Fantastik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fantastik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ocak 2022 Perşembe

Kanatlar ve Küller Sarayı//Sarah J. Maas Kitap Yorumu^^

Herkese Merhaba^^
Başından türlü türlü olaylar geçen kitap ile devam ediyoruz yorumlarımıza. 
Kanatlar ve Küller Sarayı kitabını bilmeyen yoktur diye umuyorum, bilmeyenler için Güller ve Dikenler Sarayı'nın son kitabı. Bundan bir kaç ay önce başlamıştım bitsin seri diye ama okurken o kadar ağır geldi ki daha eğlenceli kitaplara yöneldim, daha çabuk biten kitaplara. Sonrasında yarım kitap kalmasın diye okumaya başladım ama yine yanında kitaplar vardı. Kitabın kötü oluşundan değil, yine yazar çok iyi bir kitap yazmış, benim sıkıntım canımın istememesi ama var ya bir savaş yazmış ki sormayın. Hop oturup hop kalktık resmen. Bununla ilgili de yazacağım devamında ama ondan önce seriyi sevdiğimi, üç kitabından yerinin ayrı olduğunu, yine de ikinci kitabın en en en sevdiğim kitap olduğunu bilmenizi isterim. :D


DÜŞMANINI TANIMAK İÇİN ÖNCE ONUNLA DOST OLMALISIN.
Feyre Bahar Sarayı’na döndü. Tamlin’in yapacakları ve Prythian’a diz çöktürmeye uğraşan kral hakkında bilgi toplamaya kararlı. Ama bunu yapabilmek için ölümcül bir oyun oynaması gerekiyor. Yaklaşan savaş hepsini tehdit ederken, Feyre tehlikeli Yüce Lordlardan hangisine güvenmesi gerektiği konusunda bir karar vermek, müttefikini en olmayacak yerlerde aramak zorunda.

İlk olarak ilk iki kitabı okumayanlar lütfen okumasın, diğer kitaplar için bol spoiler olacak çünkü.
İkinci kitabın sonunda her şey çok iyi giderken(O kadar kolay olmasının altında vardı bir şeyler zaten) birden her şeyin alt üst olması kısa sürer. Feyre'nın ablası Nesta ve Elain Ulu peri olarak kazandan çıkar, Feyre Tamlin'i ve onun rahimesini kandırmak için oyun oynar. İşler istediği gibi gitti mi, öğrenmek için okuyabilirsiniz. :)
Savaş yaklaşmakta ve Feyre ile Rysh müttefik arayışlarına girmek zorundadır. Ne kadar çok kişiyi saflarına alsalar da Kazan kralın elinde oldukça sonuç hiç iyi olmayabilir. Bu sürede Nesta ve Elain'in yeni hayatlarına odaklanmaları için yardım ederler ama o kadar zordur ki ne yapacakları bilemezler. Kitap 761 sayfa, yani o sayfaları doldurmak için yazar her konudan yazmış ama okurken, hatta bitirirken bile ikiye bölseydi ya kitabı dedim. :D Neyse, o ayırmadı ben ayırdım böyle de güzel oldu.
Feyre yine bildiğimiz gibi, hayatı, ülkesi, arkadaşları ve eşi için elinden gelenin fazlasını yapacaktır.
Feyre'nin kendi başına yaptığı çok şey vardı, hatta çok azarda işitti, bunlara rağmen yazar diğer yazarlar gibi bütün ilgiyi tek bir kişide toplamamış, bunu aşırı aşırı sevdim. Belki de o yüzden okuyan herkes çok seviyor. 



Rysh yine bildiğimiz gibi, Feyre gibi her şeyini feda etmeye yemin etmiş. Savaş için her türlü fedakarlık için uğraşıyor ama en büyük fedakarlığı ilk sayfalarda eski düşmanı Tamlin'e karısını göndermek oldu bence ve o son... 😭 Okuyanlar ağlıyor... Hadi biraz merak edin. 🙈
Feyre ve Rhys'ın arasındaki konuşmalar, bağ yolundan olan konuşmalar çok tatlış değil mi?? 💓

Karakter olarak diğer kitaptan bir fark yoktu, sadece Nesta ve Elain'i daha fazla tanıyoruz. Nesta'dan nefret eden çok ama ben öyle nefretlik bir şey görmedim, gösterin biriniz de görelim bacılar, kardeşler. :D
Son kısımda gelen karakterleri daha çok okumak isterdim. Devam kitaplarda olabilir, okuyup öğreneceğiz.
Lucien var bir de, eşlik bağının Elain olduğunu öğrendikten sonra hayatı değişir ve Elain için çok fazla şey feda eder. Ahh bu kitabın adı fedakarlık sarayı olsaymış ya. :D Neyse efenim, Lucien ve Elain'in kitabı çıkarsa çok okumak isterim, var mı öyle bir belirti bilemiyorum ki.

Yorumun devamı için spoilerlı yazı yazsam mı diye düşünüyorum ama yok yaa şu anlık yazacağım bir şey yok, sadece yazar on numara beş yıldız bir seri yazmış. Savaşın çok fazla sert olacağı belliydi lakin böylesini beklemiyordum, kayıplar, şaşırtmalar, ihanetler ve ters köşeler ama o ters köşeler var ya ters köşeleeeer kitabın can damarıydı. Vay bee vaaay dedim okurken.
Daha fazla yazacağım ne kaldı ki, okuyanlar için farklı dünyalara kapı açan aşırı güzel bir seriydi, bitirirken tekrardan okurum ben bu seriyi ama bu sefer farklı bir gözle okurum dedim. Hele o Rysh ve Feyre'nin ilk karşılaşmalar, sürtüşmeleri, kavgaları, birbirlerini tanımaları bence en güzeliydi.
Ve bir diğer güzellikte yazarın hayal gücü, o kadar çok tür vardı ki kitapta hepsini hayal dahi edemedim. O savaşta çıkanlar ise kafamı allak bullak etse de ben sonuca baktım arkadaşlar :D


Kısacası bir serinin sonuna geldiğimize göre yılın(2021) ilk bitirdiğim serisi ilan edebiliriz. Yazarın hayal gücü güçlü, kalemi de aşırı akıcı, sevdiğim bir diğer yanı da buydu.
Seriyi bitirmeme çok sevindim, en azından diğer serisi gibi uzun uzun değil kısa kesmiş, novellalar haricinde üç kitaplık seri en iyisi. Bu arada yazarken aklıma geldi, normalde serinin ikinci kitabı her zaman eh iştedir, ilk kitap ve son kitap en iyisidir ama bunda ikinci kitap en en en iyisi. Konu dönüp dolaşıp neden ikinci kitaba geliyorum her dakika, çok sevdiğimden olsa gerek. O zaman buyurun yorumu^^
Fantastik aşığı, okurken hem heyecanlanıp hem eğlendiğiniz kitaplar okumak istiyorsanız bu seri size uygun olabilir. Zaten benden başka bir ikiz okumadı herhalde. :D 



Kitaba Puanım 5/5^^




Alıntılar^^

"Bu muhtemelen... kötü bir fikirdi," diye itiraf etti.
Yoğun karanlığın ve zonklayan sessizliğin içine doğru inerken, "Ah, kesinlikle öyle," dedi Cassian, belli belirsiz bir gülümsemeyle. "Ama bu bir savaş. İyi fikirler üretmek gibi bir lüksümüz yok. Sadece kötüler arasından seçim yapabiliriz."


