Başka yazılarda görüşmek üzere, bol kitaplı günler^^



Buralarda da varım^^





2 Nisan 2016 Cumartesi

Buyur Bi'de Burdan Bak^^ Bir Komedi Tiyatrosu^^

Selam^^
Yorumlardan sonra son zamanlar da sıkı takipçisi olduğum bir program tanıtımı yapayım dedim.
Programımızın adı başlıkta da görüldüğü üzere Buyur Bi'de Burdan Bak! 
Kendileri BKM oyuncuları. BKM'yi bilmeyen yoktur her halde. 
Yazın Kanal D'de bir süreliğine gösterildi ve  takip edemesem de tekrarlarına denk geldikçe izlemekten zevk aldığım bir program oldu. Ama programın saatleri ve günleri değişince işin iyice tadı kaçtı ve yayından kaldırıldı. Üzülmüştüm, güzel bir programdı ÇGHB'dan sonra. 
Ve güzel haberi TV 8 verdi. Oyuncular ve salon haricinde her şey değişmişti. Sunucu ve ilk yayınlandığı zaman olmayan liderler gelmişti.
İşte buna bayıldım^^ Yani liderlere :)





Ve işte yeni kadro^^
Ceyda Düvenci yeni sunucu ve oyunculara çendik atan kişi :D Çendik'in ne olduğunu birazdan açıklayacağım ;)
Büşra Pekin ve İlker Aksum lider oluyor, 8 oyuncumuzu yarıya bölüp ki her hafta faklı oluyor ve seçilen konu üzerinden oyuncularına talimat veriyorlar. Daha detaylı anlatmama gerek yok, izleyince anlayacaksınız ;) 



Oyuncularımıza gelecek olursak ki ilk zaman da sadece Doğan'ı tanıyordum :D
Sol baştan sayacak olursam; Aydın, Kerem, Özgün, Giray, Doğan, Bilal, Alper ve son olarak Dilşah^^
Hepsi birbirinden yetenekli ama en sevdiğim ve güldüğüm kişiler Doğan ve Giray :)




Bu resim ilk yayınlanan yani Kanal D zamanında yayınlanan bölümden. Sunucusu Doğa Rutkay. Şahsen Ceyda Düvenci'dense Doğa Rutkay'ı tercih ederim :( Haa Ceyda Düvenci de iyi ama ne bileyim Doğa Rutkay daha mı iyiydi ne :)





Bu resim de Halil Sezai konuk.  İzlemedim ne yazık ki ama Youtube'dan eski bölümleri bulabileceğimi düşünüyorum :D
Not: Her bölüm de konuk alınıyor ve yeri geldiği zaman oyunlara katılıyorlar :)




Yukarıda resim de Bi' Çay İçelim mi? Oyunu. Günümüz evlilik programlarına hitaben yapılıyor bu oyun :D Harika ötesi ve programda dört gözle beklediğim oyunlardan biri :D
Tabii bir de masal skeçleri var. Son zamanlar da yaptıkları Muhteşem Bin yıl ve Yaprak Dökümü favorim^^



Diğer şeyler hakkında bilgi vermek uzun sürer diye en azından bir bölüm izlemenizi öneririm :)
Resme bakacak olursak, geçen hafta Şota Arveladze konuktu. Şu an programın bu bölümünün yarısındayım ama Şota harikaydı^^ Bu arada giyim tarzını sevdim :)  
Tekrar resme bakacak olursak, Ceyda Düvenci'nin önünde bir kutu var. Pek belli değil. Bu Çendik kutusu. Oyunda iyi oynamayan oyuncuya ya Ceyda Düvenci kendi isteğiyle, liderlerin isteğiyle yada konuk oyuncunun isteğiyle bir çendik atılıyor. Programın sonunda ise en fazla çendik alan kişiye ceza veriliyor.
Cezalar ise, seyirciler çıkana kadar ip atlamak, öz çekim yapmak, kapı girişinde bekleyip bütün seyircilerle salırmak, görüşmek gibi. O yüzden çok iyi performans sergilemeliler. Çok zor cezalar çünkü :D




Programı öneririm :) En azından bir bölüm izleyin derim :) Son zamanlar da yüzmüzü güldürecek nadir şeyler oluyor. Bu da onlardan biri olsun ;)



Program Perşembe günleri saat 22.30'da ki bazen saat değişiyor TV 8'de bizi bekliyor :D Ama ben oradan izleyemiyorum diyorsanız BKM'Nin youtune hesabın da uzun bölüm bulunmakta :)

İzlemek için Tık Tık!!


