23 Nisan 2017 Pazar

Moon Lovers-Scarlet Heart Ryeo Kore Dizi Yorumu^^


Herkese merhaba^^
Neredeyse bir ay önce izlediğim dizinin yorumunu şimdi yapıyorum. Biliyorsunuz ki internetsiz uzun bir süre geçirdik, bu diziyi de o dönemde izledik. Resimleri annemin mobil internet paketinden harcayıp hemen yazıyı yazayım dedim ama o zaman zarfında internet hakkında gelişmeler olunca internet gelince yazıyı tamamlayayım dedim. Ve bu zamana uzadı. 
Gönül isterdi ki Goblin gibi daha erken yazayım ama yapacak bir şey yok. :(

Gelelim dizimize^^
İlk olarak Ö.ablam bu diziyi izledi ve çok sevdiğini söyledi ve kesinlikle benimde hemen izlemem de ısrar etti ama o sıra hem internet muammaydı hemde Goblin'i daha yeni bitirmiştim, bu tarz şey çekemem deyip vazgeçtim. Ama bir gün öyle bir gaza geldim ki gittiğim kafede ilk 3 bölümü indirip gerisini abime (Kendisine teşekkürler.) yıktık. O sıra I Older You gibi bir mini diziye bakıyordum(Bu dizinin de yorumu gelecek.) Ve o biter bitmez hemen Moon Lovers'a başladı(m)k. My Twin ile ilk zamanlarda ki gibi beraber dizi izlemiyoruz, eğer beraber izlemiyorsak ayrı ayrı telefonlarımızdan beraber izleyelim dedim ve izledik. Harika ötesi bir diziydi. Bittiği zaman hatta ve hatta bitmeye az kalan bölümler de bitmesin bu dizi dediğimiz olmuştur. O kadar güzeldi. My Twin'le bayılmakla kalmadık çevremizdeki herkese önerdik.^^ Hatta o sıra sadece My Twin'le izlemedim Oradan Buradan Her Telden sahibesi Ş.abla ile izledim. O da çok sevdi, aynı bizim gibi. :) Şimdi First Seven Kiss'e başladık beraber ama onun işleri olduğundan devam edemeyeceğiz gibi.^^

Dizi yorumumuza dönersek çok merak ettiğim ama daha yeni izlediğim dizinin içeriğinden pek haberdar değildim. Mesela 7 tane prensin olduğunu, bunlardan birinin Nam Joo Hyu'un olduğunu diziyi izleyince öğrendim. :D Kısacası çok, çok, çok güzel bir diziydi. Gerel oyuncular gerek konu ve en önemlisi Ost'larıyla yılın en iyi dizileri arasında yer alır. Kore'de Goblin kadar sevilmediği dile getiriliyor ama biz çok sevdik. Onların zevkleri değişik demek ki. :D Belki de tarihi kişilerin isimlerini birebir kullanmaları etkilemiştir bilemiyorum. Onları bilmem ama herkesin izlemesini öneririm. Şimdiden tavsiye etmemin nedeni ise yine ve yeniden Spoi olarak devam edeceğim yazıma^^ Resimler için güvence veremem, spoili resimler olabilir^^ O yüzden şimdi tavsiyemi edip, yorumuma devam edeceğim.^^

Not: Yeppudaa çeviri ekibine teşekkürler^^
Dipnot: Yeppudaa sayfasına teşekkürümü yazmıyorum ama okuyan olursa bilin ki Yeppudaa.com sitesini çok seviyor ve bütün emek verenlere sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.^^


DİKKAT: Bundan sonrası SPOİLİ yazı olacak, izlemeyenler için sakıncalıdır, bakılmamalı! :D


Toplu bir afiş^^ Afişlerin hepsi çok güzel bu arada <3


Lee Jun Ki//Wang So(4.Presn)^^
Prenslerin arasında korkulan, krallıktan uzak bir yerden büyüyen Wang So Kralın haberiyle Goryeo'ya geri döner. Başta gideceği sanılan 4.Prensin aslında başka planları vardı. Gelecekte de tanınan Wang So Kanlı Kral olarak anılmakta ve gelecekte ki herkes için bütün prensleri öldürmüş olarak bilinmektedir. Gelecekten gelen Hae Soo ise gerçekleri öğrendiği için Kanlı Kral olmaktan çıkarmak için müdahale de bulunur. Bu zaman zarfında da Wang So Hae Soo'ya aşık olur. 
Lee Jun Ki'yi ilk defa izledim, hatta tanıtımlar yapılınca bu kimdi yaa demiştim ama kendisini izlemesem de oynadığı dizileri biliyormuşum meğer. Acaba neden tanımıyoruz çok merak ettim. 5 senedir bu hobinin içindeyiz ama kendisiyle yeni tanışıyorum, ayıp etmişim kendisine kısacası. :D 
Çok tatlı biri, herkes yakışıklı pek değil, sadece karizma var deseler de ben onu kabul etmiyor, yakışıklı buluyorum. :D En kısa zaman da bu dizi gibi fenomen olacak bir dizi daha bekliyorum kendisinden.
Son olarak kendisini tanıdıktan sonra ilişkisi ortaya çıktı ve herkes tarafından kabul edildi. Çifti tebrik ederim, zaten başka ne diyebilirim ki.(İçinden saydı.) :D


IU//Hae Soo^^
2016 yılından Goryeo hükümdarlığına giden Hae Soo başlarda ne olduğunu anlamaz ama sonradan kaderini ve yeni hayatını kabul ederek yaşamaya devam eder. Ama belli zamandan sonra gelecekte gördükleri onun Goryeo'daki hayatı değiştirmeye itecektir. Kanlı Kral Wang So'ya engel olup prenslerin hayatını kurtarmaya çalışırr ama yaşanan taht kavgalarını ve entrikaları gördükçe yaptıklarına pişman olmaya başlar.
IU'yu ilk olarak Dream High'da izlemiştik, iyi kızdır kendisini severim ama öyle fanı falan değilim. Bildiğim bir şarkısı bile yok düşünün artık. Şarkıcılığa devam etsin ama oyunculuğu da çok iyi, uzmanlığını daha çok bu yönden yaparsa on numara ben yıldız olur. Dizi de canlandırdığı karakteri ise başlarda sevdik, ortalara yakın sinir olduk sonlarda ise bağrımıza basasımız geldi. :( Başlar da sevdik çünkü çok eğlenceliydi. Gelecekten geldiği için prense, krala saygıyı, davranışları bilemez bu da eğlenceli hale getirdi diziyi. Ortalara doğru sinir olmamızdaki sebep ise kızın ayran gönüllü olması. Aslında kendisine hak veriyoruz, başta geldiği dünyada bocalayan ve ona yardım elini uzatan kişiye karşı ilgi duyması normal ama sonradan yaşananlar da ısrar etmesi bizi bizden aldı. Hele ortaya kadar gelişen bir olay olmayınca daha sinir olduk. Sonda ise o nasıl bir aşk deyip bağrımıza bastık dediğim gibi. Onunla üzüldük, güldük ve inanın ağladık. Çok sevdiğim karakterlerden biri olup çıktı. Böylesi diziler de daha fazla görmek dileğiyle^^


Kang Ha Neul//Wang Wook(8.Prens)^^
Goryeo Krallığının 8.prensi olan Wang Yo diğer prenslere göre en sakini, en mütevazi insanıdır. Krallıkta gözü olmayan Wang Wook zevcesi vefat ettikten sonra ve Hae So'ya olan aşkı dolayısıyla çizgisinden çıkar ve iyi prensten en sevdiği Veliaht prensi öldürmeye gidecek kadar kötü biri olur. Yaptıklarından pişman olsa da artık çok geçtir ve karşılığından ne güzel bir hayat sürer ne de Hae So ile beraber olur.
Kendisini ilk olarak To The Beautiful You dizisinde çaresiz kötü olarak izledik ama çok tatlıydı orada. Sonradan Healer'da çalışkan aile çocuğu olarak gördük. Oyunculuğu çok iyi, baş rolleri hak eden oyunculardan. Bu rolünde de kendisini hem sevip hemde sinir olsak da yine de oyunculuğuna söz yok. 


Nam Joo Hyuk//Wang Wook(13.Prens)^^
Prenslerin en aklı başında, gözü tahta olmayan prenslerinden biridir. Her daim Wang So ve Hae Soo'nun yanında yer alan Wang Wook Krallık için büyük kayıplar verir.
Prensler arasında gerçekten çok mülayimi olan Nam Joo Hyuk çok iyi bir oyunculuk sergilemiş. Zaten bu sene kaç tane dizi çekip altından kalkamamış ki? Kendisini ilk Cheese In The Trap'de izledim, çok ön planda olmayan, sadece arkadaşlığını hissettiren karakterdi orada, sonradan bir çok dizide oynamış ama benim izlediklerim Moon Lovers ve WFKBJ oldu. Şimdi başka bir diziden daha teklif almış ve oynayacak gibi. Doğrusu bu ve Cheese In The Trap'de çok iyiydi tip olarak. Ama WFKBJ dizisinde zayıflamış yüzü küçülmüş yoksa orada ki karakteri de çok tatlıydı. Hele o şapşik halleri çok iyiydi.(Yakında o dizi yorumu da gelecek.) Kısacası yılın en iyi ve en çok dizi de oynayan ödülünü hak eden tek oyuncu oluyor kendisi. Bu projeden sonra yıl sonuna kadar daha çok dizi de oynayacak gibi, takipteyiz o zaman.^^