Ardından Nesta'yı fark etti.
"O da ne?" diye sordu.
Cassian aşırı kısık sesle, "O," dedi "Seni ilgilendirmez."


*****

Hayat nefret ederek, nefreti hissedip dünyaya yayarak boşa harcanamayacak kadar kısaydı, bir ölümsüz için bile. 






Böylece bir yorum daha biter. :D
Başka yorumlarımda görüşmek üzere^^



Buralarda da varım^^











17 Aralık 2021 Cuma

Ötediyar//Tahereh Mafi Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Çok fazla işlerle uğraştığım için buraya vaktimi çok az harcıyorum, her elime aldığımda haftanın iki gümünü bloga ayıracağım diyorum ama olmuyor olmuyooooor :D Sizlerde durumlar nasıl?
Bu yazımız da yine kitap yorumu var, artık yeni içerikler yayımlasam iyi olur, kısırdöngü gibi hep aynı yazılar oluyor. Yapcaz bir şeyler artık. <3
Yazarın kalemiyle ilk defa tanıştım, Bana Dokunma serisiyle mi tanışsaydım dedim çünkü çok çok farklı bir kitaptı. Fantastik değildi, distopya diyebilir miyiz bilemiyorum. Okuyanlar ne düşünüyor acaba?
Bunların yanı sıra çok güzeldi, az biraz genç-çocuk kitabı da diyebiliriz. Tabii yaş sınırlaması olmalı. Bunlara takılmadan konumuza gelelim, sonra detaylara bakarız.


Renk ve sihirle dolup taşan bir dünyada Alice’in soluk teni ve süt beyazı saçları dışlanmasına sebep oluyordu çünkü Ferenorman’ın sakinleri için renk ve sihir aynı şeydi. Alice için ise önemli “olan” üç şey vardı: kızı ortadan kaybolsa umursamayacak olan annesi, sahip olmadığı renk ve sihir, bir de kızını daima sevmiş olan babası. Fakat babası yanına bir cetvel dışında hiçbir şey almadan ortadan kaybolalı üç sene olmuştu ve Alice onu bulmakta ve sihirli güçlerinin varlığını kanıtlamakta kararlıydı. Ne yazık ki bu hiç de kolay olmayacaktı. Bunları başarmak için efsanevi ve tehlikeli Ötediyar’a gitmesi gerekiyordu. Ancak orada hiçbir şey göründüğü gibi değildi ve Alice eve dönüş yolunu bir daha hiç bulamayabilirdi...

Kitabımızın dünyası renk ve sihirden ibaret. Kitaptaki insanların hepsi hem sihire hem de renk konusunda farklılar ama Alice öyle değil, Ferenorman'da herkes ona bakmaktadır çünkü rengi soluktur ve hayatını çok zorlaştırır. Bunların yanı sıra babası da yıllar önce kaybolur ve geri gelmesini beklemektedir. Annesi ve küçük ikiz kardeşleriyle de bir aile olamayan Alice on iki yaşına geldiği için yeteneğini gösterip görevini almak ister ama işler sandığı gibi gitmez.
    Bu sırada okul hayatını karartan Oliver sürekli peşindedir ve ondan imkansız bir şey ister ama Alice Oliver'a güvenemez ta kii başına gelenlerden sonra.


Karakter olarak yarıya kadar pek bir şey anlayamıyoruz, sonradan kimin ne olduğunu, neler yaptığını anlıyoruz. Bu tarz sır küpü kitaplar heyecanlı oluyor evet ama okuyucu olarak yarıdan sonra bazı şeyleri anlamamız aşırı sıkıcı. Ve yazarda sağ olsun böyle kendi için mi yazmış anlamadım ki, gerçekten okurken bazı yerlerde çok zorlandım.
Alice kafasına buyruk, annesinden korksa da kafası estiği işi yapan biri. Oliver ise hayatın amacına göre yaşayan biri ve zorluk falan bilmez. Alice'in yaşadıklarını gördükten sonra kendi hayatı içinde çok düşünecektir.

Kitapta farklı bir dünya varsa bence az da olsa başında o dünyadan bahsetmeli. Zamanla yazar anlatıyor zaten ama başka anlatması daha mı iyi olur diye düşünmüyor değilim. Burada yazar bize hikaye anlatıyormuş gibi yazmış, o yüzden genç veya çocuklar için güzel olabilir diye düşünüyordum. 
Bunun yanı sıra anlatılan dünya gözümüzde canlandığı zaman bence çok güzeldi, tabii bu sadece Ferenorman için geçerli, Ötediyar bizden uzak dursun. Ama var ya bu kitabın filmi olsa çok izlenir diyeyim size. O renkli ve maceralı dünya herkesin ilgisini çeker. Kitap olarakta gerçekten güzeldi ama o renkleri perdeler de, televizyonda görmek güzel olabilirdi.
Sonu hakkında bir kaç diyeceğim var, biraz hızlı oldu gibime geldi. Okuyanlar ne düşünüyor?
Tabii Alice hakkında çıkan gerçeklere çok şaşırdım, bunu beklemiyordum am büyüleyiciydi. İkinci kitabı var ama bu kitaptan bağımsız diyorlar, konusunu okuyunca Alice ve Oliver var ama konu çok farlı. Alır mıyım bilmiyorum, bu seriyi devam ettireceğime Bana Dokunma serisini tamamlarım diye düşünüyorum. Kötü müydü hayır ama yazarın o serisinin daha çok merak etmeye başladım.



Genel olarak sevdim lakin uzun süre elimde kalması beni üzdü. Şu an hedefime az kaldı ve o sırada bir iki kitap daha okuyabilirdim. Bölümler kısa, bir günde oturup bitirebilirsiniz ama artık o bir günde kitap bitirmeler hayal oldu, anca 20-30 sayfalı kitapları bitirebiliyorum bir günde.
İkizde okusun bakalım ne yapacağız. ;)



Kitaba Puanım 5/4^^




Alıntılar^^


Keder, Alice'in küçük vücudunda taşımayı yavaş yavaş öğrendiği ağır bir şeydi.


*****
 

Hangisinin daha çok ağladığından emin değildi: Kendisi mi, gökyüzü mü?


*****

"Sevgili Alice," dedi babası, ona uzanarak. "Neden bize benzemen gereksin ki? Neden değişmesi gereken sen olasın? Bizim görüşümüzü değiştir; olduğun kişiyi değil."


*****


"Ancak bilebilecek zihinlerimiz olduğu sürece, bilmemek sadece geçicidir..."





Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^
Sevgiyle Kalın^^










31 Ekim 2021 Pazar

Harry Potter-Ateş Kadehi//J.K. Rowling Kitap Yorumu^^

Selamlaaar^^
Harry Potter serisini yavaş yavaş bitirmeye çalışıyorum ama bu sefer ki gerçekten çooook yavaş oldu. Mayıs ayında başladığım kitabı Eylül ayının ortasında bitirebildim ve Kasım'ın birinde yayımlıyorum. :D İlk olarak düğünümüz vardı çok fazla bekledi elimde, beklettiğim içinde okumak istemedim başka kitap okudum öyle devam etti.  Ne zaman canım istedi başladım ve bitirdim. Yorum içinde işler güçler arkadaşlar, yazın ve güzün hep böyle oluyor. Bakın geçen yıllara bu aylarda doğru düzgün yorumum yok. :D 
Seride halen daha Azkaban Tutsağını seviyorum ama bu da çok güzeldi. Sadece bir kaç şey kafama takıldı, onları sonra yazacağım.


Yaz tatilinde yanlarında kaldığı Dursley'lerden bir an önce kurtulmak isteyen Harry, bir yolunu bulup arkadaşlarıyla birlikte Quidditch Dünya Kupası finalini izlemeye gidiyor. Bu yıl okuldaki en büyük yenilik ise Üçbüyücü Turnuvası. Hogwarts'ın yanı sıra iki rakip büyücülük okulunun katılımıyla gerçekleşen bu etkinlik, yüz yıldan beri ilk kez düzenleniyor.
Büyücülük dünyasında her şey her zaman olduğu gibi heyecanla, sürükleyici ve şaşırtıcı. Ancak Harry'nin alnındaki yara izinin ikide bir acıması, korkunç bir olayın yaklaşmakta olduğunun habercisi.


Harry, Ron ve Hermonie dördüncü senelerine başlıyorlar, bu sefer başlangıçları olimpiyatlar ile oluyor. Tabii burada da olaylar  peşlerini bırakmıyor ve ismi lazım değil yine Harry’yi huzursuz ediyor. Okula giden arkadaşları Büyücüler dünyasının yarışmaları olan Ateş Kadehi heyecanını yaşarlar. Kurallar bellidir, 17 yaşından aşağı öğrencilerin katılması yasak ama düşmanların planları yüzünden ateş kadehinde Harry’ninde ismi çıkıyor. Bu sebeple okulda kaos oluyor ama en kötüsü Ron’la arasının bozulmasıydı. 
Bu kitabımızdaki olaylar Ateş Kadehi ve yarışmalarından çıkıyor. Harry hem Ron’la arasındaki sorunu halletmeye çalışıyor hem de yarışmalara hazırlanıyor. Hepsi de birbirinden zor ve canını tehlikeye atacak şekilde.
Kitap altıyüz küsür sayfa, olaylar olaylar. Dolu dolu bir kitaptı, bu kadar uzun elimde kalmasına o yüzden üzülüyorum.


Harry Potter serisini bu yüzden çok seviyorum, kalın olmasına rağmen öyle akıyor ki kitap ne zaman elli, yüz sayfa okuduğunu fark edemiyorsun. Bu kitapta öyleydi ama yine de elimde kaldı, napalım. :D
Filminde Cedric karakterini vampirimiz Edwar.. ay pardon Robert Pattinson oynuyor, daha genç ama çok yakışmış. Hem kitapta hem de filmde çok sevdim Cedric karakterini.
Yarışmaların üçüde gerçekten zordu ama benim en sevdiğim göl ve deniz kızları oldu, neden olduğunu tabii ki de söylemeyeceğim. :) Ama ipucu verebilirim, Harry'nin davranışı. ;)
Her kitapta olduğu gibi burada acaba kim düşman diye son dakikaya kadar merak ettim, bilirsiniz illa yeni gelenlerden biri olacak ama ters köşede yapmış olabilirler. Ortaya çıkan kişiyi okuduğum zaman vay be dedim, bu kadarını gerçekten beklemiyordum, ve kitapta öğrenip filmde izlediğim zaman o kişinin yerleri gelince bi üzüldüm yani. :/
Sonu yine heyecanlı bitti ama artık bu kitaptan sonra her şeyin değişeceğini düşünüyorum. Bir kere o sonda yapılan şey çocuklar için uygun muydu bilemedim, tamam fantastik ötesi ve çok fazla değişik ve ölüm tarzı şeyler var ama ne bileyim ben bile okurken bir modum düştü. Devamında neler olacak merak ediyorum ama bu kadar aşırıya kaçmaz diye de umuyorum.


Sıradaki kitap Zümrüdüanka Yoldaşlığı, kalın ama isminden ve kapağından dolayı aşırı merak ediyorum. Sizler bitirdiniz mi seriyi? Bu arada acaba daha küçük yaşta okusaydım farklı mı olurdu diye de düşünmüyor değilim. Sizce?
Okumayanlar için bir şey diyemeyeceğim, her kitap sever gibi merak edilen serilerden biri, illa ki okursunuz yani. Eğlenceli, kendini sevdiren ve heyecanıyla yine severek bitirdik, darısı diğer kitaplarının başına. Otuz olmadan bitiririm inşAllah seriyi. :D 
Bu süre zarfında filmini izledim, birebir olduğu için yine çok beğendim. ;)


Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^

Eğer Hogwarts Cadılık ve Büyücülük okulu'na devam ediyorsanız ve belaları üstünüze çekme konusunda hünerliyseniz, bu kaçınılmaz bir durumdu zaten.


Hedwig ona son derece incinmiş bir bakış attı ve açık pencereden dışarı uçtu. Uçarken kanadıyla Harry'nin kafasına bir tane çakmayı da ihmal etmedi.


*****

"...Bu parayı istemiyorum, ihtiyacım da yok. Ama birkaç kahkahaya ihtiyacım var. Hepimizin birkaç kahkahaya ihtiyacı var. Ve sanırım ki, çok geçmeden daha da fazla ihtiyacımız olacak."