Daha fazla detay için TV 8'e bakabilirsiniz ;)



Başka yazılarda görüşmek üzere, sevgi ve neşeyle kalın^^



Buralarda da varım^^






1 Nisan 2016 Cuma

HAFTANIN BLOGU #7 Nabrut ve Biz^^

Merhabalar^^
Yağmur Yağarken yorumum da çok yoğun olduğumu belirttim, yine yoğunum ve acilen bu yazıyı girmem gerekiyor :D İnşAllah yetiştiririm :D 
O zaman lafı fazla uzatmıyor bu haftaki blogumuza geçiyorum ama öncesinde geçen hafta yazılanlara bir bakalım^^



HAFTANIN BLOGU
GEÇEN HAFTA YAZILANLAR;

 Birinci Hafta İçin Tık Tık!!
İkinci Hafta İçin Tık Tık!!
Üçüncü Hafta İçin Tık Tık!!
Dördüncü Hafta İçin Tık Tık!!
Beşinci Hafta İçin Tık Tık!!
Altıncı Hafta İçin Tık Tık!!



Gelelim blogumuza^^
Başlıkta da gördüğünüz gibi bu haftanın şanslı blogu Nabrut ve Biz blogu^^ Kendisini Seyhan'dan Hayata Dair Güzellikler blogundan tanıdım. Kaç senedir tanıyorum hatırlamıyorum. Ama blogumu ilk açtığım seneler de olmadığı kesin :D Her yazısına zamanım varsa bakarım, eğer yine zamanım varsa yorum bırakırım. Ama şu bir gerçek ki yorum özürlüsüyüm :P Her yazıya, paylaşıma yorum bırakamıyorum :D Neyse, dönelim blogumuza^^


Nabrut Ve Biz blogundan bir çok şey mevcut. Kitap, Kore, Kişisel yazılar ve son olarak gündeme dair haberler vs. Aktif bir blog kendisi. Yazılarına ve esprili yazımına hayranım. Acayip komik ve anlamlı yazılar var. Çoğu bize, bana hitap ediyor ne yalan :D Hele o Hacıfışfış Masalları yok mu :D Hemen okuyun derim ;) 
Dikkat: Müptelası olabilirsiniz^^




Kendisi kitap kurdudur da^^ 
Aynı bizim gibi.





Kore düşkünlüğü ise başkadır^^ Ben sadece yorum yapıyorum ama kendisi yeni çekilen, konusu, oyuncuları belli olan bütün Kore dizilerinin tanıtımlarını yapar. Hatta benden bile çok Kore dizisi izlemiş bir insandır. Ben şu sıralar yine saldım kendimi Kore dizisi konusundan. O yüzden güncel yorum istiyorum ben diyorsanız Nabrut Ve Biz'i ziyaret edin derim^^





Kore dizi ve film yorumlarına güveniyorum^^ Aynı benim gibi filmler de biraz seçici. Koreliler harika dizi yapıyor ama film yapamıyorlar. Tabii nadir çıkan filmler olmuyor değil :) Yukarı da paylaştığım resimdeki filmin oyuncularını tanıyorum ama bakalım film nasılmış. O yüzden kesinlikle yoruma bakmalıyım, iki oyuncuyu da pek bi severim çünkü ;)





Blogu hakkında genel özet bu. Kişiliği hakkında bilgilere gelirsek. sevecen ve dobra haliyle kendisini çok severim. Hele o Mahalle teyzeleri ile imtihanı yok mu evlere şenlik :D Ama bazen üzülüyorum :( Rahat bırakmıyorlar :( Kişiliği hakkında daha bilgi edinmek istiyorsanız bloguna ve yazılarına bakın derim^^


Sadece bir olayı yazmak istiyorum. Kendisi bilmiyor, okuyunca öğrenecek. :D Nabrut ve Biz'i Instagram'da takip ediyorum ve orada da aktiftir. Bir çok güzel bilgi edinebilirsiniz. Konumuza dönecek olursak, kendisi bildiğim kadarıyla Ankaralı ama Kıbrıs'da yaşıyor. Instagram'da denizli, kitaplı fotoğraf paylaşıyordu kendisi ve o zaman kendi kendime kesin İstanbul'da diyordum ama sürekli bi Ankara muhabbeti vardı. Eee malumunuz Ankara da deniz yok. Benim kafa karıştı tabii, kendisine sormuyorum, çekingen ben. Zaman sonra öğrendim ki  kendisi Ankaralı ama Kıbrıs'da yaşıyor. Takip edenler sık sık Ankara'ya ziyaret ettiğini de görürler :) Şimdi tam olarak kendisi tanıyorum ve yazılarını okudukça daha çok bilgi ediniyorum kendisinden. Mesela en son okuduğum yazısında Yüksek Lisans diplomasını almış, tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz :*
 En kısa zaman da iş bulması dileğiyle :*