Baek Hyun//Wang Eun(10.Prens)^^
Prensler arasında en komiğidir ve krallıkta olmasının tek sebebi prens olmasıdır. Krallıkta veya o tür şeylerde gözü olmayan Wang Eun haylaz buluşlarıyla herkesi güldüren prens lakabını almıştır. Ne kadar haylaz ve etliye, sütlüye karışmasa da kader ağlarını örer ve tahta gözü olmasa da taht için canından olur.
Baek Hyun'u tanımayan yoktur. Tanımayanlar var ise Exo grubunun bir üyesi. Kendisinin ilk oyunculuğunu Exo Next Door'da(Dizi daha bitmedi, ona yorum dizi bittikten sonra gelecek.) gördüm. Orada iyiydi ama burada kendini açıkça;  "Ben şarkı söylemekte de iyiyim, oyunculukta da." demiş.^^ Gerçekten öyleydi, hatta ona verilen rolde çok iyiydi. Bıcır bıcır, tatlı bir karakterdi. Hae Soo'ya bu prenste aşık oldu ama sonradan gerçek aşkını buldu. Eşi olan prenseste çok güzeldi, dizi de daha çok görmek isterdim.^^
Oyunculuğu da şarkıcılığı kadar iyi olduğunu gösteren Baek Hyun'u daha çok diziler de görmek dileğiyle.^^


Hong Jong Hyun//Wang Yo(3.Prens)^^
Kraliçe tarafından sevgi ve dolduruşla büyüyen Wang Yo aklını tahtla bozmuştur. Taht için her kötülüğü yapan Wang Yo sonunda aslında gerçekte sadece annesinin sevgisini kazanmak için bunları yaptığını anlayacaktır ama artık çok geçtir. Prens olarak en kötüsü olan Wang Yo kısada olsa emeline ulaşıp kral olsa da mutluluğu uzun sürmeyecektir. Wang So ve Wang Jung'un kardeşidir.
Kendisini ilk defa bu dizi de izledim. Gerçekten ayakta alkışlanacak bir performans sergilemiş. Hem yakışıklı hemde kötü bir prens olarak on numara bir seçim olmuş. Ama kötü rolü ne kadar iyi oynasa da yeni dizilerin de aşk adamı ve başrol olarak görmek isteriz.^^


Ji Soo//Wang Jung(14.Prens)^^
Prenslerin en küçüğü olup Wang So'nun küçük kardeşidir. Dövüş yeteneklerin de iyi olan Wang Jung sevdiklerini korumak için elinden geleni yapar. Hae Soo'yu başta ablası gibi sevip sonradan aşık olan prenstir kendisi. Wang So abisini sevse de yaptıklarını onaylamaz ve karşılığını da alır. Yaptığı bazı şeylerden dolayı kendisine sinirlensek de bir yerden sonra hak verdik.
Nam Joo Hyuk gibi birden ünlenen oyuncu oldu kendisi, Joo Hyuk gibi kaç tane dizide oynadı sayamadım. Önceden izlediklerim de bile yer alan Ji Soo gerçekten yetenekli bir oyuncu, başarılarının devamını dilerim.


Yoon Sun Woo//Wang Woo(9.Prens)^^
Prensler arasında hangi tarafı tutacağını karar veremeyen başı boş prens. Başta iyi olup, bu da diğerleri gibi diyeceğiz ama sonradan kötünün yanında olup vaay sen de mi diyeceğimiz karakter oluyor. Dizi de ne maksatla prens olmuş dedim. Tamam dizi de iki yüzlü biri, sağından da solundan da gidilmiyor ama diğer prenslere verilen tolerans bu prense yani karaktere verilmemiş. Arada çıkıp ortalığı karıştırdı, aşkı yüzünden hanımına ihanet eden kızı kışkırttı o kadar, başka da bir atak göremedim kendinden ama yine de kötü de olsa ben başta sevmiştim bu prensi. :) Kendisini ilk defa bu dizi de gördüm, başka dizisini bilen varsa öğrenmek isterim.^^


Kim Sung Kyun//Choi Ji Mong^^
Kralın sağ kolu ve güneş bilimcisi diye anılıp sözlerine güvenilen kişidir. Goryeo Krallığında sonradan neler olacağını yıldız, ay ve güneşten anlayan Ji Mong prenslerin de arkadaşı ve öğretmenidir. Kral olma yolunda ilerleyecek olan Wang So'ya çok yardım eder.
Çok sevdiğim ve kendisine baya güldüğüm bir karakterin böyle bilgi bir kişiliği oynaması garibime gitse de sonradan alıştığım, vay be böyle oyunculuğu da varmış dediğim bir karakter oldu. Burada da çok komikti ama daha çok ağır başlı bir bilge oldu. Daha başka diziler de görmek dileğiyle, mesela Reply'nin devam serisi olursa orada mutlaka olması dileğiyle.


Kang Han Na// Hwang Yeon Hwa^^
Goryeo krallığının kötü prensesi. Değişik bir aile geleneği olsa da, baba bir anne ayrı olan kardeşler ile evlenme gibi bir saçmalık vardı dizide. İlk olarak gücü elde tutabileceğine inanan Wang Yo'ya yönelen Prenses kız sonradan sırf pisliğine Wang So'ya yanaşır. Kötü kraliçe ile bir olup ortalığı karıştırsa da emeline ulaşır ama Wang So'da akılsız değil sonuçta. O son çok iyi oldu bu prenses olacak kıza. Ve abisiyle ortaklığını, sonunda yine kötülüğünü gösterip ihanet etmesini de unutmadık.


Seo Hyun//Woo Hee^^
Sonradan diziye dahil olan ve Wang Woon'a aşık olan kız. Kendisi Girls' Generation bir üyesidir. Anlayacağınız üzere SM şirketi bu diziye idolleri ile yatırım yapmış. Oyunculuğu iyiydi ama SNSD grubu üyesin olduğunu öğrendikten sonra karakter olarak ilgimi çekecek biri olmadı. Çünkü bu grubu pek sevmem. Bir tane üyeleri hariç diğerlerini tamama tutuğum söylenemez. :D Bu da benim huyum. :P


Kim Sa Ho//Wang Moon(Veliaht Prens)^^
Prenslerin en iyi abisi olup krallığın müstakbel kralı olan Wang Moo'nun kral olmamasını engelleyecek çok insan olacaktır. Kendisi de Kral olmak istemese de babasının kendisine olan güvenini ve sevgisini boşa çıkarmak istemez. Ama Kral olsa da düşmanları boş durmayacaktır ve tahtan indirmek için ellerinden gelenin en kötüsünü yapacaklardır.
Prenslerden daha çok sevdim kendisini. O kadar tatlı biri ki anlatamam. Tabii standartların üstünde bir boya sahip(Koreliler için.) ama bir insan bu kadar mı güzel veliaht prens olur.^^ İşte şöyle güzel başrollü bir dizi çekse ne iyi olur anlatamam. Instagram'da kendisini takip ediyorum, yeni tanıyıp, sevdiğim aktör oldu kendisi. 


Park Shi Eun//Madam Hae^^
9.Prens Wang Wook'un zevcesi olan Madam Hae eşini çok sevip onun için her şey yapmak ister. Bunu çocukları olmadığı için "Git başka biriyle evlen, ben razıyım." diyerek kanıtlamıştır. Kendisinin ölümü hem Wang Wook'u hemde Hae So'yu yıksa da yaptıkları çok saçmaydı. Wang Wook'un ben karıma saygı duyuyordum, seviyordum ama aşık değildim demesi. Hae So ile aralarında olan ilişkinin farkında olan Madam Hae'nin önünde halen daha irdelemeleri, bakışmaları çok iticiydi. Bekleyin bari kadın ölsün de sonradan aşkınızı yaşayın dedim. Cıks cıks kadına yazık oldu. 
Bunun yanı sıra çok tatlı bir kadındı, rolüne yakışan biriydi. İlk defa bu dizi de izledim kendisini, oyunculuk başarılı^^


Jin Ki Joo//Chae Ryung^^
Krallığın hizmetkarı olan Chae Ryung 9.prense aşıktır. Onun her dediğini yaptığından bir çok kişinin başı yanar ve Veliaht prensimiz ölür :( O sahne de ne üzülmüştüm ve bu kıza da ne sinir olmuştum. Güzel kız, oyunculukta iyi ama oynadığı karakter tam dayaklıktı ve Hae Soo'nun ona karşı olan davranışları beni çıldırttı. Hele Wang So ile aralarının bunun yüzünden açılması daha bir sinir krizi geçirmemize vesile oldu. Haa verilen ceza iyi miydi, kat'iyen ama işte o kısımlarda bizi öyle bir sinir etti ki hak etti de diyebiliyoruz. Mesela Veliaht Prensin ölümü de pek onaylanacak tarzda olmadı yani. 


Jo Min Gi//Kral Wang Gun^^
Kendisi bütün prenslerin ve Veliaht prensin babası, ülkenin de kralı, kurucusudur. Ülkesi için büyük başarılara imza atan Kral Wang Gun herkes tarafından sevilen bir Kral olmuştur. Geçmişte yaşadığı ve sonradan kalbinde sakladığı aşk yüzünden acılar çekse de ailesine ve ülkesine sahip çıkar.
Kendisini ilk defa izledim, çok tatlı bir kraldı. Veliaht prens gibi bu aktörde krallığa çok yakışmış. Dizi de ne kadar ağır başlı olsa da kamera arkasında da o kadar eğlenceli biriymiş. Resimler aşağıda^^


Park Ji Young//Kraliçe Yoo^^
Adı üstünde Kraliçe olan Yoo krallığın en kötü insanıdır. Öyle ki kendi kanından, canından olan oğluna bile acımaz ve taht için Wang So'yu ortaya yem olarak atar. Sonradan vicdana gelir diyoruz ama nerede. Kötü insan kötü işte. Rolünün de hakkını iyi vermiş, tam kötü kraliçeyi oynayacak oyuncu. :D 

Not: Kral ve Kraliçeyi oynayan iki oyuncu da kesinlikle gençliklerin de çok güzel ve yakışıklı insanlarmış. Şimdi ki hallerinden belli. :)



DİZİDEN KARELER^^


10.Prens ve Hae Soo çok iyi arkadaşlardı, tabii 10.Prensin duyguları farklı olsa bile. :)


Ne sahneydi ama, gülsek mi ağlasak mı bilemedik. :D



Bütün prensler.