Diğer yazılarımda görüşmek dileğiyle^^
Seviyle, sağlıkla kalın^^


Buralarda da varım^^


15 Ekim 2021 Cuma

Toprağın Sonu//Elisa Kova(Hava Uyanıyor #3) Kitap Yorumu^^

 Selamlar^^
Nasılsınız? Hem yoğun günler geçiyor, hem de buralarla ilgilenmeye çalışıyorum. Sürekli yazılar birikiyor ve ben hiç ilerleme katedemiyorum. Bir tane yazı yayımlıyorsam, beş tane yazı üstüne geliyor. Kimler benim gibi?
Yine klavyem(Çenem)açıldı. :D Gelelim kitaba. Çok sevilen Hava Uyanıyor serisinin üçüncü kitabını bitirdim. Bu seri gittikçe yarı güzelleşiyor, yarı kötüleşiyor. İkinci kitabın sonunda olanlardan sonra çok heyecanlı başladı kitap, sonra durağan ama entrikalı yerlere geldik ve o son bomba. Okuyanlar anladı. 😓



Havanın gücüyle uyanmış bir kadın, ateşle terbiye edilmiş bir asker, kandan doğmuş bir silah.
Vhalla Yarl, Kuzey’deki cepheye ulaşmıştı. Kan ve ateşle imtihanından sonra Solaris İmparatorluğu’nun vereceği bu son savaşta kendini her şeye hazırlamıştı. Artık karşısındaki seçenekler kölelik ya da özgürlük değildi. İmparator hâlâ Vhalla’nın kaderini demir yumruğunda tutuyor ve Havagüdücü’nün hayatta kaybedebileceği her şeyi, her an bırakmak üzere uçurumun üstünde sallandırıyordu.
Vhalla’nın, hayatına yön veren her şeyden uzaklaşması ve tamamen kendine ve gücüne odaklanması gerekecek fakat bu hiç de kolay olmayacaktı.

Vhalla yine aynıydı ama beni sinir etti arkadaşlar. İkinci kitabı okuyanlar buraya geleceği için rahat rahat yazacağım. Şimdiden uyarıyorum, ikinci kitaptan spoiler yemek istemiyorsanız buradan sonrasını okumayın. :) Aldrik en sonra büyük bir tehlikeye atlatıyor ve kurtarılıyor, yine de ölüm döşeğinde yatmaktadır. Tek çare ise Vhalla'ın kuzeydeki birliklere gidip yardım çağırmasıdır, en hızlı o gitmeli yoksa Aldrik ölebilir.
İşte yine Vhalla zor görevler başında ama gelin gören ki Solaris İmparatoru oğlunu kurtarmasına rağmen Vhalla'e hala düşman ve onun yok olması için elinden geleni yapacaktır. 
Vhalla kitapta en güçlü insan olmasına rağmen imparatorun altında ezilmesine üzüldüm her okuduğumda, istese o imparatoru yakıp yıkar ama işte henüz çok iyi değildir ve düşmanı çokken bunu yapması imkansız. Neyse ki prensler vardı da azıcık el üstünde tutuldu.
Tek sinir olduğum şey ise ikinci kitapta kılık değiştirdiği zaman Daniel ile yakınlaşmasını bu kitapta da ilerletmesi. Tamam zor zamanlarında vardı ama Aldrik deyince atlaya, zıplaya giden kızın Daniel söz konusu olunca ikilemde kalması asabımı bozdu. Aldrik onun için tahtan vazgeçecek(ben uydurdum, öyle bir şey yok ama yapar yani o kadar çok seviyor) ama Vhalla o kadar kötü zamanlardan sonra-ki biz neler neler okuduk, bunlar ne ki- ilgi bekliyor aman yapma etme, Aldrik var yaa, Vhalla'm diyen Aldrik var. Eğer dördüncü kitapta böyle devam ederse hak etmiyor deyip seni silerim Vhallaaaa. -_-
Neyseeeeeeee


Gelelim Aldrik'e. Neler çekti, çekmiş ve çekiyor. Vhalla iyi büyümüş onun yanında. Biliyorsunuz bir kelepçe olayı var, okuyanlar anladı ve Vhalla Aldrik'in geçmişinden olaylar görüyor. İşte onları okuyunca ah be Vhalla sen Alhrik'in yerinde olacaksın ki artık kendini nerelere atarsın artık. :P
Aldrik hem imparatorla uğraşırken hem de aşkı için elinden geleni yapıyor, en son ki sahne işte böyle bitiyor. Tamam Aldrik'in söyledikleri, yaptıkları çok kötüydü, okudukça yuh dedim ama gerçekti. Yazar, ah yazar. -_-
Yine de Vhalla biraz alttan alabilir miydi diye düşünüyorum, Aldrik'in en son yaptıklarından sonra iyi oldu ama işte sebepler, zorunluklar vs. Oyy ne bileyim, bu yazar beni çıldırtıyor. :P
Sırf meraktan dördüncü kitabın konusunu, yapılan yorumları okudum ve sonunda sakinleştim. Bakalım okuyunca neler olacak, bu yazar uslanmaz, yine bizi çizgimizden çıkarır. 😑
Serideki olayları seviyorum ama en çokta yazarın kalemine hayranım. uçuyor resmen kitap, çok akıcı. Mantık hataları ve saçmalıkları var yazarın ama işte kalemi güçlü.



Toplu almasaydık devam eder miydim hiç bilmiyorum, umarım son kitapları daha iyi olurda keyfimiz yerine gelir. Yazar yazarken nasıl bir ruh halinde çok merak ediyorum, gaza gelip yazıyor yazıyor sonra bir bırakıyor her şey karışmış ama memnun bundan asdfghjkl 
Şu anlık dördüncü kitabı ilk ikiz okur gibi, sonrasında ben okurum ama ne zamana artık. 
Okumak isteyenler için ilk kitabı okuyup deneyin derim, sonra okumak isterseniz zaten devam edersiniz. :)
Ve kitaba 3,5 verdim çünkü o son. 😒



Kitabı Puanım 5/3,5^^




Alıntılar^^

Savaş tüm dünyayı tuhaf bir şekilde eşitliyordu. Savaşta lordlar ve leydiler sıradan insanlar gibi yemeklerini kendileri hazırlamak zorunda kalıyorlardı. Savaştaki her şeyin ya kazanılması ya da ele geçirilmesi gerekiyordu.


*****


"Benden vazgeçme." Aldrik gözlerini sıkıcca yumdu. "Benim için yaptıklarını hak etmiyorum... ama
sen... bu, yıllardır bana kendimi insan hissettiren ilk şey, beni daha fazlası için çabalamaya iten ilk şey. Sen beni gerçekten mutlu eden, tekrar bir şeyler istememi ve umut etmemi sağlayan ilk kişisin." "Senden asla vazgeçmedim," diye belirtti Vhalla kibarca.



*****

"Elbette prensim." O da ayağa kalkarken yüzünde küçücük bir gülümseme varda. Vhalla resmi hitabı bir sevgi ifadesine dönüştürmenin tadını çıkardı. Aldrik gerçekten de onun prensiydi.