Çok uzattım galiba o yüzden Sosyal Medya hesaplarına bir göz atalım^^

Blog İçin: Nabrut Ve Biz 
Facebok İçin: Kore Dizilerinin En Romantik Sahneleri (Kişiseş hesabını vermek istemedim. Ama siz blogun da veya sayfasında bulabilirsiniz.)
Twitter İçin: Tık Tık!!
Instagram İçin: Tık Tık!!
Snapchat İçin: @nabrutvebiz 

Sıkı bir Sosyal Medya kullanıcısı görüldüğü üzere^^


Ve bir yazsının daha sonuna geldik^^
Yazarken çok keyif aldım, umarım sizde keyif almışsınızdır^^
Bu kadar olumlu yorumdan sonra blogu tavsiye etmezsem ayıp. Zaten siz okuyunca kesin merak edeceksiniz ;) Bir bakın derim, baktınız kafanıza uymuyor takip etmezseniz ama bakmadan geçmeyin benden söylemesi ;)



Başka yazılar da görüşmek üzere, sevgiler^^

Buralarda da varım^^







Yağmur Yağarken//Lisa De Jong Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^^
Yine ve yeniden blogu ihmal ediyorum. Ama şu sıralar kitap dahi doğru düzgün okuyamıyorum :( Bugün bile iş yoğunluğu arasında hemen PC'nin başına geçtim^^ Yağmur Yağarken kitabını bitireli çok oldu, aslında hemen yorumu girmem benim için daha iyi ama eğer beni etkileyen bir kitapsa bir ay sonra bile yorum yazabiliyorum :) Gerçi hiç denemedim ama :P  Bu kitapta hem olumlu hemde olumsuz yönleriyle aklıma kazındı :)

Hayatım bir gecede sonsuza dek değişti.
Beau benim ilk aşkımdı. Sonra her şey altüst oldu. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Ona nedenini söyleyebilsem keşke. Ama söyleyemem. Hiç kimseye söyleyemem. Ona ne kadar ihtiyacım olduğunun farkında bile değilmişim. Ta ki gidişiyle yapayalnız kalana kadar.
Sonra Asher Hunt çıkageldi. Büyüleyici bakışları ve muzip gülümsemesiyle... Herkes ondan uzak durmamı söylüyordu. Oysa onun tek yaptığı beni esir alan acılarımı dindirmekti.
Ben, kaderimin o yağmurlu gecede mühürlendiğini sanıyordum ama Asher bana bunun sadece yeni bir başlangıç olduğunu gösterdi. Beni kurtardı. Bana yeniden umut verdi. Ama şimdi hayatım bir sır yüzünden bir kez daha altüst olmak üzere… 


Kitabımızın ana karakteri Kate, onun ağzından olayları okuyoruz. Tabii yazar ara da diğer karakterleri de bu akıma katıyor ama daha çok Kate tarafından anlatılıyor. Kitap hakkında yazacaklarımı şu an yazmak isterdim ama ilk önce karakter analizi yapayım diyorum^^
Kate lise zamanın da başına gelen elim bir olay sonrasından bütün arkadaşlarını kaybeder ve içine kapanık bir kişi olur. Kasabaya taşındıkları günden beri arkadaşı olan Beau ise Kate'yi hiç bir zaman yalnız bırakmaz. Lakin Kate öyle bir hale gelir ki herkesi kendinden uzaklaştırıp, küçük kasabada görünmez olarak yaşamak ister. Okul ve yaz tatili bitince Beau kazandığı okula gitmesi Kate'yi iyice hayata küstürür. Ta ki Asher Hunt gelene kadar.
Bu sönük hayattan sonsuza kadar çıkamayacağını düşünen Kate Asher'ı tanıdıkça hayatı daha anlamlı bir hale gelir.
Kate'yi hem sevdim hemde sevemedim. Sevmemin nedeni yaşadığı şey çok zor bir şey ama yine de hayata tutunuyor. Sevemediğim yanı ise her şeyi çok çabuk gözden çıkaran biriydi. Mesela Beau'ya takındığı davranış, onu en yakın arkadaşı deyip uzaklaştırması falan beni sinir etti. Yani öyle davranmadan da olaylar devam edebilirdi. Neyse.