Şaşırdın mı cınım. :D


Wang So Veliaht prensi en çok seven kişiler arasında yerini alıyordu. Ona en çok yardımı Wang So yapmıştır ve ölümünden en çok üzülenler arasında olup, intikamını almak için çok uğraşacaktır.


Iyyy pis prenses -_- Ama kurtarıcı Prens orada. <3 Tabii anlayana. -_-


Yeni hayatına alışmaya çalışan Hae Soo ve bunu hayretler içinde izleyen  yakınları. :D


Wang Wook, böyle aşkın kıymetini bilemedin bee. Peki finalde ne yaptın? O kadar yaptıkların bir hiç uğruna mıydı... -_-


Tiripli bir prens çizelim şuraya. :D






Her ikisi de birbirlerine o kadar çok destek oldular ki aşktan ziyade birbirlerini anlayıp yardım etmeleri çok tatlıydı. Ama sonradan aşkları daha bir güzeldi.^^ <3
Not: Dizi boyunca Wang So'nun Hae Soo'ya daha dizinin ilk bölümünden beri sürekli yardım etmesi ve ona karşı olan davranışları izlemeye değerdi.^^ Yukarıda ki resimlerden de anlaşıldığı üzere. <3


Muzip kardeşler pardon prensler.^^


10.Prensin arkasında olan kişi Prensin eşi oluyor. Kendisini ilk defa izledim ve ne kadar tatlı bir kız dedim. Şimdi de araştırıp ne göreyim kendisi oyunculuktan çok şarkıcıymış, adı da Z.Hera, dizideki adı da Soo Duk. Dizi de babası tarafından savaş tekniklerini öğrenip ve savaş alanlarına götürülmesinden dolayı erkek gibi davransa da aşık olduğu prensle evlenir ama sonları hiç iyi değildi yaa. Üzüldüm ikisine de. :(





Bu nasıl bir aşk yaaa <3 <3 Hae Soo'yu bilmem de Wang So'nun aşkı baştan beri çok güzeldi...Hae Soo'nun ki de sonda iyiydi ama Wang So kadar olamaz...


Omuzda olan prens haricinde hepsi kötü. -_-


Hepsi iyi...Veliaht Prens <3



Bu kısımlar süperdi, hele Wang So'nun yarasını kapatan Hae Soo ve sonradan yağmur sahnesi...Tekrar, tekrar izlenir...<3



Ahh ahh :'(
Bu sahneyi Hae Soo önceden görüyor ve çok yanlış anlıyor. Biz izlediğimiz zaman ise vay be diyoruz. 10.Prensin Wang So'dan istediği hediye kalbimizin tam ortasına oturdu :'( Ne acıklı bir sahneydi...:(


Aşk...^^




Sizce bu sahne unutulur mu?? :'( Veliaht Prens ve Hae Soo için kendi canını ortaya koyan 4.Prens Wang So :'(




Şuraya da bir adet yeni Kral olmuş Wang So çizelim. :D






Baek Hyun dizinin resmen şebeğiydin^^ 


Duruşlara, bakışlara dikkat...^^


Sana iyi oluyor 8.Prens bozuntusu. -_-
Evet olayı hatırlayalım. Hae Soo gelecekten gelince bocalar ve ona yufka yürekli eniştesi ve prensi olan Wang Wook yardım eder. Hae Soo'da kendisine karşı bu yapılanlardan etkilenir ve Wang Wook'a bir şeyler hissetmeye başlar. Arada ki zevce Madam Hae ölünce artık engel kalmayınca evlenmeyi düşünen ikilinin başlarına beter şeyler gelir ve Wang Wook kardeşinin pisliğini örtmek için sevdiği kızı feda eder. Tabii Hae Soo'nun da yarasını ve çektiği acıları da Wang Wook sarar. 8.prensin Hae Soo'ya arkasını dönmesi her şeyi bitirir ve Wang Wook yine de ümidini kaybetmeyip tahta çıkmak için uğraşır ama nafile. Hem tahtan hemde Hae Soo'dan olan Wang Wook'da ettiğini bulur. 


Adamın gelişi bile olaaaaaay^^








AŞK YAA...<3

Benim objektifimden olan diyaloglar ve resimler.^^




Kızın gelecekte söylediği kelimeleri bizimkilerin yanında kullanınca yüz ifadeleri tam olarak böyle oluyor. :D




Kime üzülsem bilemedim. :(


Gel biz seni dışlamayız. :'( Çok acılar çektin be Wang So. :( 
Sevdiğin kız bile bunu dedi yaaa :'(





Mükemmel aşk buna denir...<3



Reply 1988'in en iyi komşuları yine bir arada. :D




Kamera arkaları.^^



7 prens ve 1 Veliaht Prens^^
Baek Hyun'a bakın hele, küçük kardeş gibi, arada kaybolmuş. :D




Basın toplantısından.
Uzun zamandan sonra uzun pantolon giyen Koreli erkek. :O
Böyle daha iyi olmuyor mu sizce de, ne öyle paçasını kurtlar kapmış gibi. -_-




Kralı bile kendilerine benzetmişler. :D







Dizi ne kadar duygusalsa arka olan o kadar komikmiş. :D






Adam kral, tabii ki böyle oturacak. Nokta.



Ve Gifler^^



İlk karşılaşma^^


Ne üzülmüştüm burada. :(





Hae Soo ve 10.Prensin ilk karşılaşması. :D



Yetenek akıyor kızdan yaa. :D



Bakışları kes. <3


Şu gülüşü hiç unutmayacağız. :(


















Bu sahne ve sonrasını izleyenler. :D Ne komikti ama :D





Dizimiz en acıklı sahnelerinden biri. :'(
Bir üst gifte de Wang Wook arkasını Hae Soo'ya dönüp gidiyor. -_-



Bu da o kısımda çalan şarkının sözleri. Bu kadar mı uyumlu olur. :(





OST'lar^^

Her şeyiyle iyi olan bu dizinin Ost'ları mükemmeldi. <3 Hemde bir iki değil hepsi. Diziyi izleyeli bir aydan fazla olsa da bıkmadan, usanmadan Ost'ları dinliyorum.
İşte bu Ost'lar onlar;

Not: Ost'larn sadece isimlerini yazıyorum, Youtube'a yazdığınız anda hemen gelir. Link eklesem hem uzun iş olur hemde artık gerek olduğunu düşünmüyorum. ;)


#1 Chen&Baek Hyun&Xiumin- For You^^

#2 Davichi-Forgetting You^^

#3 Loco&Punch- Say Yes^^

#4 I.O.I- I Love You, Remember

#5 Epik Hing&Lee Hi-Can You Hear My Heart(Nakaratı telefonumun zil sesi.)

#6 Lee Hi-My Love^^

#7 Jung Seung Hwan-Wind^^

#8 Akumu-Be With Me^^

Bir iki tane daha var ama onlar hem pek dinlenilecek gibi değil(İzleyince anlayacaksınız) hemde bu kadar yeter. :D Ne kadar da kısıtlayıcı bir blogger oldum çıktım. :D


Ve Son!!^^


Final sahnesinin en acıklı yeri olabilir.
Her şey biter, Wang So kanlı kral olmaktan kurtulur ama yaptığı fedakarlıklar nedeniyle yapayalnız kalır.
Hae Soo'nun son iki bölümde yaptıklarına sinir olmuştum. Wang So onun için her şeyi göze almıştı ama o ne yaptı dedim. Lakin gerçek bambaşkaymış. İzleyenler bilir zaman sonra bizi güzel bir sürpriz bekliyor. Orada Hae Soo'ya hak verdim, ne kadar acıklı bir şekilde ayrılsalar da Hae Soo yaptığında haklıydı. Tabii en küçük prens ise çok fenaydı. Son kısımda bizimkilerin buluşmamasına vesilen olan kişi kendisiydi. O kısım da kendisinden nefret ettim desem yeridir. Gerçi Koreli senaristlere iş kaldıysa böyle olması muhtemel bir şeydi, neden şaşırıyorum ki... :/


:'(


:'(




Dizimiz gerek oyuncusu gerek konusuyla harikaydı. Buna Afişleri de dahil oluyor tabii ki^^ Bu kadar  güzel afişler olamaz yaa. Her birine aşık oldum resmen.



Eveeeet gelelim dizinin en en en sonundaki sahneye. İzleyip beğenenlerin (Buna bizde dahil.) akılların da şu soru kaldı; Dizi devam mı edecek? 
Bu soruya çok yerden cevap geldi ve öyle bir ihtimalin olmadığı dile getirildi ama peki şu sonda Wang So'nun söylediği şey nedir arkadaş? Sonda alttan alta bu dizinin devamı gelecek deme şekli değilde nedir? Çok tartışıldı ve sevenler devamını bekliyor. Aynı benim, My Twin'in, Ö.Ablanın, Ş.Ablanın ve bütün Moon Lovers sevenler gibi.
Senaryolarda yazıldı çizildi. En sevdiklerimden bahsedeyim; Wang So aynı Hae So gibi ay tutulması sonucu şimdi ki dünyaya geliyor. Çok yabancılık çekip, zorluk yaşasa da Hae Soo'yu buluyor ve evlenip, mutlu yaşıyorlar. İkinci senaryo; Hae Soo her şeyi hatırlıyor ve Wang So'nun reenkarnesi olan kişide rastlantı olarak gelip Hae Soo'yu buluyor. Hae Soo onun hatırlaması için elinden geleni yapıp, Güneş bilimcisinden de yardım isteyerek geçmişini hatırlatıyor ve mutlu mesut yaşıyorlar.
Senaryolar böyle uzayıp gidiyor. Ne olursa olsun fark etmez benim için, devam etsinde öyle böyle hiç umurum da olmaz. Ama devam etseler bile Cheese In The Trap gibi değişik oyuncularla olmaması şartıyla.