Yeni yazılarımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın^^



Buralarda da varım^^



28 Mayıs 2021 Cuma

Yeni Ay//Stephenie Meyer Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^
Ramazan ayında kitap okumalar nasıl gidiyor?(Bu yorum Ramazanın içinden yazıldı) Benim ki diğer yazımda dediğim gibi iyi gidiyor, bu kitabı yeni bitirdim mesela. Diğer yazımda Ramazan Maratonundan bahsetmiştim, dört haftada dört kitap. Bu kitabı ise ikinci hafta için seri başlangıcı ya da devamı serileri okumaktı. Alacakaranlık kitabı geçen aylarda okumuştum, aslında niyetim Gece Yarısı Güneşini okumaktı ama aşırı kalın o ya. :D Bununla devam ettim, onu da kısa zamanda okurum artık. :) İkinci kez okumuş olmama rağmen blogda yorumu yok. O yüzden yorum yazmam şart. :D Ama bu seferkini çok fazla filmle kıyaslamayacağım, ilk kitaba göre daha çok sevdim çünkü. Alacakaranlığı okurken yazarın ilk kitabının verdiği acemilik vardı ama burada yavaş yavaş düzeliyor gibiydi ve okurken Bella'nın Jacop'ı sevmesine hak verdim, nasıl mı?
Cevabı yorumumun devamında. ;)


Edward ve Cullen Ailesi’nin diğer üyeleri Bella’nın doğum günü için bir parti verirler, fakat Bella ısrarla karşı çıkar. Çünkü ortada büyük bir sorun vardır; Edward sonsuza dek genç kalacaktır, peki ya Bella? Kâbuslar, sırlar, imkânsızlıklar, seçimler ve kararlar... Bella ve
Edward’ı yine zorlu bir mücadele bekliyor.

Konu hakkında çok detay girmeyeyim, herkes biliyor bence. :D Gerek kitapta, gerek filmde olaylar aynı zaten. Evet, bir sürü uyarlama film izliyoruz, bazısı ayy bu olmamış diyor, bazısı ise eksikleri var ama olması gerekende bu işte deyip seviyoruz. Yeni Ay hem film hem kitap olarak tamda böyle. Film için illa ki atlanılan konular vardı ama çokta göze batanlar değil, hatta birebir aynı diyebilirim.
Bir kaç kısmı okuduğum zaman tabii ki böyle olmuş muydu ya dedim, kitabı okuyalı on, on bir sene olacak neredeyse, normal unutmam ama filmi sürekli izledik. Hatta filmi sinemada izlediğimi hatırlıyorum, çok güzeldi. :)
Film ve kitaptan ayıran tek şey Bella'nın yaşadığı karamsar hava. Edward gittikten sonra yaşadığı sıkıntılar gerçekten çok kötüydü, sen ne ara bu kadar bağlandın deyip durdum. İşte kitap burada olayların nasıl geliştiğini anlatıyor.


Gelelim ikinci mevzuya, Bella ve Jacop'ın arasındaki şeye. Filmde çok sinir oluyordum aralarındaki saçmalığa ama kitabı okuyunca o kadar hak verdim ki. Bella Edward'ın gelmeyeceğinden ve kendisinin artık bu korkunç hayattan çıkamayacağına o kadar emin ki Jacop'a çok bağlanıyor, hatta onunla bir yola girmeye kararlı. O kadar kötü zamanlar geçirdi ki Bella bu kararına saygı duyardım gerçekten ama o son. Bence kitapta da güzeldi ama en etkileyici olan filmdi. Havuza kadar her şey vardı. Kim yapımcılığını, yönetmenliğini yaptıysa alkışlıyorum. Seneler sonra okuyup, filme yorum yapınca bu tarz detayları yazmak istiyorum. Devam kitaplarda Jacop'a sinir olacak mıyım bilmiyorum, Şafak Vaktinde kitabın yarısının Jacop'a ayrılması hala hoşuma gitmiyor ama belki şimdi daha iyi anlayarak okurum.
 
Bu kitaptan sonra Gece yarısı Güneşi kitabını düşünüyorum ama bakalım ne olacak. Bu arada hala filmi tekrardan izlemedim, ikizi kafaya alayımda yine izleyeyim ya da altyazılı tek başıma izleyeyim. :)
Kalemi akıcıydı ve başta da dediğim gibi yazarın her kitapta nasıl geliştiğini görüyoruz, bu gerçekten hoşuma gitti. Seneler sonra okumak, hem de beyaz ciltli haliyle okumak ayrıca çok güzel.
Okumayan kitap kurtları vardır, yeni fantastik tarzı kitaplara başlayacaksanız öneririm. Çok fazla fantastik okuyan bir okuru fazla tatmin etmez ama. :)



Aklımda kalanlar listesini kitap yorumlarında da yapayım bari. :D 

*Romeo ve Juliet sahnesi filmde derste geçerken kitapta Bella'nın evinde geçmesi ve aralarında geçen konuşma çok güzeldi. Böyle bir sahnenin filmde olmasını isterdim.

*Bella'nın Jacop ve arkadaşlarının tanıştığı sahnenin filmde de birebir olmasına sevindim.




Kitaba Puanım 5/4^^



Alıntılar^^

Sanki hiç var olmamış gibi, diye umutsuzca düşündüm. Ne kadar aptalca ve imkansız bir söz! Benim resimlerimi çalabilirdi ve hediyeleri geri alabilirdi, ama bu yaşadığımız anıların silinmesini sağlamazdı.


*****

Jacop sadece mutlu ve mutluluğu etrafına yaymayı becerebilen bir insandı. Yanında kim varsa, mutluluğu o kişiye de bulaşıyordu. Aynı güneş gibi, çekim alanına giren herkesi ısıtıyordu. Doğaldı ve bu ruh hali de kişiliğinin bir parçasıydı. Bu yüzden de onu bir kadar görmek istemem tuhaf değildi.


*****


"Bazen sadakat, yapmak istediklerinin önüne geçer. Bazen anlatacağın şey, sırrın değildir."


*****


Cenneteydim; cehennemin ortasından bir cennet.





O zaman başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^
Sağlıcakla kalın...








25 Ocak 2021 Pazartesi

Sis ve Öfke Sarayı//Sarah J. Maas Kitap Yorumu^^

Merhabalar^^
Kitap konusunda yılın başlangıcı güzel geçiyor, bakalım devamı da böyle gidecek mi. Şu an detaylarda boğulmak istemiyor ve kitap yorumuma geçiyorum. Dikenler ve Güller Sarayı kitabı okuyunca hemen ikinci kitabı oku diyen çok oldu ama okuyamadım. Daha fazla bekletmeden okuyayım dedim, o kadar çok merak ediyordum ki devamında neler olacak diye. Sürekli Rhysand çok iyi, onu çok seviyoruz deyip durdular. İlk kitabın sonunu bilenler için nasıl güzel olabilir diyorsunuz ama arkadaşlar ben de çooook sevdim Rhysand'i. Sadece onu değil kitabıda çok sevdim. Nedenleri devamında yazacağım.
Aslında kitap biter bitmez hemen yorum yapacaktım ama fırsatım olmadı ve yazacaklarımı hep unuttum iyi mi. :/ Oysa ki neler yazacaktım...
Yorumdan önce merak edenler için Dikenler ve Dikenler Sarayı yorumuma buradan ulaşabilirsiniz^^


Feyre, Amarantha’dan kurtulup Bahar Sarayı’na dönebildi ama bunun bedeli yüksek oldu. Her ne kadar artık Ulu Peri güçlerine sahip olsa da hâlâ bir insanın kalbini taşıyor ve Tamlin’in halkını kurtarmak için yapmak zorunda kaldıklarını unutamıyor. Gece Sarayı’nın Yüce Lordu Rhysand’la yaptığı anlaşmayı da unutmadı. Tüm bunların ortasında Feyre, iktidar çatışmaları ve tutku oyunlarının baş döndürücü hızında yapması gerekeni yapıyor.