Gelelim kitapta en çok yer alan Asher Hunt karakterine^^ Asher'ın sevmemde ki en büyük neden sarışın olması ahahah Evet Asher sarışın ve Kate'nin dediğine göre çok yakışıklı :D Yakışıklılığına geçecek olursak çok yardım sever de. Kate'yi hayata döndüren kendisi. Sona doğru kendisi için çoook üzülüyorsunuz. Neden üzüldüğünüzü tabii ki de söylemeyeceğim. Kitabın can damarı diyeyim siz anlayın. Gerçi bu olayı ben daha kitabın başında öğrendim. Spoi yediğimden değil, kendi kendime yaptım bu kötülüğü. Arada benim ilerleyen sayfaları okuma gibi bir huyum var da, onun azizliğine uğradım diyelim. Kendisi gerçek anlamda çok sevdim, keşke öyle olmasaydı dedim. Doğrusu böylesi ilk defa karşıma çıktı. Okuyanlar içinde kesin öyledir.

Beau hakkında yazacağım pek bir şey yok. Ama kendisini de sevdim. Kate keşke arkadaşına olan biteni anlatsaydı da uzaklaştırmasaydı çocuğu kendinden dedim. Ama olay bu yaa, yazar bir şekil yapmak zorundaydı. 


Yazarın kalemini sevdim ama kurgulamasını sevemedim. Kitabın yarısına gelene kadar kitaba vereceğim puan 3 ya da 3.5'tu. Ta ki son vuruşu yapana kadar. Kurguları yapamadığı yerler ise Kate'nin birden bire Asher'yla tanışması ve ben hiç bir şekilde hayata dönemem deyip Beau gider gitmez hayata karışması saçma olmuş. Burada Beau'ya çok üzüldüm. Çünkü o da acı bir şekilde gerçeklerle yüzleşiyor. Buradan anlıyoruz ki Kate bencil bir insan. Yaşadığı zordu ama yazar en azından araya bir kaç ay koyup öyle Asher'la tanıştırıp, olayları öyle kurgulayabilirdi.
Evet başlarda 3-3.5'du puanım ama sonlara doğru öyle bir yoğunlukla ve duyguyla yazmış ki yazar insan o puanları vermeye kıyamıyor. Doğrusu kitabı dram bekliyordum ama bu kadar değil.
Sonunu iyi bağlamış mı? Bunu okuyun görün derim :)


Tavsiyeye gelecek olursam, ağır dram severler için ideal bir kitap. Gençlik, aile, arkadaşlık, sevgi ve en önemlisi aşkı hissedebileceğiniz bu güzel kitabı öneriyorum. Kitabın eksileri olduğu kadar artıları da vardı ama dram severler için tavsiye edilecek bir kitap. ;) Başta benim gibi düşünebilirsiniz ama kitabı okuyup,  kesinlikle bitirin derim ;)



Kitaba puanım 5/4



Alıntılar^^


Morgan o gece sarhoş olmasaydı, ne kadar incinmiş olduğumu fark ederdi. Ona anlatır mıydım? O gece kapıyı açtığımda annem evde bulsaydım, ona anlatır mıydım peki? Beaı beni o gece görseydi, anlardı.
Ama kimse yoktu.


******


Kalbim ona o kadar çabuk aşık oluyordu ki vücudumun geri kalanının kalbimin yetişebileceğini hiç sanmıyordum. 


******

Süper kahramanlara pek düşkün değildim ama olsaydım Asher benim süper kahramanım olurdu.




Bir yorumun daha sonuna gelmiş bulunmaktayım^^ Başka yazılarda görüşmek üzere^^


Buralarda da varım^^






26 Mart 2016 Cumartesi

Eleanor&Park Rainbow Rowell Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^

Sonunda Eleanor&Park yorumumu yazıyorum. Bu kitabın yorumu için o kadar üşendim ki anlatamam. Yaa halen daha kitabın etkisinde olmamdan yada gerçekten üşendiğimden paylaşımda bulunamadım. Vee uzun lafımı kısa kesip, herkesin sevdiği benim de çok sevdiğim kitabımızın yorumuna başlayayım :D

İki uyumsuz insan Sıradışı bir aşk.
Eleanor
Kızıl saçlar, tuhaf giysiler. Park başını çevirene kadar onun arkasında duran; o uyanana kadar yanında uzanan; diğer herkesi daha soluk, daha sıradan ve yetersiz gösteren… Eleanor.
Park
Bir şarkıyı ona dinletmeden Eleanor'un seveceğini bilen; o sonunu anlatmadan esprilerine gülen; göğsünde, tam boğazının altında, Eleanor'u ona verdiği sözleri tutmaya itecek bir yere sahip olan… Park. İlk aşkın sonsuza dek sürmeyeceğini bilecek kadar zeki ama bunu deneyecek kadar cesur ve umutsuz, on altı yaşındaki iki talihsiz âşığın bir okul yılı boyunca süren hikâyesi. Eleanor, Park'la karşılaştığında siz de ilk aşkınızı ve nasıl da büyülendiğinizi hatırlayacaksınız...