Bunlarda bize kalan çooook tatlı fotoğraflar.^^
Son olarak dizimizi çok beğendiğimi, Goblin'i severim, isteğe bağlı tekrar izlerim ama bu diziye bayıldığımı ve kesinlikle tekrar izlememi söyleyip kıyaslamamı da yaparım.
Evet Goblin çok güzeldi, oyuncular senaryo falan harikaydı ama Moon Lovers'ı Goblin'e değişmem, bu da bir gerçek. Deseler pc'den ya goblin'i sileceksin ya da Moon Lovers'ı. Hangisini silmek istersin? Ben tabii ki de Goblin'i siler Moon Lovers'ı bırakırım. :D Çok mu iddialı oldu diyeceğim ama bu farkı da göstermek istedim deyip kesinlikle tavsiye eder, yılın dizilerinde listenin en üst sıralarını aldı dipnotunu ekler bitiririm.
Not: Goblin severler kıyaslama yaptığım için bana kızabilir ama bu da benim şahsi görüşüm.^^ Ne kadar sevdiğimi göstermek istedim. :D


Çok uzun olan bu yorumda beni yalnız bırakmayıp, şu an yazdığım yere kadar okuyanlara çok teşekkürler. Bundan sonra yazı ve resimleri kısa tutmaya çalışacağım. Çünkü gerçekten zaman alan bir iş oldu çıktı.
Başka yazılarda görüşmek dileğiyle, umarım dizimizin devamı çıkarda ona da böylesi bir yorum yaparım.^^
Sevgiyle, aşkla kalın.^^



Buralarda da varım^^


17 Nisan 2017 Pazartesi

Gizli Bahçe(Secret Garden)//Kang Yi Eul Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Ruh Öküzüm yorumunda güzel bir başlangıçla! sitem yazısı yazmıştım, şimdi ise müjdeyi veriyorum.
İNTERNETİMİZ GELDİ!!!^^
Bundan sonra gelsin yazılar, gitsin diziler :D Şu an gerçekten mutluyum. Çok abartılacak bir şey , çünkü bildiğiniz üzere 6 aydır bugünü bekliyorduk sonunda oldu ki biz interneti çok kullanan kişiler olarak gerçekten sıkıntılı zamanlardı. Bunun yanı sıra başka güzel bir haber daha aldık, ailevi bir mesel olduğu için buradan söyleyemem ama uzun zamandır onu da bekliyorduk ;) Böyle güzel günler oluyor, sizlerinde böyle hoş haberler almanızı diler yorumuma geçerim^^

Olimpos Yayınlarının Kore fanlarına yaptığı sürprizi bilirsiniz. O kadar çok sevindik ki hemen almak istedik, aldıkta. Normalde hemen okumayı düşünüyordum ama öğrendik ki kitabın ikincisi de varmış ve yayıncı ikinci kitap için yakın zamanda müjdeyi verince beklemek istedim. Kitapları tamamladıktan sonra birde interneti bekleyip diziyi izleme isteği olunca bu zamana kaldı. Gerek tasarımı, gerek diziyi yad etmemiz için vesile olan kitabı sevdim, sevdim ama...işte aması var. Onun açıklaması da birazdan sizlerle olacak^^

Diziyi sevdiyseniz, kitaba bayılacaksınız! Önceden fark edemedikleri  sonrbenliklerini, ancak ruhları yer değiştirdikten sonra fark eden iki kişinin kendi vücutlarını geri almak için girdikleri aşk kokan yarış.
"Parasız, tipsiz bir erkeği affetsem bile yumruğu yavaş bir erkeği affetmem." İstese de gizleyemeyeceği, ucuz makyaj yapsa bile göz alıcı bir güzelliğe sahip,
"Neden aksiyon dublörlüğü yapıyorsun?" diye sorulduğunda "Kaderim." diye yanıtlayıp gülümsemesiyle ışıldayan, Yemek yedikten sonra kendi hesabını kendi ödeyen, Kaba ve kötü biriyle karşılaştığında ona sert bir uçan tekme atan kız. Gururum incinse de, bu garip kızı sürekli özlüyorum.
"Tanrı kesinlikle kadın olmalı. Bu yüzden beni yarattı." Zaman ve duygu israfı yapmak istemeyen, anlaşmalı evliliğin en iyi romantizm olduğuna inanan; düşüncesiz, olgunlaşmamış ve şeytani fikirlerine bakılırsa, Tanrı'nın bu insanı yaratırken bir an uyukladığı kesin. Başkasının acısını umursamayan, başkasının duygularını hiç umursamayan bu adam, tatlı ama bir o kadar da tehlikeli.

Büyük ihtimalle Kore fanları Secret Garden'ı izlemiştir hatta ilk dizileriniz arasında olabilir, aynı bizim gibi. :) Kişiler hakkında bilgi vermeyi düşünmüyorum zaten izleyenler bilir kim kim diye. Sadece çok sevdiğim bir dizinin kitap olmasına o kadar sevindim ki anlatamam. Kitap istersen en kötü kitap olsun ama kitaplığımda kesinlikle duracak bir seri. Artı buna dizi de dahil.
Gelelim kitabın içeriğine. Çok güldüğüm, kahkaha attığım ve My Twin'e tekrar tekrar okuduğum bir kitap oldu. Tekrar okumamın sebebi de çok komik yerlerin olduğu artı "My Twin sen bu sahneyi hatırladın mı?" diye sormamdı. Bir çok alıntı aldım, birazdan sizlerle olacak. Joo Woon'un nasıl bir karakter olduğunu biliyorsunuzdur. Zengin, başına buyruk, lafını gediğine koyan bir karakter ve bunu yola getiren Gil Ra Im. Joo Won dizide ki gibi burada da kendini sevdiriyor. Hatta çoğu yer senaryo gibi olsa da az biraz iç sesini okuyunca daha bir anlamlı olduğunu söyleyebilirim. Ben o kısımları çok sevdim. Bir de koskaca mazi ayy pardon dizi gözümün önüne gelince daha bir güzel oldu.



Bunun yanı sıra diziyi izlemeyen arkadaşlara kesinlikle tavsiye etmiyorum. Çünkü senarist yazar değil. Yazdığı senaryoyu sırf para kazanmak amacıyla kitaba çevirmiş gibi duruyor. Gerçi senaryo da böyle mi olur ki diye de düşünebiliyorsunuz. Ben okuyunca diziden kareler göz önüme geldi ama diziden bihaber olanlar için o kadar saçma bir kitap olur ki anlatamam. Normal de kitabı filme uyarlanan kesim en çok kitabı tutuyor, burada ben ilk diziyi izleyip sonra kitabı okuduğum için tabii ki ilkler diyor diziyi tutuyorum. Çünkü kitap gerçekten olmamış. Ama sırf sevdiğimiz için ve bu tür kitaplar ilk olduğu için biz alıp okur kitaplığımızın en güzel yerine koyarız.

Tavsiye kısmını es geçeceğim çünkü zaten bir Kore fanıysanız kitapları kesinlikle almışsınızdır ama eğer fanı değilseniz ve diziyi izlemediyseniz diziyi izledikten sonra kitabı okuyun derim. Neydi bu kitap der verdiğiniz paraya üzülürsünüz benden söylemesi :)
Bu tarzda böyle bir kitap okuduğum için nasıl yorum yapacağımı da şaşırdım.
O yüzden kitabın dış-iç tasarımından bahsedip noktayı koyayım.


Olimpos yayınlarını ayakta alkışlıyorum. Kore fanlarına böyle bir güzellik yapma haricinden bir de hem harika bir kapak tasarlıyorlar hemde poster, ayraçlarla bizleri sevindiriyorlar. Bence yayın evleri bu yolda ilerlemeli. :D Kitabın orijinal kapakla bizim kapağı kıyasladığım zaman ne demek istediği anlayacaksınız. ;)


Orijinal kapağa bakınca bizim ki ne kadar güzelmiş diyoruz. :D Gerçi dizinin afişinden almışlar ama olsun, zaten Hyun Bin'i kullanmasalardı ayıp olurdu. :D
                                                                                                                                                                                                                                                              


Kitaplarımızın yanında gelen poster ve ayraçlar^^ En bi sevdiğimiz^^ Zaten kitaplarımız ciltli, iç kapakta çok güzel. <3 Bölüm başlarındaki şekillere de ayrı bir bayıldım. Kısacası kitabımız iç dış tasarım için 10 üzerinden 10 puan alır.^^
Kitap hakkında da puan vermeyi düşünmüyorum, diziden direk alınmış bir kitaba vereceğim düşük puan beni çok üzer.



Alıntılar^^

"Alo,"
"Gil Ra Im'in telefon, değil mi?"
Ra Im, çocuklar gibi mışıl mışıl uyuyordu. "Gil Ra Im mi?"
Alışılmadık bir isimdi.
"Alo?"
"Demek adı Gil Ra Im, yaşı kaç? O kadar genç gözükmüyor."
"Sen de kimsin*"
"Kim olduğumu söylesem tanıyacak mısın?"


*****

Odadakiler ona mülâkat soruları sormaya başladı:
"İyi olduğun ne var?"
Joo Won bir an düşündü "Hım... Para kazanmada iyiyimdir."
Mülakatı izleyen dublörler "Vay vay vay!" diye bağırdılar.
"Çok para kazanmak iyidir fakat şu anda gözümüzle göremeyeceğimiz bir şey yerine kanıtlayabileceğin bir şey göster."
Joo Won cüzdanını çıkartıp gösterdi: "Çok param var."
"Çok komik. Öyleyse uzmanlığın ne?"
"İyi para harcarım."
Bağırışlar yükseldi. "Geçtin, geçtin!"


*****

"Gil Ra Im Hanım, kaç yaşından beri bu kadar güzelsi? Geçen yıldan beri mi?"

*****

Tekrarlanan tesadüf, tesadüf olmaktan çıkar derler, değil mi?