Konu kısacık ama kitap öyle mi? Tamı tamına 647 sayfaydı kitap ve Dex'in kalitesizliği beni bitirdi. Neyse bu konuya daha sonra değineceğim.
Feyre uçurumun kenarından kurtulmuş Tamlin ile Bahar Sarayına gelmiştir. Zindanda yaşadıklarını, masum ulu perileri öldürmesini asla unutamamaktadır. Bir de Rhysand'ın bedeli vardır. 3 ay geçmesine rağmen sesi çıkmayan Rhysand Feyre'yi götüreceği gün hiç kimsenin istemediği bir günde olur. Feyre ise yaşadıklarına sevinse de Rhysand'ın yanında olmak tedirgin eder.
Bir haftalık anlaşmadan sonra Bahar Sarayına dönen Feyre'nin planları başkadır ama Tamlin'in eve hapsetmesinden sonra kendini kaybeden Feyre'yi kurtaran Rhysand'dır. İşte kitap bu dakikadan sonra başladı.

27 Aralık 2020 Pazar

Hava Uyanıyor//Elise Kova Kitap Yorumu^^

 Selam^^
Bu aralar her şeyi boş verdim, daha doğrusu her şeyden kastım örgüyü. Şu anlık örgü için tükenmişlik sendromu çekiyorum, satış yaptığımızı biliyorsunuzdur, sipariş olmayınca canım hiç örgü örmke istemiyor. Bez çanta işlemesi yapıp, dikimini yaptım, yeni kumaşa kılıf işleyip diktim, bir kaç gündürde boş takılıyorum el işi konusunda yoksa üç gündür blogla ilgileniyorum. :) Bu da güzel bir şey, kendimi çok sıkmadan dönüş yapmak istiyorum örgüye, ya sipariş olur ya da canım nasıl bir şey isterse artık. :)
Gelelim yoruma, Hava Uyanıyor serisi son zamanlara büyük indirimleri görünce okurların çoğu aldı, bizde hediye olarak birinci kitap vardı ama devamı yoktu, okumamıştık da. Şu an ki fiyatına göre bile uygun olan bir fiyatla bizim oldu seri, arkadaşlar kapaklar harikaaaa <3
İkiz okuduktan sonra ben de fazla arayı açmadan okudum ve bayıldımm. Ben okuduğum zamanda ikiz ikinci kitabı okuyordu ve bana dedi ki ikinci de çok iyi. Ay ben nasıl dayanacağım şimdi. Art arda seri okumak hiç hoşuma gitmiyor, o yüzden araya bir kaç kitap alacağım artık. Şu an bu kitaptan sonra ikinci kitabımı okuyorum, bakalım ne zaman okurum. :)



Solaris İmparatorluğu, başkenti birleştirmeye bir zafer uzağındaydı ve nadir görülen büyüsel bir yakınlığın sahibi, on yedi yaşındaki kütüphaneci çırağı Vhalla Yarl savaşın seyrini değiştirebilirdi.
Vhalla, Büyücüler Kulesi'ndeki gizemli büyü topluluğundan uzak durması gerektiğini bilerek büyümüştü ve kitapların sessiz dünyasında oldukça mutluydu. Ancak farkına varmadan, gelmiş geçmiş en büyük büyücülerden biri olan Prens Aldrik'in hayatını kurtardıktan sonra, yavaş yavaş onun dünyasına doğru çekildiğini hissediyordu. Şimdi önünde vermesi gereken zor bir karar vardı: Ya büyüsünü kabul edip bildiği hayatı terk edecek ya da büyücülükten defedilip eski haline dönecekti. Gölgelerde dolanan kudretli güçlerle birlikte, Vhalla'nın kararsızlığı ona sandığından çok daha fazlasına mal olacaktı.

İlk olarak diyeceğim şu ki kitabımız ergen fantastik kitaplar gibi değil, niye bunu özellikle yazdım diye sorarsanız artık ergen tarzı fantastik okumak istemeyen çok okur var.
Karakterlere bakacak olursam, Vhalla kendi halinde, sarayda kütüphane çırağı olarak çalışıp, yaşamaktadır. Savaşın devam ettiğini ve çok yoğun şekilde yağan yağmurlu bir gece de prensin yaralandığını duymuştur. Bütün kütüphane çırakları iş başına düşüp prens için şifalar bulmaya başlarlar.
Vhalla kendini o kadar kaptırır ki etrafta herkesin işinin bittiğini anlayamaz, ama o sıra başında birinin durduğunu görür. Büyü cübbesi giyen adamdan korkan Vhalla daha ne olduğunu anlamadan adamın dedikleriyle şok olur.
O dakikadan sonra büyücü olduğunu bilen ama buna inanmayan Vhalla ile karşılaşıyoruz. Vhalla'yı bu kısımda anladım, büyücülük için çok olumlu konuşulmadığı bir yerde büyücü olduğunu öğrenmesi onu şaşırttı ama kendiside acayip zeki biri, ne yaptı etti izni kopardı çünkü Vhalla'ın gücü yıllardır gözükmeyen ve var olan kişileri de öldürülmesi gereken büyülerden.

3 Aralık 2020 Perşembe

Alacakaranlık//Stephenie Meyer Kitap Yorumu^^

 Selam^^
Buraya gelmeme vesile olan kitabın yorumuyla geldim. Başlıktan da anlayacağınız üzere Alacakaranlık serisinin ilk kitabını tekrardan okudum. Lise yıllarından ilk videolar dönmeye başlamıştı, arka fonda Badem-Bir An İçin çalıyor ve o günden sonra bağımlısı olduk. Şu an o videoyu bulamıyoruz, üzücü.
Araştırmalarımızın sonucunda kitaba ve seri bilgisine ulaşmıştık, tabii okulda da popüler oldu seri, öğretmenimiz sağ olsun bizlere Ankara'dan getirtti kitapları. Tabii ilk cahillik, korsandı ilk serimiz ama korsanda olsa yeri bizde çok ayrı. Geldi kitaplar nasıl okuyoruz, işte Alacakaranlık, Yeni Ay, sonra gelsin Tutulma ve Şafak Vakti. Şu an sorsam kitap okuma alışkanlığını hangi kitapla kazandınız diye herkes Alacakaranlık derdi. Herkesin hayatını değiştiren dönüm noktası oldu bu seri, yani yazar bizim sayemizde çok fazla dua aldı desem yeridir. Şu an çoğu okurun işe girmesine, dil öğrenmesine, dost denilecek insanlar tanışmasına vesile oldu. İyi mi oldu, bence muazzam bir olay oldu. Mesela ben şu an burada yorum yazıyorsam hepsinin sebebi bu seri. Kitap okumayı seviyordum, okuyordum ama bu derece değildi. O günden sonran çok fazla kitap aldık, bir oda dolusu kütüphanemiz var, çok iyi insanlarla tanıştık, üzücü olaylarda yaşadık ama hayat bu.
O yüzden hak ettiği için serimizi beyaz ve ciltli aldık. Yazıdan da anladığınız gibi okudum ilk kitabı. Yazarın biz okurlara diğer sürprizi de Gece Yarısı Güneşi kitabıydı. O da geldi, hem de beyaz. Uzun zamandır blogda alışveriş yazısı yazmıyorum, video da çekmiyor o yüzden Instagram hesabımı takip etmeyenler görmemiştir. 