Konumuzun başından dediği gibi sıradışı bir aşk mevcut kitapta. Evet çok sıradışılar, hatta sadece aşkları değil, hayatları, davranışları ve kıyafetleri de sıradışı. İlk olarak Eleanor karakterimle başlamak istiyorum karakter analizi için :P 
Eleanor okulunun ilk gününde okula nasıl gideceğini düşünürken otobüsü binmekten başka seçeneği olmadığını anlar ve el mahkum otobüse biner. Okulun yeni kızı olması okulun ve mahallenin popüler öğrencileri tarafından aşağılanma hakkı vermektedir. Buna maruz kalan Eleanor oturacak yer bulmak için zorluk geçer ve iyi kalpli Park ona mükemmel! bir şekilde yanında oturması için izin verir. Sabah ve akşam bu düzen böyle gider ve zaman sonra aralarında ilk olarak Çizgi Romanları, müzik arkadaşlığı başlar ve sonunda iş aşka dönüşür. Eleanor'u sevdim ama bazen Park'a olan davranışları beni deli etmedi değil. Evet dediğim gibi sıradışı biri ama yazar biraz fazla sıradışı yapmış bizim Eleanor'u :D Yine yaşadıklarına üzülüyor insan :(


Park. Kendisi anne tarafından Koreli olup tam annesine çekmiştir. Çekik mi çekik Koreli biri kitabımızda mevcut. Zaten beni de kitaba çeken bu oldu. İlk defa Koreli bir karakterin kitabını okudum. Çoğu Çinli oluyor da :P Neyse, kitabımız 1986 yıllarında geçmekte ve bu dönümde Amerika da ırkçılık sıradan bir şey. Ama Park Koreli olmasına rağmen kendi popülerliğini mahalledeki kız sayesinde kazanmıştır. Bu sebeple Eelanor ile olan arkadaşlığına fazla karşı çıkan olmaz, hatta Eleanor'a bu sebeple iyi davranan bile olur. Eleanor ile ilk karşılaşmaları pek iyi olmasa da zamanla Çizgi Romanlarının yanındaki kişi tarafından okunduğu görünce onun için bir iyilik yapmak ister ve bu iyilik zamanla aşka dönüşür.
Park'ıda Eleanor gibi sevdim ama Park'ada kızdığım yerler oldu. Yani hak da veriyoruz ama işte bir anlık kızgınlık yaşadım kendi için :P


Her iki karakterimiz de mükemmeldi bazı şeyler dışında. Eleanor'un hayatı Park'ın hayatından çok kötü ve her gün zorluk yaşamaktadır. Üvey bir baba, sesini çıkaramayan bir anne ve 4 kardeş. Buna yıkık dökük, kapısı dahi olmayan bir banyo eklenince hayatı için gerçekten üzüldüm. O yüzden hayatı hakkında pek bir beklentisi yok. Ta ki Park gelene kadar. Kendisine olan bu ilgiden başta korksa da ne çıkar ki der ve yoluna devam eder. Üvey babasını boğmak istedim. Eelanor'un bazı şeylere susmasına ise sinir oldum. Burada yine diyorum hak veriyoruz ama çekmektense bir şeyler için çaba göstermek daha iyi değil mi? Park zaman sonra Eleanor'un hayatından olanları öğreniyor, hatta okulda ona yapılan davranışlara tahammül bile edemiyor ve cezasını veriyor. Burada Park'a bir alkış, adamsın :D 
Bir kere ikilinin aşkına bittim. "Ne kadar uleeynn bunların aşkı!!" diyesim geldi. O kadar naif bir aşk ki insan okudukça doyamıyor. Hele ilk konuşmalar, dokunuşlar yok mu insanı o kadar derinden etkiliyor ki. Bu yüzden kitabın etkisinden çıkamamış olabilirim. Bu konuyla ilgili alıntı gelecek ama kitabı okumadan pek anlayacağınızı düşünmüyorum :( 