*****


Alıntıya Not: Kitapta da bu diyalog vardı bende yazacaktım ama internette bu resmi bulunca, anılar tazelensin deyip ekledim.^^



Alıntılarımız bu kadar^^
Diziyi izleyeli seneler olduğu için tekrardan izlemeyi düşünüyorum. Şu an elimdeki diziler bitsin Secret Garden'a başlayacağım^^ İlk kitap belli bir yere kadar geliyor, oraya kadar izleyip ikinci kitabı okuyacağım. Sonra dizisinin devamını izleyip bitireceğim inşAllah^^



Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yazılarda görüşmek üzere^^



Buralarda da varım^^


12 Nisan 2017 Çarşamba

Ruh Öküzüm//Lauren Morrill Kitap yorumu^^

Herkese merhaba^^
Artık internetsizlik isyan ettirecek raddeye geldi. Türk Telekom nasıl bir şirketse artık adamlar doğru düzgün iş yapamıyor. Bu zaman kadar herkesin Türk Telekom(TTNET) için sıkıntıları oldu ama bizim bu sıkıntımız boyut atladı resmen. Kitap yorumu diye başlık attım ama yazdıklarıma bakın. Ama bütün işlerinizi internetle halleden biriyseniz bir kaç hafta bile dayanamazsınız ki biz 6 aydır dayanmaya çalışıyoruz. İnanır mısınız blogum da yazı yazmak bile içimden gelmiyordu, yine de tekrardan blogumu ihmal ettiğim kafama dank etti ve bir şekilde işte karşınızdayım. 
Gelelim kitabımıza. Instagram'da takip ediyorsanız kitabı okuyalı uzun zaman oldu ama yeni yorumu giriyorum. Bundan sonra bir tane daha kitap var yorumlanacak. O yüzden her iki kitaba da yorum yapıp fazla bekletmeyi düşünmüyorum. Kitabımız bize hediye olarak geldi. Uzun zamandır kitaplıkta okunmayı bekliyordu. Başta yetişkin kişileri konu aldığını sandığımdan uzak durdum ama konuyu dikkatli okuyunca aslında gençlik romanı olduğunu fark ettim. Konu daha fazla ilgimi çekince daha fazla bekletmeden kitabı elime aldım. Çok sevdiğim bir kitap oldu. Bitirdikten sonra bekletmekle çokta iyi yapmamışım dedim. Daha fazla yorumdan önce konuyu ekleyip detaylara geçeyim.^^

Ruh ikizini bulmak ya da bulmamak… İşte bütün mesele bu!
Yere dökülmüş fındıklı kahve birikintisine düşüp sırılsıklam olmak ve -inanmazsınız ama!- yanlış adama sırılsıklam âşık olmak tamamen farklı mevzulardır. Lisesinin en başarılı öğrencilerinden Julia biraz sakardır ama kurallara uymak ve her şeye hazırlıklı olmak konusunda ondan iyisi yoktur. Zaten bu yüzden çantasında bir kalemtıraş ve cebinde de Shakespeare'in -doğal olarak- cep kitabı vardır. Çocukluk aşkı Mark Bixford'ı da aynı nedenle Rİ'si (Ruh İkizi) seçmiştir.
Ancak bu sömestri tatilinde Londra'ya düzenlenen okul gezisinde ezelî düşmanı, sınıfın soytarısı Jason'la eşleştirildiğinde Julia'nın kuralları çorbaya dönecektir. Katıldıkları çılgın bir partiden sonra Julia bilinmeyen bir numaradan romantik mesajlar almaya başlar! Jason, birkaç kuralı yıkmayı kabul ederse ona gizemli talibinin kimliğini öğrenmesinde yardımcı olacağına dair söz verir. Londra'nın tarih ve kültür dolu sokaklarında beyhude (edebiyat sınavında çıkarsa, anlamı: yararsız; boşuna) bir arayışa giriştiklerinde Julia attığı her adımda çok büyük bir sürprize yaklaşacaktır: Gerçek aşka.


Konusunu okuyunca eğlenceli bir kitaba benziyor diyorsunuz, ee haliyle kitap sizi yanıltmıyor. Julia okulun en sakin, bütün ödevlerini, projelerini yapan bir öğrenci. Öğretmenlerinin ilgisine ve sevgisine alışan Julia okulda skandalı da çıkmadığı sürece hayatını bu düzen çerçevesinden geçirir. Ta ki Sömestri tatilinde gittikleri Londra'da okulun en çapkın, ele avuca sığmayan Jason ile eşleşene kadar. Daha ilk saniye de bütün planları alt üst olan Julia ne yapacağını başta bilemez ama macera ve aşkı bulma umuduyla bütün tabularını yıkar.
Julia sevdiğim bir karakter oldu ama o kadar zeki olmasına rağmen bazı şeyler anlamamak için diretmesine sinir oldum. Gerçekler apaçık ortadaydı ama Julia, üç maymunu oynuyor derler yaa aynen o şekil de davranıp durdu. Yoksa komik ve sevecen bir karakterdi. 


Jason zeki ama uçarı kaçarı, kurallı yıkan, geçmiş acısını kalbine gömen bir genç. Okulun popüler çocuğu Jason ne yapsa olay oluyor ve skandallarda arkasından geliyor. Arkasından yapılan dedikodulara bir de okulun sessiz sedasız, çalışkan kızı dahil olunca işler çıkmaza giriyor. Tabii Başta Jason için eğlence olsa da sonradan olanlar aklı hayaline sığmayacak şeyler ve bunları fark eden Jason ne yapacağını şaşırıp çıkmaz sokağa girer. Julia'ya olan başta ki davranışlarını yadırgamadım, konuya uygun dedim ama sonradan Julia'ya olan davranışlarının neden değiştiğini anlamadım. Yazar bunun için de bir şey söylememiş, yani kısacası bazı şeyler hava da kalmış. :D. Tabii sonda bazı şeyler ortaya çıktı ama beklediğim gibi değildi. Yine de Jason karakterini de sevdim. Julia'ya yaptığı iyilikler, zorbalıklar ve sonradan gelen mükafat on numara beş yıldızdı.^^ En çokta şarkı söylediği kısım. Okuyanlar ne demek istediğimi anlamışlar ama okumayanlar için o kısım en romantik ve en sevdiğim yer oldu^^


Diğer karakterlere de değinmeme gerek yok çünkü kitap yüzde doksan iki karakter etrafında gerçekleşti. Tabii sinir olduğum bir kaç karakter olmuştur ama bunu da yazar halletmiş. Kitabın sonunda bazıları için şok olabilirsiniz. Ben şok üstüne şok yaşadım. :P Bu kadar abartmaya gerek yok kanımca ama şok olduğum gerçek.
Konu da Londra'nın Tarih ve Kültür dolu sokaklarında... diye başlayan cümle de Londra'nın bilmediğim yerlerini öğreneceğim diye düşünmüştüm ama tek farklı yer Shakespear'ın doğduğu, yaşadığı yerdi ve orada ki tarihi güzellikleri de okuduk diyemem. Yani konu da böyle bir yazı geçince hem eğlenceli hemde tarih ve kültürü öğreten bir kitap beklerken bu yönüyle beni hayal kırıklığına uğrattı. Yine de bu kısımları atlarsak gerçekten sevdiğim, yazarın kalemine hayran olduğum bir kitap oldu. Ve bu kitapla anladım ki ben gençlik romanlarını gerçekten çok seviyormuşum ve bu tarzı daha çok Pegasus çıkarıyormuş. Gençlik romanlarını sevdiğimi anlamama çok sevindim ama bu tür kitapları daha çok Pegasus'un çıkarmasını fark etmem üzülmeme neden oldu.

Kısacası kitabı çok sevdim. Pek umudum yoktu ama beni ters köşe yaptı. Bütün kurallarını macera ve aşk için yıkan karakterleri ve bunları eğlenceli bir şekilde anlatan yazarın kalemini çok sevdim. Bir de Julia tam bir kitap kurdu olunca bana en yakın karakter oldu çıktı. Jason ise anı yaşayan ve çevresini de düşünen biri olması ile kalbime taht kurdu. Uzun lafın kısası yazar çok güzel bir kitap yazmış. Elimde uzun süre tutamadım, çünkü yazar öyle akıcı bir şekilde yazmış ki 2 günden okuyup bitirdim, sıkıldığım her bir sayfa dahi olmadı.

Adını çok güzel yansıtan bu kitabı okumanızı öneririm. Ama benden geçti bu gençlik kitapları diyorsanız size hitap etmeyeceğini şimdiden söylemek isterim. Daha çok benim gibi gençlik kitaplarına ilgi duyan, okuyunca sıkılmayan kişilere tavsiye ederim. Sizler de okursanız pişman olmayacaksınız, inanın bana.^^ Yazarın diğer kitabını merak ediyorum, listeye aldım. Bir kaç yorum okuyunca ikinci kitabı daha çok sevilmiş. İkinci kitap derken bu kitap seri değil, yazarın ülkemizde çıkmış ikinci kitabını kastediyorum.^^

Gelelim kitabımızın kapağına^^
Başta neden kitabı uzun süre kitaplıkta beklettiğimden bahsetmiştim, kitabın yetişkin tarzı olduğunu varsayıp elime almadığımı. Buna sebep olan konudan ziyade kitabın kapağıydı. Kapakta iki liseli gençten çok 30'lu yaşlarda olan bir çifti andıran kişileri koymuşlar. Bu sebeple yetişkin tarzı sanıp, böylesi bir yanılgıya düştün. Bir de böyle rengarenk bir kitap için böylesi figüranların olduğunu görmek kapağa eksi vermeme sebep oldu, mesela yazarın diğer kitap kapağı daha güzel^^


İşte kitap kapakları^^ Sizce hangisi daha güzel??
Not: yukarıda dediğim gibi seri değil, iki kitapta da ayrı kişilerden bahsediyor. Ve ikinci kitapta geçen karakterleri ilk kitapta ne duydum ne okudum. :D




Kitaba Puanım 5/5^^



Alıntılar^^


Benim de bir e-kitap okuyucum vardı ama neredeyse hiç kullanmıyordum. Mutlaka sayfaları kıvırmalı ve kenarlarına notlar yapıştırmalıyım. Kitapları sadece okumamalı, onları yaşamalıydım. 