Isabella Swan’ın Washington eyaletindeki küçük ve daima yağışlı Forks kasabasına taşınması yaptığı en sıkıcı şey olabilirdi. Fakat gizemli ve cezbedici Edward Cullen’la tanıştığında hayatı ürkütücü ve tehlikeli bir hal aldı. Edward kimliğini bu küçük kasabada daha fazla gizli tutamazdı ve artık herkesin hayatı tehlikedeydi, özellikle de Isabella’nınki. Aşıklar kendilerini tehlike ve arzunun amansız çekişmesinin ortasında bulmuşlardı. Edward ve Isabella tutkularına yenik mi düşeceklerdi yoksa içgüdülerine karşı mı koyacaklardı?

19 Ekim 2020 Pazartesi

Dikenler ve Güller Sarayı//Sarah J. Maas Kitap Yorumu^^

 Merhabalar^^

Çok sevilen ve tavsiye edilen serinin birinci kitabını sonunda okudum arkadaşlar. İlk okumaya başladığım zaman bu kitap çok fazla sakin geçecek, diğer kitaplarda olaylar daha çok diye mesajlar aldım. Gerçekten çok sakin geçti, akıcıydı ama belli bir zamana kadar kızın ortama alışmasını okuduk. Kitabı okudukça yaşanan olaylar aklıma Güzel&Çirkin masalını getirdi. Zorla sarayına hapsetmesi, Tamlin'in lanetlenip yüzünde maskeyle gezmesi hepsi benziyor. Peki gidişat öyle mi? Yorumumun devamında. ;)


Kış çok ağır geçiyor. Feyre ailesini beslemek zorunda… 

Bir gün, avlanırken av olmamak için öldürdüğü kurdun intikamını almaya gelen bir canavar çalıyor kapısını. Ama Feyre’yi almaya gelen canavar bir hayvan değil, Tamlin... Bir zamanlar dünyayı yöneten ölümcül, ölümsüz perilerden biri. Feyre’nin, hayatı boyunca dehşet dolu hikâyelerini dinlediği perilerin diyarında yasamaya başlamasıyla dünyası altüst oluyor. Kendini bildi bileli hissettiği şiddetli düşmanlık bu güzel ama tehlikeli ülkede bambaşka bir boyut kazanıyor. Feyre’nin çok önemli bir görevi var: Ülkenin üstüne gittikçe çöken eski, karanlık gölgenin onu yok etmesini önlemek. 


Konumuz böyle, farklı bir dünya, farklı yaşamlar ve periler. İnsan halkı ve periler girdikleri savaştan sonra anlaşma yapar. İki dünya arasına duvar örülerek ne insanlar perilerin dünyasına girer, ne periler insanların. Tabii kurallarda vardır, işte bu kurallar sayesinden Feyre periler dünyasına, Bahar Sarayına gider.
Zenginken babasının yaptığı girişimden sonra bütün paraları gidince Feyre, babası ve kız kardeşleri çok zorlu zamanlar geçirir. Kış ise çok daha kötü geçer. Kardeşler arasından kendini tehlikeye atıp ormanda avlanmaya giden Feyre ise Kurt kılığına girdiği periyi fark eder ve öldürür, öldürme Tamlin'e ulaşır ve anlaşma üzeri Feyre'yi sarayına götürür.
Ailesi için üzülen Feyre ise uzun zaman bocalar.
Feyre'yi sevdim, fantastik karakterlerin geneli biraz fazla uçarı ve aklı havada oluyor ama bunda yaptıklarına hak verdim. Tabii devam kitaplarda beni ne kadar sinir eder ayrı muamma ama bakalım.
Tamlin hakkında bir şey demeyeceğim, çok fazla yorum yapıldı kendisi hakkında hala neyin ne olduğu anlamış değilim, ikinci kitapta her şey ortaya çıkacak gibi, yakın zamanda okuduğumda detaylı yorumu öyle yazarım. Tamlin hakkında da neler oldu birazdan yazacağım.

24 Ağustos 2020 Pazartesi

Duman Ve Kemiğin Kızı//Laini Taylor Kitap Yorumu^^

Selam^^
Nasılsınız? Şu an başka bir şey için bilgisayarı açtım ama ne onu yapabildim ne de yorum düzenleyebildim. En azından bu kitabın yorumuna başlayayım dedim, o da artık ne zamana devam ederim bilemiyorum. :D 
Kitap için aylar önce hikayeden anket yapmıştım ama ikizimin istediği kitabı okudum, bunu da en kısa zamanda okumayı aklıma koydum, okudum da. Şimdi hangisi daha iyiydi diye sorarsanız bence bu kitap Karanlık Zihinler'den daha iyiydi. :D Evet anket olarak ilk Karanlık Zihinler çıksa da bu kitabı daha çok sevdiğim bir gerçek. Belki o kitap biraz durağan geçtiğinden ya da benim geç bitirmemden bilemiyorum bu bir tık önde. Ama seri olarak ikisini de çok merak ediyorum, öyle bir yerde bittiler ki kitap.

Bir zamanlar, şeytanın ininde yerde tüylerle oynayan küçük ve masum bir kızdı.
O, artık masum değil…
Bir varmış bir yokmuş, bir Melek’le şeytan birbirlerine âşık olmuş
Ve hikâyenin sonu hiç iyi bitmemiş.

 Konuların şöyle gizemli oluşuna sinir oluyorum, arkadaşım ben okuduğumu bilmek isteyen bir okurum. Tamam çok dikkat etmiyorum, anca okuyunca konuyu anlıyorum ama en azından neyi anlatacağını çözüyorum.
Neyse. Ben anlatayım bari. :D
Okul ama lise mi üniversite mi okuduğunu pek anlamadığımız kızın hayatı sıra dışıdır. En yakın arkadaşının bile bilmediği ailesi ve işi olan Karou'nun hayatı çok zor geçmektedir. Fantastik ve dilekler ile uğraşan, değişik şekilleri olan(Buraları ben bile gözümde canlandıramadım, siz okuyup anlayın derim. :D) ailesinin verdiği görevleri yapan Karou'nun hayatı en son ki görevinden sonra karışır. Ailesi ile buluştuğu gizemli kapılar işaretlenir ve bir gece bütün sığınaklar yanar. O sırada zorlu günler geçiren Karou'nun başına, kanatları kocaman olan melek musallat olur. Başta düşman gibi davranan meleği tanıdıkça aslında eskiden tanıdığını hisseder.
Melek ise başta kıza farklı bir çekim duysa da gerçekleri, kızın kim olduğunu gördükten sonra ikilemde kalır. Omuz omuza çarpıştığı arkadaşları ve Karou arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır.