Yazarın kalemi doğrusu biraz karışıktı. İkilinin arasında geçen esprileri doğru düzgün anladığımı sanmıyorum. Zaten yazarda kimse anlamaz diyor. Ama ben okuyunca anlamadıktan sonra niye okuyorum :P Yine de çiftlerin aşkı yüzünden bunu es geçiyorum. Belki bu espri olayı sadece bu kitaba özgüdür ki inşAllah öyledir çünkü Fangirl'ü merakla bekliyorum. Hayal kırıklığı olmasın :D
Sonuna gelecek olursam, aslında sonu hakkında pek bir yazı yazmıyorum ama bu kitabın öyle bir sonu vardı ki işte o saniyeler yazardan nefret etme saniyeleriydi. Sonrasında acaba yazar devam edeceğim o yüzden böyle bıraktım yada ben burada bitirdim gerisini siz kafanızda bitirin mi dedi çok merak ediyorum. Bizim kafamızda bitecekse iş çoktan mutlu son :P Ama biz yazarın yazdığı sonu okumak istiyorduk. Bi röportajında belki devam ederim demiş. Tamam da kendisi devam etse, bir sene de yazar, bir sene de hazırlık sonra ki sene çıkış ve sonra ki sene de Türkiye'ye geliş. Etti mi sana 4 yıl. Ben bu kitabı unutur tekrar okurum -_- Eğer şu an yazmış ve bitmek üzere ise yazarım olursun ama öyle değilse "Bizımla değılsın!"


Bu kadar yazdıktan sonra, hatta sonunun saçma bittiğini söyledikten sonra bile kesinlikle tavsiye ediyorum. İyi ki Kore sevdası nedeniyle almışım, çok sevdiğim ve etkisinden çıkamadığım bir kitap oldu. Okuyanlar vardır ama okumayanlar için kesinlikle okuyun, okutun diyorum.


Kitabıma puanım 5/5


Alıntılar^^

"Eh,"dedi Park koridora doğru bakarak, "artık Smiths'i biliyorsun."
Ve o...
Eleanor güldü.

Alıntıya Not: Kitabı okuyunca anlayacaksınız :D


*****

Eşarbı parmaklarına dolaya dolaya Eneanor'un elini kendine doğru çekti. Ardından kumaşla kaplanan parmaklarını onun avucuna bıraktı.
Eleanor tepeden tırnağa dağıldığını hissetti.


*****

Bu sözler Eleanor'u nihayet gülümsetti. O gülümsediğinde Park'ın içinde bir şeyler koptu.
Hep böyle olurdu.


Daha çok şey yazıp, alıntı paylaşmak isterdim ama spoi olur, siz en iyisi okuyun bu kitabı :)





Resimlere gelecek olursam, normalde paylaşmam böyle bolca resim ama o kadar güzel çizmişler ki bayıldım. Çizenlerin ellerine sağlık^^






En sevdiğim^^



Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek üzere^^
Bol kitaplı günler^^

Buralarda da varım^^




25 Mart 2016 Cuma

HAFTANIN BLOGU #6 Evilin Dünyası^^ Yeni Bir Etkinlik^^

Bir Haftanın Blogu yazısından daha merhaba^^

Valla canlar bu Çarşamba günü mevzusunu kapatmayı düşünüyorum :D İlk haftalarda Çarşamba olsa da şimdiler de bu iş Cuma'ya sarktı. O yüzden gün vermiyor, haftanın bir günün de yapacağımı duyuruyorum :)


 İlk olarak geçen haftalara bakıp sonrasında bu hafta ki bloga göz atalım :)

HAFTANIN BLOGU
GEÇEN HAFTA YAZILANLAR;

 Birinci Hafta İçin Tık Tık!!
İkinci Hafta İçin Tık Tık!!
Üçüncü Hafta İçin Tık Tık!!
Dördüncü Hafta İçin Tık Tık!!
Beşinci Hafta İçin Tık Tık!!



Ve gelelim blogumuza^^
Geçen haftalar da OKK'de(Okuyun Kızlar Kulübü Blog Turu) olan blogları tanıtacağımı söyledim. Grup olarak aslında 4 kişiyiz ama arka planda olan blogumuz da var^^ Bu blog da My Twin'imin blogu Evilin Dünyası^^



Kendisinin blogu ve yazdıkları güzel olsa da yazmıyor, yazmıyor, yazmıyor!! Okk'den büyük baskılar gelince işte yazayım falan diyor ama benim gibi "Amanın blogum kaç gündür boş!" gibi dertlere sahip değil. Aslında yazsa ne güzel olur. My Twin de doğal olarak Kitap, Kore ve K-Pop hastası. Blogun da kitap, Kore ve müziğe dair bir kaç parça yazı bulabilirsiniz :D 
Şimdi diyeceksiniz bu kadar az yazıyorsa sen neden Haftanın Blogu yapıyorsun. Haklısınız aslında, yazmamam gerek ama o da bir OKK üyesi, pek fazla gözükmese de :D Neyse bu yazıdan sonra gaza gelirde yazar belki. O kadar baskıya rağmen yazmadı ama işte umutluyuz :P



Şu sıralar yazmamanın dışında kitap da okuyamıyor. Çok sevdiği, sonunu merak ettiği ve akıcıysa elinden bırakamıyor ama bazı sebeplerden dolayı okuma sorunu var. Ama okuyup da çok sevdiklerini de blogu aracılığıyla bizlerle buluşturuyor. :)