*****

Mark, Chris ve Jason arasıdan sürekli hata yapıyordum. Mark bir hayaldi, Chris bir gizemdi ve Jason bir hataydı... Artık anlayamıyordum.



*****


Alıntıya Not: Julia tam kitap kurdu ama mesajlarında ki bu kısaltmalar nedir? En sevmediğim şeydir kelimelerin ünlülerini alıp dımdızlak bırakmak. Ne kadar gençlik kitabı olsa da yazarın böyle şekilde yazmasını istemezdim. Rahatsız oldum doğrusu. Bunun yanı sıra şu yazının doğruluğuna bakın. Demek sadece ülkemizde yaşanan bir olay veya düşünce değilmiş, uzak diyarlarda da böyle muamele gören kitap kurtları varmış. :D

Not: Ne kadar güzel bir kitap olsa da fazla alıntı olacak bir bir cümle çıkmadı. :D

Bir yorumun daha sonun geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle.^^


Buralarda da varım^^

11 Nisan 2017 Salı

Yıldız Gemisi//Melissa Landers Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Üç-dört hafta öncesinden okuduğum kitabıma yorumumu yapıyorum. Çıktığı anda baya ilgimi çeken, gerek konu gerek kapakla gönlümüze taht kuran Yıldız Gemisi okundu bitti. Yazarın Yabancı serisini okuyup beğenmiştim, tabii favori yazarım mı tartışılır ama hayal gücü ve gezegenler arası konuları kaleme alması çok güzel ve okunulası.

Yıldızlara yolculuk artık çok kolay. Ama Solara için değil. On sekiz yaşındaki Solara Brooks kimsenin, tırnaklarının arasındaki makine yağını ya da parmaklarındaki mahkûmiyet dövmelerini önemsemeyeceği dış diyara giderek hayatında yeni bir sayfa açmak istemektedir. Ama Dünya dışı seyahat onun gibi kimsesiz bir kız için hiç de ucuz değildir.
Seyahat boyunca vereceği hizmetlere karşılık bir bilet bulmaya çalışan Solara’nın şansına hizmetlerinden faydalanmak isteyen tek kişi ona okul hayatını zehir etmiş olan şımarık, zengin çocuğu Doran Spaulding’dir. Beş aylık yolculuk boyunca bütün ayak işlerini yapması karşılığında bilet ücretini karşılamayı kabul eden Doran ona daha ilk dakikadan itibaren köle muamelesi yapmaya başlar. Ama çok geçmeden işler tersine dönecek ve bu kez Doran kendini Solara’nın hizmetkârı olarak Banshee adındaki tuhaf bir uzay gemisinde, geminin kendisi kadar tuhaf olan mürettebatı ile birlikte yolculuk yaparken bulacaktır.

Solara ve Doran. İkisinin de hayatı birbirlerine zıt olan iki karakter. Solara özgürlüğüne kavuşmuştur ama yaşadığı gezegenden ayrılıp, kendini her konuda rahatsız edilmeyeceğini bildiği ıssız gezegene gitmek ister. Tabii bunun içinde bir miktar paraya ihtiyacı vardı. Parmağındaki mahkum dövmeleri buna engel olsa da okul hayatında kendisini her konuda hor gören Doran Spaulding’den başka şansı kalmadığını anlayınca onun teklifini kabul eder ve zor olsa da her dediğini yapmaya çalışır. Ama Solara’nın bile bir sınırı vardır. Bazı sebepler nedeniyle Doran ile arası daha bozulur ve bu olaylardan sonra kendilerini mürettebatı ilginç kişilerden oluşan bir gemide bulurlar.
Solara’yı sevdim, Doran ile arasındaki kapışmaya da çok güldüm. Gerçi Doran tam dayaklıktı ama Solara hakkından iyi geldi. 
Doran ise bambaşka bir karakterdi. Zengin, şımarık ama içine bakınca geçmişte yaşadıklarından dolayı sıkıntılar yaşayan biri. Babasının verdiği görev nedeniyle seyahat etmek zorunda kalan Doran kendini birden çok başka bir gemide bulur. Bu yaşananlara çok sinirlense de aslında Solara’nın ona iyilik yaptığını yakın zamanda anlar.
Bu iyiliği söylemeyeceğim tabii ama okuyunca vay bee dedim. Her kötü olaydan iyilik de doğabilir olayı yaşandı. Doran’a başta çok sinir oldum. Sonradan geçmişinden yaşananları anlatınca hak vermeden geçemiyoruz.


Kitap yorumuma gelecek olursam. Kitabın konusunu oyunca aklımda beliren çok farklı bir konu vardı. Doğrusu böylesini beklemiyordum, biraz hayal kırıklılığı olduğunu söylemek isterim. Ben daha çok, işte oğlan kıza eziyet ediyor ama yaşananlardan sonra oğlan yavaş yavaş kıza aşık oluyor, onu sevmeye başlıyor ve yaptıklarında pişman olup geri almak istiyor falan ama(Biraz yeşilçam tarzı oldu ama böyle de olsa güzel olurdu. :D) bu kitap öyle değildi. İlk olarak konunun çoğu değişik geçmişleri olan insanları barındıran gemiden geçiyor. Ve Doran’ın Solara’ya iyi davranması çok değişik sebeplerden sonra başlıyor. Haa böylesi kötü müydü? Cıks yine de sevdim ama yazarın tek bir hatası vardı, o da, ilk sayfalarda geçişleri çok çabuk yapmış.. Bir iki bölüm geçip Doran Solara’yı yanına hizmetçi olarak aldıktan sonra bölüm bitti, diğer bölüme geçince de aradan bir haftadan fazla geçtiğini okuduk. Böyle olmamalıydı. Bu sadece örnekti. Birkaç sefer böyle geçişler yaptı, yine olmadı. Keşke birkaç sayfa daha fazla olsaydı da atlama yapmasaydı.
Bunun yanı sıra kafama takılan birkaç şey haricinden beni etkileyen sevmememe neden olacak bir şey çıkmadı. 


Konuyu, yazarın kaleminin akıcılığını sevdim. Hatta serinin her kitabında farklı bir çifti anlatmasına daha çok sevindim. İkinci kitapta geçecek olan çiftimizi söylemeyeyim, sizde seri bilgilerinden bakmayın derim, okuduktan sonra size sürpriz olsun.^^
Konuyu ve yazarın kalemini beğendiğinizi(Yabancı serisinden dolayı) ve bu seriyi de okumak istediğinizi düşünüyorsanız okuyun derim. Uzay ve gezegenler arası kitapları sevenlere de şiddetle tavsiye ederim. Az da olsa gezegenler arası bu heyecanı tatmak isteyenlere birebir. 


Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^

"On bin çip. Hepsini kendim saydım."
"Saydın mı?" diye sordu kaptan. "Neden makineyi kullanmadın?"
Doran donakaldı. "Ne makinesi?"
"Ticari tartı," diye cevap verdi Kane sıranın öbür ucundan. "Çipleri elle saysaydık hiçbir iş yapamazdık. Lara'ya söylemiştim."
Doran kötü kötü bakınca Solara, "Ama bazen ayarlarında hata olabiliyor. Kaptanın parasını eksiksiz aldığından emin olmak istedim."

*****

"Suç işlemekte ki ustalığın şu an çok hoşuma gidiyor."
Solara kapıları açarken gözlerini devirdi. "Dikkat et, yine hıyarca konuşmaya başladın."
"Bu bir iltifattı."




Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek üzere^^


Buralarda da varım^^


25 Mart 2017 Cumartesi

Mim: Uyarlamaca^^

Merhabalar^^
Harika bir mim yazısı ile karşınızdayım. Mim yapmayalı kaç ay oldu bilemiyorum. Özlemişim gerçekten. Ve artık sık sık mim yapılmadığını da görüyorum. Ne yalan çok üzülüyorum, Blog ve Blogger'lık bitiyor mu yoksa. :( Gerçekten çok üzülürüm, o yüzden blogger kardeşlerim bloglarımıza ve bloggerlığımıza sahip çıkalım. <3 :D

Gelelim mim'e. Pek sevgili canım, ciğerim K.mm Benherneysemo(Kütüphanemden Kitap Manzaraları) beni bu güzelim mim'e etiketlemiş. Çoook teşekkürler. :* Etiketliyeli ay olacak neredeyse ama internetsizlik o kadar sınıra geldi ki bende, bizde artık pc'yi açıp yazı yazasım gelmiyordu. Yine de ne olursa olsun bloguma sahip çıkmalıyım deyip yazmaya başladım.^^


Ve gelelim mim'e ve o güzelim sorulara.^^



 1- Uyarlama dizi/film seyretmeyi sever misiniz? Ne sıklıkta uyarlama dizi film seyredersiniz?

Sever miyim? Bu biraz tartışmalı bir konu. :D Çok sevdiğim bir kitabın filmi ya da dizisi varsa kesinlikle izlemek isterim ama eskilerden yaşadığım hayal kırıklılığı beni çoğu kez geri adım attırır. Çünkü ya oyuncuları karaktere uygun yapmazlar ya da konuyu saçma sapan bir yere götürüler. Yine de uyarlama için aldığım yorumlar iyi yönde olursa izlemek isterim. Ne sıklıkla sorusuna gelince, eğer boş vaktim varsa izlerim, yoksa kitabı bitirir bitirmez hemen şimdi kesinlikle izlemeyelim dediğim halde o anda izlediğim pek olmamıştır. 



 2)Şu zamana kadar en sevdiğiniz veya başarılı bulduğunuz uyarlama film hangisiydi? Cevabı neye göre verdiniz?

Alacakaranlık ve Açlık Oyunları serisi diyorum. Alacakaranlık'da her şey çok iyiydi ama Açlık Oyunları'nda oyuncu seçimleri beni hayal kırıklığına uğrattı. Yine de severim. Her şey çok gerçekçiydi Açlık Oyunları'nda^^ En son Vampir Akademisinin uyarlama filmini izledim ve her şeyiyle çok beğendim. Tavsiyedir. :)



 3)Şu zamana kadar en sevmediğiniz veya başarısız bulduğunuz, uyarlamayı yapanlara "neden yaptınız bunu neden?" diye sorduracak uyarlama film hangisiydi? Neden böyle düşünüyorsunuz?