1 Nisan 2020 Çarşamba

Acemi Cadı//Rachel Hawkins Kitap Yorumu^^

Selam^^
Nasıl gidiyor evde kalmak, bizi sorarsanız çokta zorlanmıyoruz çünkü biz hep evdeyiz. :D En son dışarı çıkmamız 23-24 gün önceydi. İnşAllah tez zamanda kurtuluruz bu sıkıntılı günlerden. :)
Gelelim kitabımıza, online sitelerde 7,5-10 ₺'ye bulduk. İsminden ve konusu yüzünden beğenip şans verelim dedik. Geldi, okudum. Güzeldi kitap, parasına göre iyiydi. :D
Şu anlık seri üç kitaptan oluşuyor, biz de iki kitap var. Yakın zamanda onuda alırız belki, belki de takas yaparım. Hayırlısıyla şu günleri bir atlatalım gerisi gelir inşAllah.

On iki yaşında cadı olduğunu öğrenen Sophie Mercer'in başı o günden sonra bir daha dertten kurtulmaz. Cadı olmak hiç de öyle umduğu gibi havalı bir şey çıkmamıştır: Çalı süpürgesiyle etrafta uçması yasaktır mesela, hâlâ herkes gibi otobüse binmek zorundadır. Konuşan bir kedisi de yoktur (zaten alerjisi vardır). Ayrıca semender gözü gibi şeyleri nereden bulabileceğini bile bilmez. Yaptığı acemice büyüler yüzünden annesiyle birlikte sürekli okul ve eyalet değiştirmek zorunda kalan Sophie okul balosunda denediği aşk büyüsünü de yüzüne gözüne bulaştırınca kendini bir anda sorunlu cadıların, perilerin, büyücülerin, vampirlerin ve kendi deyimiyle diğer "hilkat garibesi" ergenlerin gönderildiği bir ıslahevi olan Hex Hall'da bulur. Burada da başını belaya sokmaktan geri kalmayan Sophie daha ilk günden süper model gibi görünen üç güçlü cadıyı kendine düşman eder, göz kamaştırıcı bir büyücüye abayı yakar, tüyler ürperten bir hayaleti peşine takar; bütün bunlar yetmezmiş gibi kampüsteki yegâne vampirin de oda arkadaşı olur. Üstelik bu vampir bir önceki oda arkadaşının esrarengiz ölümünün baş şüphelisidir. Ama Sophie çok daha büyük bir tehditle karşı karşıyadır: Kadim bir gizli topluluk bütün "hilkat garibelerini" özellikle onu ortadan kaldırmaya ant içmiştir.

En son okuduğum cadılı karakterden sonra bu daha mı iyiydi ne. Nora Roberst'in Kara Büyü kitabını okumuştum, o da güzeldi ama bu bir tık daha iyiydi sanki. :D Orada yetişkinler vardı, burada ise ergenler mevcut. Anladınız değili mi? :D
Sophie cadı olduğunu öğrendikten sonra başına bir sürü bela alır, yaptığı yanlış büyüler sonucu şehir, kasaba, ülke değiştiren Sophie en sonundan yaptığı aşk büyüsünden sonra ceza alarak bütün olağanüstü varlıkların kaldığı yatılı okul Hex Hall'e gönderilir. Faklı varlıklarla tanışan Sophie aslından ne kadar beceriksiz olduğunu burada öğrenir. Tabii bir de en güçlü cadılardan biri olduğunu da. Bunların yanı sıra bir de gruplarına dahil etmek isteyen üç kızla araları bozulur, okulun en popüler kızlarıyla.

Konu tam olarak böyle, zaten gereken bilgiler arka kapakta mevcut. :D Sophie nasıl bir karakterdi diye sorarsanız pek anlayamadım. Biraz algılamada zorluk çekiyor herhalde. Her okuduğumuz fantastik kitaplarda esas karakter her şeyi şıp diye çözdüğü için bazen şaşırtıyor bizi yazarlar.
Diğer karakterlerden Sophie'nin oda arkadaşını sevdim, kıza çok yüklendiler yaa ama yazar rahat durmamış, yine bana ters gelen şeyler yazmış. Neyse.
Diğer karakterlerden bahsetmeyeceğim, hele erkek karakterden hiç. Nedenini okuyunca anlayacaksınız. Oğla var mı yok mu arası gitti geldi. Sonunda da bir şok. Yine neyse. :P
Kitapta şüphelendiğim bir kaç kişi vardı, sonundan nasıl birileri olduğunu öğrenemedik. Bununla da hayal kırıklığı oldu ama devam kitaplarda daha fazla görüp, neler doluğunu anlarız artık. :)


Gençlik kitapları güzel oluyor, seviyorum ben ama bundan biraz çekingen kaldım. Nedense beklentimi karşılamadı. Yazarın kalemi akıcı, konu, gidişatta iyi gibiydi ama beni kitaba bağlayan bir şey olmadı. Sevdim mi, sevmedim mi ben de bilmiyorum. Bunu anca ikinci kitabı okuduğumda karar verecek gibiyim. Birazda yaşanan olaylar yüzünden okumak istemedim, boş verdim o sıralar o yüzden elimde kaldı. Şimdi düzenli okuyorum kitap, sadece o sırada kitabın sakin ve olaysız geçmesi, gerçek hayatın ise baya olaylı geçmesi okuyamama sorunu yaşattı. O yüzden kitap ve yazar için son kararımı ikinciyi okuyup öyle söyleyeceğim. :) O yüzden şimdilik tavsiye etmiyorum, kısmet olur da ikinci kitabı okursam son kararı size bildiririm. Yine de ben merak ettim diyorsanız şu an intenette çok uyguna satılıyor, alabilirsiniz. ;)



Kitaba Puanım 5/3,5^^





Alıntılar^^


İkimiz de gözlerimizi kocaman açıp "Yuh!"dedik.
Ve anından kızardım. Aman Tanrım, az önce Archer'a bakıp "yuh" mu demiştim.
Fakat...bir dakika. Archer az önce bana bakıp "Yuh" mu demişti?
Birbirimize tabiri caizse bön bön bakıyorduk.


******


Arkamdaki binaya baktım, Alice'in haklı olduğunu biliyordum. Okulun üzerine gölge düşmüştü, sürünerek daha yakınıma geliyor gibiydi. Üzerindeki bulutlar hilal biçimindeki ayın etrafına yılan gibi sarılmışlardı, gece daha da karanlık olmuştu. 








Başka yorumlarda görüşmek dileğiyle^^
Sevgiyle kalın, EVDE KALIN!^^ <3



Buralarda da varım^^