Tam bir Tarihi kitap ve film hastası. Bu yazıdan sonra Tarihi Film yorumlarına devam eder diye düşünüyordum ama yine olmadı :( Belki ısrar edersem buna da devam eder, kim bilir :/




OKK'nin resmi hobisi olan Kore'yi tabii ki de çok seviyor. Bu dizi en son izlediği dizi ve canı sıkıldıkça tekrar tekrar izliyor :P Bende ilk bölümü izledim ve tavsiye ederim :)
Kore dizi yorumu başlangıcı bu dizi oldu, yoksa sadece K-Pop hakkında paylaşım yapmış biri :P 







Yazılarında bolca yorum değil resim görebilirsiniz :) Ve ikizim diye demiyorum harika da resimle buluyor. İnsanın canı sıkıldıkça bu resimlere baksın yani :D


Blog hakkında genel bilgi verdim. Kişiliği hakkında bir şey diyemem çünkü İkizim o benim. Huyumuz zıttır. Onu sizler tanıyıp, nasıl biri olduğunu görün derim :D Bunu blogun ziyaret ederek de az buçuk öğrenebilirsiniz. Sadece OKK'de benden daha çok seviliyor gibi :D Yani OKK üyelerini bu husus hakkında konuşturabiliriz :P

Blogun tasarımını çok seviyorum, o sıralar kendi blogum da denedim ama olmadı, ama burada çok güzel durdu. Blogu ziyaret edenler keşke yazsa diyebilirsiniz. Bence de yazsın yani, yazacağı da çok var ama neden yazmıyor anlamış değilim :P


Bunları bırakıp Sosyal Medya hesaplarına bakalım :)


Evilin Dünyası Blogu için Tık Tık!!
Instagram Hesap Linki İçin Tık Tık^^



Bir Haftanın blogu yazısının daha sonu geldik :)
Okk üyeleri bitti, haftaya hangi blog olacak bilemiyorum. Haftaya yanıtını alırsınız ;) Gün yine söylemiyorum, belli olmaz benim işim çünkü :D



Sevgiyle kalın^^


Buralarda da varım^^


19 Mart 2016 Cumartesi

Eskort//Sierra Winter Kitap Yorumu^^

Selam^^
Yorum hazırlığını Instagram'da duyurmuştum, Kor adası yorumu hazır, yayınlanacak. Şimdi sırada ise elime alıp hemen bitirdiğim Eskort kitabı yorumu var^^ Eskort kitabı gerek konusu gerek Martı Yayınlarının harika sunumuyla bizlerle buluşan tazecik kitabı^^
Yazarın ilk kitabı ve devam kitaplarının gelmesini istediğim bir yazar oldu. Nedeni ise birazdan sizlerle :P Şimdi konu :D

On sekiz yaşındaki Amber Lacombe'un kış ortasında bir gün evsiz ve parasız kaldığında sadece iki seçeneği vardı: Ya donarak ölecek ya da aylar önce kendisine iş teklif eden gizemli kadını arayacaktı. Amber'ın bu gizemli kadını aramasıyla bütün yaşamı akıl almaz bir biçimde değişti.

Amber artık bir eskorttu. Diğer taraftan bu işe Amber'ın uyması gereken tek bir kural vardı: Müşterileriyle asla seks yapmamak. Bu başlangıçta Amber için çocuk oyuncağı gibi görünse de, işler düşündüğü gibi gitmeyecekti. İlk müşterisi Maximillian Black'in hayatına girmesiyle Amber'ın hayatındaki hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.


Konumuz tam olarak kitap hakkında bilgi veriyor. Benim daha fazla bilgi vermem de Spoi olacağı için ben direk karakterlerimize odaklanayım ;) İlk olarak tabii ki de Amber. Kitabımızın ana karakteri ve olaylar çevresinde gelişmekte. Zor bir hayatı olan Amber öğrencidir ve teyzesinin yanında boğaz tokluğuna ki çoğunlukla aç yatan kalmaktadır. Bir gün dışarı atılır ve tam donacağı sırada bir kaç hafta önce gizemli bir kadının verdiği kartı arama kararı alır ve o gün hayatı her anlamda değişir.
Amber sevdiğim ama çoğu yerde kızdığım bir karakter oldu. Yaşadığı hayat çok kötü olup, Eskort'luk yapmasına iten sebepler için çok üzülüyoruz. Bazen mantıklı kararlar verip, yeri geldiğin de "Yapma be!" dediğimiz kararlar verdi kendisi kitapta ama sonradan benden bir alkışı hak etti :D