Şu an düşünüyorum ve aklıma hiçbir film ya da dizi gelmedi. :/ Bi Açlık Oyunları'nda Peete'yi iyi seçmemişler, karaktere pek iyi olmamış dedim ama bunun yanı sıra cıks olmamış, beni çok rahatsız ediyor dediğim bir film-dizi olmadı.



 4)Şu zamana kadar en sevdiğiniz veya başarılı bulduğunuz dizi uyarlaması hangisiydi? Neden?

İzlemedim desem. :D Ölümcül Oyuncaklar serisinin filmini izledim, beğendim ama dizisi daha ilgimi çekiyor. İnternetim gelir gelmez o diziye bakacağım. Yabancı dizi olarak bir tek Kore dizileri izlediğim için kitapta olsa Amerika, İngiltere vs. yabancı dizilere bakmıyorum. :) Ama listem uzun. Supernaturel, Sherlock Holmes, The Originals(Köken Vampirleri)... diye gidiyor. İzler, bitirir miyim muamma ama başlamayı düşündüğüm diziler bunlar.



 5)Şu zamana kadar en sevmediğiniz veya başarısız bulduğunuz uyarlama diziyi nedenleri ile birlikte söyler misiniz? 

İzlemediğimi söylemiştim o yüzden yorumsuz bırakıyorum. :D



6)Diziye veya filme uyarlansa çok güzel olurdu, kesin izlerdim, uyarlanmasını isterdim dediğiniz bir kitap var mı?

Tabii ki^^ Bir kitap sever olarak aklımızdan geçmeyen şey mi? :D
Aklıma gelenleri yazacağım.^^
Ateşböceği Yolu
Fısıltı Serisi
Cinder Serisi
Yüreğini Haramdan Sakın Serisi
Kargalar Meclisi
Ada serisi
Son olarak Tatlı Şeytan serisi^^
Çoğunlukla fantastik, ve çekseler pek iyi olmayacak film-diziler ama keşke film ve ya dizi olsa dediğim kitapların bazısı bunlar. Bana kalsa bütün okuduğum kitaplar Film-dizi olsun diyorum ama gerçekler ortada, kısacası sadece hayal kursak yeter.^^


Bir mim'in daha sonuna geldik. Pek içli dışlı olduğum bir konu değildi, yine de edindiğim deneyimlerden yola çıkarak cevap vermeye çalıştım.^^
Gelelim benim etiketlediğim kişilere^^

Kore Fenomeni
Uçay
Dağınık Anne
Emoş'un Dünyası
Oradan Buradan Her Telden

Etiketlediğim kişiler sizlersiniz^^ İsteyen herkes de yapabilir, eğer yapmak isterseniz bir yorum bırakmadan gitmeyin. :) 


Bir yazının daha sonu  geldik, başka yazılarda görüşmek dileğiyle^^






Buralarda da varım^^





24 Mart 2017 Cuma

Mucizeler Yağarken//Kristin Hannah Kitap Yorumu^^

Selam^^
Bir kitap yorumu ile tekrardan karşınızdayım. Bu sefer ki kitabım çok sevdiğim Kristin Hannah'dan. Uzun zamandır kitaplarını okumuyordum, okumadığım kitapları olduğu halde. En sonunda My Twin Mucizeler Yağarken kitabını okuyup harika bir kitap, en kısa zaman da oku deyince fırsatı değerlendirdim, yoksa uzun süre daha okumayacaktım Kristin. :) Kitabımız My Twin'in dediği gibi çok güzeldi, severek, beğenerek ve merak ederek okuyup bitirdim. Kristin diğer kitaplarının tarzından çok farklı bir tarz denemiş, olmuş mu bence on numara olmuş.^^

Bazen bağışlamak, umut etmek ve mucizelere inanmak gerekir… Hayatının en büyük ihanetine uğrayan, terk edilen ve çok zor bir yıl geçiren Joy Candellaro, Noel yaklaşırken hep hayalini kurduğu maceraya atılmaya karar verir. Kimseye haber vermeden bir uçak bileti satın alır ve hiç tanımadığı bir şehre doğru yola çıkar. Fakat beklenmedik bir şey olur ve Joy kendini bir anda büyülü yağmur ormanlarının yakınlarında, muhteşem bir gölün kıyısında yer alan bir balıkçı kulübesinde bulur. Kulübede yaşayan küçük Bobby, yakın zamanda kaybettiği annesinin acısıyla başa çıkamamaktadır. Yalnızca hayalî arkadaşıyla konuşan küçük çocuğun babası Daniel da oğluna yardım edemediği için acı çekmektedir. Joy ikilinin hayatına tesadüfen girerek onlara yollarını bulmalarında yardımcı olur ve böylece aralarında güçlü bir bağ kurulur. Joy eski hayatını geride bırakıp bu yeni dünyanın bir parçası olmak istediğini fark eder. Fakat bu gerçek olamayacak kadar güzel atmosferde yanlış bir şeyler vardır. Joy hayallerle gerçeğin arasında bocalarken umudun peşinden gitmeyi seçer ve bir mucizeye tanıklık eder.

Konuyu okuyunca farklı bir konu değil diyebilirsiniz ama okuduktan sonra vay bee bunu beklemiyordum diyeceksiniz. Joy eşinin ihanetinden sonra bir tülü toparlanamaz. Herkes ona destek olmak ister ama ilk olarak bu ihanet ile baş etmek zorundadır. Bir gün bu ihanetin en acı gerçeğiyle yüzleşince kendini hava alanında ve bilmediği bir yere uçarken bulur. O esnada yaşanan olaydan sonra herkes den gizlemek isteyen Joy en yakınında bulunan Balıkçı Kulübesine gider. Burada annesini yeni kaybeden bir çocuk ve bu acıyla başa çıkmasına sadece seyirci kalan babayla karşılaşır. Durumlarına çok üzülen Joy hem çocuğa hemde babasına yardım etmek ister. Yardım ettiği zamanda da kendi acısıyla yüzleşir ve ne yapacağını karar vermek zorunda kalır.
Joy karakterini çok sevdim ama bazı şeyleri hemen kabul etmesi ve içine sindirmesi beni sinir etti desem yeridir. Karşı tarafın yaptığı kabul edilecek gibi değil ama Joy bununda üstesinden gelmeye karar verince benim şalterler attı. -_- Tamam bazı şeyleri unutmak mümkün değil ama en son yapılanlar? Burada kendisine gerçekten kızdım. My Twin'de öyle düşünmüş.
Neyse. Bunun dışında genel anlamla sevilesi bir karakterdi, Bobby ve Daniel'e olan yaklaşımı ve onların hayatında ki gelişen olayları izleyip ona göre davranmasını takdir ettim. Güzel ve düşünceli bir karakterdi.


Bobby ve Daniel'de öyle. Konuyu okuyunca çok büyük bir sorun bekliyordum ama kitabı okudukça yanıldığımı anladım. Gerçi onların yaşadıkları da çok ama çok zor bir olaydı. Joy'un onlarla karşılaşmasına sevindim, sonra olanlara da. Daniel'in verdiği karara da çok sevindim. Ne demek istediğimi okuyunca anlayacaksınız, çünkü böyle bir tepki beklemiyordum. :D

Kitabımız gerçekten çok sevdim. Yazarın büyük bir hayranı olduğumu bilmeyen yokturdur. Kadın ne yazsa okurum dediğim bir yazardır kendisi. Çoğu kitabı dram olsa da bana hitap eden bir kalemi var. Ama bu kitabın çok az dram barındırdığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Yazar diğer kitaplarına kıyasla çok değişik bir konu almış ele. Sevdim mi sevdim, hayran oldum mu oldum. Peki tahmin ettim mi? Evet. :D My Twin okuyunca gerçekten böyle bir şey beklemiyormuş ama benim kitapta geçen bir kaç ipucu ile neler döneceği az çok anladım. Bu konu hakkında daha fazla yazmaya gerek yok sanırsam, çünkü yazarsam spoi olacak. O yüzden yorumuma burada son vereyim ve tavsiye kısmına geçeyim.


Kristin Hannah kitabı okumak istiyorum ama hepsi dram ve drama dayanamıyorum mu diyorsunuz? O zaman bu kitap tam sizlik. Eğer Kristin'ın kalemine ve bir kitabına şans vermek istiyorsanız kitap ayağınıza geldi. Bundan sonra Kristin'ın diğer kitaplarını da merak edeceğinizi düşünerekten öneriyorum. Kristin sevenlere zaten bir şey demiyorum, kesin onlar benden önce okumuşlardır. Son olarak Kristin bu tarzda yazmaya devam etsin, böylesi daha çok güzel ve sevilesi oluyor.^^



Kitabı Puanım 5/5


Alıntılar^^


 Kelimeler bizi tabaklarla şamdanların bir çocuğun en iyi arkadaşları olduğu, çirkin bir adamınsa yakışıklı bir prense dönüştüğü bir yere götürdü. Kendimi o kelimelerde önce kaybettim, sonra buldum.


*****

Pişmanlık çok güçlü bir hatırlatıcıdır; en güçlü insanlara bile diz çöktürür.


*****

Kutudaki en güzel çikolatalar her zaman en sona kalanlardır.


*****

Hayatınızdan ve geçmişinizden kaçabilirsiniz ama kalbinizi arkada bırakamazsınız.





Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle, sevgiyle ve bol kitapla kalın^^



Buralarda da varım^^


14 Mart 2017 Salı

Kargalar Meclisi//Leigh Bardugo Kitap Yorumu^^

Herkese merhaba^^
Çıktığı andan itibaren gözümü diktiğim, uzun bir zaman sonra alıp , uzun bir süre de kitaplıkta beklettiğim Kargalar Meclisi kitabını okudum. Bekletmem deki sebep, okuduğum bir yorumda kitabın pekte iyi olmadığı yazıyordu. Hayal kırıklığına uğramamak adına okumayı geciktirdim ama neden, niçin o yoruma kandım diye kızdım kendime. Ben böyle güzel, sıra dışı ve olağanüstü bir kitap okumadım. Son sayfasına kadar tahmin edilemez, neler olacak diye merakın ve heyecanın bitmediği bir kitaptı. Daha şimdiden kesinlikle tavsiye ediyorum.^^

İntikam duygusuyla yanıp tutuşan bir mahkûm. Bahis düşkünü bir keskin nişancı Ayrıcalıklı hayatını geçmişte bırakan bir kaçak, Hayalet ismiyle tanınan bir casus Hayatta kalmak için sihir kullanan bir cellat Ve hepsini bir araya getiren kaçış uzmanı bir hırsız, 6 Tehlikeli serseri 1 Imkânsiz görev. Bu ekip büyük bir felaketi önleyebilecek tek seçenek, tabii önce birbirlerini yok etmezlerse.




Konumuzdan pek bir şey anlayamıyoruz, anlamak için kitabı okumak gerek. Kitaba başladığım zaman ilk 30 sayfa bocaladım. Kim kimdir, bu yaşananlar, olaylar ne diye biraz kafam karıştı. Haa diğer seri Grisha için değil. Bu kitapla o kitap apayrı. Sadece ilk 30'da olaylara adapte olamadım. Ama sonradan gelsin aksiyon, gelsin heyecan.
Ketterdam şehrinin Fıçı adı verilen yerine aklınız varsa girmek istemezsiniz. Çünkü insanın aklına gelen her türlü adam bulunur. Bunun yanı sıra böyle bir yerde düzen olması için kurulan çeteler vardır. Kaz ve ekibinin ismi ise Döküntülerdir. Kaz bu çetenin başıdır ve Per Haskell’inde sağ koludur. Ellerindeki eldivenleri hiç çıkarmayan Kaz için Kirlieller denmektedir. Kaz’a gelen tehlikeli bir görev için grup kurması ve bu işi sapasağlam bitirmesi gerekir.
Kaz hiç düşünmeden grubunu kurar. Bunlar keskin nişancı Jesper, Cellat Nina, harita bilgilesi olan Matthias, hayalet lakabıyla her şeyden gizlenen Inej. İmkansız göreve dahil olan bu 5 kişi(6.kişi sizlere sürpriz olsun) seçilmiştir. Görev için verilen meblağ hepsinin hayatını değiştireceği için imkansız olsa da teklifi kabul ederler. Ve olay böylelikle başlar.
Kaz acayip zeki bir karakterdi. Sonra ki hamlesini çetedeki üyeleri dahilinde kimse bilemez ve yaptıklarını okuyunca ağzım açık kaldı. Vay be zekaya bak dedim. Her ne kadar yazarın zeka ürünü desek de karakterin bizi şaşırtması daha heyecanlı ve sevilesi. 
Kaz’ı çok sevdim, tabii diğer çete üyelerini de. Hepsi birer suçlu olsa da kendince sebepleri olan karakterlerdi. Hangisinden bahsetsem bilemiyorum. Şu an için hepsiyle alakalı bir şey yazmayıp, yorumun akışına bırakayım en iyisi.


Biraz önce dediğim gibi kitabın ilk 30 sayfasında adapte olamadım diye ama sonradan sayfalar nasıl çevriliyor, nasıl heyecanla okunuyor anlatamam. İlk olarak yazarın başa koyduğu bölümü okuyunca acaba neyden bahsediyor diyoruz ama ilerleyen kısımlarda olayı çözüyoruz. Kitap konusu ve karakterleri gereği on numara beş yıldızdı. Çok sevdim, en başta dediğim gibi keşke yorum falan okumasaydım, hemen alıp okur kitapla daha erkenden tanışırdım. Yazarın kalemi akıcı, zekası hayran duyulacak kadar iyi. Kaz’ın yaptıkları, çetesine güvenmesi falan çok güzeldi. Şu an neler neler yazardım da spoi olur diye ne yazsam bilemiyorum. Sıcağı sıcağına bir yorum yapıyorum ki sonradan yazacaklarımı unutmayayım. 

Yazarın diğer serisini okusam da bu onlardan çok farklıydı. Çok değişik bir dünya, insanlar ve yaşananlar. Diğer serimiz Ravka’da geçerken bu kitabımız Ketterdam ve başka bir şehirde geçer. Bu kitapta Grisha’lara düşman olan topluluklarla karşılaşıyoruz. Her iki tarafa da hak veriyoruz diyemeyeceğim, tek bir topluluğa hak veriyorum o da Grisha. Okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız. Çünkü yaşananlar gerçekten çok zor ve insan dışı muameleydi.
Kitabı okuyunca son yaşanan olaylarda vaay be dedim. Şimdi neler olacak diye çok heyecan yaptım. Neler olduğunu okuyun derim ama son sayfasına kadar heyecanı üstümüzden atamıyoruz.
 Kitabımız da geçen 5 kişinin de kendi düşüncelerini, yaptıklarını okuyoruz. Tek bir kişide kalmamış yazar. Bence en iyisini yapmış, bu imkansız olayda kimin ne yaptığını bilmek isterdik.
Kaz hayalet lakabıyla Fıçı’nın en sessiz çete üyesi Inej’e çok güvenir, doğrusu okuyunca beden acayip güvendim. Dedim Inej bu, kesinlikle bir hal bulur halleder işini. Tabii diğer karakterler de böyle düşünüyor. Peki bizi hayal kırıklığına uğratıyor mu? Okuyup öğrenin.^^
En komik karakterler Jesper ve yoldaşıydı.(İsmi bende saklı) Nine ve Matthias’a gelince onların yaşadıkları ise gerçekten zordu, hele Matthias’u yaşadıkları çok daha kötüydü. 


Kitap hakkında daha ne yazsam bilemiyorum. Akıcı, heyecanlı ve sevilesi bir kitaptı. Böylesi bir konu, karakter ne okudum ne izledim. Gerçekten sıra dışı, olağanüstü bir kitaptı. Tabii bazı hatalar vardı, onlar hem kitapla alakalıydı hem de yazarla. Yazar karakterleri 16-17 yaş olarak yazmış ama bu tarz konuda yaş sınırı öyle olmamalıydı. Bunların yaptıkları şeyler 20-25 yaş arasında hatta daha büyük karakterlerin yapacağı şeylerdi. Bu konuda yazarın daha iyi düşünmesini isterdim. Ne yalan gözümün önüne hiçte 16-17 yaşında karakterler gelmedi. Çok yazdım ama okuyunca anlayacaksınız. 
Gelelim kitabın genel sorunlarına. Kitabın kapağı, cildi falan çok güzel. Ciltli çıkarmaları çok iyi olmuş ama keşke kapak ve tasarım için verdikleri önemi birazda kitap içeriği için verselerdi. İlk olarak çok kelime hatası vardı. Harf demiyorum çünkü öyle değişik yanlış yazılmıştı ki cümlenin anlamına göre ne yazdığı çıkarabildim. Sonradan her bir bölüm için farklı karakterleri anlattığından bahsetmiştim. Bu bölümlere başlamadan önce kimi okuyacağımız isim olarak yazıyor, işte burada öyle hatalar yapılmış ki yuh dedim. Hatta bir değil tamı tamına üç kere yapılmış. Hangi karakterden bahsettiğini anca okuyunca anlıyorsunuz. Doğrusu bunlar kabul edilecek hatalar değil. Hadi birkaç harf hatasını anlarım ama cıks bunlar bu güzelim kitap için çok fazlaydı. Birde Distopya yani, o kadar değişik kelimeler var ki onlarda hataların yapılmadığına inanmak istiyorum. 

Bunların yanı sıra kitap tarafından memnun edildim açıkçası. Bu nasıl cümleydi bilemiyorum ama tatmin oldum bu kitaptan ve seriden. Şimdi gelsin ikinci kitap. O kadar heyecanlı ve merak edilesi bitti ki hemen ikinci kitabın çıkmasını istiyorum. Artık ne zaman çıkar muamma ama duyulsun sesim! En kısa zaman da ikinci kitabı istiyorum!!!
Kaz ve ekibinin yaptıklarını, bu işlere nasıl bulaştıklarını nasıl olaylar olacağını merak ediyorsanız kesinlikle tavsiyemdir. Aksiyon ve distopyayı bir arada sevenlere öneririm. Yazdıklarımın hiçbirini merak etmeseniz bile kesinlikle okunulması gereken bir kitap diyor yorumumu bitiriyorum.



Kitaba Puanım 5/5



Alıntılar^^


Onun için geçerli tek kural yerçekimiydi ve bazı günler ona da meydan okuyordu.


*****


“…Ah birde yeni bir şapka siparişi ver.”
Lütfen.”
Kaz kendini acı dolu üç kat merdiven için hazırlarken göğüs geçirdi. Omzunun üzerinden bakarak, "Lütfen, biricik Inejim benim, kalbimin hazinesi, bana yeni şapka siparişi verme nezaketini gösterebilir misin?." dedi.


*****

Kaz. bastonuyla Helvar'ın çenesini nazikçe vurdu. "Sen bir numara biliyorsan ben bin tane biliyorum..."


*****

"Arada bir gülse ölür mü sanki?"diye sordu Jesper.
"Büyük olasılıkla."

Alıntıya Not: Bu Kaz için söylüyorlar. :D Haklılar da :p


*****

"Gerçekler."
"Gerçekler hayal ürünü olmayanlar içindir,"


*****

"Ne yapıyor?" diye sordu Matthias.
"Kadim bir zemeni ayini gerçekleştiriyor,"dedi Kaz.
"Cidden mi?"
"Hayır."

Alıntıya Not: Kaz ve esprileri. :D



Bir yorumun daha sonuna geldik, başka yorumlarda görüşmek dileğiyle.^^


Buralarda da varım^^