Maximillian Black, kısacası Max. O kadar uzun ismi hem yazamam hemde okuyamam :D Hatta kitapta da bile Amber'ciğimiz Max'ımızın ismiyle dalga geçiyor Maksimum diye :P O yüzden ben yazmışım çok mu :D Uzun lafın kısası kendisi milyoner bir gençtir, dedesinden kalan şirketi batmaktan kurtaran, zekası ve yakışıklılığı ile bütün genç kızların kalbin de yer edinmiş, kalbi de boş olan Ceo'muzdur. Lakin kendisi kısa zaman da kalbini birine kaptıracaktır. Max o bildiğiniz ağır abi, sert mizaçlı bir kişilik değil. Daha naif, duygularını daha çabuk açığa vuran biridir. Bu sebeple kendisini çok sevdim. Diğer okuduğumuz erkek karakterlerin den farklı olması yazara artı puan kazandırdı :)


Ve diğer yan karakterler. Audrey, Miller vs. karakterlerimizin hepsinin bir amacı ve yardımı oluyor Amber'e. Bu kitabımız da yan karakterler için çok soru işaretleri var, ikinci kitapta neler olacağını merak edip, yan karakterlerimizin ne gibi sırları olduğunu öğrenmeyi diliyorum :D Miller için bir kaç kelime yazacağım, kendisini sevdim mi emin değilim, birden bire Amber'in hayatına girmesi ve ona iyi davranması kafamda soru işaretleri bıraktı. Tabii yazar çok iyi biri olarak bize yansıttı ama ne bileyim Miller için şüphelerim mevcut :D Yanılıyor olmam dileğiyle :D


Kitabımız her şeyiyle harikaydı ama hataları da yok değildi. Bir kaç olay çok ani gerçekleşti ve hemen oldu bittiye geldi. Okuduğum sırada yaa keşke olmasaydı yada oldu biraz daha detay ekleseydi dedim ama bunun haricin de yazarın kalemine hayran kaldığımı söylemek isterim. Yazarımızın Türk olduğunu bilmeyenler vardı. Evet kendisi Türk ve bir Wattpad yazarıdır ama sakın ön yargılı olmayın. Kitap o kadar akıcı ve olaylar o kadar güzel kurgulanmış ki devamı gelsin diyeceksiniz. Wattpad deyince herkesin beyninde bir ön yargı oluyor ve herkesi bir kefeye koyuyor. Yapmayın, şans verin diyorum. Hep yabancı, hep yabancı olmasın, lütfen :)


Gerek kapağıyla, konusuyla ve gerekse yazarın kalemiyle kesinlikle tavsiye edilecek bir kitap. İsmi nedeniyle uzak durabilirsiniz ama konunun sadece Amber'in yaşadığı zorluklar ve seçmek zorunda kaldığı bu işin hayatına nasıl bir değişiklik getirdiğiyle ilgili olduğunu okuyunca göreceksiniz.
Kısacası tavsiye ederim, Wattpad okumam ama bir şans da vermek istiyorum diyorsanız ilk kitabınız bu olsun derim :)





Kitap bu sunumla bizlerle buluştu. Harika değil mi?? :) O çanta ve kalemler zaten beni benden aldı ama o kapak nedir arkadaş? O_o Harikaa bir şey, ilk fotoğrafları görünce çok şaşırdım ve çok beğendim. Ellerime geldiğin de ise vaaay bee dedim. Bayıldım kısaca <3 Sunum, hazırlığı yapanların ellerine sağlık, kullanmaya kıyamayacağım şeyler oldu kendileri <3 Ve Martı yayınlarına da teşekkürler :) 


Kitaba puanım 5/4




Alıntılar^^


“AKSESUVAR!” diye haykırdı beynimin içinde bir ses,
“SEN SADECE BİR AKSESUVARSIN!”
 Ama Max bana böyle bakarken kendimi bir kol saatinden çok bir mücevher gibi hissediyordum.


*****

“Dün sana bir iyilik perim olduğunu söylediğimde fazladan olup olmadığını sormuştun. 
Belki ben de senin iyilik perinimdir,” dedim ve ona sırıttım. Bu fikri sevmiştim.
“Bu bücürük halinle mi?” diye sordu sırıtışı suratında sabitken.


*****

“Kıskanmak mı? Seni mi? Ben kimim ki seni kıskanayım?” dedim. Aferin Amber, laf sokmaya çalışırken evsiz kediler gibi miyavladın, tebrikler.





Bir yorumun daha sonuna gelmiş bulunmaktayım, başka yorumlarda görüşmek üzere, bol kitaplı günler^^


Buralarda da varım^^